Çocuksuz aileler: Onlarınki tercih değil
ABONE OL

1999 yılında kurulan Özlenen Çocuk ve Gençlik Derneği, Çocuksuz Ailelerle Yüzyüze projesi ile çocuk sahibi olamayan ailelerin yaşamlarına ve sorunlarına odaklanıyor. Bu sorunlara çözüm yolları arıyor ya da bu sorunları yüksek sesle konuşulabilir bir hale getiriyor. Dernek bu proje ile çocuksuz ailelerin içinde bulundukları durumun getirdiği, özellikle sosyal baskıdan kaynaklanan sıkıntıları bertaraf etmek, mevcut potansiyellerini çocuklar ve kendi yararlarına hizmete dönüştürmeleri için bilinç oluşturmak kaygısını taşıyor. Dernek, bu ailelerin mevcut sorunlarının/durumlarının analizini yapmak, temel problemlerinden olan toplumsal baskı ile mücadele etmeleri için rehberlik etmek, konuyu psikolojik, sosyolojik, dini, felsefi ve yasal yönleriyle ele alan bir bilgi kaynağı oluşturmak, çocuksuz ailelerin anlaşılmalarına katkı sağlamak, seslerini duyurmalarına aracılık etmek amacıyla bu projeyi hazırlamış. “Hayatın, çocukların ve fırsatların birer emanet olduğunu idrak etmek, bireylerin sahip olma duygularını doğru şekillendirmelerine yardımcı olmak, sorumlulukları yerine getirerek sonuçlardan razı olmayı başarabilmek, yoklukların getirdiği sıkıntılara teslim olmak yerine bireylere yeni çıkış yolları aramalarında rehberlik etmek.” misyonunu taşıyan proje, çocuksuzluk konusunun açtığı o derin yaranın sızısını azaltmaya ve bu duyguyla yaşamaya çalışanlara destek olmak üzere yola çıkmış. Biz de bu önemli projenin detaylarını konuşmak üzere dernek üyelerinden Ayşe Pehlivan’ın kapısını çaldık. 

AİLEDE EKSİKLİK DUYGUSU 

Anne-baba olamayan kadın ve erkek kendini eksik hissettiğinde veya toplum tarafından eksik hissettirildiğinde, tüm yaşamını etkileyen birçok psiko-sosyal sorunla mücadele etmek zorunda kalıyor. Çocuksuz aileler, içinde bulundukları sorunları çözemedikleri için toplum yararına kullanabilecekleri potansiyeli harekete geçiremiyorlar. Bu proje onlara yol göstermeyi hedefliyor. 

Proje çalışanlarına göre onların kronikleşen sorunlarının çözümüne verilecek emek sonucunda birçok alanda başarılı ve toplumsal değer üretebilen bireyler oldukları görülecek. Yaşadıkları travmatik durumu aştıklarında, iş ve aile hayatlarında daha başarılı, toplumsal konularda daha duyarlı ve etkin olabildikleri fark edilecek. 

MİHRİMAH’LA BAŞLADI HER ŞEY

Derneğin çalışmalarını, kurucu başkanları olan Ayşe Pehlivan’ın hikâyesi şekillendirmiş. Anne olma hayaliyle büyüyen Pehlivan, anne olacağı dönemlerde kanser olduğunu öğreniyor. Ciddi tedavi süreçleri anne olma özleminin ilelebet hayal olarak kalmasına yol açıyor. İsmini bile hazırladığı, hayalinde hayat bulan Mihrimah’ına kumbara oluşturuyor, albüm hazırlıyor, kütüphane şekillendiriyor. Daha sonra gelmeyeceği kesinleşince hayatının o zor dönemlerini dile getirdiği şiir ve mektuplar yazıyor. Yazarak soluk alan ve yaşadığı derin ızdıraptan bahseden Mihrimah’ın annesi, Gelmeyeceksin kitabıyla bu çalışmalarını başkalarıyla da paylaşıyor. Sonrasında bir dernek kurarak ortak dertleri olanlarla bir araya gelmeye başlıyor.

ONLAR BİZE EMANET

Misyonunuzda yer alan “Bireylerin sahip olma duygularını doğru şekillendirmelerine yardımcı olmak” tanımındaki amacınız nedir?  

Bizler sahip olma duygusundan öte sahip çıkma gayretindeyiz, zira herkesin sahibi Yaratıcısı diye düşünmekteyiz. Sahip olma fikri insanoğlunun yetersizliği düşünüldüğünde ziyan etme endişesini de beraberinde getiriyor. Oysa bize verilenlerin emanet olduğu şeklinde bir bakış açısına sahip olursak daha hassas davranılacağı düşüncesindeyiz. Bu nedenle slogana dönüşmüş, çocuklarınıza sahip olmayın, sahip çıkın iddiası üzerine seminerlerimiz de devam ediyor.

"Çocuksuz aileler kendilerini eksik hissettiğinde tüm yaşamlarını etkileyen birçok psiko-sosyal sorunla mücadele etmek zorunda kalıyor."

ŞİKAYETİ BIRAKIN ŞÜKRÜNÜ EDA EDİN 

Ebeveynlere neler söylemek istersiniz? 

Yaşam kendi içinde bazı aşılamaz kurallar getiriyor. Çocuk da çocuksuzluk da bir olgudur. Lütfen içinde bulunduğumuz durumu izahta, şikayetlerimizde, teşekkürlerimizde dikkatli davranalım. Kim bilir belki bizim şikâyet ettiğimiz şey diğeri için özlem diyarının en büyük yarasıdır. Biz ne zaman “Çocuğum olmasaydı yaşayamazdım” dese biri onun adına duaya duruyoruz, “Ya Rabbi affet bu kulunu” diye. “Keşke doğurmasaydım bunu” diyeni duysak, hemen içimizin sızısıyla yine duadayız… Çocuk ve çocuksuzluk bir olgudur, hayatını tehlikeye atarak kürtaj yapmak isteyenleri duymak bambaşka bir sancımız… Dememiz o ki, hayat sınavsa, sorumuzdan dolayı değil, cevabımızdan dolayı ödülü hak edeceğiz… Tüm çocuk dünyası bizim gönlümüzün sükûnet diyarıdır… 

ÇOCUKLU AİLELER DE FARKINDALIK KAZANIYOR 

Çocuklar bu projenin neresinde nasıl yer alıyor? 

Proje sürecinde çocuk merkezde yer alıyor şüphesiz. Projenin önemli bir çıktısı da ülkemizde en güzel uygulamalardan biri olan Koruyucu Aile sistemine dahil olabilme konusudur. Bazen ihmal edilen çocuğa, bazen yakımızda sevgi bekleyen küçük bir yüreğe, bazen imkanları sınırlı olduğu için okula gitmekte zorlanan çocuklara yardım edilmesi için teşvikler söz konusu oluyor. Hatta bazen, çocuklu aileler, ben sizi dinledikten sonra anne olmanın farkına bir kez daha vardım diyerek, çocukla ilişkisinde güzel bir aşamaya geldiğini dile getiriyor. 

Yetimhanedeki çocuklar ile çocuksuz aileleri bir araya getirme gibi bir girişiminiz olacak mı? 

Derneğimiz mevcut çalışmalarında bunu 20 yıldır yapmaktadır. O çocuklarla kurulan bağ, zaman içinde sağlamlaşmakta ve çocuk özleminin yansıması olarak o çocuğa gösterilen sevgi, ilgi meyvesini vermekte, sorumluluk alınan konuda ebeveyn olamayan kişiler için büyük bir huzura dönüşmektedir. 

Proje kapsamında çocuksuz ailelerin yüz yüze toplantılarından.

ÇOCUKSUZLUĞU KONUŞULABİLİR KILMALIYIZ 

Çocuksuz aileler ne gibi sosyal sıkıntılar yaşıyor?

Bilinen sosyal sıkıntılar yüzyıllardır devam eden algının yansıması olarak söylenebilir. Çocuk ne kadar merkezde ise çocuksuzluk da hemen yanındadır. Yine dünya gelecek planını şekillendirirken, tüm politikalarda çocuk yerini alır. Doğal olan budur. Lakin çocuksuzluk üzerine herhangi bir plan veya politika söz konusu olmamış, gündeme gelmesi bile hassas bir konu kabul edilerek sessiz durulmuştur. İnsan anne-baba olma dürtüsüne insan olma sıfatı ile birlikte sahiptir. Dolayısıyla toplum sohbetlerinin merkezine gelen bu konu soruya dönüşünce, bir ailenin ‘benim çocuğum yok’ demesi içteki yaranın kanamasına neden olmaktadır. Bu nedenle sosyal hayata çıkamayan niceleri var. Bu soru onlar için cevabı malum yaraların açılması anlamına geliyor. Çözüm yolu olarak ilk adımı, konuşulabilir kılmak olarak tarif ediyoruz, daha sonrası kişi merkezli bir yaklaşımla devam ediyor. 

Projenizde çocuksuzluk sorunu, ebeveynsizlik açısından da ele alınıyor mu?

Çocuksuzluk sorunu şüphesiz çocuğu her yönüyle konuşmayı da içinde barındırıyor. Konu birkaç cümle sonra, ebeveynsiz çocuklara geliyor. Anlamanın zor olduğu ihmaller, çocuksuz aileler için anlaşılması imkânsız hale dönüşüyor. Öyle can yanıyor ki, o çocuk için olası çözüm arayışlarından herkes kendisinde olan tüm imkanları ortaya koymaya çalışıyor.