Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası enerji alanında büyük problemler yaşayan Batı'nın gözü kulağı Türkiye'nin başlattığı Pençe-Kilit Harekatı'nda. Avrupa, Irak gazını kullanmayı planlarken Türkiye'nin kuzey Irak'ta terör örgütü PKK/PYD'ye yönelik sürdürdüğü kara ve hava harekatı küresel enerji güvenliğindeki tıkanıklıkları açabilecek sonuçlar üretebilecek.
Mardin Artuklu Üniversitesinden Dr. Necmettin Acar, küresel enerji jeopolitiğinde yaşanan köklü değişimleri ve Türkiye'nin pozisyonunu AA Analiz için kaleme aldı.
Hafta başında Türkiye'nin, Irak'ın kuzeyine yönelik başlattığı Pençe-Kilit Harekatı hem iç hem de uluslararası kamuoyunda farklı yorumlara yol açtı. Türkiye'nin bu operasyonla, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ortasında yükselen diplomatik misyonunu avantaja çevirmeye çalıştığı, artan enflasyon ve gıda fiyatları üzerindeki dikkati dağıtmak istediği ve iktidarın yaklaşan seçimleri ve oluşum aşamasındaki seçim ittifaklarını etkilemeye yönelik bir girişim başlattığı şeklinde yorumlar yapıldı.
Harekatın zamanlaması, yoğunluğu ve icra ediliş biçimiyle uluslararası siyasette yaşanan gelişmeler arasındaki bağlantı söz konusu yorumların/iddiaların açıklayıcılığını önemli ölçüde zayıflatıyor. Pençe-Kilit Harekatı'nı ve hedeflerini doğru analiz etmek için son aylarda küresel enerji piyasalarında yaşanan köklü değişimleri ve Avrupa ülkelerinin artan enerji güvensizliği algısını mutlaka hesaba katmak gerekiyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başta Avrupa olmak üzere küresel düzlemde yol açtığı enerji güvenliği sorunu, son dönemde küresel-siyasal arenadaki en temel tartışma alanlarından birini oluşturuyor. Tek başına küresel doğal gaz rezervlerinin dörtte birine sahip olan, Avrupa doğal gaz tüketiminin yüzde 40'ını karşılayan, petrol arzında ise ABD ve Suudi Arabistan'dan sonra üçüncü ülke olan Rusya'ya yönelik yaptırımlar, enerji güvenliğine yönelik endişelerin en önemli sebeplerinden biri. Bu süreçte Avrupa ülkelerinin Rus doğal gazına alternatif arayışları gözlerin yeniden küresel enerji piyasalarındaki kritik aktörlerin üzerine çevrilmesine yol açtı.
İran uzun yıllardır kendisine uygulanan yaptırımlar sebebiyle enerji piyasalarında önemli ölçüde dışlanmış durumda ve bu yüzden kısa vadede İran'ın enerji piyasalarında önemli bir rol oynaması beklenmiyor. Küresel doğal gaz rezervlerinde yüzde 17'lik oranla ikinci, petrol rezervlerinde ise 208 milyar varillik rezerviyle üçüncü olan İran'ın[1]politik gerekçelerle enerji piyasalarından dışlanması, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın tırmandığı şu günlerde arz tarafındaki alternatifleri sınırlıyor.
Bu süreçte Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi önemli aktörlerin enerji politikalarının Batı ile uyuşmayan bir vizyona evrilmesi ise küresel enerji güvenliğindeki sorunları iyice derinleştiriyor. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlarında Joe Biden'ın telefonlarına cevap vermeyen, "petrol arzını artırın" çağrılarına kulak tıkayan Suudi Veliaht Prensi'nin, geçen pazar günü Vladimir Putin ile küresel enerji piyasalarının gidişatı hakkında istişarelerde bulunması[2]enerji ihtiyacını güvene almak isteyen Batılı aktörlerin endişelerini daha da artırdı.
Geçtiğimiz haftalarda Riyad yönetiminin petrol ticaretinde dolardan vazgeçip yuana döneceğine dair sinyalleri[3]Körfez'deki ABD müttefiki rejimlerin dış politikalarında yaşadıkları kaymayı net biçimde ortaya koymuştur. Bu gelişmeler son dönemde Suudi Arabistan ve BAE'nin bariz şekilde Rusya ve Çin ile uyumlu bir dış politika takip ettiğini göstermesi açısından önemli.
- PETROL ARZININ ARTMASI
İçinde bulunduğumuz bu siyasal atmosferde enerji güvenliği sorununun çözülmesi bir taraftan petrol arzının artmasına, diğer taraftan ise boru hatları ile Avrupa'ya güvenli bir rotadan bol miktarda doğal gaz taşınmasına bağlı olacaktır. Petrol arzının artması, fiyatlarda makul bir düşüşe yol açarak Rusya'ya yönelik petrol yaptırımlarının işlevselliğine katkı yaparken Avrupa'ya alternatif rezerv ve rotalardan yeteri kadar doğal gaz taşınması, Avrupa'nın enerjide Rusya'ya bağımlılığını da sonlandıracaktır.
Her iki durumda da küresel enerji piyasalarında nispi bir istikrar sağlanacak ve düşen fiyatlara bağlı olarak da Putin Rusya'sının enerji gelirleri ciddi biçimde azalacaktır. Sonuçta azalan enerji gelirlerinin Rusya'yı iddialı ve müdahaleci politikalardan caydırması beklenmektedir. Bu senaryo 2014 yılında da tekrar edilmişti. Rusya'nın Kırım'ı ilhakı sonrası ABD, üretimini 30 yılın en yüksek seviyesine çıkarmış ve yaşanan arz fazlası nedeniyle petrol fiyatları 2014 yılını yüzde 46'lık düşüşle tamamlamıştı.[4]
- KÜRESEL ENERJİ GÜVENLİĞİNİN KİLİDİ: IRAK
Enerji piyasalarının en önemli aktörleri İran ve Rusya'nın politik gerekçelerle enerji piyasalarından dışlandığı, Suudi Arabistan ve BAE'nin enerji politikaları konusunda Batı yerine Rusya ve Çin ile uyumlu bir politikaya yöneldiği atmosferde, Irak küresel enerji güvenliğinin kilidi haline gelmiştir. Irak'ı küresel enerji güvenliğinin kilidi haline getiren birtakım politik ve jeopolitik faktörler bulunuyor. Her şeyden önce Irak 145 milyar varillik petrol rezerviyle küresel rezerv sıralamasında dördüncü sırada yer alıyor.[5]Sahip olduğu petrol rezervlerinin çok büyük bir kısmının kuzeyde, Musul-Kerkük bölgesinde bulunması ve petrol çıkarma maliyetinin oldukça düşük olması da Irak'ın cazibesini artırıyor.
İkinci olarak Irak, birtakım jeopolitik gerekçelerle uzun yıllardır zengin petrol rezervlerini uluslararası piyasalara arz etmekte ciddi sorunlar yaşıyor. Basra Körfezi'ne sınırlı bir çıkışının olması ve buraya derin su limanı yapamaması, Irak ile komşuları olan Kuveyt, Suudi Arabistan ve İran arasında uzun yıllara dayanan gerginliklere yol açıyor.
Üçüncü olarak Irak, henüz keşfedilmemiş olmasına rağmen, zengin doğal gaz yataklarına sahip ve jeopolitik olarak Katar gazının Avrupa'ya taşınacağı kritik güzergahta bulunuyor. Avrupa'nın Rus gazına alternatif arayışlarının arttığı 2010 sonrası dönemde, Katar-Irak-Türkiye güzergahı önemli bir alternatif enerji rotası haline dönüştü.
Son olarak da Batılı aktörlerin Irak ile diğer Körfez ülkelerine nazaran daha iyi ilişki kurabildiklerini ve Irak'ın 1990'dan günümüze kadar yaşadığı istikrarsızlıklar sonucu çöken ekonomik altyapıyı yeniden ayağa kaldırmak için enerji ihracatı konusunda oldukça istekli olduğu görülüyor.
Bu atmosferde Irak, küresel enerji piyasalarının kilidi haline geldi. Enerji piyasalarını Rusya ve Çin gibi rakip aktörlerin domine etmesini ciddi bir güvenlik sorunu olarak algılayan Batılı aktörler için en iyi senaryo, Irak'ın küresel enerji piyasalarına güçlü bir biçimde dönmesi. Bu ise ancak Irak petrol ve gaz endüstrisine yapılacak yatırımlar ve ülkede güvenliğin sağlanması ile mümkün olacaktır.
- OPERASYONUN BÖLGESEL VE KÜRESEL HEDEFLERİ
Türkiye'nin ulusal güvenlik endişeleriyle Batılı aktörlerin enerji güvenliği endişelerinin örtüştüğü bir atmosferde başlayan Pençe-Kilit Harekatı sadece askeri güvenlik değil, enerji güvenliğine yönelik de önemli sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Genel olarak, Karadeniz'in kuzeyi, Doğu Akdeniz ve Türkiye olmak üzere Avrupa'ya enerji taşınabilecek üç rota bulunuyor. Karadeniz'in kuzeyi Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle artık güvenli bir enerji rotası olma hüviyetini kaybetti. Doğu Akdeniz ise geçtiğimiz aylarda ABD'nin EastMed projesinden desteğini çekmesiyle iptal oldu. Bu durumda Batı'nın elinde bir tek Türkiye güzergahı kalıyor.
Türkiye'nin düzenlediği bu harekatlar, Irak'ın kuzeyinde yer alan istikrarsız yapıları bertaraf edebileceği gibi hem IKBY'nin hem de Bağdat yönetiminin enerji ihracatı hedefleri için faydalı sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Süreç içerisinde Batı'nın, enerji güvenliği saikiyle, PKK ve türevlerine ilgi ve desteğinin azalacağını öngörebiliriz. Bu siyasal atmosferde Türkiye, Irak'ın kuzeyine düzenlediği operasyonla bölgeyi bir taraftan terör unsurlarından temizlerken diğer taraftan bölgedeki enerji kaynaklarının güvenli bir şekilde Batı'ya aktarımında kritik güzergahların güvenliğini sağlayacak.
- TERÖR ÖRGÜTLERİNİN BATI İÇİN OLUŞTURDUĞU TEHDİT
PKK ve türevlerinin Irak ve Suriye'de yol açtığı istikrarsızlıkların artık sadece Türkiye'nin ulusal güvenliği için değil, Batı'nın enerji güvenliği için de tehdit olarak algılanmaya başlandığı bir süreçteyiz. Bu siyasal atmosferde Batılı aktörlerin teröre verdikleri desteği çekeceğini ve Türkiye'nin bölgede istikrar ve güvenliği sağlamaya yönelik girişimlerini destekleyeceğini öngörebiliriz.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gölgesinde küresel enerji piyasalarında yaşanan köklü dönüşümler enerji arzında uzun vadeli tıkanıklıklara yol açma potansiyeli taşıyor. Rusya ve İran'ın maruz kaldığı yaptırımlar ve Körfez ülkelerinin Batı ile uyumlu olmayan bir enerji politikası takip ettiği süreçte Irak hem zengin enerji kaynakları hem de Katar gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınacağı güzergahta yer alması sebebiyle küresel enerji güvenliğinin kilidi haline geldi. Bu süreçte Türkiye'nin başlattığı Pençe-Kilit Harekatı bir taraftan Türkiye'nin ulusal güvenliğine önemli katkılar yapabilecekken diğer taraftan küresel enerji güvenliğindeki tıkanıklıkları açabilecek sonuçlar üretebilecektir.
[1]https://www.trthaber.com/haber/dunya/bati-enerjide-rusyaya-alternatif-ariyor-661780.html.[2]https://www.bloomberght.com/putin-muhammed-bin-selman-ile-petrolu-gorustu-2304419.[3]https://www.bloomberght.com/suudi-arabistan-petrol-ihracatinda-yuana-yesil-isik-yakti-2301564.[4]https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/piyasa-haberleri/petrol-fiyatlari-2014te-yuzde-46-geriledi_ID972239/.[5]https://www.enerjiatlasi.com/rezerv/dunya-petrol-rezervi.html.*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.