Başkalarının derdiyle dertlenmek

Dünya hayatı iniş ve çıkışlarla, düz ve yokuşlarla, dert ve sevinçlerle dolu.

11 Haziran 2018 Pazartesi 07:00
Ramazan Haberleri


İnsan için her zorluğun bir kolaylığı, her bolluğun bir darlığı, ölüm hariç her derdin bir çaresi var. Hayat tekdüze değil. Bu durum, dünyanın Allah’ın cemal ve celal sıfatlarının mazharı olmasının tabii bir gereği. Câmiu’l-ezdâd olan Allah’ın cemal sıfatlarından hayır, güzellik, gündüz, iman, iyilik ve cennet; celal sıfatlarından şer, çirkinlik, gece, küfür, kötülük ve cehennem zahir olmakta. Gece ile gündüzün birbirini izlemesi gibi cemal ile celal de sürekli birbirini izlemektedir. Nitekim Niyazi Mısrî bunu ne güzel ifade etmiş:

Cemâli zâhir olsa, tiz celâli yakalar ânı

Bu âlemde gül açılsa yanında hâr olur peydâ.

Cemal ve celâlin zuhuru ferdî, içtimâî ve ekonomik hayatın her safhası ve her alanı için geçerlidir. Burada önemli olan her celal içre bir cemal ve her cemal içre de bir celal bulunduğunun farkında olabilmek; her zorluk ve sıkıntı ile kolaylık ve mutluluğun arka planını görmek, bunlardan ders almaya çalışmak, çekilen sıkıntı ve dertleri manevi bir terbiye unsuru olarak değerlendirmektir.

Diğer yandan insanoğlu sosyal bir varlık olduğundan duygu ve düşüncelerini; sevinç ve tasalarını paylaşmak ister. “Sevinçler paylaşıldıkça büyür, sıkıntılar paylaşıldıkça küçülür” anlayışı bunun halkça ifadesidir. İnsanların sevinçlerini paylaşmak kolaydır; sıkıntılarını, zorluklarını paylaşmak ve çareler aramak ise ancak dertli gönüllere nasip bir erdemdir. İnsanların sıkıntılarını hissetmek, yıkık gönüllerin acısını paylaşmak, kimsesiz ve muhtaçları görebilmek onların dertleriyle dertlenmekle mümkündür. İnsanın gönül gündemine alacağı bu özellik, iç dinamiklerinin ateşleyicisidir.

Başkalarının derdiyle dertlenen yürek fedakardır, diğergâmdır. Çünkü diğergâmlık hodgâmlığın zıddıdır. Hodgâmlık kendini düşünmek, nefsini öne çıkarmak, bencil davranmaktır. Diğergâmlık kendini değil kardeşini düşünmek, kardeşinin ihtiyaçlarını görmeyi kendi ihtiyacından daha önemli saymaktır. Nebevî ifadesiyle “kendisi için istediğini kardeşi için de istemek, kendisi için istemediğini onun için de istememektir.” Şâir insan yüreğinde bulunan başkalarının derdleriyle derdlenme derdine ne güzel vurgu yapmaktadır:

Gündüz bir derd, gece bir derd

Bilemedim nice bir derd

Sol böğrümde ince bir derd

Batar Yunus Yunus diye.

Başkalarının derdini hisseden bir anlayışa sâhip bir insan, kendi malını da kardeşinin malı olarak görür. Bu tür yaklaşım tarzı, özellikle yokluk ve darlık zamanlarında; acıları paylaşıp imkanları bölüşmenin gerekli olduğu dönemlerde ayrı bir önem kazanır. Özellikle asr-ı saadetteki îsâr ve diğergâm tavır, manevi yükselişin adı olmuştu.

Günümüz insanı ise gönülleri fethederek manevi âlemde yükselmeyi bir kenara bırakıp fizik âlemde yükselerek uzayı fethe soyunmakta; ama gönlünü insanlara ve sonsuz kudrete kapadığından bir türlü yükselememektedir. 

Aslında ramazan bir fırsat. 

Gelin açılan sofralar, yapılan hayırlar ve paylaşılan duygularla bu maneviyat iklimini önce gönüllerimizde, sonra hanelerimizde, sonra ülkemizde ve tüm dünyada soluk soluk yaşayalım. Derdi, acıyı, hüznü ve tasayı paylaşalım, dostluk ve sevgiyi bölüşelim. Çünkü dünyada başkalarının derdiyle dertlenmek dünyada huzur ile içimizdeki stres ateşinin söndürülmesinin ve kıyamette cehennem ateşinden kurtulmanın tek yoludur.