'Ülkenin çocuklarını tanımadan yazamazsın'
ABONE OL

Gazeteci ve yazar Yalvaç Ural, “Tüm dünya çocuklarını yönlendiren egemen bir kültür gelişiyor. Bir erozyon var şu an ve bu erozyonda yazarlara çok büyük görevler düşüyor. Biz de bu rüzgarda savrulup gidenler içerisinden 3, 5 kişi olarak çocukların bir okuma, aydınlanma bilincini kazanması, dünyayı ve yaşadığı ülkeyi sevmesi ve algılaması için uğraşıyoruz.” dedi. 

Ural, fotoğrafçı ve yazar Lütfi Özgünaydın’ın uzun yıllardır devam ettirdiği “Fotoğraf ve Edebiyat Sohbetleri” etkinliği kapsamında Beyoğlu’ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat’ın locasına konuk oldu.      

Etkinliği yöneten Özgünaydın, Yalvaç Ural’ın bugüne kadar 100 kitap kaleme aldığına vurgulayarak şunları söyledi: “Ural, bana göre çocuk yazılarının bir bilgesi ve çocukların ruhunu keşfetmiş bir adam. Çok önemli bir insan benim için. Çok da ödülleri var. Kitapları birçok dile çevriliyor. Ona ‘Armonikanın Şairi’ deniliyor ama o bir gazeteci, yazar. Gazeteciliğin her dalında çalışıyor. Köşe yazıyor, yazı işleri müdürlüğü yapıyor, muhabirlik yapıyor.”      

BÜYÜME HEVESİNDEKİ AĞAÇ GİBİ OLACAKSIN

Çocuk edebiyatı alanında önemli eserlere imza atan Yalvaç Ural da ilk yazılarını 16-17 yaşlarındayken kaleme almaya başladığını dile getirerek, gençlik yıllarında çalıştığı tekstil atölyesinde edebiyat alanıyla ilgilenmeye başladığını ve burada 3 kitap yazdığını söyledi. Ural, sanatçıların birbirleri ile iletişim içinde oldukları zaman gelişebileceklerini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:      

“Okuyarak da, gözlemleyerek de gelişebilir sanatçı. Sanatın her alanıyla ilgilenerek kendini geliştirebilir ama bu, kişinin kendisine bağlıdır. Yani sürekli büyüme hevesi içinde olan bir ağaç gibi olacaksın, hem sulanacaksın hem güneşe bakacaksın hem havayı koklayacaksın ki büyüyeceksin. Ama zaman zaman insanlar bıkarlar, yön değiştirirler, dallarını başka bahçeye uzatırlar. O yüzden gelişim bazı yerlerde durur ama yazarın esas gelişimi toplumuyla paralel bir şekilde gitmek olmalıdır. Çünkü toplum sürekli değişmektedir.”      

Bugünkü yazarların toplumdaki değişimlere ayak uyduramadığına dikkati çeken Ural, “Bizim yazar dünyamız hâlâ ya pop ya da Batı’nın bestseller kitaplarının bir parçası olup, çok satmak için kendilerini bu şekilde konumlandırıyorlar. Tüm hedefleri popüler kültür içinde yerini alan insan olmak. Bu ciddi bir sorun. Böyle olunca yazar, çağına uygun ürünler üreten bir insan olmuyor.” dedi.      

Yalvaç Ural, çocukları doğru bir şekilde tanımadan, çocuk kitabı yazarı olunamayacağının da altını çizerek, şunları kaydetti:      

“Bütün arkadaşlarımız yazdıkları ürünleri yeni bir edebiyata, bugünün edebiyatına, yaşama farklı bir umut olacak edebiyata çevirmek yerine çocuk barınağına sığınmayı ve orada kitap yazmayı yeğliyorlar. Bu çok yanlış bir şey. Yeterince çocuk yazarı olmaya çalışan insan var. Tabii ‘sen yazamazsın’ diye kimseye bir şey diyemezsin ama bir birikim olmadan, kendi ülkenin çocuğunu tanımadan olmaz. Biz okullara gittiğimiz zaman çocukları oynadıkları oyunlardan yakalıyoruz. O oyunları oynamaya, öğrenmeye çalışıyoruz. Nelerden tat alır  görüyoruz. Dışarıdaki algının çocukları nasıl yönlendirdiğini biliyoruz. Popüler kültür ürünlerinde çocukları etkileyecek art niyeti görüyoruz. Onun için Alman, Fransız ve İtalyan yayıncılar gibi bu sele karşı onları korumaya çalışıyoruz ama başarılı değiliz. Beni en çok üzen okulda bir müdür, bir öğretmen çocukların hangi oyun oynadığını bilmiyor.”      

Yazdığı çocuk kitaplarının genellikle hayvan isimlerinden oluştuğunu söyleyen Ural, “Hayvanlar yalan söylemez dersen, çocuklar buna inanır. Herkes yalan söyleyebilir ama hayvanlar söyleyemez. Bu, çocukta merak duygusu uyandıran bir şey. Biz bu küçük dürtüleri kullanmak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.      

ÇOCUKLARI EGEMEN KÜLTÜR YÖNLENDİRİYOR       

Ural, çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırılmasının tek yolunun çizgi romanlardan geçtiğine vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü:      

“Türkiye’de 1950, 1960 kuşağı Teksas ve Tommiks’le büyüdüğü için hâlâ onların kafasının içinde çizgi roman duygusu yaşamaktadır. Sonraki gelenler yeni bir tip yarattılar. Superman ve Airman gibi çizgi karakterler Hollywood sineması ile desteklenince, dünyada hakim bir yaygınlaşma içinde oldu. Dolayısıyla oradaki şiddet, gerilim, aksiyonun içerdiği mikroplar bizim çocuklarımızın içine de bulaştı. Bu yüzden tek bir yönden tüm dünya çocuklarını yönlendiren egemen bir kültür gelişiyor. Bir erozyon var ve bu erozyonda yazarlara çok büyük görevler düşüyor. Biz de bu rüzgarda savrulup gidenler içerisinden 3, 5 kişi olarak çocukların bir okuma, aydınlanma bilincini kazanması, dünyayı ve yaşadığı ülkeyi  sevmesi ve algılaması için uğraşıyoruz.”