Bir yemek yapma ve yeme travması
ABONE OL

Star Cumartesi’nin yeni köşesi Medya Sarmalı’ndan herkese merhaba! Bundan böyle bu köşede her cumartesi günü medya ekseninde yazdığım kritikleri ve sektörden güncel haberleri; TV ve gazeteler başta olmak üzere medya enformasyonlarındaki hak ihlalleri ve nefret söylemlerine dikkat çektiğim yazılarımı okuyabilirsiniz. Amacım benim de içerisinde bulunduğum medyayı ve üreticilerini, küçük düşürmek ya da güvensiz hale getirmek değil. Aksine medyanın potansiyel değerini ve önemini zedeleyen konuları kamuoyu ile paylaşarak medyanın kamusal işlevine katkı bulunmak ve buna destek olmak. Bunun da hataların görünürlüğünün artırılmasından geçtiğini düşünüyorum. Bununla birlikte medya okuryazarlığının günümüz koşullarında ne denli önemli olduğunu hatırlatarak; medya tüketiminin bilinçli bir seviyede yapıldığında bunun sosyal hayatımıza nasıl olumlu anlamda yansıdığını gözler önüne sermek kaygısındayım. 

Bu haftaki ilk konuma geçmeden önce köşenin ismine nasıl karar verdiğimiz hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Medya Sarmalı, esası bir medya-iletişim kuramı olan Suskunluk Sarmalı’ndan esinlenme. Bu kuram Alman bilim insanı Elisabeth Noelle Neumann tarafından geliştirildi. Kuram, bireyin toplumdan dışlanma ya da yadırganma korkusuyla düşüncelerini dile getirmemesi ya da ertelemesi olarak tanımlanıyor. Diğer bir ifadeyle kuram; insanların kişisel düşüncelerini oluştururken başkalarının ne düşündüğüne dair temel sosyal psikolojik düşünceden kaynaklanıyor. Kısacası kişinin kendi kişisel düşüncelerini başkalarının ne düşündüğüne bağlaması. Ama ben bu köşede bir düşüncenin taraftarlarının niceliğinden bağımsız olarak önemli bulduğum konuları ve doğruları konuşalım istiyorum… 

TÜM AİLE YEMEKTEYİZ 

Yazım hayatına başlayan Medya Sarmalı’nın ilk konusu hem izleyici hem de yarışmacılar için travma özelliği taşıyan yemek programları. Neden mi bahsediyorum? Farklı kanallarda günün farklı saatlerinde -böylece günün her saati hangi kanalı izliyor olursanız olun bu programlardan nasibinizi alıyorsunuz- ekrana gelen Gelinim Mutfakta, Yemekteyiz, Zuhal Topal’la Sofrada, Kocam Yaparsa adlı; görünümde yemek yapma yarışması olan TV programlarından bahsediyorum elbette. Bu programların hepsini topladığımızda neredeyse tüm aile yemek programlarında yarışıyor. Misal bir programda X kişisi tek başına yarışırken, başka biri farklı bir programda kocasıyla yarışıyor. Diğeri de başka bir programda kaynanasıyla/annesiyle yarışırken ortaya neredeyse tüm aile fertlerinin yemek programlarında yarıştığı bir görüntü çıkıyor. Belki buraya kadar bir sorun yok. Sorun, söz konusu ilişkiler neticesinde yemeğin/nimetin kutsallığı üzerinden türlü türlü kurguların karşımıza çıkması. Bu programlarda öyle anlar yaşanıyor ki ailenin veya bireyin mahremiyeti neredeyse tüm açıklığıyla gözler önüne seriliyor. 

NE YAPMALI, DİRENÇ GÖSTERMELİ 

Söz konusu programlarda yaşanan diyalog ve davranışlarla -ister kurgu olsun ister olmasın- aile değerleri milyonların önünde zedeleniyor. Adına yemek yarışması denen bu programlardaki ödüller üzerinden aile bireyleri arasındaki ilişkiler hem ucuzlaştırılıyor hem de bayağılaştırılıyor, saygı ise ortadan kalkıyor. Dahası biz de ekran karşısında buna şahitlik ediyoruz. Söz konusu bireyler belki kendi aralarında bile birbirine karşı kullanmayacakları ifadeleri rahat bir şekilde milyonların gözü önünde sarf edebiliyorlar. Elbette kimsenin karakteri hakkında ahkâm kesecek değilim. Ama eğer söz konusu olaylar milyonların izlediği TV’lerde gerçekleşiyorsa bu noktada söylenecek çok şey var demektir. Bütün bu süreç medyanın kamusal işlevini sorgulatırken etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Aile yapısını hedef alan, aile ilişkilerini zedeleyen davranış biçimlerini tekrar tekrar önümüze süren bu formatların zararından korunmak için bilinçli birer medya okuru olmakta fayda var. Bu programların sadece birer TV programı olmadığını ya da olamadığını idrak etmeliyiz. Belki bu idraktan sonra buralarda yaşanan olumsuz olaylar hayatımıza daha az nüfuz eder. Seyirci, ekrana getirilen yapımları değiştirme ve dönüştürme gücüne sahiptir. Unutmayalım ki bir yemek yapma programıyla ünlenen ve daha sonra papağına uyguladığı şiddet görüntüleri ortaya çıkan Murat Özdemir’i fenomen haline getiren de sonuçta seyircilerin takdiri ve onayı idi. Eğer medya kullanıcıları en başından böyle bir figüre beğeni göstermese ve rating ile ödüllendirmeseydi ekran serüveni çok daha kısa sürebilirdi.