Görüyorsam, duyuyorsam, sorumluyum
ABONE OL

Hiçbir fayda gözetmeksizin insanlara yardım etmek ve yolda kalmışları ayağa kaldırmak amacıyla 12-13 yıl önce kurulan Derviş Baba Derneği, bugün Deliler ve Veliler Derneği olarak faaliyetlerine Balat’ta devam ediyor. Derviş Baba ya da bugünkü adıyla Deliler ve Veliler Derneği’nin kurucusu Ali Denizci… Sadece bir motosikleti varmış Denizci’nin bu yardım işine başladığında. Ve ona destek olan iki arkadaşı. Denizci, motosikletine atlayıp geceleri Balat sokaklarını, mezarlıkları, cami avlularını, parkları dolaşıp yolda gördüğü meczuplara yardım ederek bu yola başlamış. Maddi anlamda hiçbir sermayeleri yokken Balat’ta bir yer kiralamışlar. Gönüllülerin yardımı ile kafe boyanıp, ihtiyaçları karşılanmış. Derviş Baba Yardımlaşma Derneği’nin zamanla İstanbul içinde farklı şubeleri açılmış hatta şubeleri il dışında yayılmış. Böyle olunca bir kurumsallaşma ihtiyacı doğmuş. Ancak Denizci, böyle bir kurumsallaşma istememiş. Çünkü bu işin ruhunu kaybedeceğini düşünmüş. Kurumsal olduğunda hem gönüllülük olayı değişecek hem de bir sürü prosedürle uğraşmak zorunda kalınacağından Derviş Baba Derneği diğer bütün şubelerle fiziksel bağını koparmış. Ama manevi olarak birbirlerini bırakmamışlar. Derviş Baba ismi saklı kalmak koşulu ile geçtiğimiz sene Deliler ve Veliler Derneği olarak yeniden kurulmuş. 

Bunu yapmak için biraz deli olmalı 

Elde hiçbir şey yokken böyle bir yola çıkmanın delilikten başka bişey olmadığını söyleyen Deliler ve Veliler Derneği Başkanı Aşkım Ünek, asla profesyonel düşünmediklerini amaçlarının sadece yardım etmek olduğunu belirtiyor. Kendilerinin aslında sadece bir aracı olduğunu belirten Aşkım Hanım, “Aslında buradaki gönüllülerin yaptığı bişey yok. Allah zaten yarattığı kullarının rızkını veriyor. Biz sadece Allah’ın verdiği rızkın sahibine ulaşmasına aracıyız. Dolayısıyla hiçbir sermaye olmadan o insanların rızkı olduğu için bir şekilde yardım geliyor. Bu deli işi gerçekten. Akıllı, normal dediğimiz insanlar çok daha farklı yaşarlar. Eğitim alır, kariyer yapar, para kazanır, ev ve araba alır, evlenir, çocuk yapar, tatillerini organize eder, emekli olup dinlenir. Bizim burada ise yaşam şekli farklı. Ali abi en büyük delimiz. Bu işi yapmak için deli olmak lazım. Velilik makamı daha yüksek. Bu işe girişmek için cesaret yetmez çünkü. Burada o kadar çok gönüllümüz var ki, profesyonel hayatını bırakıp gelip burada hiçbir para karşılığı olmadan çalışıyorlar.” şeklinde konuşuyor. 

Sosyal yaşamla ilgili faaliyetler de var

Deliler ve Veliler Derneği çatısı altında hiçbir kâr amacı gütmeyen bir kafe, giysilerin ve ayakkabıların yer aldığı butik, kırtasiye, oyuncak ve okul araç gereçlerinin yer aldığı bir bölüm, etkinliklerin yapıldığı bir daire, aşevi ve pansiyon bulunuyor. Dernek birçok konuda ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatıyor. Her ay düzenli erzak dağıtıyor. Aşevinde günde belli sayıdaki kişiye yemek veriliyor. Sokakta yaşayan meczuplar hamama götürülüp onlara kıyafet, battaniye ve uyku tulumu yardımında bulunuluyor. Maddi gücü yerinde olmayanlara belli aralıklarla kıyafet yardımı yapılıyor. Okul çağındaki çocuklara kırtasiye, çanta, ayakkabı, mont yardımı ulaştırılıyor. Dernek, gelen yardımlara göre çeşitli ev aletleri, bebekler için yatak, bez yardımı da veriyor. İnsanların sosyal hayatına da dokunan dernek çocuklar ve yetişkinler için düzenli aktiviteler düzenliyor. Mahallenin çocuklarını her yıl sergi, tiyatro ve hayvanat bahçesine götürdüklerini söyleyen Aşkım Hanım, sosyal güvencesi olmayanlara sağlık alanında da yardım ettiklerini, Ali Denizci’nin madde bağımlılığı sorunu yaşayanlara da destek verdiğini belirtiyor. Sadece insanlara değil hayvanlara da yardım ettiklerini dile getiren Aşkım Hanım, “Geçtiğimiz kış; kedi, kuş evleri yaptık. Barınaklara buradan kalan yemekleri kullanılmayan kıyafetleri gönderiyoruz. Burada hiçbirşey çöpe gitmiyor.” diyor. 

Yaradılana yardım etmekle mükellefiz 

Maddi, manevi çok geniş bir yardım çevresi var derneğin. Yüzün üzerinde gönüllü devamlı olarak çalışıyor. Onun dışında dışarıdan başka türlü yardım sağlayan geniş bir gönüllü ağı var. Kolejlerde okuyan lise talebelerinden emeklilere, sosyo-ekonomik durumu çok iyi olan kişilerden ev hanımlarına kadar genç, yaşlı, kadın, erkek birçok gönüllü var. Bir gün bakıyorsunuz bir üniversite dekanı bulaşık yıkıyor, başka bir gün büyük bir firmanın yönetici asistanı ya da müdürü çay yapıyor. Yardıma muhtaç yüzlerce kişiye bir şekilde dokunmaya çalışıyorlar. İhtiyaç sahibi herkese kapılarının açık olduğunu belirten Aşkım Hanım, “Yardıma muhtaç olanlar gelip bizi buluyorlar. Bazen de Ali abi motosikletine atlıyor ve etrafta yardıma muhtaç insanları toplayıp getiriyor. Ya da gönüllüler sokakta ihtiyaç sahibi birini bulsa getiriyor. Bizim herhangi bir standardımız yok. Gelenlere bir form doldurtmuyoruz. Ancak bu durum suistimale açık olduğu için bizim de kendimizi göre bir istihbarat çevremiz var. Ayrıca sosyal hizmetlerle birlikte çalışıyoruz. Oradan da bilgi alıyoruz. Buradan yardım alan herkesin kaydını tutuyoruz. Hangi gün hangi yardımı almış yazılıdır.” şeklinde konuşuyor. Dil, din, ırk ayrımı yapmaksızın kimsenin nüfus cüzdanına, cilt rengine, inancına bakmaksızın herkese kol kanat gerdiklerini belirten Aşkım Hanım, “Sonuçta o bir insan. Ve biz ona yardım etmek ile mükellefiz. Ali abi bize hep şunu der, ‘Görüyorsan, Duyuyorsan, Sorumlusun’ Bizler görüyoruz, duyuyoruz ve kendimizi sorumlu hissediyoruz. Gözlerimizi, kulaklarımızı kapatamayız.” diyor. Bu anlayışla yola devam eden dernek aynı zamanda dil sorunu yaşayan mülteci çocuklara da gönüllü öğretmenler vasıtasıyla yardımcı oluyor. Yeni bir projeleri olduklarından bahseden Aşkım Hanım, Anadolu’dan gelen kanserli çocukların tedavileri sırasında barıncakları yeri olmayanlara pansiyon hazırladıklarını anlatıyor. Yakın bir zamanda faaliyete geçecek. Yeni bir aşevi açacaklarını da belirten Aşkım Hanım mevcut aşevinde bir turda 32 kişinin yemek yiyebildiğini ancak yeni yapılan yerde ise yüz kişinin karnını doyurabileceğini söyledi. 

Başkalarına değil kendime dokunuyorum 

Deliler ve Veliler Derneği Başkanı Aşkım Hanım üç yıldır burada hizmet veriyor. “Başkalarına dokunurken aslında kendimi buldum” diyen Aşkım Hanım sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kendimi aradığım bir dönemde iki yıl Uzak Doğu’da kaldım. Oradayken derneğin sosyal medya hesabında duyuru gördüm. Aşevinde çalışacak gönüllüye ihtiyaç vardı. Mesaj attım, ben gelirim diye. Türkiye’ye döndüğüm hafta derneğe gelmeye başladım. O zaman yemek sponsordan geliyordu. 800 kişi yemek yiyordu. Ramazan ayında bin kişiyi buluyordu. İftar vaktinde de yemek çıkarıyorduk ve öğlen yiyenler gelip iftar vakti de yiyordu. Çünkü biz sadece tek öğün yemek verebiliyoruz. Bizim gibi günde 3 öğün yemek yiyemiyor insanlar.” Buradaki herkesin amacının aynı olduğu için hırs olmadığını belirten Aşkım Hanım, “Bir insan yolda düştüyse o kaldırılacak. Kim, ne yapabilir derdindeyiz. Kendi aramızda da sosyalleşiyorduk. Kafede çay, yemek yiyip parasını ödüyorduk ki ertesi gün için erzak alınabilsin. Daha sonra Deliler ve Veliler Derneği olarak kurulunca da Ali abinin istediği ile dernek başkanı oldum. Evimi Balat’a taşıdım. Sonra anladım ki ben de çevreme göre normal değilim. Ben de deliyim ve buraya aitim. İnsan burada bağımlıklarından kurtuluyor. Çünkü kendi merkezinize dönüyorsunuz. Hiçbir şeyi putlaştırmamak  gerekiyor. Bağlanılacak tek bir şey var o da Yaradan. Burada birine yardım ettiğini sanıyorsun ama aslında dokunduğun kendinsin. Bizler kapitalist sistemin bize dayattığı bir hayatın içinde yaşıyoruz. Kendi özümüzden uzaktayız. Burası bana ben olduğumu hatırlattı. Burada o kadar çok hayat hikayesi ile karşılaşıyorsun ki… Mesela kanser hastası annesi, babası tarafından terk edilmiş bir kızımız var. Şimdi tedavisi bitti, üniversite okuyor ve çalışıp kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Burada insanın şükrü artıyor.” 

Gönüllü Selay Aksalur: O delilerden biri de benim 

Yaklaşık bir yıldır Deliler ve Veliler Derneği’nin gönüllüsü olarak görev alıyorum. Derneğin adını ilk duyduğumda tepkim; “Deliler ve Veliler Derneği mi? Ben deli değilim ki, neden oraya gideyim?” Ama sonra anladım ki o delilerden biri de benim. Bu sosyal yardım platformunda neler yapıyorlar nasıl kuruldular diye merak ettim ve biraz araştırdım. Karşıma Ali Denizci ve “görüyorsam, duyuyorsam, sorumluyum” sloganı çıktı. Bunun üzerinde çevremde gördüğüm, duyduğum her şeye karşı sorumlu olduğumu hissettim. 

Gönüllü Emel Gözüaçık: Karşılaştığımız hikâyelerde biz de varız 

İşe yarar bir şeyler yapmak istediğim bir dönemde, dernekle tanıştım. Ve anladım ki yeni bir ailem oluyor. Hiç kimsenin para almadan gönlünü koyarak görev aldığı bu organizasyon tüm dünyaya örnek olmalı. Burada herkesin farklı hikâyesi var. Etkileyici nokta şu ki karşılaştığım tüm hikâyelerde biraz da biz  varız. Aslında yaptığımız şeyler sadece ihtiyacı olanlara değil, aynı zamanda kendimize. Biz de yarın onlar gibi olabiliriz. Paylaşmak iyi hissettiriyordu fakat kendimi sorumlu hissetmiyordum. Şimdi hissediyorum.

Gönüllü Fatma Özbey: İyiliğe vesile olacak işler yapmalıyız

Burada herkes gönüllü. Adam mühendis ama kafe de gelip gönüllü olarak hizmet ediyor, avukat gelip butikte kıyafetleri düzenliyor, öğretmen gelip kırtasiye alanında malzemeleri ayarlıyor. Yaşamda siz hayatınızı idame ettirebilecek durumda olamasanız bile sizin yaşamınıza hizmet edecek birileri hep oluyor. Ne kadar ve nasıl bir durumda yaşayacağımızın garantisi yok. Bu sebeple geçirdiğimiz her saniye bence iyiliğe vesile olacak amaçlara harcanmalı. Burada Allah’ın varlığını ve rızkı nasıl verdiğini iliklerime kadar hissediyorum. Daha güzel bir duygu inanın yok.