'Onlar sanatçýysa ben aðýr sýklet boks þampiyonuyum'
ABONE OL

Türkiye’nin klasik müzik alanýnda sayýlý isimlerini yetiþtiren Harika Çocuk Yasasý kapsamýnda Fransa’ya gönderilen isimlerden biri piyanist Hüseyin Sermet. 13 yaþýndayken Paris’e gitti ve 50 yýla yakýn zaman yurtdýþýnda yaþadý. Kendi tabiriyle Osmanlý hülasasý bir aileye mensup. Babaannesi saraylý, kökleri Ayazpaþa’ya ve sonradan Müslüman olan Fransýz asilzadesi Humbaracý Ahmet Paþa’ya dayanýyor. Dedelerinin her ikisi de ressam, büyükbabasý Tahsin Sermet Osmanlý ile Cumhuriyet arasýndaki geçiþ devrinde imzasý olan iki üç mimardan biri. 

Müzik çalýþmalarýna 7 yaþýnda baþlayan usta sanatçý, 1965 yýlýnda Ankara Devlet Konservatuarý’nda Ferhunde Erkin, Ulvi Cemal Erkin ve Ahmed Adnan Saygun’la çalýþtý. 1968 yýlýnda ‘Harika Çocuk Yasasý’ ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafýndan eðitimini sürdürmek üzere gönderildiði Paris Konservatuvarý’ndan piyano, oda müziði, kontrpuan ve müzik analizi dallarýnda birincilikle mezun oldu. 1974 yýlýnda Münih Uluslararasý Oda Müziði Yarýþmasý’ný kazanan Hüseyin Sermet, “Lili Boulanger” ödülünün sahibi oldu. Sermet, 1991 yýlýnda “Devlet Sanatçýsý” unvanýna layýk görüldü. 

Amerika’dan Japonya’ya pek çok önemli orkestrayla; Mstislav Rostropovich, Yuri Bashmet, Maria Jõao Pires gibi tanýnmýþ sanatçýlarla; Alain Lombard, Antal Doráti, Lorin Maazel, Semyon Bychkov, Lawrence Foster, Rafael Frühbeck de Burgos, Yoël Levi, Vladimir Jurowski, David Robertson, Ferdinand Leitner, Emmanuel Krivine, Hans Graf, Krzysztof Urbański ve Naoto Otomo gibi önemli þeflerle çaldý. Dünyanýn dört bir yanýnda ustalýk dersleri veren Devlet Sanatçýsý Sermet, müzik hayatý boyunca katýldýðý yarýþmalardan kazandýðý sayýsýz ödülünün yaný sýra 1988 yýlýnda Boðaziçi, 1998 yýlýnda da Marmara Üniversitesi’nden fahri doktora unvaný aldý. Sanatçý albüm kayýtlarýyla defalarca Altýn Diyapozon’a deðer görüldü. Réminiscènce I, Dream and Nightmare, Sculptures’ý ve Réminisicènces II baþlýklý yapýtlarý besteledi. Niye uzun uzadýya biyografisini hatýrlatýyorum çünkü Türkiye sevdalýsý ve dertlisi gerçek bir sanatçý ve entelektüel portresi ile karþý karþýya olduðumuzun altýný çizmek istiyorum. 

Hüseyin Sermet’in ülkemizde bazý klasik müzik sanatçýlarý kadar ‘popüler’ olmayýþýnýn ve kimi çevrelerce taltif edilmeyiþinin nedeni yetiþtiði ve yaþadýðý çevrelerden farklý bir bakýþ açýsýna sahip olmasý. Hatta daha da ileri giderek mahallesine iliþkin eleþtirilerini yüksek sesle ifade etmesi. Adeta bir sükût suikastine maruz býrakýlan dünyaca ünlü piyanistin tek derdi ise Türkiye’ye sanat alanýnda çað atlatacaðýna düþündüðü projesini hayata geçirmek. Bir kaç ay önce ülkeye kesin dönüþ yapan ve söyleyecek çok sözü olan Hüseyin Sermet’le güncel siyasetten sanat dünyasýnýn hâli pür melâline pek çok konuda Zeynep Türkoðlu’nun eþliðinde derinlikli bir söyleþi gerçekleþtirdik. 

Uzun yýllar Fransa’da kaldýktan sonra yakýn zamanda ülkeye kesin dönüþ yaptýnýz. Türkiye’deki musiki ortamýný nasýl görüyorsunuz? 

Benim uzmanlýk alaným Klasik Batý Musikisi. Biliyor muyum, öyle bir biliyorum ki ilkokulda tahtaya tebeþirle yazýp silerdik ya karþýmdakini tebeþirle yazarým, kafamý kýzdýrýrsa silerim. Bu derece kendimden emin konuþurum. Türkiye’de bizim geleneksel musikimiz var. Bu musikimiz bir takým sebeplerden dolayý bir dönem radyolarda yasaklanmýþtý. Bu olmuþ, bitmiþ bir olay. Peki bugün hâlâ musikimizin bir tarafta Fenerbahçe bir tarafta Galatasaray gibi alaturka ve alafrangacýlar olarak ayrýlmasýnýn izahý var mý? Akýl ermiyor. Klasik müzik konservatuarýna giden dünyanýn en cahil çocuðu bile ‘alçak daðlarý ben yarattým’ zannediyor. Öbür tarafta da Klasik Türk Musikisi üstatlarý halen hayatta olmasýna raðmen onlarýn bir kýsmý hâlâ Batý musikisi ile uðraþanlar karþýsýnda kompleks yaþýyorlar. Bizim Klasik Batý Musikisi ile uðraþan bestecilerin yaptýðý iþlere bakarsanýz bunlara ‘beste’ demek biraz sýkýntý olur. Bizim bu pejmürdelikten bu tefessüh etmiþ durumdan çýkmamýz için neler yapmamýz lâzým, hastalýðýmýz nedir? Bir kere onu teþhis edelim ki tedavi edebilelim. 

Vakti zamanýnda ben Harika Çocuklar yasasý kapsamýna alýnýp Fransa’ya yollandým. Rahmetli Ulvi Cemal Erkin ve Adnan Saygun’un talebesiydim. Faruk Güvenç Klasik Batý Musikisi þefiydi Ankara’da, babam Cüneyt Sermet de Batý Musikisi Caz Bölümü Baþkaný idi. Ben her cuma-cumartesi babamla konserleri izlemeye giderdim. Ankara’nýn ne kadar kalburüstü insaný varsa Talatpaþa Bulvarý’ndaki binaya gelirdi konsere. Orada Gotthold Ephraim Lessing diye bir Alman þef vardý. Bu adam bir sanatçý deðildi ama tipik Alman disiplini ile CSO’nun kafasýnda boza piþirip onlarý mümkün mertebe en iyisini yapmaya zorlardý. Daha sonra orkestralar yavaþ yavaþ yönetimi ellerine almaya baþladý. Ne demek bu? Fenerbahçe basketbol takýmýnýn baþýndan Obradoviç’i alýn, Galatasaray Futbol Takýmý’nýn baþýndan da Fatih Terim’i alýn, Galatasaraylý oyunculara Fenerbahçeli basketbolculara deyin ki ‘Sizler hepiniz aklý baþýnda insanlarsýnýz, n’apmanýz gerektiðini zaten biliyorsunuz, antremanlarýnýzý yapýn, çalýþmanýzý siz tayin edin, karþý takýmý da tanýyorsunuz, taktiklerinizi de saptayýn çýkýn oynayýn.’ Bu takýmlarýn baþarýlý olma þansý var mý? Türkiye’de orkestralar aynen böyle bir anlayýþla kendi yönetimlerini ellerine aldýlar ve iþler tersyüz oldu. Siz onlardan nasýl bir yönetim ve nasýl bir kalite bekliyorsunuz? Çaðdaþ musikinin en önemli örneklerinden hiçbiri hiçbir þekilde Türkiye’de çalýnmýyor. Neden çalýnmýyor dediðinizde de ‘Halkýmýz bunlarý sevmiyor’ derler. Sevip sevmedikleri nereden biliyorsunuz diye sormak kimsenin aklýna gelmez. Ne zaman çaldýnýz da sevmediklerine kanaat getirdiniz? Çünkü çalacak teknikleri ve bilgileri yok. Bir kere bu çok aðýr bir þey. Son 30 yýl konser, opera ve bale programlarýný bir tarayýn repertuarlarýn ne kadar kýsýtlý olduðunu görebilirsiniz. 

Ulus-devletin batýlý olmamýz için þart koþtuðu þeylerden biri Klasik Batý Müziði idi. Peki nasýl bu kadar  kýsýrlaþtý, bu hale geldi? 

Evrensel denilen bir dil olduðunu, Batý musikisinin de çok sesliliðinin getirdiði teknik bir yapýsý olduðunu inkar edemeyiz Ama bu bir tek bizim için mi geçerli? Japonya, Çin, Kore için geçerli deðil mi? Japonya nasýl bu kadar baþarýlý klasik müzikte? Sadece Tokyo þehrinde herhalde en aþaðý 10 tane çok kaliteli senfoni orkestrasý var. Biz niye bu müziði kendi öz kültürümüzle nasýl baðdaþtýrabiliriz ve kendimizi nasýl evrensel bir þekilde sunabiliriz sorusunun peþine düþmemiþiz? Beethoven piano konçertolarýnýn son kýsýmlarýný dikkatle dinleyin. Hepsi Alman köy dansýdýr. Ama o dehasýyla köy dansýnýn üzerinde öyle bir çalýþma yapýyor ki siz onu Pekin’de çaldýðýnýzda da New York’ta çaldýnýz zaman da herkes hayran oluyor çünkü evrenselleþmiþ. Bizim þu anki bestekarlarýmýzýn yazdýklarý yetersiz. Niye? Oraya x geliyor göreve ilk iþi buradaki z’yi yerinden etmek. Onun yerine kendi istediði birini getirmek veya kendi geçmek. Sen-ben kavgasý. Ben bir þey üreteyim, çeki düzen vereyim bahis mevzu deðil. Burada bir pasta var, bunu kim yiyecek? Bu kadar kadroya bu kadar maaþ veriliyor bu paralar neye yaradý? ‘Bizi kapatsýnlar bir binaya bir tema versinler beste yapalým hodri meydan’ dedim. Cevap geldi mi zannediyorsunuz o çevreden.Avrupa’da bir orkestrada sanatçý alýnacak olsa neden bizimkilerden biri oraya baþvurmaz? Türkiye tarihinde Avrupa’daki orkestralarda çalýþmýþ kaç tane sanatçý var? Çünkü yetersizler.  Ancak kendi icat ettikleri bu sistem içinde var olabiliyorlar. 

Nasýl düzelir, nedir o reçete?  

Ben baþka bir þey var etmek istiyorum. Bugün devlete baðlý sanat kurumlarý o kadar tefessüh etmiþ durumdalar ki ben Tayyip Bey’in karþýsýna çýkýp da ‘Bunlarý þöyle, böyle yapalým’ demem. Arý kovanýna çomak sokmak olur bu. Ben sevdiðim, saygý duyduðum bir siyasi lidere böyle bir kötülük yapmam. Türkiye’nin þansýdýr bu lider, bunu iyi bilmemiz lazým. Peki n’apacaksýn? Onlarý býrakalým kendi hallerine. Türkiye’de þu kadar orkestra var, ilaç için bir kurum bir orkestra söyleyebilir misiniz Viyana, New York, Berlin seviyesinde olsun? Yok. Benim düþündüðüm proje sadece Türkiye’yi kapsamýyor. Biz Müslüman toplumlar arasýnda her þeye raðmen en ileri olanlardan biriyiz. Ýstanbul’da kurulacak tüm dünyaya açýk ama bilhassa Müslüman ülkelerin yaratýcýlýðýný ortaya çýkaracak bir enerjiye ihtiyaç var. Nedir bu? Dünya çapýnda bir orkestra kuracaksýnýz. Bu orkestra kurulurken kendisine güvenen Çin, Japon, Koreli’den tutun da Fransýz, Ýtalyan neyse gelsin, bizimkilerden de kendisine güvenen varsa imtihanýna girsin. Çünkü maaþý devlet kurumlarýndaki gibi olmayacak ve ayrýcalýklarý olacak. Ama rahat da olmayacak çalýþmalarý ve üretmeleri gerekecek. Oraya orkestra þefi olarak alacaðýnýz dünya çapýnda isimlerin de sayýsý onu geçmez. Ama bu ciddi bir bütçe gerektirir. Biz böyle bir oluþum kurduðumuz andan itibaren Türkiye’nin dünya çapýnda ilk defa bir sanat ve musiki merkezi olacak. Yine ilk defa evrensel ölçekte plak, stüdyo, kayýt yapýlabilecek bir merkeze sahip olacaðýz ve onun etrafýnda yer alacak bir festival düzenlenebilecek. Türk kavalý, Türk sazý gibi bir isimle kurulacak kayýt stüdyosunda baþta Ulvi Cemal’ler, Adnan Saygun’lar, Cemal Reþit Rey’lerden baþlayarak bugünkü çaðdaþ bestecilerin eserleri dahil olmak üzere dört dörtlük icralar kaydedilecek. Ben bu topraklardan gelen kültürü alýp nasýl evrensel þekilde verebileceðimi de biliyorum. Bunun ispatý da bugüne kadar yaptýðým eserler. Bunlar Türkiye’de çalýnmýyor. Dünyada varolan kalburüstü genç, çaðdaþ bestecilerden eserler icra edilecek bir yandan da yeni besteler sipariþ edilecek; Malezya, Endonezya ve diðer Müslüman ülkelerden sanatçýlar da yeni eserler üretmeye teþvik edilecek. Biz bunu yaptýðýmýzda Türkiye dünyadaki sanat merkezlerinden biri haline gelecek. Þu andaki sistemi bozarak bu olmaz. Ortalýk hop oturup hop kalkar. Onlarý o halde býrakýp biz iþin aslýný yapacaðýz. Türkiye’ye bunu kazandýracaðýz onlar da kendilerini satabiliyorlarsa yapsýnlar. Farzedelim biz bunu yapabildik; Berlin Filarmoni seviyesinde bir orkestra oluþtu. Dünyanýn en üst seviyedeki sanatçýlarý geliyorlar, en baþarýlý þefler yönetiyor, çaðdaþ ve modern musiki alanýndaki yetkin isimlere besteler sipariþ ediliyor, seslendiriliyor, kaydediliyor. Biz de bunu yapmak istiyoruz derlerse ‘Olur, ama o zaman sizin her þeyinizi deðiþtireceðiz yeni bir sisteme geçiyoruz’ denilebilir.   

“Sermaye ve medya kendi doktrinleri doðrultusunda kimilerini sanatçý olarak ilan ediyor, kimileri de bu trenin yolcularý olmaya çalýþýyor. Ben Atatürk’ün bu þekilde kullanýlmasýna karþýyým. Atatürk’ü bilerek ilahlaþtýrýyorlar. Çünkü ‘Ben Atatürkçüyüm’ dediði zaman akan sular duruyor.” 

Kendi tarihine sahip çýkmazsan Batýlýnýn yazdýðýna inanýrsýn 

1980’li yýllarýn ortasýna kadar Fransa’da Ýslam sanatý ile ilgili bir birim yoktu. Çünkü Ýslam ülkelerinin özgün bir sanatý olduðuna kanaat getirememiþlerdi. Güler misiniz, aðlar mýsýnýz? Sonradan bunlar deðiþmeye baþladý. Ben Batý ve Doðu arasýndaki bir zihniyet sorunundan bahsediyorum. Bizde kendini kültürlü zanneden zümre tamamen Batý gözlükleriyle dünyaya baktýðý için Batý ne derse tek doðru olarak onu kabul ediyor. Yaþadýðýmýz sýkýntýlarýn çoðu da bu þizofren durumdan kaynaklanýyor. Ben Paris’te büyüdüm. Fransýzlarýn ve tanýdýðým yabancýlarýn burunlarýndan kýl aldýrmadýklarýný gördüm. Her biri tarihine, kültür ve lisanlarýna muhteþem sahip çýkýyorlar. Onun için bir þeyleri izah etmeye çalýþýyorum. Neden Arap harfleri yasaklandý? Orhun Anýtlarý için de ayný þeyi söyledim. Biz niye onlara sahip çýkmýyoruz? Benim önüme 12. asýrda yazýlmýþ Fransýzca evrak getirin onu okurum, anlarým ve tercüme ederim. Ama ayný þeyi kendi dilimde  yapamýyorum. Bir milleti bozmak istiyorsanýz, lisanýndan yola koyulacaksýnýz. Asgari, azami dediðim zaman gericiyim. Bunlarýn bir proje ve bir fikir olduðunu, bir hizmet için devreye alýndýðýný iyi bilmemiz lâzým. Kendi tarihinize, kültürünüze sahip çýkamazsanýz benim çevremdekiler gibi Batýlýlarýn yazdýðý Türk tarihinden yola çýkarsýnýz. Onlarýn Atatürk fikirlerini okursunuz. Siz kendi Atatürk’ünüzü anlayýn. Hem iyi hem kötü taraflarýyla nesnel bir þekilde deðerlendirin.   

Sanat dünyasýna onlarda olmayan bir güç atfediyorsunuz 

Bu ülkenin elitleri halkla bir türlü barýþamýyor, neden sizce? 

Türkiye’ye hakim olmuþ bilhassa 60 Ýhtilali’nden bu yana tamamen devþirilmiþ bir zümre var. Onlar baþka bir kulübün azasýdýrlar ve ayrýcalýklýdýr. Dolayýsýyla kendilerine imrendirirler. Emperyalizmin en tehlikeli kýsmý ülkeleri askerle, tankla tüfekle deðil beyinleri, gönülleri teslim alarak iþgal etmesi ve tarlalarý sürmesidir. Gönüllü tarla sürülmesine yardým eden vatan hainlerinden zaten bahsetmeyeceðim. Bir de samimi olarak bir tarafýn üstünlüðüne her açýdan inanmýþ, kendisinin hiçbir þey olmadýðýna kâni olmuþ ezikler var, onlar çok büyük sýkýntý. Ve bunlarýn zihinlerindeki en büyük engel de -içlerinde doðup büyüdüðüm için çok iyi biliyorum- Müslümanlýktýr. 

Bizim bu insanlar tarafýndan 60 Ýhtilali’nden bu yana oturtulmuþ sistemi yýkmaya çalýþmamýz lâzým. Onlar sanatkâr deðil memur. Sanatý para kazanmak için kullanan, sanatçý maskesi takan ama sanatla uzaktan yakýndan ilgisi olmayan insanlar. Siz kesinlikle sanatçý diye muhatap aldýðýnýz o çevreyi unutun, silin, üzerine çarpý atýn. Eðer onlar sanatçýysa ben aðýr sýklet boks þampiyonuyum. 

Baþkan Erdoðan’ýn sýklýkla tekrarladýðý bir serzeniþ var: “Kültürel alanda niye yokuz” diyor. Bu nasýl mümkün olur sizce?  

Teþhis doðru ancak tedavi için baþvurulan doktorlar yanlýþ. Bunu bozmak çok kolay. Bunun temelinde ne var? Medyanýn çok büyük bir bölümünün gerek televizyonlarýn gerek yazýlý basýnýn bunlarýn elinde olmasýndan kaynaklanýyor. Onlarýn tek derdi konforlarýna, rahatlarýna halel gelmemesi ve sistemin bu vasatlýkta devam etmesi. Bu maksatla sermaye ve medya kendi doktrinleri doðrultusunda kimilerini sanatçý olarak ilan ediyor, kimileri de bu trenin yolcularý olmaya çalýþýyor. Sanat dünyasýna onlarda olmayan bir güç atfediyorsunuz. Bu noktada olayý lütfen doðru okuyalým. Ben Atatürk’ün bu þekilde kullanýlmasýna karþýyým. Atatürk’ü bilerek ilahlaþtýrýyorlar ki çünkü ‘Ben Atatürkçüyüm’ dediði zaman akan sular duruyor. Tahmin edersiniz ki ben Atatürk düþmaný bir insan deðilim. Sorun o deðil.  

Türkiye’nin baþýnda olsaydýnýz nelerden taviz vermezdiniz?

Tüm gücümle silah ve savunma sanayi konusunda Türkiye’yi baðýmsýzlaþtýracak her adýmýn arkasýnda dururdum. S-400’lerden asla taviz vermez, Kanal Ýstanbul gibi çok stratejik bir projenin hayata geçmesi için elimden geleni yapardým. 

Ýflah olmaz bir Türk’üm 

Yurtdýþýnda yaþamýþ, manzaraya daha net bakabilen biri olarak ülkenin geldiði noktayý nasýl görüyorsunuz? 

Kendi adýma Türkiye’nin bir nevi dönemeçte olduðunu söyleyebilirim. Bu doðrudur veya yanlýþtýr ayrý konu. Benim nazarýmda AK Parti iktidarýnýn Türkiye’ye dehþetengiz faydalarý oldu. Türkiye’de toplum kireçlenmiþti sosyolojik olarak. Þimdiye kadar yaþadýðýmýz ve bir nevi kireçlenmiþ sorunlarýn çözümü için önemli adýmlar attý. Bir tarafta benim þahsen mensup olduðum, içinde doðup büyüdüðüm -Atatürkçü olduðunu iddia eden ama Atatürkçü olup olmadýklarý tartýþýlýr- bir kitle diðer tarafta daha geleneksel bir toplum yapýsýndan gelen insanlar var. Sizlere baktýðý zaman baþýnýz baðlý olduðu için ‘Bunlar cahil’ deyip geçer. Bu onlar için kaçýnýlmaz bir þey. AK Parti’nin Türkiye’ye saðlamýþ olduðu sonsuz faydalar ve inkar edilemeyecek þeylere raðmen bir tarafta hiçbir zaman kendisini sorgulamamýþ ve bir nevi AK Parti yahutta Tayyip Erdoðan nefretini siyasi fikir sanan bir kitle beslendi. Birileri bu kitleyi besledi ve sosyolojik olarak þekil vermeye çalýþtý. Çok uzun zamandýr bunu deniyorlardý. Son zamanlarda nispeten baþarýlý olmaya baþladýlar. Nedir bu? Birincisi MHP’yi bölebildiler. Ýçinden ne idüðü belirsiz ÝYÝ Parti diye bir oluþum çýktý. Türkiye’nin sosyolojisinde öyle bir partiye ihtiyaç yok. Ama çýktý. Oylar bölündü mü bölündü. HDP ve MHP’den devþirilmiþ ÝYÝ Parti’nin mantýken yan yana gelmemesi lâzým. Ama gelebildiler. Burada çok ciddi bir baþarý var. Karþý taraf çok iyi bir hamle yaptý. Nasýl Venezuela’da Guaido, Libya’da Hafter, Ukrayna’da ilk Poroþenko’yu icat ettiler, o baþarýlý olamayýnca þimdi komedyen Vladimir Zelenskiy’i çýkardýlar. Türkiye’den de Ýmamoðlu hazýrlandý, piþirildi, þekil verildi ve sürüldü piyasaya. Ýmamoðlu’nun iyi veya kötüye evrilmesinde bizim de tuzumuz olacak. Biz de yapacaðýmýz hamlelerle Ýmamoðlunu Ýmamoðlu’na kazandýrabiliriz. Dolayýsý ile Türkiye’ye kazandýrýlmýþ bir siyasetçi olur demokratik açýdan. 

Potansiyeli var mý sizce? 

Ben þu anda teorik olarak bahsediyorum Böyle bir þey olabilir mi bunu zaman gösterecek ama benim fikrim þu andaki Ýmamoðlu hatasýyla sevabýyla bir proje olarak ortaya sürülmüþtür. Dikkat  ederseniz Eyüpsultan’a gitti, dua etti. CHP’nin sosyolojisinde böyle bir olay yok.  Eskiden yapsaydý onu vururlardý, mevzubahis deðildi. CHP sahte de olsa samimi de olsa -ki onu da zaman gösterecek - böyle bir strateji güttü. Bundan sonraki hamleleri ise tahminimce AK Parti içindeki küskünlerden oluþan küçük de olsa bir zümreyi alýp AK Parti’yi de bölmeye çalýþacaklar. Baþarýlý olur, olmaz ayrý. AK Parti’nin de buna karþý yapmasý gereken hamleler var. AK Parti’nin vitrininde Türkiye’nin diðer cenahýný kazanacak insan var mý? Son zamanlarda hiç yok. Þu anda AK Parti ciddi açýlýmlar yapmazsa içinde bulunduðu hatalý strateji ile devam ederse bundan sonra Türkiye’nin bu sayfasý kapanýr. Burada üzüldüðüm þu; iflah olmaz bir Türk’üm. Benim için bu memleket önemli. Ben Türkiye Partiliyim. Türkiye Partili olduðunuz zaman meseleye þöyle bakýyorsunuz; kim ki bizim egemenlik sorunlarýmýzý sorgulamaya baþlar; meseleyi s400ler alýnmasýna getirir, kim ki ‘Doðu Akdeniz’e çýkmayalým orada petrol aramayalým, biz tekrar Amerika’nýn, Ýsrail’in kucaðýna oturalým’ der. O zaman benim nevrim döner. Amerika düþmaný mýyým, Ýsrail dolayýsýyla Yahudi düþmaný mýyým? Öyle bir þey bahis mevzu deðil. Bizim olaya bakýþýmýz büsbütün baþka olmalý.