Mahkemenin gerekçeli kararında, 'boşanmış eşlerin veya reşit kişilerin bir arada yaşama hak ve özgürlüklerini kısıtlayan herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmadığı' vurgulandı.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, anlaşmalı olarak boşandığı eşi R.A. ile aynı evde yaşayan ve ölen babasının bin 239 lira maaşını alan N.A. hakkında, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) şikayeti üzerine 'dolandırıcılıkla kamu kurum ve kuruluşlarını zarara uğratma' suçundan dava açtığı belirtildi.
Sanık N.A'nın savunmasına yer verilen kararda, sanığın, eşinden 'şiddetli geçimsizlik' nedeniyle boşandığını söylediği kaydedildi.
Babasının 1994'te vefat ettiğini, eşinden 2011'de boşandığını belirten N.A, 'Eğer babamın maaşını almak için boşanmış olsaydım, daha önce boşanırdım. Eski eşim, 2 çocuğumuz bende olduğu için zaman zaman eve ziyarete geliyordu. Eşimle birlikte yaşadığım yönündeki iddiaları ve dolandırıcılık suçunu kabul etmiyorum' ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Savcısı Levent Savaş da sanığın, eşinden Ankara 1. Aile Mahkemesi'nin kararıyla boşandığını ve bu kararın kesinleştiğini anımsatarak, 'kişilerin evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da istediği kişilerle yasal mevzuat çerçevesinde birlikte yaşayabileceklerine' dikkati çekti.
'Bu hürriyetin kişi elinden sözleşmeyle alınması ancak hukuki ve idari çekişmeye konu olabilir. Boşanma kararının niteliği, içeriği dikkate alındığında, sanığın babasından yetim aylığı almak için boşandığına ilişkin hiçbir iddia bulunmamaktadır. Böyle davrandığına dair delil de yoktur' değerlendirmesinde bulunan Savcı Savaş, sanığın beraatını istedi.
Kararda, dosyadaki deliller ve tanık anlatımları değerlendirildiğinde, babasının ölümünden 16 yılı aşkın süre geçen N.A'nın, suç işleme kastı ile anlaşmalı şekilde eşinden boşanarak SGK'yı dolandırdığına dair delil bulunamadığı belirtildi.
'YARGIYA GÜVENİ YOK EDER'
Sanığın ve eşinin, Ankara 1. Aile Mahkemesi'nin kararı ile boşandığı ifade edilen kararda, çiftin anlaşmalı boşandığını iddia etmenin, Anayasa'nın 138. maddesindeki 'Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır' ilkesi ile 'Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğununa' dair Anayasa'nın 2. maddesiyle bağdaşmadığı vurgulandı.
Kararda, kesinleşmiş ve aksi kanıtlanarak ortadan kaldırılmamış mahkeme kararına rağmen sanığın eşinden 'anlaşmalı olarak' boşandığını söylemenin, 'yargı kararlarına saygıyı ve güveni yok edeceği' değerlendirmesinde bulunuldu.
Boşanmış eşlerin veya reşit kişilerin bir arada yaşama hak ve özgürlüklerini kısıtlayan herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmadığı belirtilen kararda, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı kaydedildi.