Bir derse girdim hayatım değişti
ABONE OL

‘Günlük yaşamın filozofu’ olarak nitelendirilen; Aşk Üzerine, Felsefenin Tesellisi, Seyahat Sanatı, Mutluluğun Mimarisi gibi kitaplarıyla tanınan İsviçre asıllı yazar Alain de Botton, 2008’de Londra’da açılan The School Of Life (Hayat Okulu) adlı projesiyle de ünlü... ‘Mutluluk Okulu’ olarak anılan ve iyi yaşama alternatiflerinin felsefe, edebiyat, psikanaliz ve görsel sanatlar aracılığıyla sunulduğu The School of Life; Melbourne, Paris ve Amsterdam’ın ardından şimdi de İstanbul’da! Londra’da bugüne kadar 100 bin katılımcının hayatına dokunan ve Türkiye’de İstanbul Bilgi Üniversitesi Santralistanbul çatısı altında hayata geçirilen The School of Life’ta usta eğitmenler aracılığıyla ‘hayat için iyi fikirler’ üretilecek. Okulun açılışı için İstanbul’a gelen yazar Alain de Botton ile ‘Hayat Okulu’nu konuştuk.

The School of LIfe’ı Türkiye’de açma fikri nasıl ortaya çıktı?

Çalışma hayatıma kitap yazarak başladım. Yazdığım bu eserler özel bir alanı kapsadığı için ulaşabileceğim insan kapasitesi de sınırlı. ‘Okul’ başlığı altında bir çalışma yapmaya ve fikirlerimi yaymaya karar verdim. Aristoteles, Plato ve Epikür’ün tarih öncesinden örneklerine yer veren, hayata dair temel sorulara yanıt arayan, katılımcılara nasıl yaşamaları gerektiğini anlatan okullara günümüzde rastlanmıyor. İlişkilerde, mesleki konularda insanlara destek olacak kurumlar yok. The School of Life ile bu açığı doldurmayı hedefliyoruz. Londra’daki derslere katılan çok fazla Türk vardı. O dönemde Bilgi Üniversitesi bizimle irtibata geçti. Türkiye’de de dersler vermeye karar verdik. Günlük yaşamda karşılaşılan sorunlara sosyoloji, psikoloji, felsefe ve edebiyattan çözümler getirerek katılımcılara zaman kazandıracağız. Pratik hayatta uygulanabilir bilgileri vereceğiz.

Alışılan eğitimden farkı nedir?

Soru soran, cevaplayan, düşünen interaktif sınıflarımız var. Bu derslerde değişik bilim dallarından örnekler paylaşacağız. Ama bizim önemsediğimiz şey burada anlatılanların işe yarar ve kullanışlı olması. Günlük hayatta bireylerin bu bilgilerden fayda görmesi çok önemli.

Açtığınız okullarla dünyayı değiştirmeyi hayal ediyor musunuz?

Dünyayı değiştirebiliriz ama asıl hedefimiz global bir komite kurmak. Örneğin Rio’daki bir öğretmen Londra’da ders verebilir. Bu şekilde fikir ve kültürlerin paylaşımını sağlayabiliriz. Farklı bölgelerin dinamikleri bilginin etrafında harmanlanınca daha güçlü sonuçlara ulaşabiliriz. Yerel dinamikler çok önemli. Çünkü her toplumun kendine göre bir yaşam şekli var. Bu yüzden Hayat Okulu’nun İstanbul’da olması bizim için çok önemli.

Türkiye’de orta yaş üzerindeki pek çok kişi gençlere öğüt verirken ‘Ben hayat okulundan mezun oldum’ der. Sizce hayat okulundan mezun olmak mümkün mü?

Bir okul olmadığından ve maalesef bazı şeylerin anlaşılması çok fazla zaman gerektirdiği için bunları kısa sürede deneyimlemek mümkün değil. Biz okulda insanlara vakit kazandırıyoruz aslında. 20 yıl sonra yapma ihtimaliniz olan bir hatayı, burada başkalarının deneyimlerine dayanarak önceden görebiliyorsunuz.

İnsanların hayatı anlamalarındaki en temel engeller neler?

Gerçeği olduğu gibi kabul etmeyip bunu inkar etmek en temel engel aslında. Gerçekler insanları çok acıttığı için kolaya kaçıp inkar ediyorlar. Gerçeklikten uzaklaşmaya çalışıyorlar. Bu, kısa vadede karlı bir şey ama uzun vadede daha çok acıtıyor. Gerçeklerle yüzleşmek şart.

Türkiye’ye ait konuları da işleyecek misiniz?

Türkiye’de geleneksel ile modern arasında bir çakışma var. Biz de derslerde bundan besleneceğiz. Örneğin İngilizler çok kapalıdır, kolay kolay her şeylerini anlatmazlar. Türkiye’de ise insanlar duygusal, daha rahat konuşabiliyorlar. Bu bir avantaj! Aslında hepimiz çok izole insanlarız ama her birimiz diğerimizin duygusal dünyasını da merak ediyoruz. Hatta bu yüzden yemeğe gidiyoruz, birlikte film izliyoruz ama birbirimize yanlış sorular soruyoruz. Bu yüzden ilişkiler de yanlış sorular üzerinden ilerliyor. Biz doğru sorular sormayı öğretiyoruz. Dolayısıyla hem evrensel hem de Türkiye’ye özgü kültürel konuları ele alacağız.

Akıllı telefonsuz zamanı önemsiyoruz 

-Son yıllarda insanlar giderek yalnızlaşıyor. Arkadaşlar bir araya geldiğinde bile akıllı telefonlarından ayrılmıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
School of LIfe’ta bir odada telefonsuz oturmayı ve konuşmayı bu yüzden önemsiyoruz. Akıllı telefonlar çok tehlikeli! Biz bu cihazları Kontrol etmeyi öğrenmeliyiz. Onlar bizi kontrol etmemeli. Akıllı telefonlar aslında bize ne kadar aptal olduğumuzu öğretti. Adeta bir maymun gibi sadece düğmelere deli gibi basarak hareket ediyoruz. Dolayısıyla The School of LIfe’ta insanların konuşarak hareket etmesini sağlayacağız. 
 
-Hayat Okulu’nun kurucusu olarak daha keyifli bir hayat sürmek için neler yapmayı önerirsiniz?
 
Yaşadığımızın farkında olmalıyız öncelikle. Yaşarken bir yandan da kendimizi gözlemlemeli, gerekirse bir adım geriye gidip kendimize kuşbakışı bakmalıyız. En iyi yaşam biçimi aslında kendimizi analiz ederek yaşamaktır.