Bir kadın bir erkek işte bütün mesele bu! 
ABONE OL

Bir kadın... bir erkek... bir ilişki... kavgalar, çatışmalar, ayrılıp barışmalar, kopamayışlar...  Varoluştan bugüne değişmeyen rutinde, iki insanın birbirini tanıma, anlama, bir arada yaşama mücadelesini resmeden bir oyun Matruşka. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, geçen sezonun sonuna doğru Tuncer Cücenoğlu’nun Matruşka’sını repertuvarına dâhil etti. 

Gittikleri sinema salonunda karşı karşıya gelen bir kadın ve bir erkek, iç sesleriyle tüm duygularını alenen belli eder oyunda. Yazı ve senaryolarıyla meşhur, evli ve yaşça olgun sayılabilecek bir erkeğe âşık olan ve hayranlık da besleyen bir kadınla; mutsuz bir evlilik yaşayan ve duygusal açıdan eksiklik içindeki, kendisinden daha genç ve üretimlerine saygı duyan bir kadına ilgi duyan bir erkeğin hikâyesi. 

Oyun kötü değil, keyif veriyor özellikle oyuncuların başarılı performanslarının etkisiyle, kâh kadına hak verip kâh erkekten yana tavır alabiliyorsunuz. Cücenoğlu güçlü kalemi, derinlemesine analizleriyle ortaya başarılı bir eser koymuş kuşkusuz. Kendisini sağlığında tebrik etmek yerli yazar-sanatçı kıymeti bilmek lazım. 

Fakat oyunun önermesi ne? 

İşte onu anlamış değilim! 

Oyun, evli bir erkeğin çapkınlık maceralarından yola çıkarak kadın-erkek ilişkilerini bir flört durumu içinde mesele ediyor. Özel tiyatrolarda bu türden kadın-erkek hikâyelerine sıkça rastlıyoruz. Bu tür tiyatrolardan kamusal bir sorumluluk ya da hassasiyet beklemiyoruz. Elbette ‘Tiyatro insanı insana insanla anlatma sanatı.’ Bu bir araç evet ayna tutup ‘Şişşttt! Seyirci bak bunları yapanlar var hatta en yakınında. Belki senin hayatında da’ demeli. 

Ancak ödenekli bir tiyatroda repertuar oluşturulurken toplumsal değerlerin dikkate alınması gerekiyor. Bu bakımdan Matruşka’yı teknik olarak başarılı bulsam da etik anlamda sorunlu olduğunu düşünüyorum. Kadın-erkek ilişkisine dair kafa yorulması gereken pek çok şeyi yasak aşk içinde izlemek bir kadın olarak beni rahatsız etti. 

MATRUŞKA GİBİ HİKAYELER İÇ İÇE  

Evli erkeğin evde bekleyen eşinin ‘dırdırcı olduğu’ mesajı oyun boyunca neredeyse sevgilisiyle kurduğu her telefon görüşmesi sırasında tekrarlanıyor. Erkeğin, eşiyle aralarında var olan diyalog, ‘dırdırcı bir kadın sesi ve misafir ağırlama ilişkisi’nden ibaret.   

Yani! Erkeği evde bekleyen kadın dırdırcı olunca onu aldatmak mübah mı sayılıyor? Almamız gereken mesaj buysa eğer. Garip! 

İyi bir kurgu içinde tıpkı matruşkalar gibi birbiri içine girmiş ilişkiler silsilesi oyunda sıklıkla karşımıza çıkan ayrı bir güzelleme. Keyiflice bir vakit geçirmek isteyenlerin gidip izleyebileceği ama oyundan çıktığında bir ‘katharsis’ yaşamayacağı bir yapım. Zira kimse başına bunun gelmesini istemez. Rejisör çok güzel bir matematik kurmuş reji de oyuncular da başarılı. Cem Karakaya çapaksız temiz oynuyor. Derya Yıldırım’ın yer yer ses duyurma sorunları var fakat bu onun da iyi oyunculuğuna gölge düşürmüyor. Oyunun seyirci arasında başlaması çok güzel ama bunun tekrarlanması biraz dikkat dağıtıyor. 

Görsel giydirmeler güzel, müzikler fena değil ama dekor yok. Bildiğin yok. Lakin! Rejisör sağlam. Bir de neden iki kişilik oyuna beş yönetmen yardımcısı kadrosu verilmiş hiç anlamadım. Neredeyse bir saatlik oyuna bir müzikal kadrosu kadar kadro verilmiş. Maşallah demekten kendimi alamadım.