ABD ve Çin ayný hatta giden iki süper trene benziyor.
Ya ayný yönde, aralarýndaki mesafeyi yöneterek, örneðin iklim krizi, Covid-19 ve gelecekte patlak verecek salgýnlarý, ticari teknolojik rekabetten kaynaklanacak sorunlarý birlikte çözmeye çalýþarak ilerleyecekler, ya da ters yönde birbirlerine doðru…
Geride býraktýðýmýz 15 yýl boyunca ABD ile Çin arasýndaki ekonomik ve siyasi dengelerin deðiþimi hýzlandý, Çin'in uluslararasý alanda ekonomik ve siyasi aðýrlýðý arttý.
Örneðin, Satýn Alma Gücü Paritesi ile ölçüldüðünde Çin artýk dünyanýn en büyük ekonomisi. Piyasa fiyatlarýnda ölçüldüðünde de 10 yýl içinde ABD'yi geçerek birinci sýraya oturma olasýlýðý hýzla artýyor. ABD ekonomisinin 2020 yýlýnýn son üç aylýk döneminde % 4,2 büyürken yýllýk % 3,5 oranýnda gerilemesi, buna karþýlýk Çin ekonomisinin son üç aylýk dönemde %6,8 ve yýllýk %2,3 oranýnda büyümeye devam etmesi iki ekonomi arasýndaki farký sergiliyor.
Çin'in dünya ekonomisi içinde ABD karþýsýnda göreli aðýrlýðýnýn artmakta olduðunu gösteren baþka geliþmeler de var: Çin dünya ticareti içindeki payýný 2000'li yýllarýn baþýndan bu yana belirgin biçimde arttýrarak birinci sýraya oturdu. Çin'in toplam küresel ihracat içindeki payý 2003 yýlýnda % 5,9'dan 2019'da % 13,2'ye çýkarken ABD'nin payý ayný yýllarda %9,8'den % 8,5'e geriledi.
Bir ülkenin ithalat hacmi onun piyasalarýnýn diðer ülkeler açýsýndan kazandýðý önemi gösterir. Bu açýdan bakýnca, 2004-2019 yýllarý arasýnda ABD'nin toplam ithalatý %71 artarak 1,5 trilyon dolardan 2 trilyon 650 milyar dolara yükselirken, Çin'in ithalatý % 257 artarak 561 milyar dolardan 2 trilyon dolara yükselmiþ.
ABD'nin ve Çin'in perakende piyasalarýnýn hacmi 2009 yýlýnda sýrasýyla, 4 triyon dolar ve 1,8 trilyon dolar seviyesindeymiþ. 2020 yýlýna gelindiðinde bu sayýlar Çin lehine 5,5 ve 4 trilyon dolar olarak deðiþmiþ.
Kýsacasý Çin pazarýnýn gerek bölge ülkeleri gerekse de genel olarak dünya ekonomisi açýsýndan önemi hýzla artarak ABD'yi yakalamýþ.
Dünya ticareti içindeki aðýrlýðýna paralel Çin'in kredi veren bir ülke olarak da önemi son 20 yýlda hýzla arttý. Harvard Business Review'da yayýmlanan bir araþtýrma, Çin'in 150'den fazla ülkeye verdiði kredilerin toplam 1,8 trilyon dolarla dünya hasýlasýnýn %5'i gibi çok çarpýcý bir düzeye yükseldiðine iþaret ediyordu.
Dahasý, Covid-19 krizi dünya ekonomisinin merkezlerinde özellikle ABD ve Avrupa'yý derin bir durgunluða iterken, Çin pandemiyi hýzla denetim altýna aldý, etkin bir aþý üretti, saðlýk malzemeleri piyasasýnda egemen konuma yükseldi, bu arada Covid-19 kriziyle çok zor duruma düþen 77 düþük gelirli ülkenin borçlarýný erteledi ve ekonomik büyüme sürecine herkesten önce geri döndü.
Diðer taraftan, ülkelerin dünya ekonomisi içindeki aðýrlýðýný þirketlerinin performansýna bakarak da izlemek olanaklý. Bu baðlamda Fortune Global (en büyük) 500 þirket listesi bize bir fikir verebilir. Fortune Global 500 listesinde, gelirleri açýsýndan ölçüldüðünde, 2008 yýlýnda yalnýzca 1,1 trilyon dolarla ve toplam içinde %5 payla 29 Çin þirketi vardý. 2020 yýlýna gelindiðinde, karþýmýza, toplam 8,3 trilyon dolar gelirle, toplam içinde payý %25'e ulaþan 129 Çin þirketi çýkýyor.
Çin'in bu ekonomik geliþme trendi, bilgisayar, uzay çalýþmalarý, yapay zeka gibi stratejik teknolojik geliþmelere, özellikle de savunma harcamalarýna yansýma hýzý da ABD yönetimini kaygýlandýrýyor: 2000-2019 döneminde ABD'nin savunma harcamalarý (2018 fiyatlarýyla) yaklaþýk % 53 oranýnda artarak 470,5 milyar dolardan 718 milyar dolara yükselirken ayný önemde Çin'in savunma harcamalarý, % 400 dolayýnda artarak, 52 milyar dolardan, 266 milyar dolarýna yükselmiþ.
Özetle, ABD ile Çin arasýndaki ekonomik, mali, askeri, teknolojik denge Çin lehine hýzla deðiþti, deðiþmeye de devam ediyor.
Çin Devlet Baþkaný Þi'nin Dünya Ekonomik Forumu Davos toplantýsýnda 2017 yýlýnda yaptýðý konuþmadan bugüne, "köprülerin altýndan çok su akmýþ". O zamanki ABD yönetiminin "küreselleþme karþýtý", "önce ABD" diyen, uluslararasý anlaþmalardan ve kurumlardan çýkmaya baþlayan yönetiminin aksine, Þi küreselleþmeyi, çok yönlü (multilateral) diplomasiyi serbest ticareti ve uluslararasý iþbirliðini savunuyor, küreselleþmenin "bir tarihsel trend" olduðunu vurgulayarak bir anlamda, 1990'larda ABD'de Clinton yönetiminin yaklaþýmýný anýmsatacak biçimde, "tarihin evriminin doðal bir aþamasý" olduðuna, kaçýnýlmaz ve uyum saðlanacak bir duruma iþaret ediyordu. Þi'nin konuþmasý o zaman Davos çevresinde, geleceðe ve iþbirliði olasýlýklarýna iliþkin büyük bir iyimserlik kaynaðý olmuþtu.
Þi'nin bu yýl sanal ortamda yapýlan toplantýdaki konuþmasý farklýydý. ABD yönetiminin yaklaþýk 10-12 yýlda kat ettiði yolu, Þi'nin dört yýlda aþtýðý küreselleþmenin geleceðine umut yerine kaygýyla bakmaya baþladýðý anlaþýlýyordu.
Þi konuþmasýnda, hala dünya ekonomisinde açýklýðý-serbestliði, çok taraflý ticaret rejimini, ticaret yatýrým piyasalarýnda, teknoloji transferlerinde engellerin kaldýrýlmasýný savunuyordu. Uluslararasý alanda da iþbirliði talep ediyor, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Saðlýk Örgütü'nün güçlendirilmesini, Paris Ýklim Anlaþmasý baðlamýnda, iþbirliðini savunuyordu.
Ancak, bu kez, küreselleþme sürecini, tarihin bir evrimi olarak deðil tehlikede bir süreç olarak görüyordu. Uluslararasý Ýliþkiler Çalýþmalarý alanýnýn önemli isimlerinden Prof. Stephen Walt'ýn Forein Policy'de iþaret ettiði gibi, Þi, tedarik zincirlerinin kýrýlmasý, Batýlý þirketlerin Çin piyasalarýný terk etmesi, ekonomik ticari yaptýrýmlarýn devreye girmesiyle, teknoloji transferine konacak engellerle, Çin'in bu güne kadar yararlandýðý küreselleþme sürecini, tersine döndürülebilecek bir durum olarak algýlýyor, açýkça kaygý duyuyordu. Jý adýný vermeden ABD'nin kendi iradesini, kültürel deðerlerini baþkalarýna dayatmasýndan yakýnýyordu.
Þi'nin bu konuþmasýný yorumlayan, kimi yazarlar da, Þi'nin tüm savunduklarýna karþýn, Çin merkezli ve dayatmacý politikalarýna, "Tek yol tek kuþak" projesine, yoksul ülkelere verdiði kredileri siyasi imtiyazlar elde etmek için kaldýraç olarak kullanmasýna, Hindistan-Çin sýnýrýndaki çatýþmalara, Covid-19'ýn kaynaklarýný araþtýrýlmasý talebine destek veren Avustralya'yý cezalandýrma çabalarýna, Çin denizindeki sorunlarda Uluslararasý Tahkim Mahkemesinin kararlarýný yok saymasýna, yabancý þirketlerin Çin'deki çalýþmalarýna kýsýtlamalar getirmeye baþlamasýna iþaret ediyor, Çin'in aslýnda, liberal küresel düzenin kurallarýna uymaya niyetli olmadýðýný vurguluyorlar.
ABD'nin 2018 yýlýnda yayýmlanan Ulusal Savunma Stratejisi "Artýk büyük güçler rekabeti dönemine girildiðini" ilan ediyordu. Joe Biden daha Baþkan seçilmeden önce yaptýðý konuþmalarda ve geçen yýl Foreign Affairs dergisinde yayýmladýðý yazýsýnda, Çin'i "ABD'nin en önemli rakibi" olarak saptýyordu. Biden'ýn ABD Savunma Bakaný olarak atadýðý Lloyd Austin de "Çin en büyük tehdittir çünkü yükselen bir güçtür" diyor.
Politico'nun dýþ politika yorumcularýndan Pager ve Pertrand, Biden dýþ politikasýný yorumlarken, "Biden Asya'ya yöneliyor. Ama bunu açýkça söylemesini beklemeyin" diyerek, Trump döneminin geliþi güzel, dýþ politika reflekslerine karþýn, planlý programlý ve kendini açýkça deklare etme gereði duymayan bir yaklaþýmýn varlýðýna iþaret ediyorlar.
Peki Biden'in bu yaklaþýmýný nasýl ve hangi amaçla hayata geçirecek? Biden yönetiminin araç olarak geleneksel ittifaklarýný bir araya getirerek, Çin'e karþý bir "Demokrasiler bloðu" kurmayý amaçlýyor. Bu bloðun gerçekleþmesi için Atlantik'in iki yakasýnda Kanada, Avrupa Birliði, Asya'da Avustralya, Hindistan, Japonya'yý kapsamasý gerekiyor. Ancak, Güney Doðu Asya'nýn, dünya çapýnda saygýn düþünür ve diplomatlarýndan Singapur'lu Kishore Mahbubani bölgede Çin karþýtý bir ittifakýn-blokun baþarýlý olabileceðine inanmýyor.
Bu inancýnýn arkasýnda iki neden var. Birincisi; Mahbubani, ABD Avustralya, Hindistan, Japonya arasýnda Quad adýyla bilinen Dörtlü Güvenlik Diyalogu'na ve bunu oluþturan ülkelerin birbirinden farklý ulusal çýkarlarýna iþaret ediyor. Ýkincisi "Asya'da esas oyun siyasi deðil ekonomik" diyor. Çin ve Hindistan ekonomileri, 1980 yýlýnda hemen hemen ayný büyüklükteydi. Bugün, Çin ekonomisi Hindistan ekonomisinin 5 katý. Çin piyasasýnýn bölge ülkeleri açýsýndan önemi her gün biraz daha artýyor.
Mahbubani'ye göre, ABD, Trump döneminde Trans Pasiftik Ticaret Anlaþmasý'ndan çýkarak Çin'e önemli bir hediye verdi. Hindistan da Bölgesel Kapsamlý Ekonomik Ortaklýk anlaþmasýna katýlmayarak, Çin'in ekmeðine yað sürdü. Bunlara "Tek Yol Tek Þerit" projesin etrafýndaki geliþmeleri ekledik mi, karþýmýza Çin merkezi, büyük ve hýzla geliþen bir ekonomik eko sistem çýkýyor
Bu baðlamda, Financial Times'dan Martin Wolf'un "Çin'i engellemeye çalýþmak geçerli bir seçenek deðil" yorumu daha bir anlam kazanýyor. Wolf, dünya ekonomisindeki entegrasyon düzeyine, Çin'in bunun içinde gittikçe artan aðýrlýðýna, Ýklim krizi ve pandemi gibi küresel çapta çözüm bekleyen sorunlarýn varlýðýna bakarak, ABD ile Çin arasýnda, rekabetin yaný sýra, derin iþbirliðinin gerekli hatta kaçýnýlmaz olduðunu savunuyor.
Biden yönetimi dýþ politikasýný oluþtururken, Çin yönetimi Dünya Ekonomik Forumu'nda Baþkan Þi Cinping'in aðzýndan taleplerini ortaya koyarken iki olasýlýk, halen varlýðýný korumaya devam ediyor. Birinci olasýlýk, barýþ, iþbirliði ve rekabete dayalý bir geleceðe iþaret ediyor. Ýkincisi, en iyi koþullarda "Soðuk Savaþ" benzeri bir konsolidasyona, dünya ekonomisinin ekonomik hatta teknolojik, biliþsel aðlara iliþkin bloklara bölünmesine ve daha da kötüsü olasý sýcak çatýþmalara gebe bir geleceðe…
BBC Türkçe'nin haberine göre, bu iki olasýlýktan hangisinin baþat eðilim olacaðýna, bu iki süper gücün (Çin de artýk bir süper güçtür) birbirleriyle ilgili korkularýný yönetebilme becerileri karar verecek.
"Derin Tarih" bize, iki büyük devlet arasýndaki korkularýn karþýlýklý güvensizliðe, bunun da en çarpýcý tarihsel örneði, tarihçi Tukidides (Thucydides) tarafýndan ayrýntýlý biçimde belgelenen, Atina ile Sparta arasýndaki Peloponez Savaþlarý'ndan (M.Ö. 431-404) bu yana geniþ çaplý savaþlara yol açtýðýný söylüyor. Ama tarihte, dünya ekonomisinde geliþen karþýlýklý baðýmlýlýk iliþkilerine, Ýngiltere ve ABD arasýndaki liderlik transferi sürecine iliþkin bir örnek de var. Ýnsanlýk açýsýndan yaþamsal tehdit oluþturan, iklim krizi ve pandemi gibi tek tek ülkelerin çözme kapasitesini aþan sorunlara bakarak iþbirliðinin olanaklý ve de zorunlu olduðuna iliþkin sav da gayet mantýklý. Özetle, "Büyük Jüri" hala toplantý halinde.