12 Eylül darbesini ‘sol’dan gören çok sayýda film çekildi. Ancak onlar da ‘darbe’ mantýðýný, 12 Eylül’ün bize neler ettiðini hakkýyla anlatabilme noktasýnda iyi niyetli çabalar olmanýn ötesine geçmedi.
1960 Ýhtilali ile ilgili yapýmlar ise proje aþamasýndan hayata geçemedi. Hülya Koçyiðit’in uzun yýllardýr Berin Menderes’i anlatan bir film için ne kadar büyük istek duyduðunu ancak bir türlü gerçekleþmediðini biliyoruz. Safa Önal, o film için saatler boyunca Aydýn Menderes’i dinlediklerini ve döneme dair hemen her detayý birinci aðýzdan kayýt altýna aldýklarýný söylemiþti bir konuþmamýzda. Belki de 1960 Ýhtilali’nin bir türlü beyazperdeye yansýmamasýnda o darbeyi yapan zihinlerle, destekleyen ve alkýþ tutanlarýn, sinema çevrelerinde de karþýlýklarý olmasýnýn bir payý vardýr. Kimbilir...
En yakýn tarihli darbe olan 28 Þubat ise edebiyatta kýsmen karþýlýðýný bulsa da sinema ve tiyatroda henüz el atýlmamýþ bir alan. Bu hafta gösterime giren Sürgün Ýnek, bu anlamda ilginç bir yapým. 28 Þubat 1997 Postmodern darbesinin yaþandýðý günlerde irtica paranoyasýnýn vardýðý noktayý gösteren trajikomik bir olaydan yola çýkan filmde, Atatürk büstünü kýran bir ineðin sürgün ediliþi konu ediliyor. 12 Eylül darbesini anlatan en güçlü filmlerden biri de yine darbeye ‘mizah’ penceresinden bakan Beynelmilel’di. Darbeci zihniyetin saçmalamakta nasýl sýnýr tanýmadýðý, hak ve özgürlük ihlali konusunda nasýl bir akýl tutulmasý yaþattýðýný gösteren bu türden yapýmlar özellikle darbe dönemlerini görmemiþ gençler için son derece öðretici.
DÝNDARLIÐIN BÖLÜCÜLÜKLE EÞDEÐER OLDUÐU GÜNLER
Ulusalcýlýðýn zirve yaptýðý, dine iliþkin bütün günlük rutinlerin ‘suç unsuru’ sayýlýp takibe alýndýðý ve fiþlemelere kaynak teþkil ettiði, ‘dindar’ olmanýn bölücü ve terörist olmakla eþ tutulduðu, ‘baþörtüsü’nün Ýslamafobi’yi besleyen en güçlü argümana dönüþtüðü, baþörtülülerin hayattan yasaklandýðý 28 Þubat’ý mizah yoluyla perdeye taþýrken meseleyi sulandýrmadan ironik bir dil kurmak elbet kolay deðil. Bir ilk film olarak Sürgün Ýnek, ilk bakýþta bu anlamda üzerine düþeni yapmýþ görünüyor. Ancak Sürgün Ýnek’teki asker imajý bana nedense Mahzun Kýrmýzýgül’ün Güneþi Gördüm filminde köy boþaltan askerlerin sevimliliðini hatýrlattý. Köylülerin omzuna dostça vurarak ‘Hadi kardeþim buralar çok karýþýk en iyisi mi siz boþaltýn bu köyleri’ diyen askerlerin iyi niyeti ne kadar inandýrýcý ve gerçekçi ise Sürgün Ýnek’teki ‘dengeci’ ve ‘serinkanlý’ askerler de 28 Þubat’ta yaþananlarý çok net hatýrlayanlar için o kadar inandýrýcý. Filmin tek kötü adamýnýn Ankara’dan gelen müfettiþ olmasý da filmdeki 28 Þubat atmosferinin aðýrlýðýný yaþatmakta yetersiz kaldý bana göre.
Çok saðlam bir kadroya sahip filmde ‘Gezi’de rol alan pek çok ismin de yer almasý ‘sanatýn barýþtýrýcý dili’ni göstermesi açýsýndan hayli manidar. Söz konusu 28 Þubat olunca ister istemez filmin bir yerinde 10.Yýl Marþý’nýn yer almasýný da bekledik ama nafile. Büst açýlýþýnda öðrenciler Plevne Marþý okurken ‘Neden 10.Yýl Marþý deðil, neden?’ diye sormadan edemiyor insan.
Yine de 28 Þubat’ýn ‘aptalca’ yasaklarýnýn, göstermelik özgürlük savaþçýlarýnýn, sivil inisiyatiflerin ti’ye alýndýðý Sürgün Ýnek, keyifli bir seyirlik. Zekice espriler ve göndermelerle acý acý güldürüyor. 28 Þubat’ý anlatmak için elbet bir film yeterli deðil. Sürgün Ýnek, umarýz bu anlamda bir yol açýcý olur.