''Hiçbir devlet kadının imzası olmadan var olamaz''
ABONE OL

Türkiye’de mevcut bir kadın hareketi vardı. Ancak Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) uzun yıllar muhafazakar Müslüman kadın kesimin fikir, düşünce, politika üretme konusundaki eksik kalan kadın hareketini tamamlayan bir sivil toplum hareketi. Biz de KADEM’in Genel Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz ile bir araya gelerek projelerini ve yakın zamanda yaşadığımız kara 15 Temmuz gecesi kadınların dik duruşunu konuştuk.

‘Tanklardan Güçlü Kadınlar’ söyleminiz vardı. 15 Temmuz kadınlarının rolü neydi?

Kadınların tanklardan daha güçlü olduklarına inanıyorum. Çünkü tank gibi savaş sanayisinin gücünü gösteren bir şeyin karşısında kadınlar daha güçlü durdular. Bunu da millete, vatana ve bu halka olan inançlarıyla yaptılar. Kadınlar vatan, millet, demokrasi ve devlet söz konusu olduğunda ruhlarıyla, bedenleriyle, canlarıyla savaşabileceklerini gösterdiler. Buna en iyi örneklerden biri Safiye Bayat. Çünkü tankın önünde siper etti kendini. Biz Türk kadınları aile bütünlüğünü önemseriz. Evinde akşam ailesiyle yemek yiyip günlük hayat rutinini yaşarken birden o rutininden çıkmak duygusu kadını sokağa çıkardı. İşte bu kahraman kadınlarımız o gece Çanakkale’den günümüze gelen duyguyla hareket ettiler. Çünkü biliyoruz ki hiçbir devlet hiçbir beka kadının imzası olmadan vücut bulamaz, var olamaz. Bir de o kadınlar oylarına haklarına da sahip çıktılar. Çünkü geçmişten darbe tecrübeleri vardı. Darbe olursa eğer sonrasında yaşayacakları geçim sıkıntısını, yakınlarını kaybetmenin ne demek olduğunu biliyorlardı. Çünkü o durumun oluşturduğu tahribatı evde kadınlar sarıyor. Huzuru sağlayıp her şeyi normale döndürmek için kadınlar çabalıyor. İşte tüm bu sebeplerden dolayı kadınlar son noktayı koymak istedi. Yine bu mücadele Müslüman dindar kadın üzerinden yürütülen oryantalist okumanın yerle bir olmasını da sağladı. Bu okumada Müslüman dindar kadın, kocasının arkasında durur, eğitimsizdir, çocuk doğurur, sadece ev işlerini yürütür düşüncesi vardı. Sokağa inen kadınlar o Batı’nın çizmeye çalıştığı profili yerle bir ederek tek başlarına kendi iradeleri ile neler yapabileceklerini gösterdi. Son olarak kadınların bize gösterdiği bir diğer şey de hiçbir ayrım olmadan savunma hattında yan yana durarak mücadele etmeleriydi. Bunu da Şerife Boz’un hikayesinde gördük. Evden çıkarken eşinden kamyonetin anahtarını alıp yanına da komşuyla köprüye gidiyor. Biz uzun yıllar başörtülü, başörtülü değil kavgasını yaparken bu mücadelede bu kadınların aynı safta durduğunu gördük. Yani mücadelenin zahir görünüşle hiçbir ilgisi yoktur. 

O gece siz neler yaşadınız?

Tüm aileyle birlikte Silivri’deki yazlıktaydık. Bu olayı ilk öğrendiğimde hemen Sümeyye Erdoğan Bayraktar’a mesaj attım. “İyi ve güvende misiniz” diye sordum. Hemen cevap geldi ‘İyiyiz ve güvendeyiz.’ Ben bunu öğrendikten sonra çevremde network’ümde ne kadar insan varsa yaygınlaştırılmasını sağladım. ‘Herkes bu mesajı yaysın. Bize düşen bu süreçte en vakur şekilde ayakta durmaktır kimse motivasyonunu düşürmesin’ dedim. İdare müdürümü KADEM’e göndererek binanın önüne en büyük bayrağı asmasını ve binanın tüm ışıklarını yakmasını istedim. 

Kızınıza nasıl anlattınız durumu?

Kızıma “Bazı kötü ve bizi sevmeyen askerler Cumhurbaşkanımızı, Sümeyye Abla’nı yakalayıp öldürmek istiyorlar. Buna izin vermemek için benim gidip Sümeyye Abla’na yardımcı olmam gerekiyor. Çünkü birileri beni aynı şekilde almak isteseydi o zaman da Sümeyye Ablan gelir ve bana yardım ederdi” dedim. Sonrasında kızımı anneme emanet edip helallik alıp arabama atladığım gibi en yakın meydan olan Silivri Meydanı’na gittim. Sabaha karşı da KADEM’e geçtim ve iki gün boyunca uyumadan aynı kıyafetle durdum. Ama şimdi geriye dönüp baktığımda Adnan Menderes’in asılmasını istemeyen ama engel de olmayan birçok vatandaşın pişmanlığını yaşamıyorum. Tam tersi sokağa çıktığım için darbeye tepki verdiğim için gurur duyuyorum.

Kızıma “Bazı kötü askerler Cumhurbaşkanımızı ve Sümeyye Ablanı öldürmek istiyor” dedim.

DESTEK VERDİK PATRON OLDULAR

İnovasyonda Kadın projenizden biraz bahseder misiniz?

Projemizin ikinci başvurularını aldık ve TÜBİTAK’ın içindeki bağımsız jürilerimiz ile projeleri değerlendirdik. Sonrasında beş kişiye 25 bin liralık ödül takdim ettik ve eğitim için kampa aldık. Biz bu projemizle kadınlara verilen geleneksel rollerden farklı şeyler yapabildiklerini göstermek istedik. Bilim, ar-ge, teknoloji, mühendislik alanında da nasıl başarılı olabileceklerini gösterdik. Mesela Servet Akçaalan İnovasyonda Kadın projesiyle kendi şirketini kurdu ve işinin sahibi oldu. Biz kadının ekonomide, bilimde, siyasetin belli kademelerinde, sivil hayatta nasıl yer alacağını gösteriyoruz göstermeye de devam edeceğiz. Kadın olmadan ekonomi, siyaset, demokrasi güçlenmez. Kadın olmadan toplumun ahengi sağlanamaz.

Böylesine kadınlara yararlı projelere imza atarken bazen ilk tepkiyi diğer kadın sivil toplum örgütlerinden alıyorsunuz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Demokrasi o kadar güzel bir yönetim biçimi ki hepimiz aynı yerden baksak aynı şeyi savunsak bir anlamı olmaz ki. Farklı ideolojiye sahip olmanın sizi nasıl beslediğini fark edin. Kendinizi kendinizden farklı olana göre tanımlarsınız. Ben de bunların hepsini hoş görüyorum yeter ki ötekileştirmeyelim. Çünkü ötekileştirmenin altında nefret yatar. Ötekileştirme yapmazsanız daha çok beslenirsiniz. Ben sadece farklılıklardan yol bulmaya evet diyorum.

KIZLARI ZİRVEYE TAŞIYAN PROJE

Kadem’in çalışmalarına geri dönecek olursak şu sıralar hangi projeleriniz ön planda?

İnovasyonda Kadın Projesi şu sıralar daha ön planda. Ama diğer projelerimiz de hız kesmeden devam ediyor. Mesela Avrasya Maratonu’nun bir partneri olarak yer alacağız. Kasım ayında Kadın ve Adalet Zirvemiz var, akademi çalışmalarımız devam ediyor. Yine benim çok önemsediğim ve sıkı takibinde olduğum yetiştirme yurtlarındaki kızlarımıza yönelik Geleceğe İşbaşı projemiz var.

TANKTAN GÜÇLÜYÜZ!

Kadınlar tank gibi savaş sanayinin gücünü gösteren bir şeyin karşısında dimdik ve güçlü durdular. Buna en iyi örnek Safiye Bayat. Çünkü tank önüne siper etti kendini.