CIA Başkanı David Petraeus’un bir itirafla görevde kalmak yerine istifaya zorlanması kolaylıkla geçiştirilemez. Eisenhower’dan beri ABD’nin en popüler askeri Petraeus, kadrosuzluktan emekliliği gelmesine rağmen devlet mekanizması zorlanarak yer açılarak görevde tutulan bir isimdi. Princeton doktorası, sakinliği, işkolikliği, tarafsızlığı ile kutuplaşmış ABD’de hem demokrat hem cumhuriyetçilerin sevdiği bir isim olarak 2016’da Cumhuriyetçilerin başkan adayı olarak görülüyordu.
ABD’nin Irak hezimetinden sonra hem askeri hem de siyasi yükü üzerine alan Petraeus, Başkan Bush’un yerine kamera önüne çıkmak zorunda kalmıştı. Bu nedenle Washington’da uzun zaman sonra siyasette askerlerin gücünün artırmasına yol açmıştı. Cumhuriyetçi olduğunu bilmesine rağmen Obama’nın da takdir ettiği Petraeus, Ortadoğu görevinin ardından AF-PAK stratejisini yönetmek için Afganistan’a atanmış, 2011’de CIA başkanlığına getirilmişti. Petraeus ABD’yi batağa sürükleyen ‘terörle savaş’ yerine, ‘karşı-isyan stratejisini’ üreterek Washington’ın Ortadoğu’ya bakışını değiştirtmişti.
Yeni strateji ‘ABD’nin düşmanları’ yerine ‘kazanılması gereken dostları’ fikrini öne çıkararak, sivil kurumları harekete geçirmesi, sosyal hizmetleri artırması ve kültürel farklılıklara duyarlılığı savunuyordu. Türk kamuoyuna yanlış bir şekilde ‘çuvalcı paşa’ olarak sunulan Petraeus, ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteğinin ABD’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiğini savunuyordu. Haftaya Bingazi olayları konusunda Senato’ya ifade vermesi beklenen Petraeus’un ‘karşı-casusluk’ ya da ‘şantaj’ tehlikesine karşı başlayan soruşturma sonunda istifası soru işaretlerini artırıyor.