Libya Ulusal Petrol Kurumu (NOC) ile Ýtalya'nýn gaz þirketi Eni arasýnda baþkent Trablus'ta 28 Ocak'ta imzalanan anlaþma, toplam gaz rezervinin 6 trilyon metreküp olduðu hesaplanan sahalarýn geliþtirilmesini kapsýyor. Anlaþmayla, 2026'dan itibaren bu sahalardaki üretimin günlük 750 milyon fit küpe çýkarýlmasý ve üretimin üçte birinin ihraç edilmek üzere Ýtalya'ya tahsis edilmesi hedefleniyor.
Anlaþmaya konu olan iki saha, daha önce keþfedilmesine raðmen anlaþmanýn "20 yýldýr gerçekleþtirilen en önemli anlaþma" olduðu ifade ediliyor. Taraflar arasýnda 2008 yýlýnda iki sahanýn geliþtirilmesi konusunda varýlan anlaþma güncellenerek Eni'nin yabancý ortak payý yüzde 30'dan yüzde 37'ye yükseltildi.
Bu anlaþmayý önemli kýlan ise Muammer Kaddafi dönemi dahil son 20 yýldýr art arda gelen hükümetlerin, Libya'yý küresel enerji þirketleri için cazip hale getirememesinden sonra gerçekleþmesi.
Bununla birlikte anlaþma karþýtý eleþtirel sesler de yükseliyor. Hatta bunlardan biri de UBH'nin içinden; Petrol Bakaný Muhammed Avn'ýn anlaþmanýn içeriðine yönelik eleþtirileri.
Libya, gaz sahalarýnýn yaþlanmasý nedeniyle üretimin gerilemesi, sahalarýn geliþtirilmesi için gerekli yatýrým imkanýnýn kýsýtlý olmasýnýn yaný sýra üretimi eriten siyasi istikrarsýzlýk ile güvenlik zafiyetinden muzdarip.
Buna, yurt içi gaz talebindeki artýþ dolayýsýyla bu artýþlarla doðru orantýlý elektrik kesintileri eklendi. Hatta Petrol Bakaný Avn, "ülkesinde ihraç edilecek gaz olmadýðýný" açýkladý. Libya, sözleþmeden kaynaklý yükümlülükleri çerçevesinde Ýtalya'ya gaz ihraç etmek için zorlanýr oldu.
Durumun bu hal üzere devam etmesi, yaklaþýk 80 trilyon fit küp olarak tahmin edilen gaz rezervinin üzerinde uyuyan Libya'yý neredeyse gaz ithal eden bir ülke haline getirecekti.
Libya'nýn bu durumu göz önüne alýndýðýnda Eni ile imzalanan yeni anlaþma, ülkedeki gaz sektörünü güncelleyecek, üretimi artýracak, yurt içi talebi karþýlayacak ve ihracat hacmini de artýracak. Bu baðlamda, NOC Baþkaný Ferhat Ömer bin Kýdara da yýllýk 8 milyar dolarý bulan gelirden söz etti.
Açýk denizdeki iki sahada yapýlacak yatýrýmlarýn maliyetinin 7 ila 9 milyar dolar olarak tahmin eden Bin Kýdara, devlete 13 milyar dolara kadar net gelir saðlayabileceðini aktardý.
Onaylanmýþ rezervleri Mýsýr'ýn Ez-Zahr Sahasý'nýn beþte biri kadar yaklaþýk 6 trilyon fit küp olduðu düþünüldüðünde iki sahadaki üretimin günde yaklaþýk 850 milyon fit küpe ulaþabileceði belirtiliyor.
Bu geliþmeler kadar önemli olan bir diðer nokta da Ýtalyan enerji þirketi Eni'nin 8 milyar dolarlýk bir projeye yatýrým yapmasý ve bunun enerji sektöründeki diðer uluslararasý þirketleri Libya pazarýna dönmeye teþvik edecek olmasý.
Bu, petrol ve gaz dýþýnda her þeyi ithal eden bir ülkede, finans ve iþ sektörüne akaryakýt sektörü dýþýnda da yatýrým yapýlmasý adýna daha istikrarlý ve güvenilir bir imaj veriyor.
Söz konusu anlaþma Tobruk'taki Temsilciler Meclisinin baþbakan olarak seçtiði Fethi Baþaða'nýn yaný sýra UBH'nin kendi içinden Petrol Bakaný Avn tarafýndan da aðýr eleþtirilere maruz kaldý. Buna raðmen anlaþma, UBH Baþbakaný Abdulhamid Dibeybe'nin bazý siyasi hedeflerini gerçekleþtirdi.
Dibeybe, anlaþma sayesinde Libya'da halihazýrda mevcut olan iki hükümet (Baþaða hükümeti ile Dibeybe hükümeti) arasýnda yaþanan meþruiyet mücadelesinde aðýrlýðý olan uluslararasý bir ortak edindi.
Öte yandan Ýtalya Baþbakaný Giorgia Meloni'nin baþkent Trablus ziyareti ve bu ziyaret kapsamýndaki Dibeybe hükümetiyle çok sayýda anlaþmaya imza atmasý, dýþarýya birden fazla mesaj içeriyordu.
Dibeybe hükümeti döneminde baþkent Trablus'un güvenilir hale geldiði mesajýnýn yaný sýra uluslararasý arenada aðýrlýðý olan isimlerin Trablus'ta aðýrlanabildiði mesajý bunlar arasýnda yer alýyor.
Ýtalya Baþbakaný'nýn yaný sýra ABD Ýstihbarat Direktörü William Burns'ýn ziyaretleri, baþka isimleri de Trablus'u ziyarete teþvik edecek ve Dibeybe hükümetinin meþruiyetini güçlendirecektir.
Ayrýca bu geliþmeler, gaz ihtiyacýný Rusya'dan uzakta saðlamaya çalýþan Fransa ve Almanya gibi diðer Avrupa ülkelerini de benzer anlaþmalar imzalamaya teþvik edebilir.
UBH'nin Ýtalya ile bir gaz anlaþmasý imzalamasý, geçen yýl ekim ayýnda Türkiye ile UBH arasýnda imzalanan hidrokarbon anlaþmasýna itiraz eden Mýsýr ve Yunanistan'a da cevap oldu.
UBH'nin bir üyesi olmasýna raðmen Petrol Bakaný Avn, bazý gerekçeler sunarak Ýtalyan þirket Eni ile varýlan anlaþmaya itiraz etti.
Avn, anlaþmanýn yatýrým bedelinin devlet hazinesi ile Ýtalyan þirket arasýnda eþit þekilde bölünmesinin "haksýzlýk" olduðunu kaydetti.
Libyalý Bakan ayrýca Eni'nin hissesinin yüzde 30'dan 37'ye çýkarýlmasýnýn da kabul edilemez olduðunu ifade etti.
Ýmza törenine katýlmayan Avn, anlaþmanýn Petrol Bakanlýðý yerine Enerji Konseyinden geçirilmesini de anlaþmanýn yetkisi için olumsuz bir durum olarak deðerlendirdi.
Avn, yönelttiði eleþtirilerde ekonomi belki de hukuk açýsýndan haklý olabilir. Ancak meseleye siyasi açýdan ya da bütünsel olarak bakýldýðýnda NOC, gaz sahalarýnýn geliþtirilmesi konusunda Eni'yi ikna etmesi için bazý tavizler vermek zorundaydý.
Günümüzde özellikle faaliyet alanlarýný temiz enerjiye yönlendiren küresel þirketlerin yatýrým için cazip yasalara sahip olmayan ülkelerle ilgilenmediði göz önüne alýndýðýnda durum daha da netlik kazanýyor.
Siyasi açýdan ise Baþaða hükümetine yönelik Rus ve Mýsýr desteðini dengelemek için güçlü bir Avrupalý müttefike ihtiyaç duyuluyordu.
Bu ihtiyaç, özellikle Trablus'ta düzenlenen Arap ülkeleri Dýþiþleri Bakanlarý Ýstiþare Toplantýsý'ný Mýsýr, Suudi Arabistan, BAE, Ürdün, Fas gibi ülkelerin boykot etmesinden sonra daha da hissedilir oldu. Söz konusu toplantýya Katar, Cezayir ve Tunus Dýþiþleri Bakanlarý düzeyinde katýlýrken, Umman, Filistin ve Komor Adalarý daha düþük diplomatik temsille hazýr bulundu.
Bu "baþarýsýzlýðýn" ardýndan UBH'nin uluslararasý meþruiyetini teyit etmesi için siyasi bir desteðe ihtiyacý vardý. Bu desteðin bedeli yabancý ortaðýn payýný artýrmak, yatýrým maliyetini paylaþmak ve baþka þeyler olsa bile.
Buna karþý Ýtalya da Rus gazýnýn alternatifine ve enerji kaynaklarýný çeþitlendirmeye ihtiyaç duyuyor. Özellikle Cezayir dahil Rus gazýnýn yerini tek baþýna doldurabilecek hiçbir Afrika ülkesi olmadýðý göz önüne alýndýðýnda bu ihtiyaç daha da anlaþýlýr hale geliyor.