Başçı: Türkiye’deki sıcak para hareketi kontrol altında
ABONE OL
Merkez Bankası Başkanı Başçı, Türkiye Ekonomi Kurumu tarafından İzmir'in Çeşme ilçesinde düzenlenen "Borç Dinamikleri, Finansal İstikrarsızlık, Büyük Durgunluk" konulu toplantıya katıldı. Merkez bankalarından ve uluslararası kuruluşlardan saygın iktisatçı ve akademisyenlerin yer aldığı toplantının açılış konuşmasını yapan Başçı, Türkiye'de sıcak paraya karşı alınan önlemler ve finans yönünden kaydedilen mesafeyi dünyaca ünlü iktisatçılara anlattı. Finans istikrarının büyüme ve istihdamla yakın ilişkisi olduğuna, finans krizlerini önlemenin maliyetinin bunların yol açtığı maliyete göre çok daha düşük olduğuna işaret eden Başçı, "Türkiye'nin yakın tarihi, buna güzel bir örnektir. Türkiye'de 2001 yılında yaşanan finansal kriz kamu borç yükünü 30 puan arttırmış, büyüme ve istihdam derin bir şekilde etkilenmişti. 2002 yılından itibarense fiyat istikrarı, finansal istikrar ve verimlilik arttırıcı reformlara odaklanılmıştır. Bu sayede ekonomik refah hızla artarken aynı zamanda finansal sektör, dış şoklara karşı daha dayanıklı bir yapıya kavuşmuştur." diye konuştu. Başçı, bu istikrarın 2008-2009 yıllarında derinleşen küresel ekonomik krizden sonra da Türkiye'nin hızla toparlanmasını ve 2011-2012 Avrupa borç krizinin etkilerini en az hasarla atlatmasını sağladığını vurguladı.

'TÜRKİYE'DE PARASAL AKTARIM MEKANİZMASI OLDUKÇA İYİ ÇALIŞIYOR'

Merkez Bankası Başkanı Başçı, son iki yıldır Avrupa bölgesinde para aktarım mekanizmasının olması gerektiği gibi çalışmadığını, Türkiye'de ise kamu borç stoğunun GSMH'ye oranı 2011 sonu itibariyle yüzde 39 seviyelerinde olduğu için bu mekanizmanın oldukça iyi çalıştığını söyledi. Başçı, Avrupa Merkez Bankası'nın politika faiziyle borç sıkıntısı yaşayan ülkelerin kısa vadeli hazine tahvil faizlerinin uyumsuzluk gösterdiğine dikkat çekti. Lehman krizinin küresel çapta etkileri olduğunu hatırlatan Merkez Bankası Başkanı, şöyle devam etti: "Tüm ekonomiler bu krize hazırlıksız yakalanmış ve hepsi belli ölçüde etkilenmiştir. Avrupa borç krizinin etkilerinin çok daha seçici olduğunu görmekteyiz. Mali disipline önceden uyan ve finansal istikrarı gözeten ülkeler, bu süreçten göreceli olarak daha az etkilenmiştir. Sorunlu ülkelerinse özellikle mali disiplinden uzaklaştıkları ve böylece kamu borç stoklarının GSYH'ye oranının çok yüksek seviyelere geldiği gözlenmektedir. Akademik literatürde, bu oranın yüzde 90'ı geçtiği ülkelerde büyümenin yavaşladığı tespit edilmiştir. 'Mali baskınlık' diye adlandırılan bu duruma ise euro bölgesi önemli bir örnek teşkil etmektedir."

'DAHA ÖNCE DENENMEMİŞ PARA POLİTKALARI UYGULANIYOR'

Erdem Başçı, küresel finans krizinden sonra gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha önce denenmemiş para politikalarının uygulanmaya başladığına dikkat çekti. Gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının kısa vadeli faiz oranlarını sıfır sınırına kadar indirdiğini, buna ilaveten parasal genişlemeyi kredi politikalarını da içeren likidite politikaları yoluyla sağladığını ifade eden Başçı, "Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları da başta zorunlu karşılık olmak üzere ellerindeki likidite araçlarını aktif olarak kullanmaktadır. Döviz likiditesi ile yerel para birimi cinsinden likiditeyi birbirinden bağımsız olarak yönetebilen bir merkez bankası, kısa vadeli sermaye akımlarının yol açtığı olumsuz yan etkileri daha kolay bertaraf edebilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, yeni geliştirdiği politika araçları sayesinde şu anda bu imkana sahip bulunmaktadır. Bu doğrultuda kısa vadeli sermaye akımlarının Türkiye'deki kredi genişlemesi ve döviz kurları kapsamında sterilizasyonu etkili bir şekilde yapılabilmektedir." dedi.