3600 ek gösterge son durum haberleri an be an takip ediliyor. 3600 ek gösterge ne zaman verilecek 3600 ek gösterge memur maaşı ne kadar? Binlerce kişi 3600 ek gösterge hakkında detaylı bilgiye erişmek istiyor. 3600 ek gösterge maaş zammı olacak mı? 3600 ek gösterge bekleyen 247 bin polis, 925 bin öğretmen, 200 bin hemşire, 144 bin din görevlisi var. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğretmenlerin 3600 ek gösterge hakkı ile ilgili yaptığı açıklamada “Bununla ilgili 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bir haberimiz olacak." dedi. Ek göstergelerin 2200'den ve 3000'den 3.600'e çıkarılmasıyla birlikte polis, öğretmen, hemşire, din görevlisi ve şube müdürlerinin emeklilik ikramiyeleri ve emekli maaşları ciddi oranda artacak.
ZİYA SELÇUK’TAN 24 KASIM VURGUSU
Geçtiğimiz hafta açıklanan 2023 Eğitim Vizyon Belgesi sonrasında Anadolu Ajansının editör masasına konuk olan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk gündemdeki konular hakkında açıklamalarda bulunurken aylardır beklenen 3600 ek gösterge konusunda da açıklama yapmıştı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk açıklamasında “3600 ek göstergesiyle ilgili 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bir haberimiz olacak.” ifadelerine yer verirken emeklilik süresi gelmiş binlerce öğretmeni olumlu yönde beklentiye soktu.
3600 EK GÖSTERGE
Memurların maaşlarını, emekli ikramiyelerini ve emeklilik maaşlarını etkileyen en önemli unsurlardan olan ek göstergenin öğretmenler için arttırılması ve 3600’e çıkartılması durumunda mali yönden ciddi değişiklikler olacak. Ek gösterge rakamı 3000 olan öğretmenlerin emekli maaşlarında en az artış 500 lira olacak ve ikramiyelerdeki artış ise 13 bin lirayı geçecek.
3600 EK GÖSTERGE SON DURUM
Bakan Selçuk'tan 3600 ek gösterge açıklaması
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, '(3600 ek gösterge) Bununla ilgili 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bir haberimiz olacak.' dedi.
Selçuk, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu Tanıtım Toplantısı'nın ardından daha da yoğun olduğu belirtilerek, uyku düzeninin sorulması üzerine Bakan Selçuk, "Ben göreve geldiğimden beri uyuyamıyorum. Çünkü geldiğim gün çok yüksek bir beklenti oluştu. Hiçbir vaatte bulunmadan, hiçbir kelime sarf etmeden bu kadar yüksek bir beklentinin oluşması benim sorumluluğum değil. Yine de ne yapacağız, nasıl yapacağız konusunda çok uzun yıllardır çalışmamıza rağmen, bu uyku düzeni gerçekten kalmadı." ifadesini kullandı.
Sürekli "yeterince çalıştık mı, yeterince gayret ediyor muyuz?" sorusunun zihnini çok meşgul ettiğini aktaran Bakan Selçuk, sorumluluğun sadece kendisinde değil, milletin de sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Selçuk, "Bu bir millet ödevidir, bu bir ülke ödevidir. Bu bir bakanın ödevi, bakanlığın ödevi değildir. Sadece bu vurguyu paylaşmak için ifade ediyorum." dedi.
Siyasi tarihte başkanlık sisteminin çok uzunca bir süre konuşulduğu anımsatılarak, "Özellikle siyasi bir mücadele içerisine girmemiş, bu meselelerden kendisini uzak tutmuş ama konusunda uzman, memlekete katacağı şeyler olan insanları serbestçe hükümette değerlendirmek diye nitelenen bir sistemdi. Bunun örneklerinden birisiniz, nasıl bir değerlendirmeniz olur bu sistem hakkında?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, şunları söyledi:
"Siyaset gerçekten çok birikim isteyen, çok büyük bir mücadele azmi gerektiren, maraton koşmak anlamına gelen bir iş. Dolayısıyla ben kendi açımdan bunu becereceğimiz zannına sahip değilim, öyle bir şeyi ben yapamam gerçekten çok farklı yetenekler istiyor. Bu nedenle de bizim ya da benim gibi olan insanların siyasete girme azmi her zaman düşük oluyor. Ancak böyle bir fırsat olursa böyle bir teveccüh olursa yapabileceğimiz bir şey varsa 'niye yapmayalım' şeklinde bir girişim söz konusu oluyor. Bunu ben fonksiyonel buluyorum. Uzun süre içerisinde, daha doğrusu orta vadede, bunun Türkiye için daha farklı kazançlara yol açacağını düşünüyorum."
- "Biz bir taahhütte bulunmak istedik"
Selçuk, "eğitim vizyonuyla ilgili somut hedeflere 3 yılda ulaşacağını düşünüyor musunuz?" sorusuna karşılık, "Benim aslında bu konuyla ilgili 3 yıllık bir vizyon ortaya koyma sebebim ya da ekip olarak bizim bu konudaki argümanımızın temeli şu; hiç kimse bizi zorlamadığı ya da bir talepte bulunmadığı halde biz bir taahhütte bulunmak istedik. Bir yol haritası ortaya koyalım, belirsizlikler ortadan kalksın, çocuklar haftaya ne olacak ya da gelecek sene ne olacak huzursuzluğu içerisinde olmasınlar, aileler bir belirsizlik yaşamasın." yanıtını verdi.
Adım adım 3 senede neyi nasıl planladıklarını göstererek, belirli periyotlarla da bunun hesabını vermek istediklerini kaydeden Selçuk, sözlerine şöyle devam etti:
"Diyelim ki 3 aylık, 6 aylık dönemlerde biz şunu vadetmiştik, şöyle bir yol haritamız vardı ve şu noktadayız şeklinde bir hesap verebilirlik olsun. Bunu niye yapıyoruz? Aslında yuvarlak sözlerle ya da temennilerle 'şu da yapılacak, bu da yapılacak' şeklinde ifade etmek mümkün. Fakat bunu yaptığımızda bizim bu işin bir toplumsal mutabakat meselesi olduğunu vurgulamamız imkansız hale geliyor. Biz bunu toplumla, insanla birlikte yapıyoruz. Hepimiz eğer buna omuz verirsek bu iş olacak mesajını verebilmek için böyle bir üç yıllık taahhütte bulunduk. Aslında 5 yıllık bir Hükümet dönemi söz konusu, bu 5 yıl da olabilirdi. Fakat benim daha önceki yıllardan beri arkadaşlarımla yaptığım çalışmalar, 3 yılda Türkiye'nin eğitim meselesinin belirli bir noktaya gelebileceği, ondan sonra asıl mücadelenin başlayacağı şeklindeydi. Çünkü Türkiye'nin 3 yıllık meselesi, eğitim sistemini daha işlevsel yönetme meselesi. Fakat 3 yıl sonra biz hiçbir yerde olacağız, yani şu anlamda; bizim asıl meselemiz küresel rekabet yani dünyayla yarışmak."
- "Bugün düşündük, yarın şu değişikliği yapıyoruz' demeyeceğiz"
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Türkiye'nin eğitim meselesini bir hal yoluna koyduklarında işlerinin bitmediğini, asıl işlerinin o zaman başlayacağına işaret ederek, "Mecazi olarak bir şekilde yoğun bakımdan çıkalım, sonra artık nekahat döneminde iyileşme başlasın, dünya ile mücadele etme imkanımız doğsun." diye konuştu.
Selçuk, şu ifadeleri kullandı:
"Birkaç küçük fark var aslında bu yapılan işle ilgili. Bunlardan bir tanesi ilk kez felsefesiyle teorisiyle yöntemiyle tekniğiyle bütünsel bir sistem yaklaşımı içerisinde bir sistemin, bütün alt sistem bileşenlerinin eş zamanlı olarak dönüştürülmesi hedefleniyor burada. Yani 'biz Türkiye'nin sınav sistemiyle ilgili şunu yapacağız, öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili şunu yapacağız ya da müfredatla ilgili şunu yapacağız' değil. Bir sistemin bütünsel dönüşümüyle ilgili bir mesele var. Bu bakımdan değerli.
İkincisi şu; biz bunu yaparken 'bugün düşündük, yarın şu değişikliği yapıyoruz' demeyeceğiz. Ne diyeceğiz? Diyoruz ki, biz şu kadar sene içerisinde olgunlaşacak bir fidandan söz ediyoruz. 'Hemen bir şey yapmak mümkün değil. Lütfen zaman tanıyın' diyoruz. Eğer hemen bir şey yaparsak, bulduğumuz çözümler geleceğin sorunları olacak. O yüzden hemen bir şey yapmamak lazım. Bir şey yapmaktan çok, neyi yapmayacağımızın üzerine odaklanmamız lazım."
Bakan Selçuk, adım adım bunu planlayarak, veri analizine bakarak, sonuçları araştırma teknikleri açısından değerlendirerek bir yol bulunması gerektiğine değindi.
Selçuk, 3 yılda ulaşacakları yerin aslında sistemin genel bir raya oturması ve artık bunun üzerinden iyileştirmelerin hızlanması olduğunu kaydetti.
- "Yaklaşık yüzde 60'ların üzerinde bir fark var"
Velilerin ve öğrencilerin çok merak ettiği konunun ise "liselere geçişte hangi sistemin uygulanılacağı" olduğuna değinen Selçuk, şu görüşlerini paylaştı:
"Aslında biz bunu, bu bağlamdan çıkarmak istiyoruz. Çünkü mesele bir kademeler arası geçiş meselesi değildir, mesele bir çocuğun hayatıdır, geleceğidir. O sebeple biz burada sınavın adını, tekniği ve yöntemini değiştirsek inanın bir mesafe alamayız. Seneye sınav nasıl olacak sorusu, doğru bir soru değil. Doğru soru bence şu; siz eğitim sistemi içerisinde bir çocuğun ortaokuldan liseye ve üniversiteye geçerken kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda nasıl daha mutlu, donanımlı, daha fazla potansiyelini ortaya koyabileceği bir ortam oluşturacaksınız? Mesele aslında bu. Bunu yapabilmek için şöyle bir şey söz konusu; bizim kendi ölçümlerimiz dairesinde imkanları en iyi olan okulumuzla imkanları en kötü okullarımız arasındaki fark çok yüksek. Yaklaşık yüzde 60'ların üzerinde bir fark var."
Bakan Selçuk, imkanların bu kadar farklı olduğunda velinin ya da öğrencinin, "ben şu okula gitmek istiyorum" dediğini ve herkesin buraya hücum ettiğini anlattı.
Okullar arasındaki başarı farkı azaldığı zaman, vazgeçme maliyeti konusunda başka bir bakış açısının söz konusu olacağına işaret eden Selçuk, "Çocuk, 'ben şu okulda da bu okulda da aşağı yukarı benzer imkanlarla karşılaşacağım' diyecek. Ve büyük bir sınav maratonuna girmeyecek." dedi.
Selçuk, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye'de dershaneler olmasa Boğaziçi, Hacettepe, ODTÜ'ye hangi çocuklar girecek? Yine aynı çocuklar girecek belki 10 puan aşağı girecek ama yine o çocuklar girecek. Peki bütün bu dershane, sınav curcunası varken çocuklar okulda eğitim ve özel öğretimler aldıktan sonra bizim matematik, fizik netlerimize bakar mısınız? Gördüğümüzde bu tamamlayıcı bir fonksiyon ise dershane ya da özel ders meselesi, Türkiye'nin manzarası niye böyle o zaman? Burada başka bir nedensellik var, bu işin içerisinde. Bizim bunu çözmek için bataklıkla ilgilenmemiz gerekiyor. Yani sınavın tekniğiyle vesaire değil."
- "Hangi dersten ne tür sorular çıkacağını her ay yayınlayacağız"
Dün, örnek soruların yayımlandığını hatırlatan Selçuk, "Sevgili öğrenciler, 'Hiç endişelenmeyin sen böyle bir sürprizle karşılaşmayacaksın. Biz sana hangi dersten ne tür sorular çıkacağını her ay yayınlayacağız, göstereceğiz, örnek deneme sınavlar yapacağız. Sen rahat ol.' dedik." ifadesini kullandı.
Selçuk, öğretmenlere de "Öğretmenim, bak bu ezber sorusu değil, bu bir muhakeme sorusu. Onun için bu çocuklara böyle madde ezberleterek bir yara varamayız. Biz başka bir öğrenme yaklaşımına ihtiyaç duyuyoruz. O sebeple siz de lütfen derslerinizde buna dikkat edin. Biz bunun için size her türlü kaynağı sağlayacağız, yardımcı kaynak vs. meselesi. Bunun en alasını, en kalitesini biz zaten her türlü ihtiyacı karşılayacak şekilde çoklu ortamlarda, dijital ortamlarda, fiziksel ortamlarda bunu ortaya koyacağız." mesajı verdiklerini aktardı.
"O sebeple bunu bir LGS sınavı bağlamından çıkartıp, bu bir eğitim kalitesi sorunudur ve bunun üzerine büyük fotoğrafa bakmak lazım şeklinde gidiyoruz." değerlendirmesinde bulunan Bakan Selçuk, şunları söyledi:
"Seneye de bu sınav daha az stresli, ne olduğu belli olan ve çocukların neye çalışacağını çok net olarak bildiği bir düzen sürecek. 'Hemen seneye bütün sistemi değiştiriyoruz', hayır sakin sakin bunu yapacağız. Sonuçta ulaşmak istediğimiz yer, belli bir süre sonra sınavla öğrenci alan okul sayısını azaltmak. Seneye cüzi bir miktarda olacak ama 3 sene içerisinde yaklaşık yüzde 40 kadar azalacaktır."
"Yaklaşımınız genellikle yeni bir eğitim felsefesi üzerine. Türkiye'nin gelecekte küresel bir güç olabilmesinin eğitimden geçtiğini söylüyorsunuz. Bu felsefik yaklaşım, öğretmenler düzeyinde nasıl? Sonuçta, çocukları yetiştirecek olan öğretmenler. Öğretmenler konusunda nasıl çalışmalar olacak?" sorusu üzerine Selçuk, yaklaşık 30 yıldır sınıfların içinde olduğunu ve yarın okul öncesi bir kurumda, lisede ya da üniversitede ders verebileceğini söyledi.
Bu işin dünyanın onlarca ülkesinde nasıl yapıldığına ilişkin yüzlerce, binlerce yere gittiğini ifade eden Selçuk, "Benim uygulamayla ilgili bir sorunum yok fakat Türkiye'nin felsefeyle ilgili bir sıkıntısı var. Bu mesele, felsefesi kurulmadan, onun üzerine teorisi oturtulmadan, onun üstüne modeli, stratejisi, yöntemi, tekniği konulmadan bütünsel olarak sunulamaz." diye konuştu.