AA
Özbal, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından organize edilen Denizcilik Zirvesi'nde Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen "Mavi Vatan Stratejisi" başlıklı oturumda yaptığı konuşmada, Mavi Vatan kavramının her geçen gün bilinirliğinin ve öneminin arttığına dikkati çekti.
"Nasıl ki bir karış toprak vermiyorsak bir damla Mavi Vatan'dan da su vermemek Mavi Vatan'ın temel felsefesidir." diyen Özbal, Mavi Vatan bağlamında birçok alanda güvenlik stratejilerine önem verildiğini anlattı.
Özbal, şöyle devam etti:
"Denizaltıların ana silahı olan milli torpido AKYA, ki tordipo çok gelişmiş bir silahtır. Bunun da son aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki yıl test atışını yapmayı düşünüyoruz. SAPAN projesi ve deniz kuvvetlerinin yazılımcıları tarafından geliştirilen GENESİS projesi geliştirilmiştir. Ayrıca insansız hava ve deniz araçlarıyla deniz kuvvetlerimiz dünyada sayılı güçler arasındadır. Bu kabiliyetlerimizi artırarak halen çevre denizlerimizde ve mavi vatanımızda kullanmaktayız. Deniz gücümüzün geliştirilmesinde savunma sanayimizle omuz omuza her geçen gün yerli ve milli silahlarımızın geliştirilmesinde önemli başarılar elde edilmektedir."
Mavi Vatan'ın savunulması için Deniz Kuvvetleri olarak kapsamlı ve çok yönlü çalışmalara ağırlık verildiğini söyleyen Özbal, "Mavi Vatan'ımız canlı ve cansız kaynaklarıyla günümüz ve gelecek nesillerimizin refahı için ihtiyaç duyulan potansiyeli barındırmakta. Bu yüzden deniz yetki alanlarımızdaki menfaatlerimizin milletçe farkından olmak ve milletçe korumak zorundayız." ifadelerini kullandı.
-"Kanal İstanbul çevre odaklı bir proje"
Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar da Kanal İstanbul'un Mavi Vatan'ın güvenliği, ticaretin artırılması ve çevre gibi konulardaki önemini anlattı.
Birpınar, Kanal İstanbul tartışmalarının tarafgirlikten uzak, metodik ve ilkesel yöntemlerle yapılması gerektiğini ifade etti.
Kanal İstanbul projesinin çevre odaklı bir proje olduğunu söyleyen Birpınar, şunları kaydetti:
"Dünyanın herhangi bir ülkesinde böyle bir proje yapılması için ÇED Raporu alınması gerekiyor. Tam 100 üniversite hocası, kendi alanından uzman, İstanbul Teknik Üniversitesinden İstanbul Üniversitesine bu hocalara haksız eleştiri yapılıyor. Hidrodinamik modeller kuruldu. Bu modellerin sonuçta ne tür etkileri olabileceği, ne tür tedbirlerin alınabileceği ortaya konmuşken, neredeyse 15 bin sayfalık raporla ortaya konmuşken ısrarla biz istemiyoruz mantığıyla bu olaya gelmiş. İstanbullunun sağlığını koruma projesi. Kanal İstanbul öncelikle bir çevre projesi. Çevre projesi önleyici hekimliktir. Sorunlara erken müdahale edilmezse daha büyük sorunlara yol açar."
Birpınar, deniz yoluyla taşımacılığın kara yoluyla taşımacılıktan çok daha az maliyetli ve emisyon üretimi olarak daha az kirlilik ürettiğini söyledi.
Denizden temiz enerji üretilmesi için projeler üretildiğini ve bu konuda çalışmaların hız kazandığını anlatan Birpınar, şöyle devam etti:
"Balıkçılık sektöründe istihdam, hayvansal proteinin yüzde 16'sı balıklardan geliyor. Su sporları, dalışlar ve turizm gibi, zengin biyoçeşitliliğin olması ,Türkiye'de adalar hariç 8592 kilometre kıyımız var bu kıyılarımızda zengin biyoçeşitlilik var. 5 binden fazla bitki ve hayvan türü tespit edildi. Bunları da korumamız gerekiyor. Aldığımız iki nefesten biri denizden geliyor. Sadece oksijen üretmiyor karbondioksitin de yarısını ormanlar yutuyor yarısını da denizlerin yüzeyi absorbe ediyor. Denizlerimizi korumamız gerekiyor. Gelecek nesillere içebilecekleri, taşımacılık yapabilecekleri denizler bırakmamız gerekiyor."
- "Doğu Akdeniz çok stratejik bir kavşak noktası"
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran da Mavi Vatan kavramı çerçevesinde özellikle Doğu Akdeniz'in önemini anlatarak, bölgedeki sorunlarda Türkiye'nin yapıcı rol oynadığını kaydetti.
Kıran, "Doğu Akdeniz çok stratejik bir kavşak noktası. Dünya deniz ticaretinin yüzde 30'unun cereyan ettiği bir bölge ve her gün ortalama 4000 ticari geminin seferde olduğu, tüm dünyanın gözünün olması normal. Son derece zengin hidrokarbon kaynakları mevcut. Öte yandan siyasi egemenlik mücadelesinin de oyun sahası haline gelmiş bir bölge." diye konuştu.
Doğu Akdeniz'deki sorunların Türkiye kaynaklı olmadığına işaret eden Kıran, "Kıbrıs meselesi çözülmeden Güney Kıbrıs'ın AB üyesi kabul edilmesinin dengeleri nasıl değiştirdiğinin ve Rum yönetiminin ne kadar konformist bir alanda bıraktığını ve bu şımarıklıkla her türlü maksimalist talebin AB'yi de taraf haline getirdiğini hepimiz biliyoruz. Yunanistan'ın da Güney Kıbrıs yönetimini garantörü olarak Doğu Akdeniz'deki maksimalist taleplerini de ele aldığımızda, AB üyeliğini de aldığımızda AB içinde Türkiye karşıtlarını da Doğu Akdeniz'deki bu süreçleri kullanmaya çalıştığını da hep birlikte şahidiz." şeklinde konuştu.
Kıran, Güney Kıbrıs yönetiminin 2003'te Mısır'la 2007'de Lübnan'la ve ardından İsrail'le imzaladığı deniz yetki anlaşmalarının, bölge ülkelerini de sorunların içine çektiğini ve farklı sorunlara zemin hazırladığını dile getirdi.
Doğu Akdeniz ve Mavi Vatan'ın tamamındaki sorunlarla mücadele için tüm kurumlarla iş birliği içinde hareket edildiğini aktaran Kıran, "Dışişleri Bakanlığı olarak Sayın Bakanımızın yönetiminde Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sahada ve masada Türkiye aleyhine en ufak bir gelişmenin dahi cereyan etmesine müsaade etmemek için çok önemli bir mücadele ortaya koyduk." dedi.