Memur-Sen Konfederasyonu olarak kılık-kıyafet özgürlüğü için kamuda başlatılan sivil itaatsizlik eyleminin sürdüğünü hatırlatan Şenocak, “Bu eylem kapsamında Memur-Sen’in tüm iş kollarına bağlı üyelerimiz ve kampanyamıza katılım sağlayan kamu çalışanları demokratik haklarını kullanarak iş yerlerine serbest kıyafetle girmeye devam ediyor. Uygar ülkelerin seviyesine gelebilmek için ülke olarak ürettiğimiz işleri ön plana çıkarmamız gerekiyor. Dolayısıyla kamu çalışanlarının kıyafetleriyle ya da şekliyle değil de ürettiği iş ve performanslarına göre değerlendirilmelerinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu sebepten ki sivil itaatsizlik eylemini başlatmıştık” diye konuştu.
Ülke olarak topluma dayatılan uygulamaları çoktan geride bıraktıklarını ifade eden Şenocak, “28 Şubat sürecinde Fadime Şahinler, Müslüm Gündüzler, beşli çeteler, bazı sendikalar ve medya kuruluşları da dâhil olmak üzere yaptıkları bir takım uygulamaları topluma dayatmışlardı. Bugün de bir takım marjinal kalmış kesimlerde o dönemin kafasıyla ve hala tek tipleştirici bir anlayışla yayın yaptıklarını, bazı olayları bilinçli bir biçimde ön plana getirerek o dönemdeki gibi dayatmacı anlayış içerisinde olduklarını görüyoruz. Ancak ülke olarak bu süreçleri çoktan geride bıraktık. Türkiye’nin daha özgür ve müreffeh bir konuma gelmesi için el birliği ile çalışıyoruz. Memur Sen’in toplamış olduğu 12 milyon 300 bin imza ile toplumsal bir mutabakatın oluştuğunu da gözler önüne serdik. İnşallah bu konunun yasal düzenlemelerle birlikte üniversitelerde ve kamuda kılık-kıyafetin bir sorun olmaktan çıktığı günleri de yaşayacağız.” diye kaydetti.
Türkiye’deki marjinal grupların tek tipçi ve şekilci anlayışta ısrar ettiklerini söyleyen Şenocak, “Bu ısrar devam ettikçe muasır medeniyetler seviyesine ulaşmış hiçbir dünya ülkesiyle yarışmamız mümkün değildir. Bu yüzden marjinal grupların kendilerini gözden geçirmesi gerekiyor” diye kaydetti.
“VESAYETÇİ ANLAYIŞ, SİSİ VE ESED İLE BİRLİKTE HAREKET EDİYOR”
Elif öğretmenin kıyafetinin çarşafa benzetilmesine tepki gösteren Şenocak, “Zaten bu bakış açısı eskiden beri vardı. Türkiye’de bazı kesimlerin kendi insanını toptancı bir yaklaşımla ya İran ya da Suudi Arabistan vatandaşlarına benzetme alışkanlığı hala devam ediyor. Bu çıkarımlar anti demokratik, yasakçı ve vesayetçi bir zihniyetin ürünüdür. Dolayısıyla bugün aslında benzettikleri bu ülkelerle Suriye-Mısır konusunda da birleşmiş, aynı noktaya gelmiş durumdalar. Oysa biz Türkiye’de temel insan hak ve
özgürlüklerine çağrıda bulunurken dünyada da aynı tavrı ortaya koyuyoruz. Bu zihniyetler ise iç politikada vesayetçi anlayışı savunurken uluslararası politikada da militarist, Sisi ve Esatçı bir anlayışla ortak hareket ettikleri görülmektedir. Bu yüzden toplumumuz artık bu insanlara itibar etmiyor. Kılık-kıyafet konusundaki sivil itaatsizlik eylemimiz yasal bir düzleme kavuşuncaya kadar devam edecektir. Yaşanan örnekte de anormal bir durum görmüyoruz. Öğretmen olmuş bir bireyin ne giyineceğine ancak vesayetçi bir anlayış şekil vermeyi düşünebilir. Bu sebeple öğretmenimizin kıyafetinin makul ve son derece zarif olduğunu düşünüyorum” dedi.