Savcı Sayan: İmamoğlu, kamplaştırma projesi
ABONE OL

Bir belediye başkanı ne yapabilir? Halktan biri olabilir, halktan biri gibi yaşayabilir, halkı anlayıp, sorunlarına çözüm bulmak için gece gündüz canla başla çalışabilir.  Yıllardır kanla beslenenlerin elinde tuttuğu bir şehrin güvenini tek başına kazanabilir... Amasız, nedensiz, sorgusuz, ötekileştirmeksizin geldiği makamın kölesi olmadan bir şehrin çehresini değiştirebilir. Geçtiğimiz yerel seçimlerde Ağrılı vatandaşlarımızın gönlünü fethederek yüzde 55,7 oyla AK Parti’den belediye başkanı olarak seçilen Savcı Sayan ile İstanbul’da bir araya geldik. Alışılagelmiş belediye başkanlarından farklı icraatlarıyla gündemden düşmeyen, ezber bozan başkan Savcı Sayan’a Ağrı’daki seçim sürecini ve İstanbul seçimleri ile ilgili gözlemlerini sordum.  

Ezber bozan bir başkansınız. HDP’nin kalesini halkın büyük desteğiyle yüzde 55.7 oy oranıyla kazandınız. Ağrı’da Kürt kökenli vatandaşlarımızın yüreklerini fethettiniz. Bu kadar destek bekliyor muydunuz?  

Öncelikle her anlamda, bulunduğum her mekanda insan olduğumu unutmuyorum. Rengimiz, ırkımız, düşüncemiz ne olursa olsun önce insan olduğumuzun farkına varacağız. Ben herkesi çünküsüz, eğersiz sevmeye çalışıyorum. Bu anlamda karşılık buluyoruz. İnsanlar sizin siyasi görüşünüze mensup olmayabilir, renginize, ırkınıza uymayabilir ama insan gibi davranıyorsanız, vicdani bir sorumluluk taşıyorsanız muhataplarınız hangi görüşte olursa olsun sizi sevebiliyor. 

Kaldı ki biz daha yüksek oy alacaktık. Ama seçim günü şeytanın bile aklına gelmeyecek bir oyunla karşı karşıya kaldık. Bazı HDP’li gençler anne, babalarının AK Parti’ye oy vereceklerini bildikleri için sabah onların kimliklerini alıp evden alıp çıkmışlar. Buradan çok büyük bir oy kaybımız oldu. Bunu İstanbul’daki arkadaşlara da hatırlatmak istiyorum. 

Nasıl başardınız peki?  

Sahada karşımıza dört farklı fotoğraf çıktı. Ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve ideolojik fotoğraflar. Önce bu fotoğraflarda yerimizi almalıydık. Halk ‘Ekonomiden şikayetçiyim, bu böyle olmamalı, ben AK Parti’ye oy vermeyeceğim.’ diyordu. Onlara hem yatırımlarla ilgili projelerimizi hem de ekonomideki sıkıntıların dışarıdan müdahalelerden kaynaklandığını tüm detaylarıyla anlattık. Karanlık noktaları aydınlattık ve bu fotoğrafta yerimizi aldık. İkincisi sosyolojik. ‘AK Parti Kürtleri unuttu, Kürtlere önem vermiyor.’ deniliyordu. Oturduk yakın tarihi anlattık. AK Parti’nin bir şanssızlığı da şudur; AK Parti iktidar olduğunda 8 yaşında olanlar şu an 25 yaşında. 15 yaşına kadar olan kitle 93’lü yıllarda Kürtlere yapılan zulümleri görmemişti. Dolayısıyla AK Parti’nin hangi devrimleri yaptığını bilmiyorlardı, anlattık. 

Bu işin sahada psikolojik bir boyutu da vardı. “HDP güçlüdür. Kimse yenemez, kalesidir, PKK silah kullanır, sandığa geleni öldürür, asar, keser.” gibi bir algı oluşturmuşlar. Biz halka güven telkin ederek, sandıklara sahip çıkarak bunu da bertaraf ettik. İdeolojik fotoğrafa gelince, gençlere “40 yıldır insanlar birbirini öldürüyor, kardeş kardeşin kanına giriyor, bunun hiçbir faydası yok. Burada harcanan paralarla her Kürdün kapısının önüne bir fabrika kurulurdu’ diyerek tek tek anlattık. Bu dört fotoğrafı birleştirince başarılı olduk. Yapacağımız yatırımlarla bölgede Ağrı’nın bir devrimi gerçekleştireceğine, domino etkisi yapacağına ve bölgeyi rahatlatacağına inanıyorum 

Göreve gelir gelmez makam odanızın kapısını söktünüz, X-Ray cihazlarını kaldırdınız. Geceleri Ağrı’yı geziyor, işçilerle birlikte çalışıyorsunuz. Korkmuyor musunuz? 

Çok tehdit mektubu aldım. Öldüreceğiz, keseceğiz dediler. Havalimanında güvenlikten geçerken ‘Silahınız yok mu?’ diye soruyorlar. Ecelim gelmişse, dünyanın en büyük zırhlarını da bana giydirseler bir anlamı yok. Durup dururken de ölebilirsiniz. Dolayısıyla hiçbir tehditi umursamıyorum. Kapıları da söktüm, X-Ray cihazını da kaldırdım. Devlet diyor ki ‘Bizim açımızdan risk oluşturuyorsunuz, görevimizi yapamıyoruz’. Benim silahla dolaştığımı gören işadamı buraya nasıl yatırım yapacak? ‘Sen belediye başkanısın, silahsız dolaşamıyorsun biz niye paramızı buraya yatıralım?’ demez mi?  

Terör örgütü lideri Öcalan’ın son mesajı PKK’da çözülme mi var sorularını akıllara getirdi. Siz nasıl okuyorsunuz bu gelişmeyi?

ABD, Öcalan’ı Türkiye’yi dizayn etmek için bir koz olarak kullanmak istedi. Başaramayınca bu sefer PKK’yı eline aldı ve dizayn etti. PKK’yı Türkiye’ye karşı tetikçi ve şiddet unsuru olarak kullandı. Şimdi Öcalan’la PKK çatışıyor. PKK’nın iradesi dış güçlerin elinde. Onlar, onun namlusunu istediği yere doğrultabiliyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti devleti bunlarla pazarlık yapmaz. Devletimiz bir problem varsa anayasamızın çizgisinde çözer. Bunu Öcalan’la, PKK ile değil, bölgedeki kanaat önderleriyle, siyasilerle konuşur. 40 yıldır bu ülkede kan akıtanların bir günde barış getireceğine inanmıyorum. Türkiye Cumhuriyeti kendi yolunu kendi çizer. AK Parti döneminde bunu fazlasıyla gördük. Devletimizin Kürtleri kendisine muhatap alarak bu meseleyi kökten çözeceğine inanıyorum. 

HDP’li milletvekili Dilan Dilaver sizin bir tabeladan Kürtçe yazıları kaldırıldığınızı iddia etti...

Geldiğimden beri hiçbir tabelaya ne yeni bir şey yazdım, ne de tabela indirdim. İkinci olarak bahsedilen tabelanın asılı olduğu bölge karayollarına bağlı. İran’dan gelen turistler için yazılmış Farsça tabelalar. Esnaf da Farsça yazıyor. Sırrı Sakık üç sene görev yaptı niye tabelalara Kürtçe yazmadı? O yazsaydı ben kaldırsaydım suç bende olurdu. Ne yazdım, ne de indirdim. Niye ayrımcılık yapayım? İstanbul seçimleri sürecinde ben Kürtlere dokundum, Kürtler etrafımda toplandı. Bundan rahatsız olan bir milletvekili kalkıp iftira atıyor. Demek ki bunların morali bozuldu ama biz onların moralini bozmaya devam edeceğiz. Ağrı’yı kazanmak AK Parti’ye bir belediye daha kazandırmak mücadelesi değil. Biz bir zihniyeti devirdik, devirebileceğimizi gösterdik. Bütün Doğu ve Güney Doğu’da bunu gerçekleştireceğiz. Kürtlerin kanı üzerinden siyaset yapanlara müsaade etmeyeceğiz. Bu bayrak, bu ezan, Kur’an bizim, 780 bin km2 bizim, Anayasa bizim. Eksiklerimiz varsa oturur konuşur, hep birlikte çözeriz. Hiçbir sorun silah kullanmayı gerektirmez, kardeşi kardeşe öldürtmeyi gerektirmez. Biz vicdandan, insanlıktan, inancımızdan besleniyoruz. Bunlar vampir gibi kandan besleniyor, kan bitti mi siyasetleri bitiyor. O yüzden rahat siyaset döneminde tekrar nasıl kan çıkar diye uğraşıyorlar. İnşallah Kürtler buna müsaade etmeyecek. 

“AK Parti olarak 17 yılda yaptıklarımızı anlatamadık, CHP adayı 17 gün başkanlık yaptı, anlat anlat bitiremiyor” diye bir açıklamanız oldu. CHP adayının seçim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İmamoğlu büyük bir proje. Benim dönemimde ilçe başkanı oldu. İmamoğlu’nu eskiden beri tanırım. Bilerek mi bilmeyerek mi yapıyor günahına girmek istemiyorum. Ama İmamoğlu projesinin amacı Türkiye’yi güzelleştirmek değil, kamplaştırma ve Tayyip Erdoğan’ı yok etmek. Ülkesini IMF’den kurtarıp şaha kaldıran, ülkeyi süper güç yapma yolunda ilerleyen bir lideri durdurmak istiyorlar. Ama Tayyip Bey’i Allah’ın da yardımıyla MIT krizi, Gezi Olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz alçak darbe girişimi gibi belalara rağmen deviremediler. Tayyip Bey Karadenizli olduğu için Karadenizli birini aday gösterip buradan oy devşirebilir miyiz mantığıyla harekete geçtiler. Karadenizliler vatanın birliği, bütünlüğü için büyük fedakarlıklar yapmışlardır. Terör olaylarında şehit edilen insanlarımız arasında Karadenizlilerin ne kadar çok olduğunu göreceksiniz. Dağda ülkesi için savaşan Karadenizlilerin sandıkta da savaşması lâzım. 

Bu projenin ayaklarından biri de algı. 17 günlük geçici başkanlığı öyle süslü püslü sunuyorlar ki sanırsın suyu, doğalgaz sorununu onlar çözmüş, Marmaray’ı onlar getirmiş, köprüleri onlar yapmış. Sanki biz Ümraniye çöplüğünün patlamasını, Nurettin Sözen dönemindeki su tanklarını görmemişiz. Ama Biz 17 yılda yaptıklarımızın hiçbirini anlatamadık. Ne 17 günlük başkanlıkmış anlat anlat bitiremediler. Binali Bey’in bildiklerini öğrenene kadar İmamoğlu’nun 5 yılı biter. Sadece Beylikdüzü’nü inşa ettim iddiasında bulunan biriyle Binali Bey’i mukayese etmek zaten büyük bir haksızlıktır. Havada, karada, denizde Binali Bey’in imzası var. Neyi tartışacağız? 

HAKARET ŞAHSA DEĞİL DEVLETE 

Ekrem İmamoğlu’nun Ordu valisine ettiği hakaret hakkında ne söylemek istersiniz?

Ne kadar gizlerse gizlesin projenin bir yerde patlak verdiğini görüyoruz. Orada İmamoğlu’nun gerçek yüzü ortaya çıktı. Devletin valisine küfreden birinin İstanbul Büyükşehir Başkanlığı’na yakışacağını düşünmüyorum. Yapılan kişiye değil devletin makamına, Türkiye Cumhuriyeti’nin valisine yapılmıştır. 

PKK’LI KÜRTLER İDEOLOJİK BİR KİTLE  

Geçtiğimiz seçimde Kürtler oy vermedi o yüzden oy oranı azaldı gibi söylemler oldu. Yarınki seçimde Kürt kökenli vatandaşlarımızın yönü ne olacak sizce? 

Ben seçimlerde Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Türkler diye yapılan ayrıma son derece karşıyım. Her partide her kökenden insan olabilir. Nihayetinde baktığımıza HDP’nin milletvekillerinin çoğu Türk kökenli. AK Parti’ye baktığımızda da bünyesinde birçok Kürt kökenli var. Fakat bugün konuşulanların üzerinde yorum yaparsak Kürtleri seçmen olarak üçe ayırmak lazım: Bir PKK’lı Kürtler, iki HDP’li Kürtler (Bunlar kendi içinde ikiye ayrılıyor. PKK’ya yakın Kürtler, PKK’ya uzak muhafazakar Kürtler), üçüncüsü de gerçekten muhafazakar, mütedeyyin dindar Kürtler. Seçimlerde baktığınızda PKK’lı, PKK’yı seven, sempati duyan Kürtler oylarını pazarlık konusu yaparlar. PKK ne derse, nerden bir taviz koparılırsa ona göre oy kullanırlar, ideolojik bir kitledir. HDP’li ama silahsız bir çözümden yana olan, siyaseti daha ön plana çıkaran Türkiye’nin bölünmesini istemeyen bir grup da var. Bunlar zaman zaman muhafazakar bir düşünceyle, reaksiyonla oylarını sağ partilere verirler. 

İstanbul seçimlerine baktığımızda ben bu durumun devam ettiğini dolayısıyla oy vermek isteyen Kürtlerin oy verdiğini düşünüyorum. Kalkıp İstanbul seçimlerinde oyların azalmasını Kürtlere bağlamak haksızlıktır. Kürtler deyince bütün Kürtlerin oyu HDP’nin elinde, PKK, HDP kime işaret ederse ona oy verecekler demek de haksızlıktır. Kaldı ki HDP benim Ağrı’da rakibimdi. Kendisi için oy istedi, Kürtler tarafından verilmedi oy. Ama İstanbul’da HDP, CHP için oy isteyecek ve Kürtler de oy verecek. Bu bir çelişki değil mi? Bu da projenin bir ayağı. Acaba biz bunun üzerinden Kürtlerin oyunu devşirebilir miyiz? Bunun hesabı var.