Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin insani yardım diplomasisi konusunda son yıllarda muazzam başarılara imza attığını ve dünyaya örnek olduğunu belirtti.
Kalın, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
"Türkiye'nin yardım çalışmalarıyla dünyaya vermek istediği mesaj neydi?" sorusu üzerine Kalın, bu kriz ve zorluk döneminde insani diplomasinin mümkün olduğunun bütün dünyaya gösterildiğini vurguladı.
Diplomasinin amacı da insanın hayatını, malını, canını ve kıymetli olanı korumak olduğunu aktaran Kalın, "Türkiye, insani yardım diplomasisi konusunda son yıllarda muazzam başarılara imza attı, dünyaya örnek oldu. Türkiye, Türkiye'den daha büyük bir ülke olduğunu da bütün dünyaya gösterdi. Bugün ihtiyaç sahibi olan insanlara dünyanın neresinde olursa olsun Türkiye yardım gönderebiliyorsa bu Türk milletinin gerçekten bu konudaki asaletinin, alicenaplığının, yardımseverliğinin bir tezahürü olarak görülmeli. Devlet bunu organize ediyor, yön gösteriyor, istikamet çiziyor ama insanımızın desteği ve sahiplenmesiyle bunu ortaya koyduk." diye konuştu.
Türkiye'nin Türk mühendislerle ve kendi imkanlarıyla çok kısa süre içerisinde ürettiği solunum cihazlarını Somali'ye gönderdiğini anımsatan Kalın, bunun bir gurur ve kibir vesilesi olarak görülmemesi gerektiğini tam tersine sahip olunan nimetlerin ve imkanların yüklediği bir sorumluluk olduğunu söyledi.
Kalın, Türkiye'de maske üretimi noktasında bir sıkıntı olmadığını, dağıtım noktasında zaman zaman gecikmeler yaşandığını, devlet kurumları, özel sektör ve okullarda her gün milyonlarca maske üretildiğini, vatandaşların ister ücretsiz ister de kendi imkanlarıyla maske temin etmesi noktasında sıkıntı yaşanmadığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bulunduğu Huber Köşkü'nde koronavirüs tedbirlerinin sorulması üzerine Kalın, tedbirlerin devam ettiğini anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zaman zaman dışarı çıktığını, 27 Mayıs'ta da Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndaki anma programına katılacağını, daha sonra Yeşilköy, Sancaktepe ve Hadımköy hastanelerinin açılışlarının yapılacağını belirten Kalın, Erdoğan'ın mayıs sonuna kadar İstanbul'da olacağını, haziranın ilk haftası Ankara'ya gidebileceğini söyledi.
Devletin merkezinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bulunduğu makam olduğunu ifade eden Kalın, Erdoğan'ın 2 aydır bu süreci Huber Köşkü'nden videokonferans ve telefon görüşmeleri aracılığıyla takip ettiğini ve yönettiğini bildirdi. Kalın, yurt dışı seyahatlerini uzun bir süre daha erteleyeceklerini, eylül ayında gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun da online yapılmasına dair bazı düşüncelerin olduğunu aktardı.
Salgının ramazan dönemiyle örtüşmesinin çok istisnai bir durum olduğunu ifade eden Kalın, ramazanın ruhuyla uyumlu bir dönem geçirdiğini, insanın normal rutininin dışına çıkıp yavaşlayıp kendi iç dünyasına döndüğü, tefekkür, dua, ibadet ve oruçla vakit geçirdiği bir ay olduğunu dile getirdi.
- "Türkiye sağlık altyapısı ve turizminde ciddi bir avantaj sağladı"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Türkiye'nin bu dönemi sağlık altyapısındaki güçlü duruşuyla ve yatırımlarıyla atlattığını hatta buna yenilerini eklediğini belirtti.
Her biri 1008 yatak kapasiteli iki acil durum hastanesinin yapıldığını, 2 bin 500 yatak kapasiteli Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesinin açıldığını, 100 yatak kapasiteli Hadımköy Hastanesinin restore edildiğini anımsatan Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu tabii sağlık altyapısında ve sağlık turizminde Türkiye'ye çok ciddi bir avantaj sağladı. Bunu bütün dünya görüyor. Bu anlamda sağlık turizmi, sağlık altyapısı, sağlık teknolojisi, solunum cihazının yapılması ve diğer teknolojilerle Türkiye, çok önemli bir ivme yakaladı. Bir diğer önemli konu da demek ki böyle bir kriz döneminde imkanlar bir araya getirilerek yeni şeyler üretilebiliyor. Mesela bu solunum cihazını üreten dörtlü konsorsiyumun 3 tanesi aslında başka alanlarda çalışıyordu. Bir tanesi doğrudan bu konularla prototip çalışması yapmıştı ama çok kısa bir sürede bu kriz anında hemen bir araya gelip bir ürün ortaya çıkartabildiler. Demek ki benzer şeyler başka alanlarda da çok rahatlıkla yapılabilir."
- "Türkiye iyi bir sınav verdi"
Türkiye'nin ekonomisi, sanayisi, tekstil sektörü ile gıda ve sebze meyve gibi diğer ihracat ürünleri noktasında güçlü bir altyapıya sahip olduğuna dikkati çeken Kalın, özellikle gıda noktasında kendi kendine yeten sayılı ülkelerden biri olduğunu belirtti.
Bu süreçte ihracatta ister istemez birtakım azalmaların olduğunu dile getiren Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Normalleşme sürecine girdiğimizde ki ihracat noktasında ufak ufak bu şey başladı diyebiliriz. Bizde hasılat dönemi başladıkça dışarıya ihracat daha fazla artacak. Buralarda ciddi avantajlarımızın olduğunu düşünüyorum. Belki en önemlisi şu, bu dönemde herkesin sosyoekonomik sistemi test edildi. 'Neye ne kadar dayanıklı, hangi alanlarda zaafları var, nerelerde açıklar var?' Bu anlamda biz bu testten iyi çıktık diye düşünüyorum. Birçok alanda sağlık, gıda ve siber güvenlik alanlarında, enerji altyapısında ve diğer alanlarda gerçekten Türkiye belki zannettiğimizden birçok insanın takdir yahut ifade etmek istediğinden çok daha iyi bir sınav verdi. Bunu Cumhurbaşkanımızda da görüyorum. Neticelere baktığında, 'Evet iyi ama yeterli değil, daha fazla çalışalım, gayret edelim. Şunu da yetiştirelim.' nasıl bir çaba içerisinde olduğunu her gün bizzat görüyorum. Bu vizyonla kararlılıkla bu süreçten güçlenerek çıkacağımıza inanıyorum."
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 2020'nin bütün dünya ekonomileri için bir kayıp yılı olacağına dikkati çekerek, "Bir eksiye gidiş, eksi büyümenin olduğu bir yıl olacak. Bu herkesin maruz kaldığı bir durum olduğu için hepimiz bundan üç aşağı beş yukarı benzer oranlarda etkileneceğiz ama buradan hep birlikte toparlanarak çıkacağız. Dünya ekonomisi, küresel ticaret ve finans piyasaları toparlamaya başladığında biz de izafi olarak onunla eş zamanlı toparlamaya başlayacağız. Özellikle gıda sektöründe üretim ve turizm alanında hareketlilik başladığında bazı verilerin, değerlerin normale doğru ilerlediğini göreceğiz." diye konuştu.
- "Rakamlar minimal hale geldiğinde dahi Bilim Kurulu çalışmalarına devam edebilir"
Kalın, "Bilim Kurulu'nun çalıştığı anlayışla çalışacak bilim kurulları planlanır mı ekonomi ve deprem gibi konularda örneğin?" sorusu üzerine, bu konuyu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da önemsediğini bu nedenle tarım ve gıdayla ilgili de yeni bir kurulun şu anda oluşturulduğunu anlattı.
Bundan sonraki dönemde mevcut kurullara ilave olarak konu bazlı ve süreli komisyonların da kurulabileceğini aktaran Kalın, bu kurulların belli çalışmalar yapabileceği gibi daimi kurullar da oluşturabileceklerini söyledi.
Kalın, salgının bitiş tarihi öngörülemediği için Bilim Kurulu'nun uzun süre daha faaliyetine devam edeceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Rakamların çok minimal hale geldiği bir dönemde dahi Bilim Kurulu çalışmalarına devam edebilir. Çünkü bunun bir de salgın sonrası alınacak tedbirler kısmı var. Aşı geliştirme ve tedavi yöntemleri bölümü var. Bu kurul gerçekten çok başarılı oldu. Kuruldaki bütün hoca arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum milletimiz, devletimiz adına. Bizim özellikle biyo güvenlik yani biyolojik silahlar, virüsler bunlara karşı korunaklı olmamız, bağışıklık sahibi olabilmemiz için çalışmalar yapılacak. Bunlara kurulların mutlaka katkıları olacak. Gıda güvenliği tedarik zincirlerinin korunması konusunda çalışmalar olacak. Siber güvenlik konuları aynı şekilde Cumhurbaşkanımızın çok önemsediği ve çalışılsın diye talimat verdiği konular. Özellikle siber güvenlik çok devasa bir alan. Bununla ilgili konuları çalışmak üzere geçen kabine toplantısında yine bir talimat verildi. Cumhurbaşkanı Yardımcımız bu konuda bir koordinasyon çalışması yapacak Ulaştırma Bakanlığımız ve ilgili diğer bütün bakanlıklarla birlikte. Test edildiğimiz bu dönemde sistemimizin güçlü yönleri nelerdi, açıklar nerede var, zayıf noktalar nereler bunların hepsini tespit edecek bu kurul çalışmaları bundan sonra da devam edecek."
- "Bunlar sivil siyaset adına kabul edilebilir şeyler değil"
İbrahim Kalın, CHP'nin seçimlerde Gelecek Partisi ve Deva Partisine grup kurabilmeleri için destek verebileceği konusuna ilişkin, şunları kaydetti:
"Geçmişte de maalesef böyle karanlık tablolarla karşı karşıya kaldık. Milletvekili transferi, milletvekili pazarlıkları, piyasası maalesef bu ülkenin siyasetinde kuruldu. Bunlar sivil siyaset adına kabul edilebilir şeyler değil. Çünkü bir vatandaş bir milletvekilini seçerken onu şu partiden, şu bölgeden kendisini temsil etmek üzere ya da bağımsız seçer. O kişi kalkıp bu yetkiyi başka bir siyasi pazarlık için al ver için başka bir hesap için kullanamaz. Bu demokrasinin temel ilkelerine aykırıdır. Vatandaşın bir milletvekiline verdiği temsil yetkisinin anlamına aykırıdır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun böyle bir açıklama yapması bence kendilerinin ne kadar çaresizlik ve panik içerisinde olduklarını gösteriyor. Türkiye'de şu anda böyle bir seçim ortamı yok. Tam tersine bir kriz döneminden geçiyoruz. Bütün dünyada bu salgınla mücadele ediyoruz. Türkiye bu alanda en başarılı ülkelerden bir tanesi. Sağlık, enerji, gıda, güvenlik altyapısı ve diğer bütün kurumlarıyla bunu takdir etmek, güçlendirecek adımlar atmak yerine muhalefetin bu tür arayışlar içine girmesi millette bir karşılık bulmuyor. Bugün sorsanız vatandaşa anketler yapılıyor, o anketlerden çıkan neticelere bakalım. Milletin böyle bir gündemi yok. Seçimler 2023'te yapılacak. O zamana kadar muhalefet partileri de çalışmalarını yürütürler. Sandığa gittiğimiz zaman da millet iradesini ortaya koymak suretiyle o günün siyasi tablosunu net bir şekilde ortaya çıkartır."
Milletvekili transferi konusunda yasa tasarısında düzenleme yapılmasının meclisin tasarrufunda olduğuna işaret eden Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü :
"Milletvekili transferi sivil siyasete zarar veren bir şeydir. Geçmişte çeşitli vesayet kurumları, askeri vesayet, yargı vesayeti, sermaye vesayeti bu tür bahaneleri kullanarak sivil siyaseti zayıflatmıştır, zarar vermiştir, onun itibarını lekelemiştir. Ama maalesef sivil siyaset yapanlar da buna prim, malzeme vermişlerdir. Benzer şeylerin Türk demokrasisinin geldiği şu aşamada, 2020 yılında konuşuluyor olması gerçekten hayretamiz bir durum. Bunun muhalefet partilerine bir faydası olur mu bilemem kendi hesapları eğer böyleyse kendi takdirleridir ama gerçekten sivil siyasete katkı verip milletin devletle devletin milletle ilişkisine katkı sağlayacak, siyasetin daha etkin, çözüm üreten iktidarıyla muhalefetiyle bir ekosistem haline gelmesini istiyorlarsa bu tür hesaplar yapmak yerine somut katkılar üzerinde kafa yorsunlar. Tabii ki Sayın Naci Bostancı'nın açıkladığı yasa tasarısı bütün bunları dikkate alarak bir değerlendirme yapacak. Şu anda bu meclisin tasarrufunda bir konu. Bu olgunlaştıktan sonra AK Parti ile MHP bunun müzakerelerini yapıyor. Belki öbür partilere de götürecekler, soracaklar. Onun neticesinde sivil siyasetin itibarını koruyacak bir neticenin çıkacağını ümit ediyorum."