Moda, geçmiş yüzyıllarda yalnızca belli bir kitleye mahsus bir olgu iken günümüzde hızına ayak uydurmanın mümkün olmadığı bir devinim içinde ilerliyor. Toplumsal ve bireysel tarihte modanın reddedildiği, kurallara mahsus kılındığı, hatta yasaklandığı, aleyhinde davranıldığı veya gözardı edildiği durumlar pek çoktur. Özellikle 20’nci yüzyıla kadar sadece aristokrat kesimin tekelinde olan moda, sınıf ayrımcılığına kadar keskin çizgileri olan bir kavramdı. Yıllar içinde değişen hayatlar, savaşlar, özgürlük ve kadınların sosyal yaşamda etkin olma isteği neticesinde moda endüstrisi, anlamını geliştirerek yoluna devam etti.
ULAŞILABİLİR MODAYLA BAŞLADI
60’lı yıllardan itibaren ise bilhassa gençlerin başkaldırısıyla iyice rahatladı. Lüks devi markaların belli bir kesime ulaşması diğerlerinin modaya uyamayacağı anlamına gelmiyordu. Buna neden pek tabii ki gelişen teknoloji sayesinde hazır giyim markalarının çoğalmasıyla doğal kumaş ve değerli aksesuarlara alternatif getirilmesiydi. Artık herkes kendi biçimine, maddi imkanlarına, zevkine, elindeki malzemelere göre moda fikrini uyarlayabiliyor. Bu bağlamda ortaya öyle markalar çıktı ki hesaplı aksesurlar öneren ama kreatör giysilerinden esinlenerek ve kısmen gündelik ürünlerini yenileyerek eğilimleri yakından izleyen H&M ya da Zara gibi markaların gelişimi bunun en iyi örneği. Daha da ötesi ekonomik koşulları Chanel, Dior veya Versace gibi modaevlerinden satın almaya yeterli olmayan kişiler için moda dünyası yeni bir boyuta girdi ve büyük markalarla tirajı yüksek isimler işbirliklerine imza attı. Versace kendi bünyesinde en değerli kumaşlar ve aksesuarla tasarım yaparken H&M de kalitesi düşük ama kendi çizgisini gösteren bir koleksiyonla isteyen herkesin gardırobuna girmeyi başardı. Böylelikle ‘ulaşılabilir moda’ çağı başladı. Her geçen gün çılgınca değişen, takipçisi yükselen moda sanayisi artık tamamen özgür olsa da hızlı tüketilmesi beraberinde zarara da neden oluyor. Psikolojik ve sosyolojik etkileri bir yana dursun Greenpeace’in yaptığı incelemeyle insan sağlığına tehdit unsuru oluşturduğu ortaya çıktı!
141 PARÇA GİYSİ TEST EDİLDİ
Trendleri yakından takip eden, dünyaca ünlü tasarımcılarla ortak projelere imza atan ve kreatif giysilere yer verip üstelik pahada hafif olması sebebiyle gönüllere taht kuran markalar meğer diğer yandan sağlığımızla ilgili ciddi zararlara sebep oluyormuş. Greenpeace’in yaptığı ‘Zehirli Giysiler’ araştırma raporunda 141 parça giysi üzerinde tespit edilen kimyasallar, doğaya karıştığı zaman kansere ve hormon bozukluğuna sebep oluyor. Ürünleri test edilen markalar arasında Zara, Levi’s, C&A, Mango, Calvin Klein gibi sektörün önde gelen 20 farklı giyim markası yer alıyor.
Testler sonucu Zara’nın hem hormonal bozukluklara hem kansere neden olan kimyasallar açığa çıkaran tek marka olduğu iddia edildi. Üstelik bu sağlığa zararlı kıyafetlerin, markalarının gelişmiş ülkelerde kurulmuş olmasına rağmen, üretimlerinin büyük bir çoğunluğunun gelişmekte olan ülkelerde yapılıyor olması da hayli ironik. Deneye tabi tutulan ürünler arasında her iki cins için hem yapay hem de doğal ipliklerden üretilmiş kumaş ve kot pantolon, tişört, elbise ve iç çamaşırları bulunuyor. Tespit edilen zararlı kimyasallar ise ya ürünün malzemesine katılıyor ya da üretim aşamasında kullanılıyor. Zara’nın iki ürününde, kumaş boyalarının kullanımından kaynaklanan kanserojen kalıntılar tespit edildi. Greenpeace, tüm giyim markalarından, 2020’ye kadar tedarik zincirleri ve ürünlerinden zararlı kimyasalları arındırmalarını talep ediyor. Bugüne kadar H&M ve Marks&Spencer gibi markalar, Greenpeace’in kampanyası sonucu bu konuda taahhütte bulundu. Zara’dan ise halen ses çıkmaması dikkat çekti. Görünen o ki bu araştırmalardan sonra alıcı kitlenin bu rapor sonrasında nasıl hareket edeceği de bir sonraki araştıma konusu olacak. Zevk mi yoksa sağlık mı?