Türkiye, artık hiç olmadığı kadar bağımsız
ABONE OL

Beş yıl önce yaşanan Reyhanlı katliamının faili Yusuf Nazik, Suriye istihbaratının kalesi Lazkiye’de MİT tarafından yakalanarak Türk adaletine teslim edildi. Bu olay şüphesiz basit bir istihbarat operasyonu değil, ‘Erdoğan doktirini’ ile Türkiye’nin değişen ulusal güvenlik konseptinin ‘terörü kaynağında yok etmek’ ve Türkiye’ye karşı işlenen suçların faillerini aradan ne kadar zaman geçse de cezasız bırakmamak anlayışının ürünüydü. Hem en karışık dönemlerinde Reyhanlı’nın bağlı olduğu Hatay İl Emniyet Müdürlüğü’nü yedi yıl yaparak Esad rejiminin bu şehirdeki faaliyetlerine karşı mücadele etmiş hem de Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olarak FETÖ ve yabancı ülkelerin ajanlık faaliyetlerini karşı koymuş bir isim olan Bülent Orakoğlu, bu operasyonu ve dünyaya yansımalarını STAR’a anlattı. 

MİT’in 2013 yılında gerçekleşmiş Reyhanlı katliamının faillerini Lazkiye’de yakalayıp Türk adaletine teslim etmesini nasıl okumalıyız? Bu şüphesiz bir istihbarat başarısı ama kime ne mesajı veriyor?

Konjonktür olarak tüm dünyaya çok önemli bir mesaj verildi. MİT’in Reyhanlı katliamı firari sanığı Yusuf Nazik’i olaydan beş yıl sonra Suriye’de yakalayıp getirmesi, Türkiye’de suç işleyen insanların artık yurtdışında elini kolunu sallayarak yaşamayacaklarını gösterdi. Artık terör örgütleri yöneticileri ve arka planda onları kullanan devletler, Türkiye aleyhine bir terör eylemi kararı alacakken korkacak. Çünkü, ‘eninde sonunda Türkiye beni yakalayacak’ diye düşünecek. Bu, Türkiye’de terör eylemi düzenlemeyi planlayanlar üzerinde bundan böyle büyük bir baskı oluşturacak.        

ABD’DEKİ FETÖCÜLER BÜYÜK PANİK İÇİNDE

Batı’daki firari FETÖ’cüler, o ülkelerin istihbaratıyla işbirliğiyle, Öcalan örneğiyle yakalanabilir mi?

Olabilir. Ama 72 bin firari FETÖ’cü olduğu söyleniyor ve bunların hepsiyle uğraşamazsınız. Ya paket yapıp getireceksiniz ya da götüreceksiniz... Bu onlara yeter. Bakın Moldova’da FETÖ’cülerin paketlenip getirilmesi, ABD’deki bütün FETÖ’cüleri mahvetti. Fetullah Gülen, korkudan Pensilvanya’daki sarayda kaldığı odayı bile değiştirdi. Aynı binadaki örgüt üyeleri bile hangi odada kaldığını bilmiyor, korkusunu düşünün... 

BERİN MENDERES ‘PARASINI VERELİM BİZİ DİNLEMESİNLER’ DEDİ

MİT, neden daha önce yurtdışı operasyonları yapmıyordu?

Çünkü daha önce Türkiye’nin bağımsız bir istihbarat servisi yoktu. Bakın 50’li yıllarda MİT’in, merhum Başbakan Adnan Menderes’i illegal dinlediği ortaya çıktı. Eşi Berin Menderes’in altınlarını vererek ‘Bunların parasını biz verelim de seni dinlemesinler’ dediği rivayet edilir. O döneme kadar Türkiye’nin kritik konumdaki istihbarat servisi çalışanlarının maaşını ABD istihbarat servisi CIA ödüyordu, düşünün... Peki ABD, MİT’e Menderes’i neden dinletiyordu? Çünkü Menderes’in özelliği, sayın Erdoğan gibi ABD’ye karşı bağımsız milli bir duruş sergiliyordu. Öyle bir dönem yaşandı ki ABD ve Almanya’dan gelen hiçbir  istihbarat kontrol edilmeden Türkiye’de uygulamaya konuldu. Türkiye istihbaratı MİT, AK Parti hükümeti döneminde bağımsızlaşmaya başladı. 2014 yılında, MİT’e yurtdışında operasyon yapma yetkisi verildi. 

ARTIK AJANLAR CİRİT ATAMAYACAK

Bağımsız bir istihbaratımız olsaydı, nasıl bir Türkiye olur veya neleri yaşamazdık?

Bakın istihbaratımızın çok daha güçlü olması için, ABD ve İngiltere’de olduğu gibi MİT’in içindeki bu İKK (İstihbarata Karşı Koyma) biriminin, ayrı bir kurum olarak faaliyet göstermesi gerekir. Çünkü başka bir ülkenin sizin ülkenizdeki istihbarat faaliyetine karşı kokmak, ülkenizin güvenliği ve bağımsızlığı için çok önemli. İKK’da dost-düşman ülke ayrımı olmaz. Alın size stratejik ortak ABD. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 15 Temmuz 2016 darbelerinin arkasında kim vardı? Ne zaman NATO’ya girdik, darbe süreci başladı. Çünkü NATO’dan bağımsız bir istihbaratımız olmadı ve tam bağımsız bir ülke olmadık. MİT’in yurtdışı operasyon ve İKK yetkisi olsaydı, bu darbeleri yaşamazdık. Türkiye devleti, şu anda hiç olmadığı kadar bağımsız ve bağımsız politika yürütmeye çalışıyor. Artık, yabancı ülkelerin ajanları Türkiye’de eskisi gibi cirit atamayacak. 

ÜÇ AŞAMALI BİR PLAN VARDI

Reyhanlı’da ne amaçlandı? Bu terör saldırısını yapanlar, amacına ulaşabildi mi?

Reyhanlı katliamının üç amacı vardı. Birincisi, Türkiye içindeki etnik ve mezhepsel fay hatlarının tetiklenerek Türkiye’nin zayıflatılması amaçlandı. Alevi-Sünni çatışması amaçlandı. Reyhanlı, Yavuz Sultan Selim döneminde oluşturulmuş bir sünni yerleşimdir. Ama Suriye’de iç savaş çıkınca, Suriye’den gelen mültecilerden oluşan 28 kamp kurulmuştu Reyhanlıya... İkincisi, Esad rejimi Türkiye’ye ‘Suriye’nin iç işlerine karışırsan, savaşı Türkiye’ye de taşırım’ mesajı vermek istedi. Üçüncüsü, Türkiye’deki Suriye rejimi karşıtı muhaliflere göz dağı verilmek istendi. Reyhanlılar bu katliam sonrası ayaklanıp misafir ettiği Suriyeli mülteci kamplarına saldırsaydı bu üç amaç birden gerçekleşmiş olacaktı. Ama başaramadılar...  

Hatay’ın Suriye’ye katılması için terör üreten Mihraç Vural (önde), sayısız katliamın sorumlusu

ESAD REJİMİ, THKPC, FETÖ VE ABD NASIL BİR ARAYA GELDİ?

Siz hem Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı hem de uzun yıllar Hatay Emniyet Müdürlüğü yapmış bir isim olarak, Reyhanlı katliamının arkasındaki Suriye İstihbaratı Muherabatı, THKPC Acilciler örgütünü ve FETÖ’yü aynı anda bilen belki de en iyi isimsiniz. Bu örgütler, Reylanlı’da nasıl bir araya geldi? 

Bu şehirde çok hassas etnik ve mezhep dengeleri var. Meselenin özü şu: “Biliyorsunuz, Hatay 1939’da anavatana katıldı. Atatürk 1938 yılında vefat etti ama biliyoruz ki yıllar öncesinde Suriyeli gençlere üniversite bursları vererek Türkiye’ye bağlamak gibi faaliyetlerle bu birleşmenin zeminini hazırladı. Atatürk’ten sonra bu çalışmalara devam edilmedi. Tam tersine, Hafız Esad döneminde Türkiye’ye Suriye rejimi tarafından benzer bir uygulama başlatıldı. Hatay’da yetişmiş Şii veya Arap kökenliler üzerinde çalışılarak, İskenderun Sancağını Kurtarma adında illegal bir örgüt kurdurdu. Eski THKPC’li Mihraç Vural’ın önderlik ettiği bu silahlı grup, şimdi Mukaveme Suriye adlı örgüte dönüştü ve Esad için savaşıyor. PKK’nın teröristbaşı Abdullah Öcalan, THKPC Acilciler lideri Mihraç Vural hep sol örgütlerdir ve sosyalist Sovyetler döneminde kurulan Suriye’deki Baas rejiminin koruması altındaydılar. 

KATLİAM VE DARBE, EŞ ZAMANLI

Sosyalist Sovyetlerce kurulmuş Suriye Baas Rejimi ile sosyalist terör örgütleri PKK ve THPKC-Acilcilerin yöneticileri Abdullah Öcalan ve Mihraç Vural, nasıl oluyor da ABD tarafından kullanılan FETÖ örgütüyle Reyhanlı katliamında işbirliği yapıyor?

Bakın, Türkiye’de cezaevlerinde bulunan Mehmet Ali Ağca, Dursun Karataş, Mihraç Ural ve Kartal Demirağ gibi isimler, Türk istihbaratının ABD istihbaratı güdümünde olduğu dönemde cezaevlerinden aynı dönemde firar etti... Sonra bu firarilerden Ağca, gazeteci Abdi İpekçi ve Papa suikastına karıştı, Karataş uzun yıllar NATO’nun İsviçre’deki Gladyo merkezinde saklandı ve Sabancı Center suikastını yaptı, Kartal Demiral Başbakan Turgut Özal’a suikast yaptı, Mihraç Ural Reyhanlı saldırısı dahil pek çok saldırıyı yaptı. Bu isimlerin hepsi, ABD derin devletinin ‘Beyaz kuvvetler’ dediği yapılar. Bu isimler bir yandan Suriye istihbaratıyla diğer yandan ABD istihbaratıyla bağlantılı. Düşünün, Türk istihbaratı olarak MİT, Reyhanlı’da bombalı saldırı yapılacağını, yapacak kişilerin isimleri ve araç plakalarını veriyor. (Ama sonradan anlıyoruz ki verdiği isimler FETÖ’cü emniyet ve savcılık birimleriymiş) Reyhanlı’nın 2.5 km uzunluğunda büyük caddesinde, bu araçlar MOBESE’de plakalarına kadar dolaştığı görünüyor ama bir önlem alınmıyor ve üç dakika arayla iki patlama yaşanıyor. 53 kişi ölüyor, 155 kişi yaralanıyor. 11 Mayıs 2013’teki bu katliamdan iki ay önce yine sınırda Cilvegözün’de aynı ekibin bombalı saldırısı yaşanıyor. Altı ay sonra ise FETÖ’nün 17-25 Aralık 2013 darbe girişimi yaşanıyor. Düşünün, MİT ihbarını dikkate almayarak Reyhanlı katliamına neden olan bu ekip, sonra Reyhanlı katliamının soruşturmasını MİT tırlarını engellenmesi olayına karışıyor... Eskiden istihbaratımız ABD gladyosunun güdümündeydi. Katliamın sorumlusu olan Mihraç Ural gibi isimlerin geçmişte hem ABD hem de Suriye istihbaratıyla bağlantısı var.