Bülent Arınç: Mükemmel bir paketi açıklayacağız
ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 4 eski bakanla ilgili Meclis soruşturmasına ilişkin, "Komisyonun verdiği kararı her milletvekilimiz vicdanında değerlendirecek. Vicdan ve siyaseti bir araya koyacak, oyunu kullanacak. Ben söylemeyeceğim kanaatimi, çünkü bu, şöyle de olsa böyle de olsa istismar edilecek bir konu olur. Ben arkadaşlarımın kendi vicdanlarına dayanarak hareket edeceğini biliyorum. Ben de bana yakışanı yapacağım" dedi.

Arınç, Star TV'de canlı yayınlanan bir programda, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

Başbakan Yardımcısı Arınç, Fransa'daki silahlı saldırıyla ilgili değerlendirmelerde bulunurken, "Kim yaptı, niçin yaptı, bugün belki varsayımlardan hareket ederek veya elde bazı ip uçları varsa, 'şunlar yapmıştır' diyebiliriz. Ancak bu kesin olarak aydınlatılmalıdır. Bu olayın failleri de deşifre edilmelidir ama peşin suçlamalarla veya önyargılardan hareket ederek, 'bu olayı şunlar yapmıştır' dersek, haklı bir sonuca varmayabiliriz" diye konuştu.

"İslamafobia, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, son zamanlarda bazı Avrupa ülkelerindeki gelişmeler, bunların hepsi konuşulabilir. Fakat hiç birisi böyle bir olaya hak verdirmez" diyen Arınç, "Yani onlar ne yapmış olursa olsunlar, bu cinayet, bu terör onun karşılığı değildir. Bunu bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Ben fevkalade kınıyorum ve lanetliyorum. Fransa halkı ile dayanışma içinde olmak lazım. Onlara geçmiş olsun demek gerekir" ifadesini kullandı.

İstanbul'daki bombalı saldırı

İstanbul'da, Sultanahmet'teki bombalı saldırıda, istihbarat zaafiyetinden bahsetmenin mümkün olup olmadığı yönündeki soruyu yanıtlayan Arınç, şunları söyledi:

"Türkiye'de hangi olay olsa bir taraftan güvenlik zaafiyeti var mıydı, istihbarat zaafiyeti var mıydı diye sorarız. Siz haklı olarak sordunuz. Fakat bunu Fransa için de sormak lazım. Fransa'da yaşanan olaya baktığımızda da iki veya üç kişi önce ellerindeki silahlarla, önce polisleri daha sonra içeride olanları, makineli tüfekle veya tabancayla, içerdekileri de bombayla öldürüyorlar, katlediyorlar. Paris'in göbeğinde ve zaman zaman tehdit aldığı söylenen, koruma altında olduğu bildirilen ama dışarıdaki 2 polisle bu işin görevlendirildiği anlaşılan bir olayla karşılaşıyoruz. 12 kişi öldürülecek ve buna kimse müdahale edemeyecek, failler yakalanmayacak. Bence asıl Fransa'da bu soruyu sormak lazım."

"Her gün istihbarat raporları bana da geliyor"

Dolmabahçe'deki olayı hatırlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Oradaki nöbetçi polislerimize karşı önce bomba, sonra silahla birisi saldırıda bulundu. Kendisi yakalandı, zannediyorum Fırat Özçelik'ti. Geçmiş zaman içinde cezaevinde kalmış, daha sonra tahliye edilmiş, aranan, bilinen şahsiyetti. Bu tür olaylara karşı nitekim Terörle Mücadele Üst Kurulu'nun da başkanı olduğum için her gün istihbarat raporları bana da geliyor. Özellikle belli bir örgütün, henüz tam deşifre olmadığı veya iddianameye girmediği için ismini söylemeyeyim, İstanbul'da veya nüfusu yoğunluklu şehirlerde bazı eylemler yapacakları, bu eylemleri yapacak kişilerin, muhtemelen filan filan kişiler olacağı, nerelerden ne zaman giriş yapacaklarından bahsediliyor."

"Bu tür eylemlerin yapılabileceği konusunda bir aydan bu yana istihbarat var"

Arınç, "Dünkü olayla ilgili size bir bilgi geldi mi?'' şeklindeki soru üzerine, şöyle devam etti:

"Eylem olarak hatırlamıyorum ama bu tür eylemlerin yapılabileceği konusunda zannediyorum en az bir aydan bu yana istihbarat var. Buna karşı da emniyet güçlerimiz, kırsalda jandarma olmak üzere hepsi gözlerini dört açıyorlar, tedbir alıyorlar, yolları kesiyorlar, belli yerlere baskın yapıyorlar, gözaltılar yapıyorlar. Fakat düşünün ki 14 milyonluk bir metropoldesiniz. Kimin nerede, ne zaman yapacağını kestirmek çok zor. Ne kadar tedbir alırsanız alın bazı olayları önlemek, maalesef güç oluyor. Önleyebilirsek, önlüyoruz. Önleyemiyorsak anında müdahale edip etkisiz hale getirmeye çalışıyoruz.

Hamdolsun ki Dolmabahçe'de etkisiz hale getirildi. Bu kişinin kimliğinin kayıtlara baktığımız zaman da geçmişte DHKP/C adına eylem yaptığı ve cezaevinde kaldığı, rahatsızlığı sebebiyle de tahliye edildiği ve tahliyeden sonra da böyle bir eylemi gerçekleştirmek istediği biliniyor. Daha sonra da kuzeni de gözaltına alındı. Anlaşılıyor ki problemli aileden belli bir ideolojik fikre saplanmış bir insan var karşımızda."

Arınç, "Bu eylemi DHKP/C'nin yapmış olacağı ihtimali var mı ?" şeklideki soruya, "Bir ihtimal. Polislere karşı yapılan eylemler, taa 20 yıldan bu yana genelde idari görevlerde bulunanlara karşı yapılan eylemlerde, Türkiye'nin belli bölgeleri itibarıyla bu örgüte mal edildi" yanıtını verdi.

"En kısa zamanda bu olay aydınlanacak"

Bombalı saldırıyı düzenleyen kadının, daha önce basının karşısına çıkarak düşüncelerini ifade eden kişi olmadığının söylendiğini ifade eden Arınç, "Son durum itibarıyla eşkali, fotoğrafı belli olduğuna göre kimliği nedir ve ne amaçla yapmıştır polisimiz bunu en kısa zamanda tespit eder. Bizim bir başarımız var, biz en kötü olayın faillerini 36 saat geçmeden yakalayabiliyoruz veya bununla ilgili de delilleri elde edebiliyoruz. İnşallah umarım en kısa zamanda bu olay aydınlanacak" şeklinde konuştu.

4 eski bakanla ilgili soruşturma

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Siz hükümetinizin vicdanı olarak tanımlanan isimsiniz. Bu oylamadan önce açıklamanızda, komisyon üyelerine yönelik vicdanlarıyla hareket edeceklerini söylemiştiniz. Şimdi ortaya çıkan manzaradan sonra vicdanınız nedir?" şeklindeki soru üzerine de, "Vicdanımın ne söylediğini bana bırakacaksınız. Çünkü bu olayın başından itibaren ben bir tavır ortaya koydum. Bu bence hukuki tavırdır" ifadesini kullandı.

"Öncelikle önyargılı olmamak gerekir" diyen Arınç, bu soruşturma komisyonunun kurulmasını AK Parti'nin isteği üzerine, diğer partilerin de katılımıyla oy birliğiyle kurulmasına karar verildiğini anımsattı.

"Komisyonda olsaydınız ne yapardınız ya da genel kurulda tavrınız nasıl olacak?'' şeklindeki soru üzerine, Arınç, şöyle devam etti:

"Genel Kurul'daki tavrım esasen bütün milletvekillerine düşen tavırdır. Elbette hukuka bakacaklar, vicdanlarına bakacaklar ve delillerden nasıl bir kanaat edindilerse bu konuda bir karar verecekler. Gizli oylama olduğu için herkes vicdanın, kendisini nasıl haklı görebiliyorsa o yönde bir karar verecek. Burada bir eksiklik var. Hukuk diyoruz, vicdan diyoruz ama iş Meclis soruşturmasıdır. Konuşulanlar bakanlardır ve verecekleri karar da siyasidir. Dolayısıyla milletvekillerinin de komisyon üyelerinin de hukuka, vicdana baktıkları kadar bu işin siyasi sonuçlarını ve siyasetin getirdiği noktayı da düşünmeleri gerekir. Zannediyorum düşündüler."

"İlk günden bugüne kadar önyargılı bakıyorlar"

Arınç, "4 eski bakanın Yüce Divan'a sevk edilmesi, AK Parti üzerindeki soru işaretini kaldırmaz mıydı?" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi:

"Bu baskıyı bilerek ortaya koyanlar var. O da şudur; bu partiyi yıpratmanın tek yolu bunun üzerinde yürümektir. Çünkü bugüne kadar ne yaptılarsa AK Parti 13 yıldır iktidarda kalmaya devam etti. Bütün seçimleri kazandı, kazanmaya da devam edecek gibi görülüyor. Elbette siyasi sonuçları itibarıyla önümüzdeki seçimlere kadar yolsuzluk üzerinden Anayasa Mahkemesi'nde Yüce Divan sıfatıyla yargılanmak üzerinden de ateşe devam edecekler. Meseleye taa ilk günden bugüne kadar, 1 yılı aşkın zamandır, ön yargılı bakıyorlar. O gün 'hırsız' demişlerdi bugün de hırsız gözüyle bakıyorlar. 365 günde değişen bir şey olmadı. Eğer Yüce Divan'da yargılanma devam ederse seçime kadar da bunlar hırsız demeye devam edecekler. Bu çok yanlış bir şey. Masumiyet karinesi bakımından da yanlış, soruşturma komisyonunun görevine müdahale bakımından da yanlış, ihsası reyde bulunmak bakımından da yanlış."

Meclis Soruşturma Komisyonu üyelerine yönelik, 4 eski bakanla ilgili kararı dolayısıyla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kullandığı ifadelere dikkati çeken Arınç, "Ne hırsızlıkları ne eşleri kaldı ne çocukları kaldı ne diğerleri kaldı. Tamam onlar 9 tane oy kullandığı için müştereken suçlanabilirler ama ahlaki bakımdan küçültücü olmamak şartıyla, şahısları itibarıyla, bu taraftan da 5 kişi birbirinden farklı olmayan oy kullandı, bir kısmı o 5 kişiyi eleştirebilir bir kısım da bu 9 kişiyi eleştirebilir. Kaldı ki Anayasamızın 83. maddesinde milletvekilleri parlamento içerisindeki kullandıkları oydan, sarfettikleri sözden, yaptıkları işten sorumlu değillerdir. Bu Anayasa kuralıdır. Sorumlu olmadıkları halde siz o hırsızlarla birlikte oldunuz diyerek, bir ana muhalefet partisi lideri nasıl konuşabilir. Bir insanın haysiyetini bu kadar incitici söz sarf etmek bir siyasetçiye yakışmaz" şeklinde konuştu.

"Her milletvekilimiz vicdanında değerlendirecek"

Arınç, 4 eski bakanla ilgili Meclis Genel Kurulu'nda yapılacak oylamayla ilgili soru üzerine, "Komisyonun verdiği kararı her milletvekilimiz vicdanında değerlendirecek. Vicdan ve siyaseti bir araya koyacak, oyunu kullanacak. Ben söylemeyeceğim kanaatimi, çünkü bu şöyle de olsa böyle de olsa istismar edilecek bir konu olur. Ben arkadaşlarımın kendi vicdanlarına dayanarak hareket edeceğini biliyorum. Ben de bana yakışanı yapacağım" dedi.

Meclis Soruşturma Komisyonu'ndaki tapelerin imhasına ilişkin tartışmalarla ilgili olarak da Arınç, "Delil olması içtihatlara göre de Yargıtay kararlarına göre de kabul edilmeyen bir şeyin artık delil olmadığına göre dosyada muhafazasına gerek olmayabilir. Herhalde Komisyon buna karar aldı veya alacak. Bence Genel Kurul oylamasından önce almayabilirler, sonrasında da alabilirler ama 'yaptıkları iş yanlış mıdır?' derseniz, yanlış değil, belki şık değil. Bugüne kadar muhafaza etmişsiniz, 'Genel Kurul'dan sonrasına kadar da muhafaza edin ki tartışma olmasın' denebilir" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Yardımcısı Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin seçim barajının düşürülmesine ilişkin bireysel başvuruları reddetmesini de değerlendirerek, Yüksek Mahkeme'nin çok doğru bir karar verdiğini söyledi.

AK Parti'nin seçim barajına ilişkin birçok farklı teklif sunduğunu, ancak siyasi partilerin buna "evet" demediğini" belirterek, "Çünkü sağdaki bir parti 'ben sağdaki en büyük partiyim, baraj kalkarsa bana gelmezler' diye düşünüyor" dedi.

Arınç, "HDP yüzde 10'a gelemedi, yüzde 9'da kaldı. Eğer HDP parti olarak Meclis'e giremezse bu PKK'ya 'siyasetle bu iş çözülmüyor kapısını aralar, Çözüm Süreci'ni bitirir tereddütleri var. Ne düşünüyorsunuz?" sorusuna da şöyle yanıt verdi:

"Çok saçma ve gereksiz bir düşünce. HDP'nin bir ayrıcalığı mı var? 2002 yılında Mehmet Ağar Doğruyol Partisi'nin genel başkanıydı yüzde 9,5 ile baraj altında kaldı, yarım puan alsa barajı aşacak, 50 milletvekili çıkaracaktı. Sayın Mehmet Ağar dağa çıkmaktan mı bahsetti? Yüzde 8,5 ile 1999'da CHP barajın altında kaldı Baykal dağa mı çıktı? 1995 benim Parlamentoya girdiğim seçimde yarım puanla CHP barajı aştı, bunların hepsi mümkün olmayabilir. Sen kendine güveniyorsa girersin, zaten bağımsız adaylar yoluyla 30'a yakın milletvekili çıkartıyor, her şeyi göze alacaksın. Yüzde 10'u millet sana verdiği zaman sevineceksin, vermediği zaman da kendinde bir eksiklik bulacaksın. O yüzden iyi ölçüp biçsinler, yoksa 'ortalık şuna döner, PKK terör örgütü bunu der', bunlar boş laflar. Kendine güveneceksin, barajı aşarsan herkes sana selam duracak, alkışlayacak, aşamazsan 'Türkiye'de karşılığı buymuş' diyeceksin.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 9'un biraz üstünde aldılar diye hey heyleniyorlar ama bu, oradan CHP oyları çekildiğinde, farklı temsil gruplarının oyları çekildiğinde yüzde 6'yı geçmez. Eğer şuna güveniyorlarsa; 'biz, bir yükselişteyiz, büyük bir atak yapacağız ve yüzde 10'u aşacağız, saygı duymaktan başka bir şey yapamayız ama tersine de hazırlıklı olsunlar."

Anayasa Mahkemesi'nin seçim barajına ilişkin verdiği kararın çok doğru bir karar olduğunu yineleyen Arınç, Yüksek Mahkeme'nin yetkisi çerçevesinde hareket ettiğini söyledi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, konuya ilişkin oylamaya katılmadığını, diğer 14 üyenin de mükemmel bir gerekçeyle "biz yetkisisiz, yetkili olan yasama organıdır" diyerek karar verdiğini ifade eden Arınç, "Bu vesileyle Anayasa Mahkemesi'nin Sayın Başkanına yöneltilen eleştirilerin ne kadar haksız ve yersiz olduğunu da görmüş oluyoruz. Öyle bir karar vereceklerini de zaten bekliyorduk ama tersi bir karar çıkar diye orantısız ve ölçüsüz kendisine bir eleştiri yapıldı, doğrusu bunu hak etmiyor Sayın Başkan" diye konuştu.

"Mükemmel bir paketi bugünlerde açıklayacağız"

Başbakan Yardımcısı Arınç, yeni bir demokratikleşme paketi açıklanıp açıklanmayacağı sorusu üzerine de AK Parti hükümetlerinin bir kaç tane demokratikleşme paketi çıkardığını ama yeni bir demokratikleşme paketi diye bir şeyin bulunmadığını söyledi.

"Demokratikleşme paketi yok ama şeffaflık ve saydamlık üzerine mükemmel bir paketi bugünlerde açıklayacağız" diyen Arınç, toplumsal bütünleşmenin sağlanması, terörün sona erdirilmesiyle ilgili konularda bir yol haritası bulunduğunu, bu yol haritasına göre yasal düzenlemelerin yapılacağını dile getirdi.

Arınç, "Bu, alıştığımız demokratikleşme paketlerinden bir tanesi olmayacak. Birkaç maddelik bir yol haritasının ipuçlarını veren, toplumsal bütünleşmeye yol açabilecek bir... Bürokraside ve siyasette, siyasetin finansmanıyla ilgili mükemmel bir şey hazırladık. Bunları Sayın Başbakan açıklayacak. AB'nin de bizden istediği şeffaflık ve saydamlık üzerine mükemmel bir çalışmamız var, onu yakın zamanda açıklayacağız" değerlendirmesini yaptı.

"Benim durumunda olan 72 milletvekilimiz var"

Arınç, siyasetin ardından ne yapacağına ilişkin soruya da "Ben bulunduğum yerdeyim ama ne gariptir bu konu sadece bana soruluyor. Benim durumunda olan 72 milletvekilimiz var, bunlardan bir tanesi cumhurbaşkanı oldu ama 71'i inşallah bu seçimlerde aday olmayacak. İnşallah derken tüzük kuralı bu şekilde. Yine partim için çalışacağız, görüşeceğiz, konuşacağız, konferanslar vereceğiz. Üzerinizde bir siyaset sıfatı var bu da ölünceye kadar devam edecek ama bunu Parlamentoda milletvekili veya bakan olarak yapmak şart değil. Bir vakıfta çalışabiliriz, eli kalem tutanlar yazı yazar, konuşmasını bilenler konuşur. Biz, AK Parti'nin tüzel kişiliğinin her zaman güçlü, başarılı olması için bütün gücümüzle çalışacağız. Ayrıca verilecek sivil görevler olursa onları da memnuniyetle yaparız."