TRT Haber
Türkiye yerli ve milli savunma sanayii hamlelerinde tarihe not düşmeye devam ediyor... Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde TCG Preveze denizaltısından yapılan bir atıştı...
Bu atışın neden önemli olduğuna geçmeden önce MÜREN sistemine dair bazı bilgileri hatırlamakta fayda var. Proje kapsamında 20 farklı sensör ve seyir sistemi ile entegrasyon sağlanması, sonar sinyal işleme, hedef hareketleri analizi, gemi navigasyonu, farklı torpidoların yörünge planlaması başta olmak üzere tüm çözümlemelerin yerli ve milli algoritmalarla gerçekleşmesi öngörüldü. Ve tamamen Türk bilim insanlarının çabasıyla ortaya çıkarılan bu proje geçtiğimiz aylarda ilk kez bir denizaltımıza entegre edildi.
AKYA ise Türkiye'nin hassas güdümlü, yüksek hıza sahip akıllı roket ve füze sistemlerinin mavi derinliklerdeki yansıması olarak karşımıza çıkıyor. AKYA, denizaltılardan muhtelif su üstü hedefleri ve denizaltılara karşı atılabiliyor. Tamamen milli imkanlarla geliştirilen AKYA ile Türk Deniz Kuvvetleri'nin sualtı platformlarına yönelik önemli bir ihtiyacı karşılanmış oluyor.
TRT Haber'e değerlendirmelerde bulunan Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen atışın son derece değerli olduğu görüşünde... "Dünyanın en modern torpidolarından birisini üretip bunu yerli savaş yönetim sisteminizle attığınız zaman işler değişiyor" diyor.
Sonrasında 'işlerin nasıl değiştiği' konusuna açıklık getiriyor ve "Böylece sadece yurt dışına bağımlılıktan kurtulmuş olmayıp, denizaltı konusunda sözü geçen bir ülke olmaya başlıyorsunuz" görüşünü paylaşıyor.
Erkan'ın dikkat çektiği asıl konu söz konusu atışı dünyada yapabilecek çok az sayıda ülkenin olduğu gerçeği... Nedenini sorduğumuzda şunları söylüyor:
"Türkiye kendi yönetim sisteminden milli torpidosunu ve başka bir ülkenin torpidosunu atabilen ülkelerden biri haline geldi. Avrupa'da Almanya, Fransa ve İngiltere'den sonra ilk kez Türkiye bunu başardı. İtalya ve İspanya gibi denizaltı üreten Avrupalı iki ülke belki bizden biraz daha ilerde olsalar dahi kendi savaş sistemlerini ve torpidolarını kullanmıyorlar.
Denizaltılar stratejik silahlardır... Denizaltı sadece gemi batırmaz. Gerçek bir harp durumunda her türlü etkiden bağımsız büyük işler başarabilen bir platform olarak düşünmek gerekiyor bu araçları. Örneğin denizaltıların yeni nesil seyir füzeleri atabildiğini, gerekirse sızma istihbarat işleri yapabilen çok özel araçlar olduğunu unutmamak gerek.
Savaş yönetim sistemi bütün bu işleri kendi bünyesinde toplayan bir teknoloji harikası... Bilgi işlemeyi, doğru ve hızlı kararlar vermeyi sağlayan bir sistem. Türkiye, MÜREN ile bunu başarıyla test etmiş oldu. Gerçekten de tarihi bir olay..."
Kozan Selçuk Erkan, teknik bazı noktaların ardından fotoğrafın stratejik boyutuna dair de çok değerli bilgiler paylaşıyor... Öncelikle muharebenin en önemli faktörlerinden birinin 'sürpriz unsur' olduğunun altını çiziyor.
"Karşınızdakinin ne olduğunu bilmediği her silah sürpriz unsuru içerir." dedikten sonra devam ediyor:
"Maalesef şu ana kadar bizdeki Alman torpidolarının aynısından Yunanlılar dahil dünyada 18 ülkede var... Bu ne demek? Bilinmeyen bir tarafı pek de yok demek. Öyle ki bazı donanmaların elinde tek gelişmiş tip torpido olduğu için sizde de aynısı var ise ona karşı önlem almanız daha kolay oluyor.
Biraz daha detaya inersek, örneğin rakibinizin size karşı kullanacağı torpidonun arayıcı başlığın frekansı su altında sizin elinizdekiyle aynıdır. Yaklaşma açıları, derinlikleri ve benzer kabiliyetleri de aynı oluyor. Haliyle sizin elinizde olan ve detaylarına vakıf olduğunuz bir sistemden rakibinizde de olması elinizi rahatlatıyor. Çünkü bildiğiniz sisteme karşı savunma yapmanız her zaman daha kolay.
AKYA ile bunu bozuyoruz... Müren Savaş yönetim sistemiyle de nasıl davranış sergileyeceğimizi gizlemiş oluyoruz. Yani her iki unsurla aslında çok değerli bir bilinmezliği perçinliyoruz."
Burada araya giriyoruz ve Türkiye'nin SİHA ve onunla özdeşleşen mühimmatı MAM-L arasındaki bağın bir benzerinin denizaltılarda olup olamayacağını soruyoruz:
Kozan Selçuk Erkan'a göre işin güzel taraflarından biri de bu... "Biz, tek tip bir denizaltıya bağımlı olmayan yeni bir dinamik ikili geliştirdik. Yani neredeyse batı dünyasındaki tüm dizel elektrik denizaltı sınıflarına kurulabilecek bir savaş sistemi ve atılabilecek iyi bir torpido yaptık" diyor.
Eğer bunu tıpkı SİHA'larda olduğu gibi maliyet etkin bir şekilde sunabilirsek dengelerin değişeceğinden bahsediyor:
"Bu gelişimi, çok pahalı olan denizaltı modernizasyon işlerinde maliyet etkin olarak sunabilirsek dünyadaki en önemli oyunculardan birisi oluruz. Dünyada bu tip yüksek teknoloji çözümleri sunabilen ülke sayısı bir elin parmağını geçmez. Bunları maliyet etkin sunabilen ise yok. Eğer mühendislerimizin bu başarıları gerçekten desteklenirse çok büyük kazanımlar sağlanacak.
Şu anda Pakistan'a ait olan eski Fransız denizaltılarını modernize ediyoruz. Dünyada bu konuda yeni bir pazar oluşturabiliriz. Türkiye olarak bu pazara sadece torpido değil en gelişmiş savaş yönetim sistemini de sunuyoruz.
Burada milli denizaltılarımız için de parantez açmak gerek... Yapılan her modernizasyon milli denizaltı için konulmuş bir yapı taşıdır. Bugün bu modernizasyon ile milli denizaltımızın beynini yaptık. Milli torpidomuzu atarak alt sistemlerde bağımsızlığımızı taçlandırmış olduk. Bunlar tarihe dönüm noktası olarak not düşülecek adımlar..."