Davutoğlu, Filistin'in gelecek hafta BM'ye yapacağı "üye olmayan gözlemci devlet" statüsü başvurusuna ilişkin olarak, perşembe günü New York'ta yapılacak BM Genel Kurulu toplantısına katılabileceğini belirterek, "Eğer müracaat ve süreç o güne kadar tamamlanırsa muhtemelen pek çok bakan arkadaşımızla birlikte orada destek için bulunacağız" dedi.
Bakan Davutoğlu, CNN Türk televizyonunun canlı yayınına katılarak gündemdeki son gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı.
Diplomasi açısından yoğun bir hafta yaşanacağını belirterek sözlerine başlayan Davutoğlu, Cezayir'e yapacağı ziyareti, İspanya'da yapılacak hükümetler arası görüşmeleri, Erzurum'da yapılacak Türkiye-İran-Azerbaycan üçlü toplantısını, Almanya ziyaretini ve İstanbul'da düzenlenecek Türk-Arap Forumu'nu gelecek haftanın önemli temasları olarak sıraladı.
Filistin'in gelecek hafta BM'ye yapacağı "üye olmayan gözlemci devlet" statüsü başvurusuna değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Perşembe günü muhtemelen New York'ta BM Genel Kurul toplantısına katılmamız gerekebilir. Çünkü 29 Kasım'da Filistin'in BM Genel Kurulu'nda 'üye olmayan devlet' statüsüyle ilgili müracaatı var ve oylaması yapılacak.
Eğer müracaat ve süreç o güne kadar tamamlanırsa muhtemelen pek çok bakan arkadaşımızla birlikte orada destek için bulunacağız. Filistin devletinin tanınması yönünde önemli bir adım teşkil edecek."
-Gazze'deki ateşkes
Davutoğlu, Gazze'de ateşkes sağlanması sürecinde Türkiye'nin etkin rol oynayamadığı yönündeki eleştirileri de değerlendirdi.
Yorumları okuduğunda hayret ettiğini söyleyen Davutoğlu, yöneltilen eleştirilerin hala Soğuk Savaş mantığını yansıttığını belirterek, "Mısır yükseliyorsa Türkiye düşüyordur, İran'ın etkinliği artıyorsa Türkiye'ninki azalıyordur" şeklindeki yorumların, yürütükleri dış politikanın yeterince iyi kavranmadığını gösterdiğini ifade etti.
Türkiye'nin, Ortadoğu'daki demokratikleşme sürecinde en başından beri Mısır'ın tekrar etkin bir aktör olarak yer alması için her türlü çabayı göstereceğini vurguladığını kaydeden Davutoğlu, "Mısır'ın görkemli bir şekilde bölgeye dönmesini istiyoruz. Bu bölge, ancak bütün bölge ülkelerinin katkısıyla ayağa kalkabilir. Bizim hiçbir zaman 'bu bölgede bir tek bizin sözümüz geçecek' diye bir iddiamız olmadı" dedi.
Şu anda Türkiye'nin Ortadoğu'daki en önemli stratejik ortağının Mısır olduğunu ifade eden Davutoğlu, Türkiye'nin Mısır'la rekabet içinde olmadığının altını çizdi.
-Türkiye-İsrail arasında görüş alışverişi
Davutoğlu, dün gece Hamas'ın Siyasi Büro şefi Halid Meşal'in kendisini tekrar arayarak, Gazze ziyareti ve Türkiye'nin katkıları için teşekkür ettiğini aktardı.
Türkiye'nin bu süreçte ilgili tüm taraflarla etkin bir diplomasi trafiği yürüttüğünü anlatan Davutoğlu, İsrail'le doğrudan temas olup olmadığına ilişkin soru üzerine, "Eğer bir kan durdurulacaksa, savaş şartları devam ediyorsa herkesle görüşülür. Bunda bir yanlışlık yok" dedi.
Davutoğlu, "Gazze sürecinde, evet doğrudur, İsrail, hem Dışişleri Bakanlığı hem istihbarat birimleri üzerinden Türkiye'yle kanallar oluşturarak görüş alışverişinde bulunmuştur. Bu da doğaldır" diye konuştu.
"Gazze meselesi, nihai kertede, coğrafi yakınlığı, komşu olması, kapısının olması dolayısıyla Mısır'ın liderliğinde yürütülmesi gereken bir meseledir" diye konuşan Davutoğlu, Türkiye'nin her zaman çözüm üretmede birlikte çalışma isteğini dile getirdiğini, bunun Türkiye'nin rolünün azaldığı şeklinde yorumlanmaması gerektiğini söyledi.
Davutoğlu, "Kimse Türkiye'yle Mısır arasına bu yolla rekabet fitnesi sokmaya kalkmasın" diye konuştu.
-Türkiye-ABD ilişkileri
Türkiye-ABD arasındaki görüş ayrılıklarının ilişkilere etkisinin sorulması üzerine Davutoğlu, "Türkiye'nin dış politikası şu veya bu ülkeye endeksli değildir. Türkiye, kendi ilkeleri etrafında bir dış politika yürütür" ifadesini kullandı.
Bu dış politikanın, Suriye örneğinde görüldüğü gibi, ABD ile benzer bir perspektif barındırabileceğini söyleyen Davutoğlu, Türkiye ve ABD'nin bir ittifak ilişkisine sahip olduğunu kaydetti.
İki ülkenin bazı konularda farklı düşünebileceğini de ifade eden Davutoğlu, nitekim Gazze konusunda farklı kanaatlerin dile getirildiğini belirterek, "Sayın Obama'nın böylesi çocuk cinayetleri söz konusuyken İsrail'i 'meşru müdafaa hakkını kullanıyor' şeklinde değerlendiren konuşmasına mutabık kalmamız mümkün değil" dedi.
Davutoğlu, ABD yönetimiyle bazı konularda farklı kanaatlere sahip olunmasının iki ülke arasında kriz olduğu şeklinde yorumlanmaması gerektiğini de söyledi.
-"İsrail'le diyalog görüşmesi yok"
"Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun özel danışmanıyla görüşmesinin ardından İsrail özür ve tazminatı kabul etti mi? İsrail'le yeniden diyalog mu kuruluyor?" şeklindeki soruyu da yanıtlayan Davutoğlu, "Bu bir diyalog görüşmesi değil. Türkiye açısından bu tür görüşmeler ve bazen değişik mesajların bazı aracılar üzerinden iletilmesi İsrail'le diyalog anlamına gelmez" dedi.
Türkiye'nin şartlarının bilindiğini vurgulayan Davutoğlu, "İsrail ne zaman bu şartları yerine getirmeye kendini hazır hissederse Türkiye, belli kanallar üzerinden görüşür. Bu konuda Türkiye'nin pazarlık yapması söz konusu değildir" ifadesini kullandı.
-Irak'taki gelişmeler
Irak'taki son gelişmeleri de değerlendiren Davutoğlu, Irak'ın Türkiye için en önemli dost ve kardeş ülkelerden biri olduğunu ve Irak'taki bütün kesimlerle yakın ilişkiler içinde olmaya özen gösterdiklerini kaydetti.
"Irak'ın birliği ve sınır bütünlüğünün sağlanması bizim için en öncelikli esaslardan biridir" diyen Davutoğlu, bunun sağlanabilmesi için Irak yönetiminin bütün kesimleri kuşatıcı bir anlayış benimsemesi gerektiğine vurgu yaptı.
Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin kendisine iletilen dostça hususları yanlış yorumladığını belirten Davutoğlu, "Biz isteriz ki Irak'ta herkesi kuşatan bir yönetim olsun. Askeri birlikleri hareket ettirmekten çok, gönül birliğini harekete geçiren bir yönetim anlayışı olsun" dedi.
Maliki'nin, Türkiye'nin yapabileceği olumlu katkıları baştan engelleyen bir tutum sergilediğini ve Türkiye'nin her türlü iyi niyetli teşebbüsünü dış müdahale gibi algıladığını söyleyen Davutoğlu, "Tansiyonu düşürmek ve Irak'ın birliğini, bütünlüğünü sağlamak yönünde bize gelebilecek her türlü teklifi değerlendiririz ve olumlu katkı yapmaya çalışırız" diye konuştu.
-Rusya'nın Suriye konusundaki tutumu
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un, Türkiye ve Suriye arasında yapılabilecek görüşmelere Rusya'nın destek vereceği yönündeki açıklamalarını yorumlayan Davutoğlu, "Türkiye ile Suriye görüşsün" şeklindeki ifadelerin, sanki sorun bu iki ülke arasındaymış gibi yanlış bir algılamaya sebebiyet verebileceğine dikkati çekti.
Davutoğlu, "Türkiye bu sorunun bir tarafı değil. Sorun, Suriye yönetiminin zulmü, baskısı ve Suriye halkı arasındadır. Türkiye'nin burada taraf olması, hem komşu olarak hem de vicdani gerekçelerle acı çeken Suriye halkının yanında yer alması ve mültecileri kabul etmesidir" diye konuştu.
Türkiye'nin Suriye konusunda yalnız kaldığı yönündeki yorumların sorulması üzerine Davutoğlu, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını vurgulayarak, "Velev ki öyle, Türkiye, adaleti, hakkı savunma konusunda, kardeş bir halkın geleceğini savunma konusunda yalnız kalırsa, tek başına kalırsa da onu savunur. Hak ve adalet söz konusu olduğunda sağımıza solumuza bakmayız, kim yanımızda kim karşımızda bakmayız, gereğini söyleriz" dedi.
-Cüneyt Ünal'ın serbest bırakılması
Gazeteci Cüneyt Ünal'ın serbest bırakılmasını da değerlendiren Davutoğlu, "Her şeyden önce Cüneyt kardeşimizin ailesine kavuşması bizim için başlı başına önemlidir. Hiçbir yorum yapmaksızın bundan büyük mutluluk duyduk" diye konuştu.
Konuyu başından beri yakından takip ettiklerini ve gerekli girişimlerde bulunduklarını belirten Davutoğlu, katkıda bulunan herkese teşekkür ettiklerini söyledi.
"İyi bir iş yapıldığında, o işin yanında durmak ahlaki olarak da siyasi olarak da doğrudur" diyen Davutoğlu, kendilerinin daha önce İran ve başka araçları da devreye sokarak yaptıkları başvurulara Suriye tarafından olumsuz cevap verildiğini de anımsattı.
"Bunu da sorgulamak lazım, daha önce niçin bu tavırlar sergilendi?" diyen Davutoğlu, bu tutumun Suriye yönetimin iki yüzlü ve dürüstlükten uzak tavrının göstergesi olduğunu, bunun herkes tarafından fark edilmesi gerektiğini söyledi.
-Mısır'daki gelişmeler
Mısır'da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin anayasal düzenlemeler çerçevesinde aldığı kararların sorulması üzerine Davutoğlu, "Bu süreçler büyük bir hareketlilik olarak başlar, sonra duruluncaya kadar da küçük küçük türbülanslar yaşanır. Tahrir ve Mısır devrimi bir büyük dalgaydı. Şimdi o dalga seçimlerle, referandumla vesaire, yavaş yavaş kendi dengesini bulma çabasında. Son yaşanan gelişmeleri de böyle değerlendirmek lazım" dedi.
Eski alışkanlıkların getirdiği dirençle, yeni demokratik beklentiler arasında denge kurmanın gerekliliğini vurgulayan Davutoğlu, "Ben bunları Mısır demokrasisinin olgunlaşması yönündeki adımlar olarak değerlendiriyorum" diye konuştu.