Türkiye’ye olan inancımız tam
ABONE OL

10,5 milyar dolar fon büyüklüğüne sahip Abraaj Group’un Türkiye ve Orta Asya’dan sorumlu ortağı Selçuk Yorgancıoğlu, dünyada ciddi sıkıntılar yaşanırken, Türkiye’nin bunlardan çok az etkilenerek ilerlediğini belirtti. Türkiye’ye olan inançlarının tam olduğunu söyleyen Yorgancıoğlu, yatırımlarına devam edeceklerini vurguladı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası piyasaların hızlı toparlandığını söyleyen Yorgancıoğlu, Türkiye, Hindistan, Çin, Meksika gibi iyi ve mali politikaları, para politikalarıyla birlikte koordineli bir şekilde yönetilen kurumların kuvvetli olduğu ülkelerde yatırımların artacağını söyledi.

- Abraaj Group ne kadar bir fon büyüklüğü yönetiyor?

Dünyada yaklaşık 10.5 milyar doları yönetiyoruz. Gelişmekte olan piyasalara odaklı bir grubuz. 25 memlekette iş yapıyoruz. Türkiye bunun içinde önemli ve özel konumu olan bir yer. Ben ve arkadaşlarım Türkiye, Rusya ve Orta Asya’ya kadar olan bölgeden sorumluyuz.

AMACIMIZ FİRMALARA LİG ATLATMAK

- Firmaları seçerken hangi kıstaslara bakılıyor?

Bizim için önemli olan, hali hazırda başarılı olan, para kazanan yatırımcıları bulup onların daha fazla sermaye ile daha hızlı büyümelerini sağlamak. Bizimki gibi piyasalarda da buna hep fırsat oluyor. Bizim işte ne yaptığınızdan önce kiminle yaptığınız önemlidir. Tanınmış, güvenilen, itibarı yüksek girişimcilerle çalışmayı tercih ederiz. Özellikle koyduğumuz paranın o şirketin lig atlamasına yönelik kullanılmasını isteriz, öncelik budur. Türkiye gibi bir pazara baktığınızda bizim pazarlarımızın çoğu benzer, hızlı büyüyen pazarlar. 80 milyon kişi yaşıyor. Burada siz tüketiciye yakın, tüketicinin ihtiyacı olan ürünler üreten bir yere yatırım yaptığınızda piyasada iniş çıkış hiçbir şeyden etkilenmeden büyümeye devam ediyorsunuz. Bizim ana hedefimiz budur. Biz sadece hali hazırda başarılı olan ağır ihtiyacı olmayan büyümeye yönelik sermaye toplamaya çalışan şirketlerle ilgileniyoruz. Çok iyi bir fikrim var, şurada da kağıda döktüm hadi para ver gibi işlerle ilgilenmiyoruz.

- 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yabancı yatırımcı nasıl bir aksiyon aldı?

Ülkenin yönetiminde yapılan çok iyi bir iş var. Bu, piyasalara yansımış durumda zaten. Dünyada ciddi sıkıntılar yaşanırken Türkiye bunlardan çok az etkilenerek ilerledi hep. Piyasalar korktu tabii ki 15 Temmuz sonrasında, ama hızlıca bunun bir risk olmaktan çıkıp iyi yönetildiğini hissettiği anda toparlanmaya başladı. Bu zaten gerek borsa, gerek dövizdeki hareketlerden gerek bono fiyatlamalarından çok açık, bunlar laflardan daha ciddi sonuçlar. Bir tek dezavantajımız var. Dünyada da enteresan bir dönemden geçiyoruz şu anda. Avrupa ve Amerika’da negatif faize gidiş, gelişmekte olan piyasalara çok para gitmesine sebep oldu. Bu biraz tabir-i caizse şımartabilir. Bundan korkuyorum ben, fakat bizim yatırımcımız çok bilinçli bu konuda diğer piyasalara göre. Dolayısıyla endişeli değilim.

- Piyasalar kitaplarda olmayan ya da öğrendiklerimizin dışında hareket ediyor. Örneğin tahville hisse senedi birlikte hareket ediyor. Bir şeyler mi değişiyor sizce?

Bu konuda değişik, benim hoşuma giden iki tane yorum var. Biri John Authors, Financial Times’ın baş ekonomisti. O diyor ki; ne zaman hisseler, bonolardan daha fazla kâr veriyorsa bu tarihte görülmemiş bir olay ve bunun akabinde mutlaka bir düzeltme olur diyor bir defa bunu ciddiye almak lazım. İkincisi dünyanın en büyük hedge fon yöneticilerinden Bill Gross, yazdığı bültende şunu söyledi: ‘Negatif faiz alan merkez bankaları var ise bu artık aktif değil pasif haline gelmiştir.’ Dolayısıyla piyasanın dengeleri değişmeye başlıyor. Bunu düzeltmeden normale dönmez. Bunlar iki tane çok önemli görüş. Likititenin çok fazla olduğu ve köpük oluşturduğunu bence gösteriyor. Avantajımız bunlardan etkilenmemiş olmamız. Kendi bankacılık sistemimiz, fon yapılarımız, aracı kurum yapılarımız, sigorta şirketlerimiz çok iyi yönetiliyor. Sermaye rasyoları çok iyi seviyede. Dolayısıyla ben bizim daha bir güvende olduğumuza inanıyorum.

TÜRKİYE GİBİ ÜLKELERE YATIRIMLAR ARTACAK

- Gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı büyüyeceği bir sürece girmiş olabilir miyiz?

Tamamıyla hemfikirim sizinle. Avrupa’da ve Amerika’da şu an şirketler likiditenin ihtiyacı kadar büyümüyorlar. Bu paranın başka alternatiflere gitmesi lazım ve gelirler de eksi seviyelere geldiğinden o memleketler de çok seçici olarak doğru piyasalara Türkiye, Hindistan, Çin, Meksika gibi mali politikaları, para politikalarıyla birlikte koordineli bir şekilde yönetilen kurumların kuvvetli olduğu memleketlere yöneliyor. Bunun daha da artmasını bekliyorum.

- Merkez Bankası başkanı geçtiğimiz günlerde ülkelerin merkez bankalarının uyguladığı politikaların yürümediğini söyledi. Yapısal reformlardan da bahsedildi. Nasıl bir çözüm sunulabilir?

Bu sorunun cevabını bilen zaten çok zengin olacak. Benim gözlemim şu, Avrupa ve Amerika merkez bankaları biraz öteleme derdindeler. Türkiye’yi öteleme derdindeler. O yüzden de para politikaları daha durumu idare etmeye yönelik. Bizimkiler ise çok daha disiplinli davrandılar. Özellikle Türkiye’de biz herkesten önce faiz politikalarını iyi yöneterek aslında biraz dövizimizin devalüe etmesine izin verdik. Fakat bu bizi turizmdeki sıkıntılara karşı korudu ve ihracatçımızı destekledi. Dolayısıyla bizim cari açığımızda bir sıkıntı yaşamamamız ve düzeltme temayülü olması başarılı merkez bankası sonucu.

l G20’de büyümeye vurgu yapıldı. Büyümeyi daha artıracak ne yapılabilir sorusu çıktı karşımıza...

Bana iki ay önce söyleseydiniz tek ihtiyacımız jeopolitik risklerin azaldığı, politik stabilitenin biraz daha arttığı bir ortam derdim. Bugün o da yapılıyor. Söylediğim gibi kurumlarımız, bankalarımız, bütün finansal sistemimiz çok iyi durumda. Merkez Bankası’nın politikaları, Hazine politikaları çok başarılı yönetiliyor. Güneyimizde yaşanan sorunlara karşı kendimizi biraz daha koruduğumuz, bunların biraz daha az zarar verdiği yöne gitsek diye umuyorduk bence bu dönem onu yapıyoruz. Komşularla daha barışık. Özellikle de Rusya, Çin ve İsrail’le daha barışçı bir tutumda olmamamızın da faydalarını önümüzdeki dönemde göreceğiz diye düşünüyorum.

- 2017’ye yönelik beklentileriniz nelerdir?

Mikro olarak ne yapıyoruz onu anlatayım. Biz iki yıl önce G43 için Türkiye’deki az gelişmiş 43 ilimiz için yeni bir fon topladık. Avrupa Kalkınma Bankası’nın ve KOSGEB’in özellikle desteği ile bunu gündeme getirdik ve yatırım yapmaya başladık. G43 aslında Türkiye’den de daha hızlı büyüyecek ve bu memleketin önünü çok daha açacak bir fırsat. Dolayısıyla bizi oralarda daha fazla vakit harcarken ve yatırım yaparken göreceksiniz bu dönemde inanıyoruz çünkü. Yani yeni bir 500 milyon dolar para topladık. Amerika’dan Asya’ya kadar çok geniş bir yatırımcı kitlesinden ve bunu harcamaya başladık. Bunu da zaten temmuzun 3. haftasındaki olaydan sonraki hafta anons ettik piyasalara. Türkiye’ye olan inancımızı ve kalıcılığımızı ifade etmek için. O fondan yatırım yapmaya devam edeceğiz daha epey harcayacak kurşunumuz var orada. 

- Varlık fonu için ne söylersiniz?

Çok çok olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Dünyada mesela çok başarılı örnekleri var. Hem bizlerin hem fon yönetimi yapmayanların da önünü açacağını düşünüyorum.

PETROLE BAĞIMLILIK AZALMAZ

- Petrol üreten ülkelerin bir şekilde anlaşması önümüzdeki süreçte petrol ve enerji piyasalarında nasıl ayrı bir pencere açacak?

Ben petrole olan bağımlılığın azalacağına inanmıyorum önümüzdeki dönemde. Petrol tekrar toparlayabilir diye düşünüyorum. Çünkü petrolü hayatımızdan çıkarmak çok çok zor. Piyasalar, gayri safi milli hasılalar dünya çapında büyümeye devam ediyor. Dolayısıyla şu anda bir fazla arzdan olan bir sıkıntı yaşandı. Fazla arzı yaratan şirketlerin çoğu temerrüt durumunda şu anda. Dolayısıyla o denge tekrar oluşmaya başlayacak bence önümüzdeki dönemde.

- Moody’s’in not kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kararı makul bulmuyorum. Türkiye’nin toplam borcu ve mali politikalar yönetimi çoğu Avrupa ülkesinden daha iyi durumda. Sermaye piyasaları bu hafta etkilenebilir ama orta vadede bizim yönümüz olumlu.