Hak, hukuk ve TV 5
ABONE OL

Dert sahibi bir insanım. İşim gereği televizyon ekranlarından, gazetelerden, sosyal medyadan uzak kalamıyorum. Bugünlerde en çok taktığım konu da , ‘milli görüş gömleği’ni çıkarmadığını gerekçe göstererek ‘iyi şeyler’ yaptığını iddia eden TV5’in durumu. TV5 yıllardır, iktidara muhalefet edeceğim diye elinden geleni yaptı. Yapsın tabi. Hatta hem yapsınlar hem ‘Bu ülkede basın susturuluyor kardeşim!’ falan desinler. Açıkçası ben çok eğleniyorum böyle olduğunda. Yeşil alanlardan, milli servetten, dış borçlardan falan bahsedip izleyici kitlesini bilinçlendirsin tabi. Ama hani son zamanlarda CHP’nin, İYİ Parti’nin ev sahibi gibi oluyor ya, o biraz insanın midesini bulandırıyor. Akıl tutulması yaşıyorlar gibi, hafıza kaybı yaşıyorlar gibi… 28 Şubat’ı en çok hissedenlerden değilmişler gibi. 

Tabi ama, işçi haklarından bahsederken Müslümanlıktan dem vuruyor olmaları insanın damarlarındaki akışı handiyse sekteye uğratıyor. Böyle bi’ soğukluk. TV5’in nasıl bir güzergahta yol alarak bugünlere geldiğini, lütfen “Ben TV5’in kuruluş döneminde çalışıyordum” diyen ilk kişiye sorun. Önce o günleri hatırlamak istemeyecektir. “Maaş alıyor muydunuz mesela?” diye soracak olursanız, sorunuza soruyla karşılık verecektir: “Maaş mı?! TV5 bize maaş verecek miydi?”  

“- Aa, tabi ki verecekti. Siz işçiydiniz, onlar da Müslüman patrondu. Nasıl vermezler. Ya sigorta?” 

“- Sigortaaa… sigortaaaa…? Valla biz sigortayı rüyamızda görüyor, emeklilik hesaplarımızı ‘mahşerde emeklilik yaşayacağız inşallah’ bilinciyle(!) erteliyorduk.” 

Tabi ki ardından kahkahayı patlatacaktır. Çünkü öyle bir ‘bilinç’ yok. Fakat o TV5’in ilk zamanlarında, her türlü zorlukla mücadele etmeye çabalamış ve elbette ki yakasını kurtarmış sıradan bir işçidir. 

(Öte yandan… Konu bir şekilde sigortasız işçi çalıştırmaya gelince, ekranlara çıkıp çıkıp işçi hakkından kul hakkından, Müslümanlık’tan bahseden Levent Gültekin’i de hatırlamadan geçemiyorum.) 

Yusuf Kaplan’la, İhsan Kabil’le, Hasanali Yıldırım’la ve daha pek çok değerli isimle yayın hayatına başlayan TV5’te daha sonrasında neler olduğunu lütfen sorun, anlatsınlar. Maaş isteyene, “Maaş yok, avans verelim” diyen mi dersiniz, “Maaşım yetmiyor zam istiyorum” diyene, “Başka yerde hiç iş bulamazsın” cevabı veren mi dersiniz, yemeklerden, çalışma saatlerinden, iş yoğunluğundan az bi şikayet edecek olanın damgalanmasını ve hatta ‘kara listeye’ alınmasını mı dersiniz… İşin garibi, televizyonculuğu bir meslek edinmiş ve tecrübeli insanların yakınmalarının karşılığının, ‘Sen bizim gençlerimizi yetiştir hele, sonra icabına bakarız’ anlayışıyla muhatap olması. 

Anadolu Gençlik’ten ‘getirilen’ ve bırakın televizyonculukla, medyanın herhangi bir dalında hiçbir tecrübesi olmayan gençlerin, çok kısa sürede müdür/amir/yönetici/yapımcı/yönetmen vs. oluşu da sizi etkilemiyorsa, kusura bakmayın, sizinle de anlaşamam ben sevgili muhterem okurlarım. Şu ana kadar, “Vay bee!” demediyseniz zaten aynı evrende bile olmayabiliriz. 

Fakat TV5, muhalefet etmek için, aynı evrende olmadıklarıyla dirsek temasını sürdürmeye ve kendi geçmişini unutup, ahlak dersi vermeye, kul hakkından, işçi hakkından bahsetmeye tüm hızıyla devam ediyor. 

Nihal Bengisu Karaca, Kanal7’nin ilk zamanlarını hatırlayıp, ‘ne güzel günlerdi’ diye duygulanabilir fakat bazı adreslerdeki ilk zamanlar pek de güzel olmuyordu. Kul hakkında, işçi hakkında, insanlıkta ‘Başarısız’ notu alan koca bir ‘hizmet kanalı’. Kime hizmet, neye hizmet?