Yerbilimciler “dünyayı değiştiren çarpışmanın” çığır açıcı etkisini tespit etti
ABONE OL
Hindistan alt kıtası olan kara kütlelerinin yaklaşık 50 milyon yıl önce Asya'ya çarpmasıyla kıtaların düzeni, küresel iklimi, görünümü ve daha birçok değişimin baş gösterdiği tespit edilmişti. Şimdi ise, Princeton Üniversitesi bilim adamlarından oluşan bir ekip, bir etki daha belirledi: Okyanuslardaki oksijen yükseldi ve yaşam koşulları değişti.
 
26 Nisan'da Science dergisinde yayımlanan makalenin başyazarı olan ve yerbilimleri alanında yüksek lisans yapan Emma Kast, "Bu sonuçlar, daha önce gördüğümüz her şeyden farklı. Yeniden yapılanma değişiminin büyüklüğü bizi şaşırttı." dedi.
 
Emma Kast, mikroskobik deniz kabukları kullanarak, 30 milyon yıl öncesinden (dinozorların neslinin tükenmesinden kısa bir süre önce) 70 milyon yıl öncesine kadar bir süre boyunca okyanus azotu kaydı yaptı. Kast, bu kaydın küresel iklim çalışmaları alanına çok büyük bir katkı yaptığını belirtti.
 
Azot atmosferdeki en bol gaz olmasının yanı sıra dünyadaki tüm yaşam için anahtardır.
 
Araştırmacılar benzeri görülmemiş jeolojik okyanus azot kayıtlarını bir araya getirdiklerinde, dinozorların neslinin tükenmesinden sonraki 10 milyon yılda, azot oranının yüksek olduğunu ve okyanus oksijen seviyelerinin düşük olduğunu buldular. Buna ilk önce sıcak suyun daha az çözünür olması nedeniyle sıcak iklimin sorumlu olduğunu düşünüyorlardı. Ancak zamanlama, başka bir hikâye anlattı: Yüksek okyanus oksijeni değişimi, sürekli ılık bir iklim dönemde, yaklaşık 55 milyon yıl önce meydana geldi.
 
Kast, "İlk beklentilerimizin tersine, küresel iklim okyanus oksijeni ve azot döngüsündeki bu değişimin ana nedeni değildi. Daha muhtemel suçlu; levha tektoniği. Hindistan'ın Asya ile çarpışması (modern iklim araştırmasının kurucusu olan efsanevi jeoloji uzmanı Wally Broecker tarafından ‘dünyayı değiştiren çarpışma’ olarak adlandırılan) olduğu görülüyor." ifadelerini kullandı.
 
Kast devamında, "Milyonlarca yıl boyunca, tektonik değişikliklerin okyanus dolaşımı üzerinde büyük etkileri olma potansiyeli var. Ancak bu, iklim değişikliği faktörünün yok sayılacağı anlamına gelmiyor." dedi.