Merkez Bankası, 2023 ve 2024 yılsonu enflasyon tahminini açıkladı
ABONE OL

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yılın ikinci Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, tahminlerine baz teşkil eden temel varsayımlarla ilgili olarak emtia fiyatlarındaki aşağı yönlü seyri dikkate aldıklarını dile getirdi.

İthalat fiyatlarında 2023 yılı için aşağı yönlü beklentilerinin güçlendiğine işaret eden Kavcıoğlu, bir önceki rapor dönemine göre küresel büyümenin bölgesel olarak daha dengeli ve hızlı toparlandığını, arz kısıtlarının ve tedarik koşullarının tahmin ettiklerinden daha güçlü iyileştiğini gözlemlediklerini anlattı.

Kavcıoğlu, enerji ve emtia fiyatlarının bir önceki raporda beklediklerinden daha olumlu gerçekleşeceğini varsaydıklarına işaret ederek, "Küresel koşulların ve artan yerli tedarikin desteğiyle enerji fiyatlarının tüketicilere yılın başına kıyasla daha uygun şekilde yansıtılacağını tahminlerimize dahil ettik. Küresel gıda fiyatları oldukça önemli ölçüde geriledi. Diğer taraftan, yılın başında kuraklıkla ilgili gündeme gelen kaygılar son iki aydaki yağışlarla büyük ölçüde giderildi. Yurt içinde başta et fiyatları kaynaklı olmak üzere iç piyasa sorunlarından dolayı tahminimizden yüksek bir gıda enflasyonu geldi. Yılın geri kalanında gıda piyasasında fiyat istikrarı ve arz odaklı tüm tedbirlerin alınarak yurt içi gıda fiyatlarının uluslararası gıda fiyatlarıyla daha uyumlu bir seyir izleyeceğini tahminlerimize yansıttık." değerlendirmesini yaptı.

Küresel büyüme rakamlarının tahminlerin üzerinde gerçekleştiğine ve resesyon endişelerinin azaldığına dikkati çeken Kavcıoğlu, buna bağlı olarak küresel büyüme tahminlerini önceki rapor dönemine göre sınırlı oranda yukarı yönlü güncellediklerini aktardı.

Kavcıoğlu, küresel finansal koşullardaki mevcut sıkılığın ise krediler yoluyla süreceğini değerlendirdiklerini belirterek, "Uyguladığımız politika bileşiminin tahmin döneminde parasal istikrarı güçlendirmesini bekliyoruz. Bu kapsamda, 'Liralaşma Stratejisi'nin tüm unsurlarıyla uygulandığı ve finansal koşulların enflasyonda öngördüğümüz düşüş süreciyle uyumlu oluştuğu bir görünümü esas aldık. Tahminler üretilirken fiyatlama davranışlarını ilgilendiren tüm yapısal konularda gereken tedbirlerin alınacağı, fiyat istikrarı odaklı bütüncül bir yaklaşımın kararlılıkla uygulanacağı bir görünüm esas alınmıştır." diye konuştu.

- "İŞLENMEMİŞ GIDA FİYATLARINDAKİ ARTIŞLAR ETKİLİ OLDU"

Enflasyon tahminlerine ilişkin Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Enflasyon tahmin aralığımızın orta noktaları, 2023 yılı sonunda yüzde 22,3, 2024 yılı sonunda yüzde 8,8 seviyelerine tekabül etmektedir. Enflasyon gerilemeye devam etmekle birlikte önceki Enflasyon Raporu'nda sunulan tahmin aralığının üzerinde gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, işlenmemiş gıda fiyatlarında öngörülerin üzerinde gerçekleşen artışlar önemli bir rol oynamıştır. Buna karşın, 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde de ifade ettiğimiz gibi enflasyon tahminlerimizi bir ara hedef olarak değerlendiriyoruz. Liralaşma Strateji'mizin tüm araçlarını tahminlerimizle uyumlu bir enflasyon patikasını desteklemek için kullanmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla tahminlerimizde herhangi bir değişikliğe gitmeyerek 2023 yıl sonu tahminimizi yüzde 22,3, 2024 yıl sonu tahminimizi de yüzde 8,8'de sabit tuttuk. Güncellemelere baktığımızda Türk lirasındaki istikrarlı seyrin devamıyla birlikte Türk lirası cinsi ithalat fiyatları, tahminlerimize 2,3 puanlık düşürücü etkide bulundu. Gıda fiyatları, bahsettiğim olumlu etkilere ek olarak, gerçekleşmenin etkisinden dolayı tahminlerimizi 1,5 puan yukarı çekti. İç talebin ise tahmin ettiğimizden güçlü seyretmesi nedeniyle 0,2 puanlık bir katkısı oldu."

- "ENFLASYONLA MÜCADELE STRATEJİSİNİ KARARLILIKLA İZLEYECEĞİZ"

Şahap Kavcıoğlu, fiyat istikrarı odaklı bütüncül politikaların tüm paydaşlarca en etkin şekilde uygulanacağı enflasyonla mücadele stratejisini kararlılıkla izleyeceklerini ifade ederek, "Mevcut politika çerçevemiz içinde enflasyondaki düşüş süreciyle uyumlu kredi koşulları ile istikrarını koruyan döviz kurlarının, enflasyonun ana eğiliminde bir önceki rapor tahminlerimizden daha güçlü bir iyileşme sağlayacağını öngörüyoruz. Dolayısıyla gıda ve deprem kaynaklı olarak oluşan tahmin sapmasının ana eğilimdeki düzeltmeyle büyük oranda dengelenerek 2023 yılı tahminleri üzerinde 0,6 puan yukarı yönlü etkisi oldu." dedi.

Küresel ekonomide yaşanan periyodik krizlere karşın, enflasyonun ve faizlerin on yıllardır düşük seyrettiği, kamu açıklarının ve merkez bankası bilançolarının hızla genişlediği dönemin, salgın ve savaş sonucundaki arz şoklarının enflasyonist etkileriyle birlikte sona erdiğini vurgulayan Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Arz şoklarının ilk etkileri ortadan kalkarken çekirdek enflasyon göstergelerinin yüksek olduğu, finansal koşulların sıkılaştığı, borçlanma maliyetlerinin arttığı ve finansal sistem üzerindeki belirsizliklerin yüksek seyrettiği bir geçiş dönemindeyiz. Bu konjonktürde, birbirini tamamlayan araçlarla ve sürdürülebilirlik anlayışıyla oluşturduğumuz para politikası çerçevemiz olan Liralaşma Stratejisi, Türkiye ekonomisinin potansiyelini gerçekleştirme kabiliyetini ve dayanıklılığını artırmaktadır. Geçtiğimiz iki yılda, pandeminin etkileri henüz tam anlamıyla ortadan kalkmamışken yakın bölgemizdeki savaş ve yüksek küresel enflasyonun yol açtığı çok yönlü negatif şoklar karşısında uyguladığımız politika çerçevesinin sunduğu sağlam yapı ekonomimizin başarıyla güçlenmeye devam etmesini sağlamıştır."

Kavcıoğlu, jeopolitik ve küresel finansal koşulların zorlayıcı etkilerine karşın, 2022'de Türkiye ekonomisinin, tüm beklentilerin üzerinde bir performans sergileyerek, milli gelirini yüzde 5,6, makine-teçhizat yatırımlarını yüzde 11,7, ihracatını yüzde 12,9 ve istihdamını yüzde 6,8 artırarak dayanıklılığını kanıtladığını söyledi.

Uyguladıkları etkin politikaların, deprem felaketiyle mücadelede de yaraların mümkün olan en hızlı şekilde sarılmasına katkıda bulunduğunu dile getiren Kavcıoğlu, şöyle konuştu:

"Önümüzdeki dönemde sürdürülebilir ve kalıcı fiyat istikrarı perspektifiyle oluşturulan Liralaşma Stratejisi kararlılıkla uygulanmaya devam edilecektir. Politika faizlerimizi, ekonominin içinde bulunduğu dengeyi ayrıntılı olarak analiz ederek üretim kapasitesinin gelişimini sağlayacak düzeyde belirlerken hedefli kredi politikası ve likidite araçlarımızla da amaçladığımız parasal aktarımın sağlıklı şekilde işlemesini sağlayacağız. Uyguladığımız çerçeveyi, bir taraftan yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın gelişimi doğrultusunda, diğer taraftan finansal kaynakların bu amaçları engelleyen talep yönlü etkilerini en aza indirecek şekilde geliştireceğiz. Arz kapasitesini yükseltecek finansal koşulları oluşturarak cari dengemizi kalıcı fiyat istikrarıyla uyumlu bir yapıya kavuşturacağız. Liralaşma adımlarımız ve çeşitlendirilmiş rezerv yönetimimiz sonucunda rezervlerimizin dayanıklılığını önemli ölçüde yükselttik. Döviz piyasalarındaki oynaklıkların azalmasında da önemli bir çıpa vazifesi gören güçlü rezerv yapımızı koruyacağız."

- "UYGULADIĞIMIZ POLİTİKALAR ENFLASYONU DÜŞÜRME GÜCÜNE SAHİP"

Kavcıoğlu, uyguladıkları politikaların enflasyonu düşürme gücüne sahip olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Küresel şokları daha yoğun hissettiğimiz bir coğrafyada olmamıza rağmen, yüksek bir ekonomik performansla eş anlı olarak enflasyonumuzun düşüyor olması bunun en büyük göstergesidir. Ülke ve dünya ekonomisine dair gelişmeleri güncel ve geniş kapsamlı veri setimizle sürekli olarak izlemekte, gerek reel sektör gerekse finansal sektöre ilişkin sahadan anlık olarak edindiğimiz bilgilerin de katkısıyla söz konusu gelişmeleri titizlikle değerlendirmekteyiz. Bu çerçevede, Türkiye ekonomisinin sahip olduğu dinamizm ile dayanıklılığa ve reel sektör ile bankacılık sektörü göstergelerinin gücüne hep birlikte şahit olmaktayız. Bu sayede, deprem felaketinin açtığı yaraları da hızla sarmaktayız. Önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüş süreci devam ederken aynı anda üretim ve cari fazla kapasitemizin gelişeceğini, finansal kaynakların en verimli şekilde kullanılmasının sağlanacağını ve afet bölgesinin ihyasına yönelik faaliyetlerin başarıyla süreceğini öngörüyoruz. Geliştirdiğimiz politikaların sunduğu araçlarımızla bu öngörünün gerçekleşmesine engel teşkil edecek olan unsurları ortadan kaldırmaya ve enflasyondaki düşüş sürecini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz."

Başkan Kavcıoğlu, İstanbul Finans Merkezindeki binalarının yapım sürecinde son aşamaya geldikleri bilgisini de vererek, gelecek dönemde toplantılarını yeni binalarında düzenleyeceklerini bildirdi.

Kavcıoğlu, yükselen küresel enflasyon ve finansal koşullardaki sıkılaşmanın gelişmiş ülkelerde finansal sistem üzerindeki risklerin artmasına yol açtığını söyledi.

Söz konusu gelişmenin beklentilerde oluşturduğu belirsizliğe karşın, 2023'ün ilk çeyreğinde küresel iktisadi faaliyetin, tahminleriyle uyumlu olarak güçlendiğini belirten Kavcıoğlu, takip ettikleri yüksek frekanslı göstergelerin, bu yıl küresel büyümeye ilişkin daha olumlu bir görünüme işaret ettiğini dile getirdi.

Kavcıoğlu, ülke ekonomilerinin finansal koşullara beklenenden daha çok dayanıklılık göstermesi ve Çin'in Kovid-19 salgını sonrası açılma süreci nedeniyle küresel talebin güçlü seyrederken, küresel arz kısıtlarının gevşediğini, bununla uyumlu olarak, ticaret ortaklarının bu yıl büyüme tahminlerinin önceki rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellendiğini anlattı.

Geçen yıl, başta enerji olmak üzere, emtia fiyatlarındaki artış nedeniyle yükselen enflasyonun, fiyatların gerilemesiyle, küresel çapta aşağı yönlü bir eğilim gösterdiğini belirten Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Küresel enflasyonun önemli belirleyicilerinden olan doğal gaz fiyatları, tedarik endişelerinin ortadan kalkmasıyla tarihsel ortalamalara yaklaşmıştır. Petrol fiyatları ise 2022'deki yüksek seviyelerine kıyasla düşüş gösterse de tarihsel ortalamaların üzerinde ve jeopolitik riskler nedeniyle dalgalı seyretmeye devam etmektedir. Bununla birlikte, küresel çekirdek enflasyondaki düşüş daha yavaş gerçekleşmektedir. Yüksek enflasyonun fiyatlama davranışları üzerindeki ikincil etkileri ve talep koşullarının destekleyici olmaya devam etmesi küresel enflasyondaki yukarı yönlü riskleri canlı tutmaktadır."

Kavcıoğlu, son dönemde, bankacılık sektörü kaynaklı sıkıntıların, gelişmiş ülkelerde finansal risklerin artmasına yol açtığını vurgulayarak, bu durumun, merkez bankalarının finansal istikrarı önceliklendirmesine sebep olduğuna işaret etti.

Bu doğrultuda, gelişmiş ülke merkez bankalarının sağladığı likidite destekleri nedeniyle bilanço büyüklüklerinde düşüş eğiliminin sekteye uğradığını ve bilançolarda belirgin bir artış gözlendiğini belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"Gelişmiş ülke merkez bankaları arasındaki para takası anlaşmalarının çerçevesi likiditeyi artırmak amacıyla önemli ölçüde genişletilmiştir. Bu durum, finansal kırılganlıkları gözetmeyen para politikası uygulamalarının sürdürülebilirliğini gündeme getirmektedir. Türk bankacılık sektörü ise, uyguladığımız bütüncül stratejinin de desteğiyle, güvenli ve sağlam görünümünü sürdürmektedir. Temel bankacılık göstergeleri olan aktif ve özkaynak karlılığı, likit varlıkların kısa vadeli yükümlülükleri karşılama oranı, sermaye yeterliliği, tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranını da içeren çeşitli kriterler bankacılık sektörünün sağlamlığını teyit etmektedir."

- "TÜRKİYE, YÜKSEK BÜYÜMESİNİ VERİMLİLİK ARTIŞLARIYLA BİR ARADA İLERLETMEYİ BAŞARDI"

Kavcıoğlu, Türkiye ekonomisine ilişkin, "Güçlü politika çerçevemizin ekonomimizin dayanıklılığına sunduğu katkı; yatırım, istihdam, üretim ve ihracat gelişmeleriyle net bir şekilde görülmektedir. Ayrıca, ülkemizin güçlü büyümesinin yanında artan verimliliğine ve sanayi üretimi içindeki yüksek teknoloji alanlarındaki ivmelenmeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Gayri safi yurt içi hasılamız, 2021'deki güçlü performansını 2022'de de sürdürerek yüzde 5,6 büyüme kaydetmiştir. Her iki dönemde de Türkiye ekonomisi, küresel ölçekte en yüksek büyüyen ekonomiler arasında yerini almıştır." değerlendirmesini yaptı.

Uluslararası kuruluşların yayımladığı verilere göre, Türkiye'nin başarılı büyüme performansıyla 2022'de G20 ve OECD ülkeleri arasında üst sıralarda bulunduğunu belirten Kavcıoğlu, buna ek olarak, Türkiye'nin diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, son yıllarda yaşanan "çalışan başına katma değer" artışıyla da öne çıktığına işaret etti.

Şahap Kavcıoğlu, bu çerçevede, Türkiye'nin yüksek büyümesini verimlilik artışlarıyla bir arada ilerletmeyi başardığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Son dönemdeki yüksek istihdam artışlarıyla düşünüldüğünde, yüksek verimlilik artışları ekonomimizin üretim kapasitesindeki, inovasyon alanındaki ve teknoloji adaptasyonundaki gelişiminin boyutunu yansıtmaktadır. Böylelikle, uluslararası refah karşılaştırmalarında doğru ölçüt olan satın alma gücü paritesiyle bakıldığında, Türkiye ekonomisi kişi başına düşen milli gelirde gelişmiş ülke seviyelerine güçlü şekilde yakınsamaktadır. Enerji ve emtia fiyatlarındaki artışın olumsuz etkilerine rağmen, ülkemizin bu ekonomik başarıyı ortaya koyabilmesi, finansal kaynaklarını verimli kullanarak üretim kabiliyeti ve kapasitesini sürekli geliştirmesiyle mümkün olmuştur."

- "ÜRETİM YAPIMIZDAKİ DÖNÜŞÜME EKONOMİNİN DİNAMİK YAPISINDAKİ GELİŞİM DE EŞLİK EDİYOR"

Sanayi üretiminde dış talepteki yavaşlamanın etkilerinin 2022'nin ikinci yarısında hissedilirken, yılın son aylarında bu konuda toparlanma gözlendiğini hatırlatan Kavcıoğlu, Ocak 2023'te sanayi üretimindeki güçlenmenin sürdüğünü ve yıllık artış oranının yüzde 7,1'e yükseldiğini anlattı.

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, 6 Şubat'taki deprem felaketi sonucunda şubat ayında sanayi üretiminin yüzde 8,2 gerilediğinin altını çizerek, mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında ise ocak-şubat ortalamasında, önceki çeyreğe göre, yüzde 0,4 ile sınırlı düşüş gözlendiğini bildirdi.

Ülke tarihindeki en büyük felaketlerden birinin yaşandığı ilk çeyrekte sanayi üretiminin nispeten yatay seyretmesinin, ekonominin dayanıklılığı ve dinamizminin bir göstergesi olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Öncü göstergeler, afet sonrası toparlanmanın gerçekleşmesiyle sanayi üretimindeki kayıpların güçlü ve hızlı bir şekilde telafi edilmekte olduğuna işaret etmektedir. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında ise ekonomimizin üretim odaklı gelişimi açık şekilde görülmektedir. Sanayi üretim endeksi, son iki yılda yüzde 23,7 artmıştır. Gelişmiş ülkeler, sanayi üretimlerini pandemi sonrasında uyguladıkları genişletici politikalara rağmen belirgin şekilde artıramamış ve finansal koşulların sıkılaşmasıyla sınırlı kazanımlarını da kaybetmişlerdir. Öte yandan, gelişmekte olan ülkeler bu süreçte daha başarılı bir performans sergileyerek hızlı bir toparlanma gerçekleştirmiştir. Ülkemiz ise daha da başarılı bir görünüm ortaya koyarak sanayi üretiminde gelişmekte olan ülkeler ortalamasının üç katına yakın artış kaydetmiştir."

Kavcıoğlu, sanayi üretimindeki ivmelenmeye ek olarak sanayi yapılarında da belirgin bir gelişim gözlendiğini belirterek, sanayi üretim endeksinin son iki yılda orta-ileri ve yüksek teknoloji sektörlerinde sırasıyla yüzde 33 ve yüzde 37 arttığını belirtti.

Bu çerçevede, yüksek teknoloji üretiminin verimlilik artışlarına da katkı sunan istikrarlı ve kayda değer bir gelişim gösterdiğini vurgulayan Kavcıoğlu, şu bilgileri paylaştı:

"Üretim yapımızdaki dönüşüme ekonominin dinamik yapısındaki gelişim de eşlik etmektedir. Yerli şirketlerin patent başvuruları 2020 yıl sonundan bu yana yüzde 10 artmış, yerli marka, faydalı model ve tasarım başvuruları ile kurulan şirket sayılarına da yansıyan ve birçok ekonomiyi geride bırakan bir dinamizm ortaya çıkmıştır. 2022 yıl sonu itibarıyla makine-teçhizat yatırımları yıllık bazda 13 çeyrektir büyüyerek, 2022'de büyümeye 1,4 puanlık katkı sağlamıştır. Böylece, makine-teçhizat yatırımlarının milli gelir içindeki payı yüzde 13,1'e yükselmiştir. Net ihracat ile bu iki önemli bileşenin milli gelir içerisindeki payı 2022'de yüzde 17,3 ile tarihi zirvesine ulaşmıştır. Söz konusu güçlü performans, 2022'de gözlenen büyük negatif arz şoklarına ve yılın ikinci yarısında küresel iktisadi faaliyetin gerilemesine rağmen elde edilmiştir. 2023'te küresel talebin toparlanmasıyla birlikte büyümenin güçlü seyrini devam ettireceğini öngörüyoruz."

Kavcıoğlu, yaşanan deprem felaketinin ekonomi üzerindeki etkilerini kapsamlı değerlendirmeye devam ettiklerini söyledi.

Deprem sonrasında toparlanmanın, gerek afet bölgesinde gerekse ülke genelinde hızlı şekilde gerçekleştiğini bildiren Kavcıoğlu, "Afet bölgesindeki tüketim harcamalarına ilişkin öncü göstergeler deprem sonrasında düşüş göstermiş olsa da yakın zamanda deprem öncesi seviyelerini aşmıştır. Bu durum, deprem genelinde oldukça güçlü bir toparlanma eğilimine işaret etmektedir. İktisadi Yönelim Anketi verilerine göre gelecek üç aya ilişkin talep beklentisi yükselmiştir. İl bazında incelendiğinde, afet bölgesinin ekonomik ağırlığı yüksek merkezlerinde de üretim ve talep beklentilerinin arttığı görülmektedir." diye konuştu.

Kavcıoğlu, afet bölgesinden yapılan ihracatın da depremi takip eden ilk haftalarda gerilemekle birlikte, nisan ayı itibarıyla bir önceki yılın aynı dönemindeki seviyelerine yaklaştığını aktarırken, diğer illerdeki güçlü ihracat sonucunda toplam ihracatın deprem öncesi seviyesine ulaştığını söyledi.

Türkiye'nin son iki yılda istihdamını en çok artıran ülkeler arasında yer aldığını belirten Kavcıoğlu, "Depremin iş gücü piyasası üzerindeki etkilerinin tam olarak değerlendirilebilmesi için veri akışının tamamlanması gerekmektedir. Öte yandan, iktisadi faaliyet ile açık iş ve iş başvurularına ilişkin yüksek frekanslı veriler, depremin iş gücü piyasası üzerindeki etkilerinin ülke genelinde sınırlı kalacağını göstermektedir." diye konuştu.

Kavcıoğlu, turizm sektörünün, güçlü seyrini 2023 yılında da sürdürdüğünün altını çizerek, "Küresel turizm talebi pandemi öncesi seviyelerine ulaşırken, turizmdeki rekabetçi yapımızın da desteğiyle önümüzdeki dönemde turizm gelirlerindeki artışın ve cari dengeye katkısının yılın tüm aylarına yayılarak süreceğini öngörüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

- "ALTIN İTHALATI AZALIYOR"

İhracatın da 2023 yılında talep koşullarında devam eden zayıflık ve deprem felaketine rağmen, ürün ve ülke düzeyindeki çeşitlendirilmiş yapısı ile dayanıklılığını kanıtlamaya devam ettiğine işaret eden Kavcıoğlu, "Yükselen dış ticaret açığımızda tüm dünyada olduğu gibi 2022 yılında enerji fiyatları temel belirleyici olurken, 2023 yılında seviye olarak halen yüksek olmakla birlikte enerji fiyatlarındaki gerilemenin olumlu etkileri ithalatımıza yansımaya başlamıştır. Diğer taraftan, altın ve tüketim malları ithalatı yüksek seyretmiştir. Bununla birlikte, nisan ayı geçici dış ticaret verileri, altın ithalatının, zirve yaptığı 2023 yılı ocak ayının yaklaşık dörtte birine indiğini göstermektedir." ifadesini kullandı.

- CARİ DENGEYE 289 MİLYAR DOLAR KATKI SAĞLANACAĞI TAHMİNİ

Kavcıoğlu, cari dengeye yönelik beklentilerine ilişkin de bilgi verirken, "2023 yılının geri kalanı cari dengelenmenin güçlendiği bir dönem olacaktır. Enerji fiyatları ve altın ithalatındaki normalleşmeye ek olarak küresel talepteki toparlanmanın sürmesinin ihracat üzerindeki etkileriyle birlikte dış ticaret dengesinde yıllık bazda iyileşme beklenmektedir. Turizm gelirlerinin güçlü seyri sonucunda yılın ikinci yarısında cari dengenin korunacağını öngörüyoruz. Buna ek olarak, mevcut değerlendirmelerimize göre yüksek teknoloji, enerji, yer altı zenginlikleri ve turizmin kapasitesini artırmaya yönelik yatırımlarımızın geri dönüşüyle birlikte, 2030 yılına kadarki süreçte cari dengeye birikimli olarak yaklaşık 289 milyar dolar katkı sağlanacağı tahmin edilmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Enflasyonun, ekim ayındaki zirve noktası olan yüzde 85,5'ten yaklaşık 42 puan gerileyerek nisan ayı itibarıyla yüzde 43,7'ye indiğini belirten Kavcıoğlu, "Enflasyondaki düşüş sürecinde etkin politikalarımız sonucu oluşan kur istikrarı, beklentilerdeki iyileşme ve küresel emtia fiyatlarındaki yavaşlama belirleyici rol oynamaktadır. Enflasyondaki düşüş süreci, önceki Enflasyon Raporu'nda ilan ettiğimiz patikadan bir miktar daha yavaş gerçekleşmiştir. Bu sapmada işlenmemiş gıda piyasasındaki sorunlar nedeniyle et ve süt ürünleri temel rol oynamıştır. Ayrıca ücret artışları, emeklilik düzenlemeleri ve kredilerdeki ivmelenmenin aynı anda gerçekleşmesi sonucunda güçlenen tüketim talebi ve deprem nedeniyle özellikle konut piyasasında ortaya çıkan arz-talep uyumsuzlukları da bu gelişmede etkili olmuştur." diye konuştu.

Kavcıoğlu, enflasyonun ana eğilimine yönelik göstergelerin, fiyat artış oranlarındaki belirgin yavaşlamayı teyit ettiğine dikkati çekerek, değerlendirmesine şöyle devam etti:

"Çekirdek ve medyan enflasyon göstergeleri ocak ayındaki zamana bağlı fiyat ve ücret ayarlamaları kaynaklı artış dışında istikrarlı azalış eğilimini sürdürmektedir. Son dönemde çekirdek göstergeler Ekim 2021'den bu yana kaydedilen en düşük seviyelere gerilemiştir. Enflasyonun sadece ana eğilimine değil, yayılımına ilişkin göstergeler de gerilemektedir. Fiyatı artan kalemlerin fiyatı azalan kalemlere oranına ilişkin bilgi sunan yayılım endeksi, özellikle üçüncü çeyrekten itibaren enflasyonda gerçekleşen hız kaybını doğrulamaktadır. Enflasyondaki yavaşlama beklentilere de yansımıştır. 12 ve 24 ay sonrası enflasyon beklentileri eylül ayından itibaren gerilemeye başlayarak, nisan ayı itibarıyla sırasıyla 11,0 ve 6,8 puan azalmıştır. Tüketici Güven Endeksi ve İktisadi Yönelim Anketi verileri de hane halkı beklentilerinde ve şirket maliyetlerinde iyileşmeye işaret etmektedir."

Türk lirası cinsinden ithalat birim değer endeksinin son dönemde yıllık bazda gerilediğini belirten Kavcıoğlu,"Böylelikle enflasyon üzerindeki maliyet baskıları son dönemde büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. 2022 yılı boyunca toparlanma gösteren yurt içi tedarikçi teslimat süresi, eylül ayından itibaren belirgin olarak iyileşmiştir. Özellikle ekim ayında tarihsel açıdan iyi olarak nitelendirilebilecek bir düzeye ulaşmış ve aralık ayında bu düzeyi de aşarak olumlu görünümünü güçlendirmiştir. Şubat ayında yaşadığımız deprem nedeniyle yurt içi teslimat süresinde sınırlı oranda gerileme görülmekle birlikte, bu gerileme geçici olup teslimat süresi hızla toparlanmaya başlamıştır. Petrol ve ana metal hariç imalat sanayi fiyat artışları eylül ayından beri kademeli olarak azalmaktadır." dedi.

Kavcıoğlu, son bir yıldır bütüncül bir perspektifle uyguladıkları para politikasını "Liralaşma Stratejisi" adıyla özetlediklerini anımsatırken, Liralaşma Stratejisi çerçevesinde yatırım, istihdam, üretim ve ihracat kapasitesini artıracak reel sektör faaliyetlerinin uygun finansman olanaklarıyla buluşmasını amaçladıklarını söyledi.

Bu kapsamda, 2022 yılının ikinci yarısında küresel büyümeye yönelik artan belirsizlikler karşısında finansal koşulların destekleyici olması gerektiğini değerlendirerek, politika faizini ön alıcı bir yaklaşımla 500 baz puan indirdiklerini belirten Kavcıoğlu, "Yaşadığımız felaket sonrasında da depremin ekonomik etkilerinin en aza indirilmesi ve deprem sonrası toparlanma sürecinin desteklenmesi amacıyla politika faizini 50 baz puan daha aşağıya çekerek yüzde 8,5 seviyesine getirdik. Ticari kredi faizleri ve uzun vadeli faizlerin parasal aktarımı güçlendirecek şekilde oluşması amacıyla uyguladığımız hedefli politikalarla, finansman maliyetleri önemli ölçüde aşağı çekilmiştir. Türk lirası ticari kredi faizleri 2022 yılı temmuz ayından itibaren politika faizimizle uyumlu olarak 18 puan civarında azalmıştır. 10 yıl vadeli Türk lirası menkul kıymet faizleri de 2022 yılı mart ayından bu yana gerileyerek 15 puana yakın düşüş göstermiştir." diye konuştu.

Kavcıoğlu, son dönemde firmaların döviz cinsi kredileri gerilemekle birlikte, tüketici kredilerindeki belirgin ivmelenme sonucunda toplam kredi büyümesinin artış kaydettiğini bildirirken, şunları kaydetti:

"Hedefli kredi politikamızın başarısı için kredilerin büyüme hızı, kompozisyonu ve kullanım amaçlarına ilişkin tüm politika araçlarını hedeflerimiz doğrultusunda kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz. Liralaşma Stratejisi çerçevesinde uyguladığımız etkin politikalarla bankacılık sektörü mevduat yapısında önemli oranda liralaşma sağladık. Bu kapsamda, Türk lirası mevduat oranı yükselerek 2022 yılı ocak ayındaki yüzde 35,6 seviyesinden, halihazırdaki yüzde 59,7 seviyesine ulaşmıştır. Aynı zamanda teminat yapısında sabit getirili Türk lirası cinsinden kıymetlerin ve sistemin fonlanmasında Türk lirasının payı yükselmiştir. Bankacılık sektörü ile paralel şekilde firmaların ve hane halkının varlık ve yükümlülüklerinde Türk lirasının payındaki artış sürmektedir. Finansal sistemin kalıcı bir şekilde liralaşması hedefimize, finansal istikrarı da gözeterek, sağlam adımlarla ve aynı kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz."

MERKEZ BANKASI BAŞKANI ŞAHAP KAVCIOĞLU, SORULARI CEVAPLADI

Kavcıoğlu, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlenen yılın ikinci Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı'nın ardından ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Döviz kurunun seçimlerden nasıl etkileneceği, Kur Korumalı Mevduat (KKM) Sistemi'nin geleceği ve enerjiyle ilgili yatırımların cari dengeye etkisinin sorulması üzerine Kavcıoğlu, Merkez Bankası olarak bir yıl boyunca uygulanacak politikaların belirlendiğini aktardı.

Şahap Kavcıoğlu, belirlenen politikalarda herhangi bir değişiklik olmadığını ifade ederek, "Kur koruma bence çok başarılı bir şekilde devam ediyor. Tüm politikalar olumlu bir şekilde gidiyor. Bu politikaların bütünleşik bir şekilde devamında oradaki 'Liralaşma Stratejimiz' de devam ediyor. Devam ettiği sürece sonucunu hep birlikte göreceğiz. Bir sıkıntı görmüyoruz." diye konuştu.

Daha önce KKM'den ayrı olarak büyük oranda dolarizasyona sahip bankacılık ve reel sektör olduğunu anımsatan Kavcıoğlu, bu yüzden uygulama öncesi riskin daha yüksek olduğunu bildirdi.

Kavcıoğlu, şu an hem bankacılık hem de reel sektörde riskin minimize edildiğini dile getirerek, "Bu açıdan bakarsak uygulanan 'Liralaşma Stratejisi'nin hem bankacılık sektörü hem de reel sektör için ne kadar olduğunu görürüz. Son dönemde özellikle dünyadaki küresel çapta yaşanan sıkıntılara rağmen bizim hem reel sektör hem de bankacılık olarak dünyadan olumlu anlamda bu kadar ayrışmasında Liralaşma Stratejimiz ile döviz riskinin azaltılmasının çok büyük önemi olduğunu da görürüz."

- "CARİ FAZLA" HEDEFİ

Türkiye ekonomi modelinin en önemli çıktısının cari fazla vermek üzerine olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Bizim cari fazla verdiğimizde sürdürebilir bir fiyat istikrarını da kalıcı olarak sağlayacağımızı iddia edecek bir politika güdüyoruz. Bu politikaya başladığımız gün cari fazla vereceğiz diye bir iddiamız yok. Türkiye son 3-4 yılda cari fazla verecek noktaya geldi. Yatırımlarla beraber Türkiye dışsal ve içsel faktörlere rağmen cari fazla vermeye başlayacak. Bunun sonucunda da sürdürülebilir fiyat istikrarını kalıcı olarak sağlayacak. Türkiye şu an 2030'a kadar 300 milyar doların üzerinde, 300'ü de bilerek kullanayım, cari dengeye katkı sağlayacak bir kaynak oluşturmuş durumda zaten. Bu yıldan itibaren de yansıma başlayacak. En önemlisi Karadeniz doğal gazının hane halkında kullanılmaya başlanması."

Kavcıoğlu, enerji alanındaki yatırımların çok uzun ve süreklilik sağladığını belirterek, yatırımların bittiğini ve üretime geçmek üzere olduğunu söyledi.

Turizmin her yıl yüzde 10'a yakın büyüme kaydettiğini, 2030'a kadar bu sektörün de 60 milyar doların üzerinde katkısı olacağı bilgisini veren Kavcıoğlu, yürüttükleri çalışmaların yılın ikinci yarısından itibaren cari dengenin oluşmaya başlayacağının verilerini sağladığını dile getirdi.

Küresel emtia fiyatlarının Türkiye'ye etkisinin sorulması üzerine de Kavcıoğlu, şu yanıtı verdi:

"Biz enflasyon tahminlerimizi sabit tutarken enerji ve emtia fiyatlarının daha olumlu geleceğini varsaydık. Bu anlamla ithalat fiyatı tahminlerimizi düşürdük. Bunun dışında enerji fiyatlarında hem küresel hem de artan yerel etkilerin olumlu yansıyacağını düşünüyoruz. Küresel gıda fiyatlarındaki düşüşe paralel bizim gıda fiyatlarımızın da küresel fiyatlara yakın takip edeceğini öngörüyoruz. Yeni hasat döneminden güzel haberler alıyoruz. Bunlar da fiyatlarımızı olumlu etkileyecek. Para politikasına da destekleyici adımlarımız devam edecek. Dolayısıyla yıl sonu enflasyon tahminimizin arkasındayız."

- "KURDA BÜTÜN FİYATLAR DA FAİZLER DE AYNI İSTİKRARDA DEVAM EDECEK"

Reel sektör ve bankacılık sektöründe dolarizasyonun yüzde 70'e ulaştığı bir dönemde KKM'yi uygulamaya aldıklarına dikkati çeken Kavcıoğlu, yaklaşık bir yıldır sürecin olumlu ilerlediğini anlattı.

Kavcıoğlu, Merkez Bankası ve döviz kuruyla ilgili asılsız ve olumsuz haberlere rağmen KKM'de istikrarın devam ettiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Sistem işliyor. Şu an yüzde 60 bankacılık sektöründe bilançoda liralaşmaya doğru gidiyor. Bu bizim bankacılık sektörünün de gücünü gösteriyor. Dünyadaki gelişmelere baktığınızda Türkiye şu an daha güçlü, bankacılık ve reel sektör ve daha az borçlanmış hane halkıyla daha iyi durumda. Merkez Bankası rezervleriyle güçlü. Buradan kimseye ekmek çıkmaz. 2021'de dünyadaki tüm bankacılık sektöründeki gelişmelere bakın, 2021'den bu yana yaşanan olumsuzluklara rağmen Merkez Bankasının rezervleri 2021'in üzerinde. Bu bizim gücümüzü gösteriyor. Kurda bütün fiyatlar da faizler de aynı istikrarda devam edecek. Şu an uygulamaya giren yatırımlarla tahminimi söyleyeyim, hiçbir yerden para aramaya gerek yok. 2030 sonuna kadar 500 milyar doların üzerinde Türkiye bütçesine para girecek. Türkiye sonucu almıştır. Cari dengeyi ikinci yarıdan itibaren sağlıyoruz. Cari dengeyi sağladığımızda Türkiye kalıcı olarak fiyat istikrarını sağlamış olacak ve enflasyon tahminlerini gerçekleştirecektir."

Kurdaki makasın aşağı geldiğini vurgulayan Kavcıoğlu, vatandaşların her habere itibar etmemesi gerektiğini ifade etti.

Başkan Kavcıoğlu, Rusya ile doğalgaz ödemlerine ilişkin herhangi bir sıkıntı olmadığını, ödemelerin düzenli gerçekleştirildiğini anlattı.

Altın ithalatına ilişkin soruyu yanıtlarken Kavcıoğlu, bazı kişilerin özellikle televizyon kanallarında yanlış bilgilendirme yaptığını, bu tür yorumların dünyada çok dikkatli bir şekilde gerçekleştirildiğini ifade etti.

Kavcıoğlu, vatandaşı yanlış yönlendirerek kazancına göz dikmenin doğru olmadığını vurgulayarak, "İthalat arttı, doğru. Orada öyle bir noktaya geldi ki hatta dünyadan 20-30 dolar daha fazlası Türkiye'de altın satılır oldu. Merkez Bankası olarak her zamanki gibi kendi rezerv gücümüzle piyasaya girdik. Piyasada ithalat şu an 2 aydır hemen hemen yok gibi. Merkez Bankası gerekli adımları atıyor. Hem vatandaş istiyorsa daha iyi bir seviyede altın da alıyor." değerlendirmesini yaptı.

Piyasada altın fiyatlarının daha dengeli bir noktaya geldiğine, talebin de normal seviyelere indiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla buralarda, televizyonlarda, diğer gazetelerde bu konudaki haberlerde, yorumlarda çok dikkatli olmak gerekir. Şu an itibarıyla olumlu gidiyor. İthalatta herhangi bir yasaklanma yok. Şu an ithalatı da artıracak veya ithalata ağırlıkla gelecek bir talep yok. Gelişmelere göre ithalat da yapılabilir. Biz devam edebiliriz ama şu an olumlu bir şekilde devam ediyor. İthalat iki aydır hemen hemen çok düşük seviyelere indi. Bu bizim cari dengemize de önemli bir katkı. Dolayısıyla altın fiyatları iyi bir noktaya geldi. Bu işler daha olumlu yorumlamalı, ben vatandaşın tarafındayım. Bu konularda çok konuşmamız, yorum yapmamız doğru değil. Ama gazeteci arkadaşların, ekonomist arkadaşların da daha duyarlı olmaları gerekiyor. O anlamda altın ithalatı noktasında şu an bir sıkıntı yok, Merkez Bankası olarak piyasayla ilgili gerekli adımları atıyoruz."

- SEÇİM SONRASI TCMB POLİTİKASI

Seçim sonrasında hükümetin politikalarında yaşanabilecek olası bir değişikliğin, Liralaşma Stratejisini nasıl etkileyebileceği sorusuna Kavcıoğlu, politikalarını uygulamaya devam ettiklerini belirterek, "Liralaşma Stratejisi, uygulanması gereken ve Türkiye'nin sonuç alacağı modeldir. Zaten bu yatırımlardan sonra cari fazla vereceğimizi görüyorsunuz. Dolayısıyla her gelen bu politikaları uygulamak zorunda. Akabinde zaten kalıcı fiyat istikrarıyla beraber Türkiye'deki politikalar Merkez Bankasında bir değişiklik sinyali vermiyor, vermesine de gerek yok diye düşünüyorum." cevabını verdi.

- "EMİNİM ÇOK BÜYÜK KISMI GURUR DUYAR"

Fonların anlık ve sürekli transferi (FAST) sistemi ve dijital para sürecine ilişkin soru üzerine de bu konularda çok yoğun bir şekilde çalışıldığını aktaran Kavcıoğlu şunları kaydetti:

"Süreç normal seyrinde gidiyor. Dünyada bu işle ilgili ülkelerin daha önünde aşama kaydederek devam ediyoruz. Zor bir süreç, kolay değil. FAST ve EFT'de kendi süreçlerimizi, yazılımlarımızı, kendi ekibimiz yapıyor, yeniliyor ve geliştirerek de devam ediyoruz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının ödeme sistemlerinde FAST, EFT'de, dijital parada neler yaptığını keşke arkadaşlar gelip bizden sunum alsalar da manşetlere taşısalar. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının neler gerçekleştirdiğini, dünyadaki diğer Merkez bankalarının ne kadar önünde olduklarını görseler, eminim çok büyük bir kısmı gurur duyar ama o yazanlar da biraz utanırlar mı, onu bilmiyorum ama bence gelirlerse biz gerekli sunumları ve bilgileri kendilerine sunar, anlatırız."

- "BUNLARA ALIŞTIK ARTIK"

Enflasyon tahminleriyle ilgili soruyu yanıtlarken de Kavcıoğlu, TÜİK'in açıkladığı verilere güvenilmesini ve onun baz alınması gerektiğini dile getirdi.

Şahap Kavcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye'de çeşitli kurumlar, çeşitli odalar, bir iki tane profesör çıkıyor, enflasyon açıklıyor falan. Bunlar hepsi vatandaşı yanıltma ve yanlış yönlendirme. Devletin kurumlarına güvenmek lazım. Anket ve tahminler, biliyorsunuz nasıl yapıldığını, çok güncelleme yapılıyor. Yani dünyada da baktığınızda OECD, IMF, çeşitli yatırım kuruluşları her 3 ayda kendi tahminlerini yeniliyorlar. Gelişmelere göre, kendi beklentilerine göre, karşı tarafı farklı yönlendirmeye göre tahminler üretiyorlar. Ama bunların her 3 ayda nasıl yenilendiğini biliyoruz. İşte bizim raporlarda da ilk başta baktığınızda dünyada büyüme tahminleri, enflasyon tahminleri, her 3 ayda olumlu ya da olumsuz anlamda yeniliyorlar. Türkiye'yle ilgili uluslararası düzeylere baktığınızda yılın son çeyreğine kadar bizim büyüme rakamlarımızı düşük, enflasyon rakamlarımızı yüksek gösterirler. Yılın son çeyreğinde, gerçekleşmeye yakın onlar da bizimle aynı noktaya gelirler. Buradan çeşitli amaçları, çeşitli yönlendirmeleri var. Bunlara alıştık artık. Bu anlamda çok yorum yapmak istemiyorum. Ama her zamanki gibi yine biz hedefimizi gerçekleştirip herkesin bize doğru daha fazla yakınlaşmasını sağlayacağız diye düşünüyorum. "

KKM'de faiz üst sınırının kaldırılması kararına yönelik bir soru üzerine Kavcıoğlu, söz konusu düzenlemeyi getirdiklerinde Merkez Bankası tarafında bir üst sınır olmadığını, Hazine tarafında da bankaların Hazineye yük getirmesi ihtimaline yönelik bir sınır konulduğunu aktararak, faiz politikasında değişen bir durumun olmadığını söyledi.

KKM'nin getireceği muhtemel risklere yönelik bir soru üzerine Kavcıoğlu, KKM'nin Liralaşma strateji içerisinde uygulanan bir politika olduğunu ifade etti. Kavcıoğlu, "KKM, dolarizasyona karşı uyguladığımız bir politika. Türk lirası değerini koruduğu, güçlendiği sürece, bir yatırım aracı olarak güçlendiği sürece, vatandaşımız buradaki çıkışı kendi süreci içerisinde doğal olarak gerçekleştirecek. Bunu böyle görmek lazım." şeklinde konuştu.

"KKM'nin Hazineye veya Merkez Bankasına yükü" diye bir şeyin olmadığına, bu konunun çok yanlış değerlendirildiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Bu uygulamalara bütüncül olarak bakılması gerekiyor. KKM uygularken aldığımız makro tedbirler sonucunda faizlerin geldiği noktaya baktığımızda, Hazine borçlandırmalarıyla karşılaştırdığınızda Hazinenin bu süreç içerisinde ne kadar avantajlı olduğunu görürüz. Bunun yanında Hazinenin ne kadar rahat borçlandığını, faiz giderlerinin ne kadar düştüğüne ve oradaki gelişmelere baktığınızda, Hazinenin, borçlanma ve bütçe dengesi anlamında sağladığı avantajın, kur korumanın Hazineye yüklediği yükten çok daha avantajlı olduğunu hepimiz göreceğiz. Aynı durum Merkez Bankası için de geçerli. 2 yılda yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen kur istikrarını sağlamış ve rezervlerini arttırmış bir Merkez Bankasından söz ediyoruz. Burada kur korumanın etkisi çok fazla. Bu politikalara bütüncül olarak 'aldıklarımız ve verdiklerimiz' olarak baktığınızda Merkez Bankasının kur korumada çok büyük avantajlı olduğunu söyleyebilirim."

- "POLİTİKALARIMIZ ÜÇ GÜNLÜK DEĞİL"

Seçim sonuçlarının Merkez Bankası politikalarına etkilerine ilişkin bir soru üzerine Kavcıoğlu, siyasi yorum yapmanın doğru olmayacağını söyledi.

Kavcıoğlu, Merkez Bankası olarak her yıl başında ülkenin gerçekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda hazırladıkları politikalara göre çalışmalarını sürdürdüğünü ifade ederek, "Merkez Bankası olarak biz yorumlar ve faraziler üzerinden değil, kendi tahminlerimiz üzerinden çalışmalarımıza devam edeceğiz." diye konuştu.

Döviz kurunda "ikili fiyat mekanizması" konusuna yönelik bir soru üzerine Kavcıoğlu, "İkili kur sistemi diye bir şey yok." dedi.

Kavcıoğlu, Kapalı Çarşı'nın her zaman mevcut banka kurunun biraz üzerinde olduğuna dikkati çekerek, "Bu bazen biraz açılır, biraz kapanır. Bu yeniymiş gibi seçim öncesi bu işi alevlendirerek, bazı gazeteler de bunu manşet yaparak, arabalar koyarak... Ağır konuşmak istemiyorum. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bu ülkenin en itibarlı kurumu. Türkiye'deki para politikamız neyse o şekilde devam etmektedir. Yurt dışındaki savaş ortamları ve deprem gibi bazı süreçler bu politikamızı olumsuz etkileyebilir. Merkez Bankası ona gereken tepkiyi verir. Dolayısıyla sahada farklı tepkiler olabilir uygulamalarımıza. Merkez Bankası politikalarıyla bunu normalleştirir. Politikalarımız üç günlük değil." değerlendirmesinde bulundu.

Kavcıoğlu, bir sonraki enflasyon raporu bilgilendirme toplantısını Bankanın İstanbul'daki yeni binasında yapmayı planladıklarını söyledi.