Kuklalar geri dönüyor
ABONE OL

Kukla sanatının temelleri çok eskilere dayansa da bugün bu sanatı icra eden ya da takip edenlerin sayısı çok az. Kuklaları kimimiz Kuklagiller’den kimimiz de Susam Sokağı’ndan hatırlar. Bugün ise bu sanatı canlandırmak için canla başla çalışan bir sanatçı var, Tayfun Çakır. İlkokul yıllarında başladığı tiyatroya bugün kukla sanatçısı olarak devam ediyor. Tiyatrodan vazgeçmiş değil. Geleneksel tiyatromuzdaki gölge oyununu da hâlâ icra ediyor. Hem yetişkinlerle hem çocuklarla buluşuyor. Aynı zamanda atölyeler düzenliyor ve çocuklara kukla sanatını sevdirmek için çaba sarf ediyor. Kurduğu Vagon Sanat ile gelenekseli yaşatırken yarına da taşıyor. 

Geleneği iyi bilmek gerekir  

Kukla sanatçısı, vantrolog, çocuk gelişimi ve etkinlikleri uzmanı olan Tayfun Çakır, geneksel tiyatroda gölge oyunu, orta oyunu, meddah; modernde ise kukla tiyatrosu ve kukla atölyeleri yapıyor. Kendimi bildim bileli sahnedeyim diyen Çakır, “Ortaokulda tiyatroya başladım. Liseden sonra çocuk tiyatrosuna katıldım. Çocuk tiyatrosu ile 1993 yılından itibaren 7 yıl Türkiye’yi dolaştım. Sonra yine çocuk alanında çalışmalar yaptık. Tiyatroya ara verdiğim zamanlar da oldu. 2007’de profesyonelliğe adım attım. 2013’de kurumsallaşmak için Vagon Sanatı kurdum. Bütün projelerimi bu isim altında topladım. Oyunlarımızı sahneleyen kendi ekibimiz var.” şeklinde konuşuyor. Geleneği yaşatmak için onu iyi biliyor olmak gerektiğinin altını çizen Çakır, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sadece Türk-Osmanlı ya da Türk-İslam geleneğini değil dünya üzerinde bu konuda neler yapılmış onları da öğrenmek lâzım. Epey araştırma yaptım. Mesela gölge oyunu asya kültürüne ait bir şey. Hatta orada dini bir ritüeldi. Ancak bunu toplumsal anlamda eğlence kültürü haline getiren, Karagöz ve Hacivat kimliklerini oluşturan ve en iyi uygulayan biziz.” 

2014 yılından beri kukla sanatına daha çok önem verdiğini söyleyen Çakır, gölge oyununda çok değerli işlere imza atmış. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethini ve Çanakkale Zaferi’nin öyküsünü perdeye taşıyan Tayfun Çakır, “Türkiye’de ilk defa çift karagöz perdesinde Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethini perdeye taşıdık.” diyor ve ekliyor: “Dev perdede efektler kullanarak bir prodüksiyon yaptık. Çok sevildi. Üç sezondur İBB bünyesinde oynanıyor. Aynı teknoloji ile Çanakkale’nin öyküsünü de Karagöz perdesine taşıdık.” Bu sanatın yeniliğe ve gelişime açık olduğunu hatırlatan Çakır, “Gelenek dediğimiz şey aslında 500 yıllık bir süreç. Bu sanat ilk çıktığında nasıldı bilmiyoruz. Bugüne kadar Karagöz’e bazı tasvirler eklenmiş. Biz de bir şeyler ekliyoruz. Bu yüzden teknoloji kullanıyoruz. İnsanlar bunu zanaatları ile üzerine birşeyler katarak ama özü bozmadan nesillere aktarmış. Bizde bu anlamda katkılar sunuyoruz. Çocuklar çok dikkatli izliyor. Hem geleneği öğreniyor hem de tarihini.” diyor.

Geleneksel tiyatro dışında geminin güverte direği kukla tiyatroları ve atölyeleri diyen Çakır, ilkokul ve ortaokul dönemindeki çocuklarla sık sık bir araya geliyor. Çakır, ara dönem denilen ortaokul çağına yönelik çalışan sanatçıların çok az olduğunu belirtiyor. İlkokul ile ortaokul çocuklarına yaptıkları etkinlikler arasında farklar olduğuna değinen sanatçı, bu noktada çocuk gelişimi bilgisine sahip olmak gerektiğini vurguluyor: “Kukla atölyelerindeki etkinlikleri ve kukla tiyatrosunun metinlerini ben yazıyorum. Alanında uzman kişilere edite ettiriyorum. Çocuğun gelişimine uygun sözler oluyor. Doğaçlamaları dramada yapıyoruz.”

FETÖ kukla sanatçılarını da devşirmek istedi 

Kukla sanatının geçmişi ile ilgili bilgiler veren Çakır, eskiden ahşap kuklalar olduğunu ama bugüne gelmediğini söylüyor. “Cumhuriyet döneminde eğlence amaçlı köy seyirlikleri vardı. Kuklanın gündeme gelmesi 1940-50’li yıllara dayanıyor. Halk evleri, sivil insiyatifler ve dernekler güzel işler yapmaya başladı. Çünkü buralar Doğu Avrupa’yı ekol almıştı. 70’lere kadar sürdü. 80’lerde halk evleri kapanmaya başladı. Halk Eğitim Merkezleri kuruldu. İBB daha sonra İSMEK’i kurdu. Kukla sanatına başvuru azdı. Kukla bizde yeniden 2000’li yıllarda başladı. Sanatçılar arttı. 2005-2015 yıllarında işlerini sergilemeye başladılar. Sonrasında bu işi yapanlar para da kazanmak üzere okullarda, kolejlerde hem eğitim vermeye hem de gösteriler sunmaya başladı.” şeklinde konuşan Çakır, o yıllarda bazı sanatçıların farkında olmadan FETÖ okullarına bulaştığını ve bu yüzden mesleklerini bırakmak zorunda kaldıklarını anlattı. “10 okuldan  8’i o gruba aitmiş. Bu adam toplumun ana damarları olan siyaset ve sanatı eline almış. Sanat vakıfları, derneklerini kurmuş. Kendinden olmayanları da iftiralarla kapattırmış. FETÖ kapsamında bu okullarda çalışanlar hakkında araştırmalar yapıldı. Sanatçılar okullara para kazanmak için mi gitti yoksa organik bir bağ mı var diye. İçlerinde bağlantısı olanlar da vardı ki onlar tespit edildi ama sayıları çok azdı. Sanatçılar uzaklaşınca kukla sanatı konusunda her şey başa döndü.” 

Farklı sesler çıkarmak ve senkron önemli  

Son beş yıldır kukla sanatını yeniden canlandırmak için büyük bir uğraş veren Çakır, para kazanmanın önemli olduğunu ancak asıl amaçlarının bu işi geliştirmek ve çocuklara sevdirmek olduğunu vurguluyor. Projelerini  Milli Eğitim’e götürdüklerini belirten sanatçı, onay geldiği takdirde aillerin de isteği üzerine okullarda etkinlikler düzenliyor. Onun dışında bazı kurumlarda ve özel kolejlerde de çocukları kukla ile tanıştırıyor. Tayfun Çakır, kukla yapım ustası olmasına rağmen profesyonel olarak sahnede kullandığı kuklaları Rusya Kazan’da yaptırıyor. Atölyelerde çocuklara el kuklası yaptıran Çakır, “Formu belli. Ellerindeki kumaş parçası atölye sonunda bir sanat eserine dönüşüyor. Dışarıdaki kuklalar hem bu kadar kaliteli hem de kullanışlı değil. Belli bir modelimiz var. Ama o modelin binbir surat özelliği var. Farklı modeller geliştirmek yerine sınırı çocuğun hayal gücüne bırakıyoruz. Kuklaya her şeyi söküp takabiliyorsunuz. Çocukları teşvik etmek için ödül törenleri yapıyoruz. Kukla atölyesini drama dili ile yapıyoruz. Çocukları aynı zamanda elllerinde kuklalar ile konuşturuyoruz.” şeklinde konuşuyor. Kuklacı iseniz farklı sesler çıkarmak zorunda olduğunuzu vurgulayan Çakır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gölge oyunu geçmişim olduğu için 17 farklı ses tonu çıkartabiliyorum. Kadın, bebek sesi de dahil. Tabi senkron da önemli. Geçişlerde kuklanın ağzının açılıp kapanması ile senin ağzının açılıp kapanması aynı olmalı. En başlarda zor oluyor ama zamanla alışıyorsunuz. Gösteriden sonra sahnenin arkasından çıkıyoruz. ‘Siz tek miydiniz?’ diye sorunlar hep oluyor. “ 

Ticari kaygılar kuklayı unutturdu 

Kukla sanatını Susam Sokağı bitince unuttuğumuzu söyleyen Çakır, dünyadaki kukla sanatı hakkında şunları anlatıyor: “Ticari kaygılar öne çıkınca kukla medyada dip yaptı. Doğu Avrupa’da, Slovak ülkelerde kukla gişeye geldiğinde sinema gişe yapmaz. Orada o kadar çok ilgi var ki. Doğu Avrupa’da ana sınıfında oya iğnesi ile kukla diktirilir çocuklara. Temelden geliyor. Rusya kuklada bir numaradır. Batı Avrupa’ya da sıçradı kukla sanatı. Sadece çocuklara değil herkese yönelik yayın yapan Kukla TV kanalları var. Avrupa ülkelerinde kukla ile yapılan etkinliklerin satışı kuvvetlendirdiğini gördüm.”