Eskişehir Anadolu Üniversitesi kütüphanesinin özel koleksiyonlar bölümünde, en eskisi 1830 yılına ait olan ve Arapça, Osmanlıca ile Farsça dillerinde 3 bin 200 'nadir eser', gelecek nesillere ulaştırılabilmesi için dijital ortama aktarılıyor.
Nadir eserler sorumlusu öğretim görevlisi Arif Yılmaz, 'Eserlerin yaşları dolayısıyla ciltleri dağılıyor, sayfalarında çeşitli sıkıntılar yaşanabiliyor, nemli ortamdaysa mürekkepleri akabiliyor. Artık baskısı olmayan, eşsiz olabilecek eserleri, dijitalleştirerek daha uzun ömürlü ve daha kalıcı olmasına gayret ediyoruz' dedi.
Yunus Emre Kampüsü'nde 12 bin 330 metrekarelik alanda, yaklaşık 1000 kişilik oturma kapasitesiyle faaliyet gösteren Anadolu Üniversitesi kütüphanesinde; en eskisi 1830 yılına ait Arapça, Osmanlıca ve Farsça dillerinde yazılmış, aralarında sözlük, hatırat, bürokrasi karar defteri, menkıbeler, diplomalar, sosyolojik ve edebi eserlerin de yer aldığı özel koleksiyonlar bulunuyor.
Anadolu Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Merkezi Nadir Eserler Bölümü sorumlusu öğretim görevlisi Arif Yılmaz, kitap, dergi ve ayrı basılardan oluşan 3 bin 200 'nadir eser' koleksiyonun, tek tek taratılarak gelecek nesillere ulaştırabilmesi için dijital ortama aktarıldığını söyledi.
Eserleri kalıcı hale getirmeyi hedeflediklerini belirten Yılmaz, 'Bu kitaplar bağışçılar tarafından bize veriliyor. Latin harfleriyle basılmış koleksiyonun yanında bunlar da gelebiliyor. Biz bu eserleri Latin harfleriyle basılmış kitaplardan ayırıyoruz, ömürlerinin daha uzun olması için böyle ayrı bir alana taşıyoruz. Yaklaşık 3 bin 200 adet Arapça, Osmanlıca ve Farsça dillerinde yazılmış, ağırlıklı olarak İslam hukuku ama edebiyat da dahil olmak üzere farklı konularda eserler var. Bunların bir kısmı el yazması, o yüzden eşsiz kaynaklar. Bir kısmı da matbu (basılı) eserler' dedi.
'ORİJİNALLERİ, OKUYUCUYA KAPALI ALANDA SAKLANIYOR'
Eserlerin daha kalıcı ve uzun ömürlü olmasına gayret ettiklerini kaydeden Yılmaz, 'Nadir eserlerimizin bulduğu bu kat okuyucularımıza kapalı bir alan. Bunları okuyucunun ellemesi, karıştırması ömrünü çok kısaltabilecek işlemler olduğu için biz bunları dijitalleştirerek, kendi platformlarımızdan tüm okuyucularımıza açmayı tercih ettik ama biz bu ayrıma bakmadan hepsini dijitalleştiriyoruz ve PDF formatında tüm öğrencilerimize açıyoruz.
Sonuçta bu eserlerin belli bir ömrü var. Artık baskısı olmayan, eşsiz olabilecek eserleri dijitalleştirerek daha uzun ömürlü ve daha kalıcı olmasına gayret ediyoruz' diye konuştu.
'BAZILARININ CİLDİ BAZILARININ İÇERİĞİ ÇOK KIYMETLİ'
Dijitale aktarım sırasında, eserleri tararken çok hassas davrandıklarını belirten öğretim görevlisi Yılmaz, yaşları dolayısıyla kitapların ciltlerinin ister istemez dağıldığını, nemli ortamdaysa mürekkeplerinin akabildiğini anlattı.
Bakımlarının çok zor oluğunu söyleyen Yılmaz, 'Çünkü kullanacağınız çağdaş bir tutkal, sentetik olacağı için hem cildine hem sayfalarına cilt dikişlerine zarar verebilir. Bazı kitapların içeriğinden ziyade cildi çok kıymetli bazılarının da içeriği çok kıymetli. Buna zarar vermemek için ayrı tutuyoruz.
Dijitalleştirme için tararken de bu anlamda bir sıkıntı oluyor tabi ki. Çok hassas davranmak gerekiyor. Bir taraftan sonsuza kadar bunları koruyalım, derken zarar verebilir, orijinalini zedeleyebiliriz.
Onun için de çok hassas davranmaya gayret ediyoruz. Bunun için ayırdığımız, hem çevirisini yapan hem de kataloglamasını, sınıflandırmasını yapan bir personelimiz var.
Aynı zamanda tarama için farklı bir personelimiz var. Bu iş için yeni cihazlar da satın aldık' dedi.