Edebiyatta gençlik kategorisi olmalı mı?
ABONE OL

İnsanoğlunun kişisel gelişimini etkileyen en önemli eylemlerden biri okumak. Kitaplarla ilişkimiz harfleri tanımaya ve anlamlandırmaya başlamamızla birlikte ortaya çıkar. Ama ‘okur’ olmayı ilkokuldan itibaren öğreniriz. Önce ailemiz sonra öğretmenlerimiz rehberlik eder bize bu yolculukta. Eğer doğru rol modellerimiz varsa tutkulu bir okur olarak büyür, yetişkin olur ve hayatı anlamlandırma çabamızda kitaplara alabildiğine geniş bir alan açarız. Aksi takdirde sınav süreçlerinde paragraf sorusu çözmek ya da dönemsel ilgi ve meraklarımızı karşılamak üzere okumalar yaparız.    

Peki kitap seçiminde yaş önemli midir? Yayın dünyasında varolan çocuk, gençlik ve yetişkin edebiyatı ayrımı gerekli midir? Çocuk okurların yetişkin edebiyatına geçiş sürecindeki yaş grubunu kapsayan alt bir edebiyat türe gerçekten ihtiyaç var mı? Özellikle ergenlik dönemindeki çocukların bu süreçte algılarının son derece açık olduğu düşünülürse kişisel gelişimlerini tamamlamaları için ne tür kitaplar okumaları gerekir? Çocuk okur sadece kendi yaş grubuna hitap eden kitaplarla mı yetinmelidir? Sorular muhtelif... Dahası Türk ve dünya edebiyatının hikâye ve öykü alanında önemli isimleri varken çocukların dil ve içerik anlamında son derece zayıf, birtakım fenomenlerin popüler kitaplarını okuması bir fayda sağlar mı? Merak ettik ve Doç. Dr. Nejdet Neydim, yayıncı Melike Günyüz, yazar-editör İsmail Keskin ve yazar Minesota’ya sorduk.  

DOÇ DR. NEJDET NEYDİM: GENÇLİK EDEBİYATI GEÇİŞ DÖNEMİ DEĞİL  

Gençlik edebiyatı Batı’da 19. yüzyılda başlamış ve özellikle 14 yaş üzerindeki ergen ve gençlere yönelik hazırlanan bir edebiyat alanı olmuş. Gençlik edebiyatı; yetişkinlerin gençler için yazdığı ya da seçtiği kitaplar, gençlerin kendilerinin yetişkin edebiyatından seçtiği kitaplar ve gençlerin kendilerinin yazdığı kitaplar olarak tanımlanabilir. Bu kitapların hedef kitlesi zaman içinde 14 yaştan başlayıp 27 yaşa kadar genişlemiş. Bu aynı zamanda ergenlik sürecinin uzamasıyla da bağlantılı. Çocuk ve gençlik edebiyatı başlı başına edebiyat ve estetik değerleri kendi içinde barındırması gereken bir alan. Geçiş olarak tanımlamak alana dönük bir haksızlık. ‘Çocuğa verdiğiniz edebiyat onu yetişkin edebiyatına hazırlar’ diye bakmak çocukluğu hiçlemek ve onu anlamsızlaştırmaktır. ‘Büyü ve yetişkin kitapları oku o zaman değerli olursun’ düşüncesi 17. ve 18. yüzyıl çocuk edebiyatında vardır ama bugün böyle bakmak çok sorunlu olabilir. Yurt dışında, gençlik edebiyatı, en çok değer verilen ve üzerine yüzlerce araştırma yapılan bir alandır. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası çok gelişmiş. Bugün yurt dışında gençliğe dönük basılan eser sayısı oldukça fazla. Bizde ise özellikle gençlik edebiyatı kısır bırakılmış. Eğitim sisteminde gençlere dayatılan kitapların hemen tamamı yetişkin edebiyatından seçilmiştir. Bu da gencin henüz deneyimlemediği bir hayatı anlamaya çalışmasına yol açar. Bu gerçekleşmediği için de okuma kültürüne darbe vuruluyor. Oysa onun iletişim kuracağı kitaplar söz konusu olsa bu durumda okuma keyfi gelişecek, hayatı kavrama daha artacak ve okuma kültürü daha olumlu etkilenecek. Ayrıca gençlik edebiyatı alanında yazılan eserlere baktığımızda  genci anlayan onunla iletişim kurabilecek ürünler ortaya koyan yazarlarımızın varlığı hiç de küçümsenemez. Bu alana verilen değer arttığında eminim çok güzel ve evrensel değerlere ulaşacak kitaplar yazın dünyamızda yerini alacak. 

İSMAİL KESKİN: “FENOMEN EDEBİYATI”NA TUTKUN GENÇLER YETİŞİYOR  

Özellikle 10 yaşından itibaren çocuklar ebeveyn gözetiminde dilimizin klasikleri ile tanıştırılmalı. Bu noktadan itibaren oluşturulacak seçkiler çok daha önemli. 10 yaşındaki bir çocuk dilin lezzetini alabilsin diye Sait Faik’in Semaver  ve Hişt Hişt gibi öyküleriyle tanıştırılmalı. Seçkiler çok dikkatle ve ehil kişilerce yapılmalı. Bugün yapılan yanlışlardan biri de çocukların Türkçe ve Edebiyat derslerinde temel Türkçe bilgisi, dilin yapısı ve öğelerinden habersiz sınav koçlarınca oradan buradan alınan paragraflara maruz bırakılması. 8-13 yaş aralığında çocuğa temel bilgiler verilmediğinden, yetkin metinler okutulup, kompozisyon yazdırılmadığından fenomen edebiyatı tutkunu genç yetişkinler ortaya çıkıyor. Bu anlamda özellikle 13-18 yaş aralığına yönelik kitapları tamamen piyasanın arz-talep tartısına bırakmamak gerekiyor. Bu yaş aralığı okula gidiyor ve okullar bu çocuklara yetkin kişilerce hazırlanmış okuma seçkileri sunmak zorunda. Çünkü bu yaş grubu gününün üçte birini okulda geçiriyor. Okulda iyice bezdirilmiş ve yorulmuş gençler sosyal medyada pompalanan “edebiyat”a yöneliyor. Oysa bu metinlerin çoğu temel Türkçe seviyesinde dahi değil.  

Yayıncılık açısından bakarsak da temel metinlerin mükemmelleşmiş çevirileri zaten piyasada mevcut. Bu noktada yayıncılar ancak yeni ve keşif ayağında çalışmalar yapabilir. 

Fakat bizim sıkıntımız temel metinleri okumadan mezun olmuş çocuk ve gençlerde. Bu noktada benim önerim, MEB’in Türk ve dünya edebiyatından temel metinlerin yer aldığı seçki kitaplar oluşturması. Misal, öyküde Haldun Taner, Sait Faik, Necip Fazıl, Sabahattin Ali... Gençleri piyasa koşullarının geçerli olduğu yayıncılık alanına emanet etmeden önce, eğitim kurumlarınca donanımlarının geliştirilmesi gerekiyor. Yoksa sarrafı olmayana kuyumcu isterse altın yerine kulp altın satar, lokantacı en kötü yemeği en iyisi diye sunar alkış alır. Mesele sarraf eğitmekte sanırım.  

MİNESOTA/YAZAR: ‘ÇOCUKLAR İÇİN NE YAPABİLİRİZ’ DİYE DÜŞÜNEN YAZAR ÇOK AZ 

İnsanları seviyorum ve bu duyguyla içimden gelenleri yazıyorum. Bu yüzden de yazdıklarımızı bir kategoriye koymaya gerek olmadığını düşünüyorum. Kendi adıma konuşursam kitaplarım ortaokuldan liseye geçiş sürecinde gençlerin sıkıntılarını atlatmasında bir eşik sağlıyor. Karşındaki insanların derdini dert edindiğinde ortaya çıkan şeyi çocuğun annesi de kendisi de dedesi de okuyor. En güzeli de mutlulukla kodlamışlar hikayelerimi. Gençliğinde beni okuyan çocuklar şimdi büyüdüler, yetişkin oldular, çoluk çocuğa karıştılar ve şöyle dönüşler yapıyorlar; “O zamanlar hep sizi okurdum. Ergenliğimi sizinle atlatmışım.” Bu yaş grubu ‘beni kimse anlamıyor’ diyen kitle. Kimi kitap o an seni mutlu eder ama bir temel atmaz; nasıl düşünmen, davranman gerektiğini anlatmaz sana. Şu an ‘çocuklar için ne yapabiliriz’ diye düşünen çok az.  

MELİKE GÜNYÜZ: KONULAR OKURUN YAŞINA UYGUN SEVİYEDE YAZILMALI 

İlk gençlik edebiyatı, 12-16 yaş grubuna hitap eden edebiyata verilen isimdir. İlkokul döneminde okuma alışkanlığı kazanan çocukların edebi eserlere geçmeden önce edebi niteliğe sahip, ergenlerin ilgisini çekebilecek farklı konuların işlendiği edebi eserlerdir. Edebiyatta her konu çocuk kitabında işlenebilir. Önemli olan konuların çocukların yaşlarına uygun dil ve seviyede verilmesidir. 8 yaş grubundaki bir çocuğa anlatılan konunun 15 yaşındaki bir gencin ilgisini çekmesi elbette mümkün değildir. Kimi çocuklar ilkokuldan hemen sonra yetişkin dünyasının edebi eserlerini okuyabilecek bir okuma kültürüne sahip olurken kimi gençlerin yetişkin türlerini okuyabilmeleri için biraz daha zamana ihtiyaçları vardır. Öte yandan çocukluğun 18 yaşına kadar olan çok geniş bir dönemi kapsadığını ve okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise çağlarındaki dil düzeyi, psikolojik ve bilişsel gelişimin çok farklı olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda ilk gençlik edebiyatının konularının da farklı ve ihtiyaca binaen kaleme alınması gerektiği aşikardır. İlk gençlik edebiyatında çocuk edebiyatına göre konu çeşitliliği artar. Sosyal konulara, özellikle göç, ayrımcılık, ötekileştirme, aşk, akran şiddeti, taciz, tarihi konular, biyografi gibi farklı konular ele alınır. Bütün bu farklı konular farklı türlerde yazılabilir. Fantastik, büyülü gerçeklik gibi türler çocuk edebiyatından daha fazla bu dönemde üretilen eserlerin türünü oluşturabilir. İlk gençlik edebiyatı, edebiyatın zengin ve farklı türleri ile gençlerin tanışması bakımından önemli bir geçiş edebiyatıdır.