FADİME ÖZKAN
Tüm uyarılara ve çabalara rağmen 25 Eylülde Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu yapıldı. Çevre ülkelerce yaptırımlara başlandı. Şimdi ne olacağını konuşacağız ama önce soralım: Barzani bunu niye yaptı?
Barzani’nin kendi deyimiyle belki çocukluk hayalini gerçekleştirdi. Fakat Kuzey Irak’taki son 10 yıldır kazanımları ile bölgedeki Kürtlerin henüz düzene girmekte olan toplumsal hayatını karmaşık hale getirdi diyebiliriz.
Nasıl bir siyasi hesapla yaptı bunu? Bu noktaya nasıl gelindi?
Kuzey Irak’ta son 2 yıldır siyasi, ekonomik, güvenlik bakımından bir belirsizlik mevcuttu. Bu belirsizlik referandum ile daha da öngörülemez hale geldi. Son 2 yıldır Barzani yönetimi ile Türkiye arasında sıkı bir işbirliği vardı. Barzani’nin elindeki en büyük kuvvetlerden Peşmerge ile ABD’nin sözde düşmanı DAEŞ’le mücadelede yardımda bulunduğunu da biliyoruz. Fakat bölgede ve özellikle Sincar’da PKK’nın hâkimiyetini sağlamasından sonra ABD-Barzani arasında bir anlaşmazlık yaşandığını söyleyelim. Barzani, PKK’yı Irak’ta istemediğini defaatle söylemişken ABD’nin DAEŞ’le mücadele bahanesiyle PKK unsurlarının Irak’taki hâkimiyetine göz yumduğunu bilmeliyiz. ABD ile yaşanılan bu kontrollü gerginlik döneminde Barzani’nin en büyük destekçisi Türkiye oldu. Mali yönden sıkıntıya girip maaşları ödeyemediğinde Türkiye kredi verdi. Barzani’nin aşiret düzeni çerçevesinde oluşturduğu yönetim düzenine zamanla Irak’taki diğer Kürt unsurları karşı çıktılar. Talabani’nin güçlü olduğu Süleymaniye Bölgesinde KYP ve Goran Hareketi birlikte Barzani’ye muhalefet ettiler. Hatta birkaç defa Barzani’ye askeri darbe girişiminde de bulundular. Bu süreçte PKK’nın da Barzani’nin yıkılması için çalıştığına dair elde oldukça fazla verimiz var. Tabii Suriye’de ABD’nin kendisine müttefik olarak PYD’yi seçmesi sonrasında kuzeyde ABD kontrolünde bir PYD devleti oluşturuldu. Bu PYD devletinin Kuzey Irak’ta KYP ve Goran Hareketi ile ilişkisi, Sincar’daki gücü Barzani’yi korkuttu. Barzani’nin referandumu yapmasında bir Kürt Devleti’nin kurulmasından daha çok kendi varlığının tehlikeye girdiğini görmesinin etkisi vardır.
BATI KÜRTLERİ SİLAH GİBİ KULLANIYOR
Barzani’nin sırf kendi siyasi sıkışmışlığını aşmak için kendi halkını, IKBY’nin kazanımlarını, bölge ülkelerini tehlikeli bir sürece soktuğu, ama bunun kendisi için de bir siyasi kumar olduğu yorumlarına katılır mısınız?
Aslında birebir sizin sorunuzla örtüşüyor. Hatta bu olacaklara dair Türkiye’nin birçok defa kendisini uyardığını biliyorum. En son Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Erbil’e kadar giderek bu tuzağa düşmemesini tek elden iletti. Barzani’nin referandumu yapmasına sebep olarak gösterdiği Irak merkezi hükümetiyle arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesinde Türkiye’nin gerekli tüm yardımları yapacağı da iletildi. Zaten maddi olarak ihtiyaçlarının büyük bölümünü Türkiye’ye sattığı petrolden karşılıyordu. Türkiye kendisine güvenlik garantisi de vermişti. Tüm bunlara rağmen Kürtleri ateşe atmaktan çekinmedi. Neden Kürtler diyorum. Çünkü Barzani’nin kendi gücünü korumak adına bölgede yaşayan Kürtleri hedef haline getirmesi doğru değildi. Kürtleri kalkan olarak kullanmak son 30 yılda Batı’nın en önemli silahı haline geldi. Türkiye’de PKK, Suriye’de PYD-YPG, Kuzey Irak’ta PKK vb. oluşumların Kürt vatandaşlarımızı paravan yapmaları artık gizlenmeyen bir durum. Düşünün ki Suriye’de PYD sırf kendilerini desteklemedikleri için 750 bin Kürt vatandaşın mülteci durumuna düşmesine neden olmuştur. Bunların çoğunluğu da Türkiye’de mülteciler ve PYD tehdidiyle kendi topraklarına dönemiyorlar. Yine PKK zulmünden kaçan binlerce Kürt vatandaşımız topraklarını terk ettiler. Irak’ta da son dönemde PKK ve bazı diğer grupların kendilerine destek olmayan Kürtleri sürgün ettiği gerçeği önümüzdedir. Barzani’nin belki kendisine göre haklı tarafları vardır. Ama devlet yönetmek ayrı bir şey. Duygusal olarak yapacağınız girişimler sizin felaketiniz olabilir.
ABD BARZANİ’Yİ TÜRKİYE’YE KARŞI SIKIŞTIRDI
Deniyor ki “bu karar Barzani’nin şahsi kararı değil”. Öyle mi? IKYB’de seçimler yenilenmediğine, anayasa yazılmadığına, parlamento iki yıldır kapalı olduğuna göre; kimin-kimlerin istek ve iradesiyle alındı bu karar?
Bu kararı açıklarken Kuzey Irak’ın yapısına da göz atmak lazım. Zaten Erbil ve Duhok bölgesinde Barzani ailesinin tarihten beri hâkimiyeti var. Aşiret düzenine göre şekillenen bölgede Barzani ailesinin Nakşibendi tarikatının önde gelenlerinden olması, Dedesi Mustafa Barzani’nin daha önceden bir devlet denemesinin olması ve diğer nedenlere bağlı olarak bölgede Barzani’den başka söz söyleyecek kimse yok. Doğru, 2 yıldır Barzani’nin başkanlık süresi bitti. Parlamento da toplanamıyor. Zaten Barzani tek söz sahibi olduğu için kimse de bir şey diyemez. Barzani burada bir koz oynadı. Bu kozu oynarken risk aldı.
Türkiye, Kuzey Irak’ın merkezi Irak hükümetinden ayrılma isteğini Irak’ın bir iç meselesi olarak gördüğü zamanlar oldu. Fakat bu dönemde Barzani de sıkı bir Türkiye taraftarıydı. PKK ile mücadele başta olmak üzere İran, Irak vb. güçlere karşı omuz omuzaydılar. Bu durumu kendi çıkarı için uygun görmeyen ABD’nin Barzani’yi içeriden ve dışarıdan baskı altına alarak Türkiye’ye karşı tavır almaya zorladığını da unutmayalım.
BU İŞİN ARKASINDA WASHİNGTON VAR
Zorlayan ABD olsa da boyun eğen Barzani sonuçta. Bir tercih yaptı demek ki… Peki, referandum kararının Suriye’nin kuzeyiyle nasıl bir ilgisi var? PYD malum, otonomi hazırlığı içinde. Barzani bağımsızlık ilanında ilk olmak için aceleci davranmış olabilir mi?
Barzani’nin referandum kararında Suriye’deki PYD’nin devletleşmesinin etkisi var tabii ki. ABD eliyle büyüyen, silahlanan, güç haline gelen PYD’nin zaten Barzani’yi sık sık tehdit ettiğini biliyoruz. Hatta Peşmergenin Suriye’de yardıma gelmesini bile istemeyen PYD, Irak sınırının kontrolünü ele geçirmek için Barzani’ye silahla karşılık vereceklerini bile açıklamıştı. Şimdi tabii Rakka’dan sonra sıranın kendisine geleceğini düşünen Barzani tabiri caizse alelacele bir işe girişti. Hatta PYD’nin Suriye’de sözde yerel seçimler yapması, kantonlar oluşturması, bu düzeni Irak’ta Sincar’a da taşıması bu referandumun hızlı biçimde yapılmasında etkilidir.
ABD BİR KEZ DAHA YÜZÜSTÜ BIRAKTI
ABD bu işin tam olarak neresinde?
ABD bu işin yanında, ortasında, sağında, solunda, her yerinde. Çünkü ABD, Barzani’yi önce demokrasi silahıyla düşürmek istedi. Bölgede KYP ve Goran Hareketi’ne destek vererek Barzani’yi yönetimden uzaklaştırmak istedi. Ekonomik olarak eskisi gibi destek olmadı. Kandil’deki PKK’lıların Sincar’a yerleşmesine göz yumdu. Hatta hatırlarsanız Türkiye, Sincar’a hava operasyonu düzenlediğinin ilk sabahında ABD subayları Sincar’da destek turundaydı. ABD’nin PYD’yi Ortadoğu’da kara gücü olarak kullanacağından emin olan Barzani bir şekilde mecbur da bırakıldı diyebiliriz. Fakat Türkiye’nin güvenlik garantilerini dinlemeyerek ABD’nin her şekilde kendisine destek olacağına inandı. Hatta ABD, referandum öncesinde referanduma dair cılız açıklamalarda bulunduğundan sonuca destek açıklaması yapacağından emindi. Fakat ABD eskiden olduğu gibi Barzani’yi yine yarı yolda bıraktı.
ABD BİR BARZANİ İLE ÇOK KUŞ VURDU
Yıllarca Barzani yönetimine alan açan ABD’nin şimdi ki hesabı nedir?
ABD her iki durumda da kazanan halindedir. Eğer referandum kabul edilseydi, bölgede İran’a karşı uydu devleti olacaktı. Barzani’nin zor duruma düşmesi sonrası ABD’nin yedeği konumundaki KYP ve PKK da hazır kıta bekliyor. Türkiye, İran ve Irak tarafından kuşatılan Barzani’nin ABD’nin inisiyatifinden başka çıkış yolu da yok. ABD her şekilde kazanan rolündedir.
ABD, Barzani örneğiyle Suriye’de Esed yönetimine de sopa gösterdi. Zaten Esed Dışişleri Bakanı Muallim de bu sopayı gördüğü için SDG ile müzakereye hazır olduklarını ilan ediverdi.
İSRAİL’İN HEDEFİ İRAN
İsrail göstere göstere destekledi Barzani’nin referandum kararını. Niye?
İsrail niye desteklemesin ki. Kuzey Irak’ta başarılı bir referandum ile hem İran’a bir adım daha yaklaşacak hem de Türkiye’nin aleyhine olabileceğini düşündüğü bir olayla “One Minute” intikamını da almış olacaklar. Tabii bu olaya karşı çıkan Yahudiler de var. İsrail dediğimiz zaman şu andaki Netenyahu yönetiminin Türkiye ve İran düşmanlığında zirve yaptığını söylemek yanlış olmaz. Netenyahu yönetimi uzun zamandır İran’a operasyon yapılmasını savunuyor. Bunu yapabilmek için de bölge ülkelerini İran’a karşı kışkırtıyor. Kaldı ki Suudi Arabistan’ı İran’a karşı önemli oranda hazır hale getirdi. Tabii İran’a karşı yapılacak bir kara operasyonunda Azerbaycan, Türkiye ve Kuzey Irak kullanılabilecek önemli noktalar. Türkiye buna izin vermeyeceği için, Azerbaycan’ın da Türkiye ile birlikte hareket edeceğinden emin olduğu için geriye Kuzey Irak kalıyor. Kuzey Irak, İran’a karşı düzenlenebilecek bir kara operasyonunda olmazsa olmaz bir coğrafi avantajı içeriyor. Yoksa Netenyahu hükümetinin tüm dünyanın destek olmadığı bir referanduma canla başla destek olmasının sebebi bölgedeki Kürt vatandaşların hakları değil. Onlara göre İran ve Türkiye rahatsız olsun da ne olursa olsun.
TÜRKİYE OLACAKLARI TEK TEK ANLATTI
Neçirvan Barzani de açıkladı; referandumdan evet çıkması bağımsızlığı şimdi ilan edeceğimiz anlamıma gelmiyor dedi. Bağımsızlık kaç vakte kadar ve hangi şartlarda ilan edilir sizce?
Neçirvan Barzani’nin açıklamalarını daha çok gelen tepkileri azaltmak için yapılmış açıklamalar olarak görebiliriz. Eğer dünya kamuoyunda gerekli destek gelseydi böyle bir açıklama yapmazdı. Evet, referandum tek başına bağımsızlık için yeterli değil. Zaten Türkiye de Barzani’ye bunu anlatmaya çalıştı.
Hatta Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun "Onların bize bir sözü vardı. Özellikle Barzani'nin. Diğer ülkelerin ne dediği önemli değil, burada Türkiye'nin ne dediği önemli, Türkiye'nin tavsiyelerini dinleriz!” demişti. Ama gördük ki dinlemedi. Aslında referandum yaparlarsa karşı karşıya kalacakları tehditleri de kendilerine izah ettik. Kim nereden saldıracak? Hangi yaptırımlar olur? Şu anda anayasa ile elde ettikleri hakları da kaybedeceklerini, kaos oluşacağını, aynı şekilde Kürt Bölgesel Yönetimi içinde de siyasi kargaşalar olacağını, hepsini söyledik” açıklaması da gelişmeler sonrası Barzani’nin aklını başına getirir diye düşünüyoruz.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Referandum yapıldı, yaptırımlar başladı; Bağdat, Tahran ve Ankara birlikte hareket etme kararı aldı. Şimdi ne olacak?
Şimdiden söylemek zor. Çünkü ortalık o kadar karıştı ve ülkelerin aldığı pozisyonlar o kadar belirsiz ki gelecekte neler olacağını da tahmin edemeyiz. Kuzey Irak konusunda oldukça fazla aktör var. Bir de bölgedeki hiçbir ülkenin hedefi belli değil. Barzani’nin bile hedefinin belli olmadığı bir ortamda ülkelerin ne yapacağını da söylemek mümkün mü? Ama bildiğimiz bir gerçek var ki bu referandum Türkiye, İran ve Irak merkezi yönetimini birbirine yaklaştırdı. Daha iki ay öncesine kadar Türkiye’nin Irak’tan gitmesi gerektiğini söyleyen İbadi ile İran’ın şimdi Türkiye ile ortak hareket ettiği karmaşık bir coğrafyada yaşıyoruz.
TÜRKİYE NE YAPTI, NE YAPAR?
Türkiye ne yapabilir?
Türkiye planını açık etmiyor. Kimse de Türkiye’nin neler yapabileceğini tahmin edemiyor. Evet, Türkiye’nin elinde oldukça fazla hareket alanı var. Habur Hudut Kapısı’nın kapatılması, petrol boru hattının kesilmesi, sivil uçuşların iptali, Kuzey Irak’tan yayın yapan televizyon yayınlarına son verilmesi gibi argümanlar vardı. Bunlardan sadece TV kanallarının yayınlarının durdurulması ile sivil uçuşların durdurulması gerçekleşti. Türkiye eğer referandum dolayısıyla bölgede bir çatışma gerçekleşir de istikrarsızlık Türkiye’ye intikal ederse uluslararası hukukun da verdiği şartlara bağlı olarak bölgeye müdahale edebileceğini açık ve net biçimde ifade etti. Bu müdahale açıklaması sanki Kuzey Irak’a girilip alınacak biçiminde yorumlandı. Türkiye’nin buradaki mesajı sadece Barzani’ye değil aynı zamanda hem Irak hükümetine hem de PKK’nın bölgede bir oldubitti yapmasına yönelikti. Fakat basınımız bunu sadece Barzani için anladı.
REFERANDUM TÜRKİYE SAYESİNDE DESTEK BULMADI
Türkiye sınırda oluşabilecek istikrarsızlık ihtimaline karşı Irak hükümetiyle tatbikat yapıyor. Irak’ın uzmanlarından 32 kişilik bir ekip Türkiye’ye geldi. Kamuoyunda Habur kapısının kapatılması ve diğerleri gündeme geldi fakat böyle bir ihtimal Barzani’yi değil bölgedeki Kürt vatandaşları cezalandırmak anlamına gelir. Ama onlar da karşı çıkmadı olumlu oy kullandı diyebilirsiniz. Ancak her şeyinizin Barzani’ye bağlı olduğu, oy vermenin bile açık yapıldığı bir yerde herkesin empati yapması gerekiyor. Şuna da dikkat edilmeli: Türkiye’nin uluslararası kamuoyunu bölgedeki istikrarsızlığa karşı ve ciddi olduğuna inandırması ile İsrail dışında tüm ülkeler referanduma karşı duruş sergilediler.
HATA BARZANİ’YE AİT, IRAK KÜRTLERİNE DEĞİL
Türkiye kamuoyunun endişelerini, tepki ve beklentilerini nasıl buluyorsunuz? Kamuoyunun duygusu, bilgisi, algısı açısından doğru yönetim ne olmalı?
Türkiye’de toplum olarak biraz ani tepkiler veriyoruz. Basının toplumu yönlendirdiği bir hal yaşıyoruz. Devlet politikaları hadi hemen girdik çıktık ile olmaz. Tabii bu tepkisellikte Türkiye’nin oluşabilecek ani durumlara karşı olaya nasıl bir çözüm bulabileceğine dair verileri ortaya koymamasının da etkisi var. Türkiye’de gündem 1 günde değişiyor. Referandum yapılırsa Irak’a gireceğiz derseniz ve girmezseniz toplumun güvenini sarsarsınız. Daha uygulanabilir ve gerçekçi söylemlerle olaya yaklaşılmalı. Çünkü Kuzey Irak’ta yaşayan Kürt vatandaşlar Türkiye’nin düşmanı değil. Hatta tam tersi tarihten gelen bir vakıa olarak Nakşibendilik, Sünnilik vb. özellikler dikkate alındığında unutulmamalı ki onların sadece TC kimliği yok. Diğer tüm unsurlar Türkiye’den farksızdır. Bölgedeki Kürtlere “başınıza bir şey gelse kime güvenirsiniz” diye sorarsanız hiç düşünmeden “Türkiye” derler. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt vatandaşlarımızın da duygusal bir bağı var. Söylemlerde buna dikkat etmeli. Evet, Barzani bir yanlış yaptı. Ama bu yanlışın sorumlusu Kuzey Irak’ta yaşayan Kürt vatandaşlar değildir. Olayı ırka, kimliğe indirgemek doğru değil. Çünkü Batı’nın yapmak istediği de bölge halklarını birbirlerinden uzaklaştırmak ve düşman yapmaktır. Kürtlerin de, Arapların da, Türkmenlerin de kaderleri birdir. Biz bu kaderi ayırmaktan çok birleştirme yoluna gitmeliyiz. Basının da bu ayrımı yaparak ayrıştırıcılıktan çok, kimlerin yanlış yaptığı üzerine yoğunlaşması lazım. Kaldı ki Barzani’ye Erbil’de yaşayan birçok samimi Kürt de karşı çıkıp bu referandumun yanlışlığına dair protestolarını yapmıştı.
İRAN’IN SİYASETİ
İran’ın görünenden farklı, dipten başka bir siyaset güderek yaptırımları güdükleştirme siyaseti söz konusu olabilir mi? Buna dair kamuoyunda diri bir şüphe var?
Aslında bu şüphenin gerekçeleri de var. Çünkü referandum olduğu saatlerde İran’ın sınır kapılarını kapattığına dair birçok haber düştü. Bu haberden uzun süre sonra İran sınır kapılarını kapatmadığını duyurdu. Bu ilk haberlerden sonra Türkiye galeyana gelip Habur’u kapattım deseydi sözünden de geri dönemeyeceği için Kuzey Irak’ın ekonomik ihtiyaçları İran’ın inisiyatifine kalabilirdi. İran’ın komşumuz olmasına rağmen Türkiye ile bölgede rekabet etmesi halkta bir güvensizliğe neden oluyor. Türkiye’nin muhalifleri desteklerken İran’ın Esed yanlısı olması, Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklerken İran’ın Ermenistan ile askeri işbirlikleri yapması ve hatta yakın dönemde Irak merkezi hükümetinden ağır ithamlarla Türkiye’ye suçlamalar yapıldığında İran’ın da bu yönde açıklamaları desteklemesi kamuoyunun güvensizliğinde etkili. Irak eski Başbakanı Maliki’nin Türkiye düşmanlığını en ileri seviyeye taşımasında İran’ı suçlu görenlerin de sayısı az değil. Tüm bu olanlara rağmen uluslararası ilişkilerde çıkarlar ön plandadır. İran, Kuzey Irak’taki tehdidin doğrudan kendisini hedef aldığını biliyor. Özellikle İsrail ve ABD’nin bölgedeki etkinliği İran’ı telaşlandırdı diyelim. İran’ın bundan sonra yapacağı hamleler Türkiye’ye oranla daha kısıtlıdır.
BAĞDAT’IN ASKERİ GÜCÜ KİMİN?
Bağdat’ın siyasi ve askeri gücünün ne kadar zayıf olduğunu, Tahran etkisinde olduğunu biliyoruz. Irak ordusunun askeri zayıflığı da test edildi, Musul’u DEAŞ’a nasıl terk-teslim ettiklerini gördük. Bu durumda masadaki askeri yaptırımın caydırıcı etkisi ne olur?
Eğer tek başına Irak ordusunu kastediyorsak dedikleriniz doğru. Fakat sürece İran ve ABD’yi de katarsanız durum hiç de öyle değil. Hatırlarsanız İranlı General Kasım Süleyman, hem HaşdiŞabi’ye hem de Erbil’de ziyaretlerde bulundu. Bu aslında aynı zamanda bir mesajdı. Yani İran desteğini alan bir Irak merkezi yönetiminin bir askeri ihtimali ve Peşmerge’nin de karşılık vermesi bölgede önü alınamayacak bir çatışmaya neden olur. Türkiye’nin özellikle vurguladığı da buydu. Barzani’ye uyarısı da böyleydi.
BARZANİ ABD’NİN TUZAĞA DÜŞTÜ
ABD eğer bağımsızlığın ve bölgede istikrarsızlaşmanın engellenmesi konusunda kararlı davranmazsa –ki bir benzerini Suriye’de daha yeni yaşadık- İran Haşdi Şabiyle bölgeye biraz daha mı yayılmış olacak?
ABD’nin karışıklık işine gelir. Bölgeye daha da yerleşme fırsatı olur. Hatta şu anda İran’ın etkisinde olduğunu iddia ettiği Irak merkezi hükümetine de müdahale etme fırsatı da olur. ABD zaten bölgede karmaşa çıksa da Batı’daki diğer aktörleri de bölgeye taşıyabilsem diye bekliyor. Barzani ama isteğiyle, ama zorunlu olarak tuzağa düştü. Ben HaşdiŞabi’nin özellikle Kuzey Irak, Kerkük, Musul gibi bölgelerde etkili olabileceğini düşünmüyorum. Bu referandum olayı herkese ders olacak. Barzani, Türkiye’nin uyarılarının gerçekliğini sakin bir kafayla daha iyi anlayacaktır. ABD’ye güvenerek bir yola çıkılmasının zararını ise bölgedeki Kürtler, Türkmenler, Araplar hepsi birlikte çekiyor.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Fransa ve İngiltere'nin Osmanlığı İmparatorluğu mirasına çöktüğü Ortadoğu’da kendilerince belirledikleri sınırları ABD’nin inisiyatifiyle yeniden belirleme çabaları sürüyor. Kürtler ve Araplar Batılılarca her daim çeşitli vaatlerle kandırılmış ve mağdur edilmiştir. Türkiye’deki darbe, Irak merkezi hükümetinin zayıflığı, İran’ın içinde bulunduğu zor durum, Suriye’deki karmaşa bölge ülkelerine zarar verme konusunda önemli fırsatlar doğurmaktadır. Birisi bitti derken yeni bir kriz çıkarmakta mahir olan batı ise dışarıdan izliyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin Ankara’ya geldi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda ortak karar açıklandı. Rusya IKBY’deki gelişmeler konusunda nasıl davranır?
Rusya’nın Sovyetler Birliği döneminde temelleri atılan önemli bir Ortadoğu politikası var. Kaldı ki Suriye, Irak gibi ülkeler zamanında Sovyetlerle sıkı işbirliği yapan devletlerdi. Rusya’nın ABD ile bölgede rekabetinde Türkiye önemli bir güç. Rusya’nın tek başına Batı ile mücadele etmesi mümkün değil. Kaldı ki Türkiye ile yapılan işbirliği Rusya’ya bölgede önemli avantajlar kazandırdı. Suriye’de barış umudu iki ülkenin Astana sürecinde oynadıkları role bağlı gelişti. İki ülke hem Suriye’nin hem de Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor. Çünkü Suriye ve Irak’ta bölünme girişimleri Batı ülkelerinin talebi-desteğiyle gerçekleşiyor. ABD’nin hem Suriye’de, hem Irak’ta birçok defa bölünmeyi teklif ettiğini biliyoruz. Bölünme demek yeni çatışmalar demektir. Okyanus ötesinden gelip de Ortadoğu’da söz sahibi olanların bölgede Türkiye ve İran’ı hedef aldığı açık. Rusya ise Türkiye ve İran güçsüzleşir de düşerse sıranın kendisine geleceğini biliyor. Rusya’nın Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da Türkiye’nin hassasiyetlerine özen göstereceğini söyleyelim. Zaten Putin de bunu özellikle vurguladı.
TÜRKİYE KÜRTLERİN HAMİSİ OLMALI
Ne yapar, ne yapmaz Rusya?
Rusya doğrudan bu krize müdahale etmeyecektir. Yani çokça açıklama yapmasını beklemeyelim. Fakat Türkiye’ye desteğini sürdürecektir. Rusya’nın hem Suriye’de hem de Irak’ta federalizme karşı olmadığını hatta desteklediğini söyleyeyim. Astana sürecinde SDG’yi masada isteyen Rusya’ydı. Çünkü ABD’nin tek başına inisiyatifinde Kürtler, Rusya için de kabul edilemez. İşin ilginç tarafı ise Kürtlerin büyük devletlerin inisiyatifinde oradan buraya sürüklenmesidir. Türkiye bu duruma izin vermeden Kürtlerin de hamiliğini üstlenmelidir. Ne PKK, ne PYD ne de Barzani tek başına Kürtlerin temsilcisi değildir.
BARZANİ PKK KARŞISINA ÇEKİLMELİ
Bölgede ne tür gelişmeler bekliyorsunuz?
Barzani’nin yaptığı bu referandum öncelikle kendisinin ve partisi Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) çıkarları ön planda tutularak yapılmıştır. Barzani, aşiret düzeniyle bölgeyi yönetiyor. Tartışmalı konumunu ancak bu referandum ile yeniden güçlendirebileceğini düşündü. Barzani bağımsızlık ilan ederse bölgesel güçlerin tepkisini ABD-İsrail desteğiyle bertaraf edeceğini hesapladı.
Türkiye, Barzani’yi hatasını kabul edebilecek seviyeye getirip PKK ile arasındaki mesafeyi korumasına devam etmesini sağlaması önceliktir. Eğer amaç Irak’ın bütünlüğünü sağlamaksa bunu uzlaşı ve işbirliği yoluyla yapmak gerekir. Müdahale veya askeri çözüm parçalanmayı daha da perçinleştirir. Barzani’ye bir taraftan hata bulurken diğer taraftan Irak merkezi hükümetinin mezhepçi tavrı da görmezden gelinemez.
BARZANİ DAHA UZLAŞMACI OLACAKTIR
Türkiye’nin bölgedeki şartları kendisi ve bölge halkları lehine çevirebilmesi için neler yapılmalı?
Türkiye’nin öncelikle hedefleri nedir ona bakmak lazım. Bölgede yaşayan Türkmenlerin haksızlığa uğradığını düşünüyorsak o zaman Türkmenlerin haklarını garanti altına alacak bir duruş ve sonuca odaklanmalıdır. Bu süreçten sonra Barzani’nin daha uzlaşmacı bir tavır sergileyeceğini bekleyebiliriz. Irak hükümetinin de hiç yoktan eline geçirdiği fırsatı değerlendirerek en iyi anlaşmayla bu durumdan çıkacağını söyleyelim. Türkiye açısından asıl tehdit Suriye’deki PKK yapılanmasıdır. Bu yapılanmadır ki zaten Barzani’yi de korkutandır. Eğer Barzani’nin bundan sonra bölgedeki Kürt vatandaşları da tehlikeye atabilecek hareketleriyle karşılaşılmak istenmiyorsa Türkiye’nin şu anda Sincar karşısında bulunan Suriye topraklarında tampon bölge oluşturarak PKK’nın Irak’taki hâkimiyetini engellemesi gerekir. Bu sayede ayrıca Musul-Kerkük’e kapı açılarak Türkmenlerin de güvenliği sağlanabilir.
DİCLE KALKANI İLE YENİ BİR KAPI
Barzani zayıflar ve düşerse ne olur?
Barzani’nin hâkimiyetini kaybetmesi Türkiye’ye bir şey kazandırmaz. Tam tersi bölgede PKK etkinliğine sebep olur. Barzani’yi ötekileştirip Kuzey Irak ile Suriye'deki PYD bölgesi arasında daha yoğun bir yakınlaşmaya yarayabilecek tavırlardan sakınılmalıdır. Ayrıca yarın bir gün Kuzey Irak ile merkezi Irak hükümeti barışır da ortak bir politika belirlerse Türkiye yalnızlaşabilir. Böyle bir durumda İsrail’in Hayfa Limanına uzanacak enerji hattının da önü açılır. Kerkük-Yumurtalık başta olmak üzere tüm avantajlar elimizden uçup gidebilir. Irak’ın devlet yönetimindeki mezhepçi siyasi yapıyı düzeltmeden Irak’ta barış da mümkün değil. Türkiye oynanabilecek tüm oyunlara karşı kendi güvenliğini sınırları dışında sağlamak adına Habur dışında, Suriye topraklarından Kuzey Irak Bölgesine dâhil olmayan yeni bir sınır kapısını garantiye almalıdır. Bu Dicle Kalkanı ile mi olur bilemiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki Türkiye her ihtimale karşı hazırlanıyor. Bu sefer şakası yok.
Kuzey Irak’ta yaşanılanlardan orada yaşayan Kürtler değil Barzani sorumludur. Bunun faturası Kürt vatandaşlarımıza değil de Barzani'ye kesilmeli. Bütün bir halkı hedef almadan bu işe yaklaşılacağını biliyorum.
Türkiye'nin Kuzey Irak'a karşı askeri bir müdahale seçeneği bir tarafa PYD'nin terör koridoru oluşturmasına müdahalesi daha önceliklidir. Türkiye daha fazla seyirci kalmak istemiyor. Barzani’nin Türkiye ile işbirliğinden rahatsız olan ABD, şimdilik oyunu kazanmış gibi gözüküyor. Bundan sonra İran’ı tabiri caizse oltaya çekmeye çalışacaktır. Fakat Türkiye de Barzani’yi tümden yok saymış değil. Hatalarından ders alan bir Barzani ile bölgedeki Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin haklarını da garanti altına alacak yeni bir yola girmeye çalışacaktır.