Star Cumartesi Oscar Söyleþileri’nin üçüncü konuðu Bosna-Hersek’in Oscar aday adayý filmi The Son’un yönetmeni Ines Tanovic. Tanovic ile bu yýl 7.’si düzenlenen Boðaziçi Film Festivali’nde bir araya geldik. Kendisiyle hem filmini hem de Bosna Hersek’i konuþtuk. The Son, yönetmenin ikinci uzun metrajlý filmi. Ayný zamanda bundan önce çektiði bir kýsa film ve bir uzun metrajlý filmin de devamý niteliðini taþýyor. Bu yýl 25. Saraybosna Film Festivali’nin açýlýþ filmi olan The Son, bebekken evlat edinilen Arman’ýn hikâyesine dikkat çekiyor. Arman bir yandan geçmiþini sorgularken diðer yandan da ailenin biyolojik oðluna aðabeylik etmeye çalýþýyor; onu günümüz Saraybosna’sýnýn tehditlerinden korumaya uðraþýyor. Film, Bosna kültürü hakkýnda önemli detaylar içerirken ülkenin baþýndan geçen savaþýn etkisini de ailenin durumu üzerinden örneklendiriyor.
Neden böyle bir film yapmak istediniz?
Ýki çocuðum var, biri oðlan. Bir anne olarak bir erkek çocuða sahip olmanýn zorluklarýný biliyorum. Bu filmde ilk olarak ebeveyn olmanýn zorluklarýný dahasý Bosna toplumunda ebeveyn olmanýn zorluklarýný ayný zamanda ergenlik döneminde bir çocuðun deðiþimiyle uðraþmanýn güçlüklerini anlatmak istedim. Üstelik tüm bunlarý evlat edindiðiniz bir çocukla yaþamanýn ne demek olduðunu ve bunlarla nasýl baþ edilebileceðini göstermek benim için önemliydi. Çevremde evlat edinmiþ çok fazla arkadaþým var. Bir yandan da onlarýn yaþadýklarý sorunlarý ele almak istedim. Bir araþtýrma yaptým ve gördüm ki evlat edinmiþ bazý aileler, evlat edindikleri çocuklarý geri vermek istiyorlar. Bu etik açýdan da çok sýkýntýlý bir durum. Çünkü herhangi bir þey satýn alýndýðýnýzda bile sadece o kýrýk veya bozuksa götürüp iade edebilirsiniz. Ama bu yaþayan bir çocuk olduðunda onun geri verilmesi durumunda ortaya çok büyük bir çatýþma çýkýyor. Ve bununla baþ etmek hiç kolay bir þey deðil. Çünkü evlat edinmiþ bir çocuk ergenliðe geldiðinde kendi kimliðiyle ilgili sorular sormaya baþlýyor; ben kimim… Sonrasýnda ise bir kimlik krizi yaþanýyor ve ebeveynlerin bununla nasýl baþ ettiði çok önemli. Ayrýca ben bütün bunlarýn üzerinde dramaturjik açýdan daha zor bir seçim yaptým ve ailenin evlatlýk çocuklarýnýn yanýna bir de biyolojik çocuklarýný filme dahil ettim. Çatýþmayý kuvvetlendirmek adýna bunu özellikle yaptým.
Filmde nasýl bir Bosna Hersek izliyoruz?
Film eski bir Osmanlý evinde mahalle kültürünün olduðu bir ortamda geçiyor. Bu filmde en önemlisi Bosnalý Müslümanlarýn yaþam tarzýný ve bizim sahip olduðumuz mahalle kültürünü göstermek istedim. Orta sýnýfa mensup bir aile, dedelerinden kalma eski bir Osmanlý evinde yaþýyor. Kuþaklar boyunca o evde yaþamýþlar. Aile babasýnýn o evle baðýný göstermek de benim için çok önemliydi. Ev, çok eski ve bir sürü masrafýnýn yanýnda ailenin baþka borçlarý da var. Evin masraflarýný karþýlayacak durumlarý olmamasýna raðmen baba o evden kopamýyor. Anne evden ayrýlmak istese bile baba o evde kalmak istiyor. Bu yolla toplumumuzun gelenekle olan baðýný göstermek istedim. Filmde bir de bayram sahnesi var. Bayram’ýn birinci günü yemek yiyorlar ve kabir ziyareti yapýyorlar. Bizde bayram nasýl olur, aile nasýl bir araya gelir, bunu göstermek istedim.
SAVAÞIN ÝZLERÝ SÝLÝNMÝÞ DEÐÝL
Bütün bunlar Bosna toplumunun gelenek ve kültürüyle ilgili olan kýsmý. Bir de savaþ yaþamýþ bir Bosna gerçeði var. Filmde babanýn bütün ailesi bombalý saldýrýda ölmüþ. Savaþýn üzerinden 25 yýl geçmiþ olmasýna raðmen savaþýn izlerini ve býraktýðý ekonomik hasarlarý da görebiliyoruz. Biz Bosna toplumu olarak nasýl zevk ve sefa içinde yaþanacaðýný biliyoruz. Savaþ öncesinde böyleydi. Ama savaþtan sonra bu zevkleri sürdürecek gerekli ekonomik koþullara sahip deðiliz. Ailenin yaþadýðý ev çok zengin ve güzel görünüyor. Ama aile bu güzelliði devam ettiremiyor.
Filmde ergen çocuklar kolaylýkla silah alabiliyorlar. Bu da toplumun ne hale geldiðiyle ilgili çok önemli bir gösterge. Filmin son sahnelerinde küçük kardeþ bir mayýn tarlasýnda duruyor. Savaþtan 25 yýl sonra bile þehrin etrafýnda mayýnlý bölgeler var. Dolayýsýyla þehre ve eve baktýðýnýzda her þey yolundaymýþ gibi görünse de savaþýn izlerinin hâlâ çok canlý durduðunu söylüyoruz.
Bundan sonraki filmleriniz de toplumsal konular üzerine mi þekillenecek?
Bütçe sorunlarý nedeniyle kariyerimiz boyunca çok fazla film yapabilme þansýna sahip olmuyoruz. Ben bir yazar ve yönetmen olarak kendimde topluma karþý bir sorumluluk hissediyorum. Kimse beni bu hikâyeleri seçmem konusunda zorlamýyor. Dahasý bunu bir zorunluluk olarak da görmüyorum. Günümüz Bosna toplumunun problemlerini anlatan hikâyeler yapmayý bir sorumluluk olarak görüyorum. Ayrýca ülkemizde film yapýmý için özel fonlar yok. Sadece devlet fonuyla yapabiliyoruz filmlerimizi. Bir de bu nedenle ayrýca bir sorumluluk hissediyorum. Dolayýsýyla anlattýðým her hikâye bir þekilde içinde yaþadýðým toplum ve o toplumun problemleriyle baðlantýlý olacaktýr. Baþka bir hikâye seçsem bile bir þekilde Bosna toplumunun yaþadýklarýyla ilgili baðlantý kurmam gerekir. Ama bunlarýn hiçbiri zorunluluk deðil aksine benim için bir sorumluluk.
"Günümüz Bosna toplumunun problemlerini anlatan hikâyeler yapmayý zorunluluk deðil bir sorumluluk olarak görüyorum..."
BATI BÝZÝ KARANLIK ÝNSANLAR OLARAK GÖRMEK ÝSTÝYOR
Filminiz Bosna kültüründen dini ve etnik detaylar barýndýrýyor. Buradan hareketle filminizi Oscar sürecinde þanslý görüyor musunuz?
Filmimin 10 filmden oluþan kýsa listeye gireceðini düþünmüyorum. Ama sadece etnik veya dini unsurlar açýsýndan deðil. Oscar dediðimizde iþin içine business, tanýtým ve promosyon giriyor. Bizim bunun için yeterli bütçemiz yok. Maalesef hükümetten bunun için destek alamýyoruz. Dolayýsýyla film yeterince tanýnmayacak ve gerekli sayýda insana ulaþamayacak. Bu konuda karamsar deðilim ama gerçekçi olmak zorundayým. Oscar söz konusu olduðu zaman sadece iyi bir filme sahip olmak yetmiyor. Öte yandan Batý, Ýslam’ý daha kötü ve karanlýk gösteren þeyleri sever. Ama filmimde gayet Müslüman olan çaðdaþ bir aile görüyoruz. Bu yüzden de hikâyemi çok tutacaklarý düþünmüyorum. Ben gerçekte kim olduðumuzu anlatmak istedim. Yalansýz dolansýz. Ýslâm deyince terörden ve karanlýk fanatik insanlardan bahsetmediðiniz zaman Batý bunu kabul etmiyor. Ama benim için önemli olan onlarýn istediði hikâyeyi deðil, kendi hikâyemizi anlatabilmekti. Bu benim için çok önemli.
BOSNALI SÝNEMACILAR ASLA PES ETMEMELÝLER
Bosna-Hersek sinemasý kötü bir durumda. Bütün filmler için sadece yarým milyon gibi bir bütçe var. Bu bütçeyi 4-5 milyona çýkarmak için bir kanun tasarýsý hazýrlýk. Fakat hükümetin bu kanunu hayata geçirmek gibi bir niyeti yok. Çünkü devletin önceliði sinema ya da kültür, sanat deðil. Devlet kendi iþleyiþiyle ilgili konulara para ayýrýyor. Bosna’da çok fazla yetenekli sinemacý var. Onlara þunu söyleyebilirim: Asla pes etmemeliler. Onlar savaþmadýkça kimse onlara maddi olarak bir þey vermeyecek. Þunu unutmasýnlar; para en önemli þey deðildir. Ben çoðu filmimi çok küçük bütçelerle çektim. Mücadele edip inandýklarý þeyi yapmanýn bir yolunu bulsunlar. Önemli olan bu. Fýrsatým olursa Türkiye’de film çekmeyi çok isterim. Hikâye bulmak kolay. Ama tüm bunlarý yaparken her zaman odak noktam toplumlar arasý iliþkiler ve özel insan hikâyeleri olacak.