Trump'ýn yeniden Beyaz Saray'a dönüþü ABD'nin dýþ politika yaklaþýmý ve dünyadaki dengeler açýsýndan yeni bir dönemi de beraberinde getirecek.
Trump 2017'den farklý olarak, ABD'deki yasama organlarýndaki üstünlüðü de kazandý ve neredeyse her demografik grupta oy oranýný arttýrdý.
Cumhuriyetçiler 53 sandalyelik güçlü bir senato çoðunluðu kazandýlar ve Temsilciler Meclisi'nin kontrolünü de ellerinde tutacak gibi görünüyorlar.
Trump'ýn "Amerika'yý Yeniden Büyük Yap" (MAGA) stratejisi ise önümüzdeki dört yýl boyunca ABD dýþ politikasýný belirleyecek.
Trump'ýn ilk dönemini yakýndan izleyen herkes onun dýþ politika tercihlerine ve dýþ politika sürecine aþina. Ancak Trump'ýn birinci ve ikinci dönem dýþ politikalarý arasýnda üç önemli fark olmasý muhtemel.
Birincisi; Trump göreve 2017'de sahip olduðundan daha etki sahibi bir kadro ile görev yapacak. Ýkincisi, þu anda dünyanýn durumu 2017'dekinden oldukça farklý. Üçüncüsü ise, yabancý aktörler Donald Trump'ý artýk çok daha iyi tanýyor.
Trump þüphesiz olarak, bu kez dünya siyasetini daha etkin bir þekilde yönlendirmek için daha keskin adýmlar atmak zorunda kalacak ve dünyayý "Önce Amerika" stratejisine boyun eðdirip eðdiremeyeceði konusunda büyük bir sýnav verecek.
Ancak bu adýmlar bir gerçeðin daha fazla ortaya çýkmasýna neden olacak. O da, Amerikan istisnacýlýðý döneminin sona erdiði gerçeði.
Zira; Trump yönetimindeki keskinleþen ABD dýþ politikasý, uzun süredir devam eden Amerikan dýþ politika yaklaþýmýný deðiþtirecek ve bu durum, ABD'ye karþý müttefiklikleri daha da sýký bir hale getirerek, ABD hegomanyasýnýn daha az olduðu bir dünya gerçekliðini ortaya çýkaracak.
PEKÝ AMA NEDEN?
Trump'ýn dýþ politika yaklaþýmý, "ABD'nin yarattýðý liberal uluslararasý düzenin" zaman içinde ABD'nin aleyhine iþlediði yönünde þekilleniyor.
Trump bu yaklaþýmý doðrultusunda, baþta Çin ve hatta Avrupa olmak üzere, ABD'nin ithalat ve göçmenler gibi politikalarýný kökten deðiþtirmek istiyor.
Trump ilk döneminde de görüldüðü üzere, ekonomik yaptýrýmlar gibi zorlama yöntemlerinin kullanýlmasýna güçlü bir þekilde inanýyor. Ayný zamanda "deli adam teorisine" de inanýyor ve bu teoriye göre diðer ülkeleri, daha fazla taviz vermeye zorlayacaðýna inanarak yaptýrým ve büyük gümrük vergisi artýþlarý ile tehdit ediyor.
Bununla birlikte Trump, dýþ politikaya iþlemsel bir bakýþ açýsýyla yaklaþýyor ve ilk döneminde ekonomik tavizler elde etmek için birbirinden farklý konularý birbirine baðlamaya istekli olduðunu ortaya koyuyor.
Örneðin Çin konusunda Trump, daha iyi bir ikili ticaret anlaþmasý karþýlýðýnda Hong Kong'daki baskýlar, Çinli teknoloji þirketi Huawei'nin üst düzey bir yöneticisinin tutuklanmasý gibi diðer konularda geri adým atma konusunda tekrarlayan bir isteklilik sergiliyor.
Trump'ýn dýþ politika mekanizmasýný yönetme kabiliyeti, senato ve Temsilciler Meclisi gibi noktalarda çoðunluk elde etmesi nedeniyle artacak olsa da, ABD'nin dünyadaki yerini iyileþtirme kabiliyeti farklý geliþecek gibi görünüyor.
Zira Trump, 2017'den farklý olarak Ukrayna ve Gazze gibi iki angajman ile karþý karþýya ve bu savaþlar Trump için büyük bir sýnav olacak.
Zira; iki savaþýn baþlamasýndan bu yana, özellikle de Ýsrail'in eylemleri nedeniyle artýk daha fazla sorgulanan BM dahil olmak üzere ABD merkezli uluslararasý yapýlarýn geldiði iþlevsiz durum, Trump'ýn atacaðý adýmlarda ABD'nin büyük ölçüde yalnýz kalmasýna neden olacak.
Trump'ýn Ýsrail'e olan kayýtsýz þartsýz desteðinin devam etmesi ABD'yi Ortadoðu'da yalnýzlýða doðru sürüklerken, Ukrayna'nýn kesin bir zafer elde etmeden Rusya ile uzlaþmaya zorlanmasý da Avrupa ülkelerinin ABD'ye olan baðlýlýðýný yeniden sorgulatacak.
2024 kampanyasý sýrasýnda Trump defalarca, ABD'nin 2021'de Afganistan'dan kaotik bir þekilde çekilmesi nedeniyle Biden'ý eleþtirdi ve "Afganistan'daki aþaðýlanmanýn tüm dünyada Amerikan güvenilirliðinin ve saygýsýnýn çöküþünü baþlattýðýný" belirtti.
Ukrayna'da da ortaya çýkacak benzer bir sonuç da, ABD için benzer ve kaotik sorunlar yaratacak.
Trump seçimler sýrasýnda Gazze'de de Benjamin Netanyahu'yu "iþi bitirmeye" ve "Hamas'ý yok etmeye" çaðýrdý. Ancak Netanyahu'nun bu görevi yerine getirecek stratejik vizyondan yoksun olmasý, soykýrým suçlarýnýn tescillenmesi ve uluslararasý hukuku yok saymasý gibi gerçekler Trump'ý büyük bir sýnavla baþbaþa býrakacak.
Trump'ýn yaklaþýmý, Ýsrail'in ABD'nin dünyadaki pek çok potansiyel ortaðýný yabancýlaþtýran bir savaþý sürdüreceðini gösteriyor.
Gerçek þu ki Trump'ýn ABD'yi bu çatýþmalardan çekmesi, seçim kampanyasýnda iddia ettiðinden çok daha zor olacak.
Dahasý 2017'den bu yana oyunun küresel kurallarý da deðiþti.
Aradan geçen sürede diðer büyük güçler ABD'den baðýmsýz olarak kendi yapýlarýný oluþturma ve güçlendirme konusunda daha aktif hale geldiler. Bunlar küresel etki alaný oluþturan, BRICS+'dan OPEC+'a ve Þangay Ýþbirliði Örgütü'ne kadar uzandý.
Dünyadaki bu deðiþimin artýk geri döndürülemez hale geldiði düþünüldüðünde, Trump'ýn bu gruplarý bölme çabalarý da muhtemelen baþarýsýz olacak.
ÝSTÝSNACILIK DÖNEMÝ SONA ERÝYOR
Tüm bu geliþmeler ve dengeler ýþýðýnda, Trump'ýn yeniden seçilmesinin hýzlandýracaðý en önemli geliþme, Amerikan istisnacýlýðýnýn sona ermesi olacak.
Harry Truman'dan Joe Biden'a kadar ABD baþkanlarý, Amerikan deðerleri ve ideallerinin ABD dýþ politikasýnda önemli bir rol oynadýðý fikrini benimsemiþlerdi.
Ancak bu iddia, BM dahil olmak üzere Batý merkezli düzene hizmet eden uluslararasý kurumlarýn iþlevselliðini kaybettiði ve Amerikan karþýtý müttefikliklerin hat safhaya çýktýðý bir dünyada, artýk eski etkisini sürdüremeyecek.