Melankolik bir müzisyen Evgeny Grinko
ABONE OL

Valse adlı şarkısı ile gönüllerde taht kuran genç piyanist Evgeny Grinko, Türkiye turnesi kapsamında il il gezmeye devam ediyor. Çoğu konseri kapalı gişe gerçekleşen Grinko, gittiği her yerde müziğiyle insanları etkisi altına almayı başarıyor. Ege’de konser turnesini tamamlayan Grinko son olarak Harbiye Açıkhava’da müthiş bir konser verdi. Bundan sonraki durakları arasında Balıkesir, Konya, Ordu, Samsun, Trabzon, Mersin, Adana ve Gaziantep var. 

Moskova’nın yakınında Zhukovsky adlı küçük bir kasabadan çıkan fakat kısa sürede adını tüm dünyaya duyuran Rus piyanist, geniş bir keman ailesi ve akordeoncu 5 müzisyen ile sahne alıyor. Evgeny Grinko, konserlerinde piyano haricinde gitarda ve davulda da hünerlerini gösteriyor. Son olarak kayıtlarını İstanbul’da gerçekleştirdiği Silent Like Water adlı kısa albüm yayınlayan sanatçı, dinleyenleri düşsel yolculuklara çıkaran tarzı ve duygusal bestelerle dolu iki albümü Cinematic Melodies ve Winter Sunshine ile sahnede devleşiyor. YouTube’da 10 milyondan fazla izlenen Valse adlı şarkısıyla büyük alkış toplayan sanatçıya hakkında merak ettiklerimizi sorduk. 

SADE OLMAK YETERLİ  

İlk bestesini 16 yaşındayken üyesi olduğu bir punk grubu için yapan Grinko, geriye dönüp baktığında bu şarkıların kendisine ait olduğuna inanamasa da punk onun için müziğe ilk adım. Punk müzikten piyanoya klasik müziğe geçmesi ise 24 yaşında minimalist müziğe duyduğu merakla ve piyano çalmayı öğrenmesiyle başlıyor. “Her ergen gibi 13-14 yaşlarındayken gitar ve davul çalarak başladım müziğe. Sonra da arkadaşlarla ilk grubumuzu kurduk.” diyen Grinko, müziği kendini ifade etmek için kullanıyor. Punk ile başlayan yolcuğu bugün klasik müzik ile devam ediyor. Bu keskin dönüşün altında yatan nedeni soruyoruz, şöyle cevap veriyor: “İlk grubum dağıldıktan sonra kendi başıma müzik yapmak istedim, kendimi piyanonun başında buldum. Bu farklı alanda kendimi ifade edebildiğim bir yer oldu. İleride belkide farklı müzik türleri ile de görebilirsiniz beni.”  

Kendi müziğini “basit melankolik müzik” olarak tanımlayan Grinko’nun notalarının içinde insanın kalbine dokunan bir tat, bir duygu var. Nedir kalbe giden bu yolun sırrı diye düşünmeden edemiyorsunuz. Rus piyanist Grinko ise bu duygunun nedenini çok basit bir şekilde ifade ediyor: “Sanırım sadelik.” 

Minimalist müzik anlayışı aslında son zamanlarda çok yaygın bir şekilde tercih ediliyor. Bu anlayışı seçenlerden biri de Grinko. Genç sanatçı yaptığı müziğin dinleyenlerde neden bu kadar karşılık bulduğunu “Herhalde insanlar günlük hayatta çok yoruluyorlar, müzik dinlerken hayatın karmaşıklığından kaçmak istiyorlar.”sözleriyle açıklıyor. 

VALSE BİR ANDA YAZILDI 

“Kendimi en rahat hissettiğim yer, piyano başında olduğum an” diyen Grinko, büyüdüğü ülke ve kültürden büyük izler taşıyor ve bunları bestelerine aktarıyor. “Müzik yaparken başka müziklerden de etkilenirim ama çevremdeki olaylar ya da uzakta olup haberdar olduğum şeyler de beste yapmamda çok etkili.” diyen Evgeny’nin Zhukovsky’de bestelediği ve tek başına kaydedip mixlediği Cinematic Melodies EP’sinin (2009) kapanış şarkısı Morning in Pripyat, Kuzey Ukrayna’da bulunan Pripyat (Pripyat 1970‘de Çernobil Nükleer Santrali çalışanları için inşa edildi.) şehrini anlatıyor. 

Valse adlı parçası ile tanınırlığı kat kat artan sanatçı bu eseri bir anda bestelediğini anlatıyor: “Neden bu kadar sevildi sebebini ben de bilmiyorum. Konserlerde çaldığımda çok büyük ilgi görüyor. Sanırım fazla melankolik bir şarkı olduğu için. Piyanoda çalışırken bir anda şarkının giriş melodisi geldi aklıma, sonrası da kendiliğinden geldi.” 

TÜRK DİNLEYİCİSİ SAMİMİ 

Sahnede piyano dışında gitar ve davul da çalıyor Grinko, bu konuda da oldukça iyi. Müziğe ilk başladığı yıllardaki punk müziğe özlem duyduğu için davul çaldığıı anlatan Grinko, “Gitarı daha çok yaylı enstrümanların önde olduğu şarkılarda kullanıyorum. Tamamlayıcı akorlar basmak için.” diyor. 

Türk seyircisi ile arasında özel bir bağ var Grinko’nun. “Çok seviyorum Türk dinleyicilerimi. Çok sıcaklar. Tepkilerini baştan gösteriyorlar. Mesela Rusya’da şarkı bitince alkışlar insanlar, Türkiye’de ise sevdikleri bir şarkı başladığında alkışlıyorlar. İlk başta çok ilginç gelmişti bana ama alıştım.”