Kırmızı çizgi çekildi: Türk askerinin bölgedeki varlığı bizim için yaşamsal önemde
ABONE OL

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, İstanbul'da "20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı" başlığıyla düzenlenen resepsiyona katıldı.

Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. yılı dolayısıyla Eyüpsultan'daki Artİstanbul Feshane'de resepsiyon düzenlendi.

Resepsiyonda KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC İstanbul Başkonsolosu Fatma Demirel ve Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Bilge Eray davetlilere hitap etti.

Tatar, 1948'de kurulan Kıbrıs Türk Kültür Derneği'nin adada yaşananları Türkiye'ye aktarmak konusunda büyük emekler verdiğini, derneğin "yürekli insanlar"ının Ankara'da dönemin liderlerini Kıbrıs konusunda bilgilendirdiğini söyledi.

Adada Kıbrıs Türk halkına yönelik sürdürülen mezalime temas eden Tatar, "15 Temmuz 1974, Yunanistan'daki cunta ve Kıbrıs'taki işbirlikçileri eliyle Makarios'un darbeyle indirilmesi, Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanma noktasında ve Kıbrıs Türk halkının tamamıyla bir etnik temizlik ve soykırımdan geçmesinin tam arifesinde, Türk hükümeti bir 20 Temmuz Cumartesi sabahında garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs'a müdahale karar alır." dedi.

Tatar, "Merhum Bülent Ecevit ve yardımcısı Necmettin Erbakan'ın kararlı duruşuyla Mehmetçikler cumartesi sabahı hem karadan hem denizden hem havadan üçlü harekatla Kıbrıs'a müdahalesini gerçekleştirirken mücahitlerimiz de tekrar bir destan yazarlar. Bu destan sayesinde şimdi Kıbrıs'ta barış, huzur ve güvenliğin tesis edilmesiyle Kıbrıs Türk halkının, Doğu Akdeniz'de bağımsız bir Türk devleti sahibi olarak, geleceğe umutla bakabilmemiz için oradaki başarıları bizlere güven vermektedir." ifadelerini kullandı.

KKTC için İstanbul'un da büyük bir önemi olduğunu kaydeden Tatar, Türkiye'nin destekleriyle KKTC'nin güçlendiğini dile getirdi.

Tatar, gelecek nesillerin barış, huzur ve güvenlik içerisinde yaşayabilmesi adına adada egemen eşitlik temelinde bir anlaşmanın yürürlüğe girmesinin vazgeçilmez olduğunu kaydederek "Aynı zamanda ana vatan Türkiye Cumhuriyeti'nin garantörlüğü ve Türk askerinin oradaki caydırıcı bir güç olarak varlığı da bizler için yaşamsal önemi haizdir." diye konuştu.

Gazze'de yaşananlara ve dünyanın sessizliğine de değinen Tatar şunları söyledi:

"Gazze'de yaşananları görüyoruz. Öylesine bir samimiyetsiz dünyada yaşıyoruz ki eleştirenler, kınayanlar çok ama müdahale edip bir şey yapanlar yok. 1964'te, 67'de, 74 öncesinde Kıbrıs'ta yaşananlar karşısında dünya seyirci kalmıştı. Gazze'de seyirci kaldıkları gibi Kıbrıs'ta da, Allah korusun öyle bir durumun tekrar etmesiyle yine seyirci kalacaklarından hiç şüphemiz yoktur. Dolayısıyla biz sağlam basmalıyız."

Tatar, KKTC'nin uluslararası sahada görünürlüğünün ve tanınırlığının sağlanmasının önemine dikkati çekerek "Doğu Akdeniz'deki bağımsız Türk devletini, tanıtma yolunda müreffeh yarınlara hep birlikte taşıyabilmeliyiz." şeklinde konuştu.

KKTC'nin gelişmesi ve kalkınması için Türkiye'nin elinden geleni yaptığını, yapmaya da devam edeceğine inandıklarını ve bunun bir ortak dava olduğunu vurgulayan Tatar, "Çünkü biz aynı milletin ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olarak elbette Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yaşayan Kıbrıs Türk halkı yalnız kalacak değildir. Bu Türkiye'nin de bir namusudur." dedi.

Tatar, KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatına (TDT) gözlemci üye olduğunu, yakın gelecekte ise bütün Türk dünyasının desteğiyle en güneydeki bağımsız Türk devleti olacağını ve bütün Türk devletlerinin Akdeniz'e açılan kapısı haline geleceğini vurguladı.

Bu bağlamda "Türklük dünyasının en güneydeki bağımsız Türk devleti olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin her geçen gün statüsünün, değerinin, kıymetinin ve öneminin daha da artmakta olduğunu görüyoruz." diyen Tatar, Kıbrıs Barış Harekatı'nın üzerinden geçen 50 yılda dünyada önemli gelişmelerin yaşandığını, Doğu Akdeniz'in çok daha önemli bir hale geldiğini ve dolayısıyla KKTC'nin öneminin de arttığını ifade etti.

Tatar, "Milli ve geleneklerimizle, göreneklerimizle milletimize yakışır şekilde oradaki varlığımızı sürdürmek bizlere yakışandı ve onu hep birlikte başarmanın bahtiyarlığı ve gurur içerisindeyiz. Doğu Akdeniz'deki milli bir Türk devletini yaşatmak ve geleceğe taşıyabilmek hepimizin görevidir." diye konuştu.

- "AMAÇ KAN DÖKÜLMESİNE SON VERMEK VE ADADA BARIŞ VE HUZURU TESİS ETMEKTİ"

KKTC İstanbul Başkonsolosu Demirel de "1963 yılından itibaren Kıbrıslı Türklere yönelik çeşitli sindirme politikaları uygulanmaya başlanmış, Kıbrıslı Türklerin anadillerini özgürce konuşma, seyahat ve çalışma hakkı, hatta mecliste temsil hakları da dahil ellerinden alınmaya çalışılmıştır." dedi.

Kıbrıslı Türk halkının ekonomik sıkıntılar içerisinde 11 yıl boyunca kendi yaptıkları silahlarla mücadele ettiğini dile getiren Demirel, tarihe geçen bu direniş destanı sırasında büyük acılar çekildiğini, ama asla teslim olunmadığını kaydetti.

Demirel, ümit ve kararlılıkla süren bekleyişin 20 Temmuz 1974 sabahı sona erdiğini hatırlatarak "Amaç kan dökülmesine son vermek ve adada barış ve huzuru tesis etmekti. Mehmetçik, Kıbrıs'taki mücahitle kucaklaşarak her türlü imkansızlığa rağmen çok büyük bir kahramanlık sergilemiş ve soydaşlarına sahip çıkarak etnik temizlik hareketini durdurmuştur." ifadelerini kullandı.

- "VATANIMIZ OLAN KIBRIS TOPRAKLARINA HER AİLEDEN KAYIPLAR, ŞEHİTLER VERDİK"

Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Bilge Eray, "Vatanımız olan Kıbrıs topraklarına her aileden kayıplar, şehitler verdik. Özgürlüğümüz ve bağımsızlığımız için bütün imkansızlıklara, uygulanan ambargo ve izolasyonlara karşı 7'den 70'e çocuk, genç, ihtiyar, birlik beraberlik içinde direndik ve savaştık." dedi.

Tüm bu yaşananlardan sonra bayrağın gönderden indirilemeyeceğini söyleyen Eray, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs'a yamanamayacaktır." diye konuştu.

Eray, KKTC'nin ambargo ve izolasyonlara rağmen yaşadığını ve yaşayacağını, egemenliğe sahip çıkmanın ve her platformda yapılan haksızlıklara karşı durmanın herkesin görevi olduğunu kaydetti.