Erdoğan: Somali için kimsenin kılı kıpırdamıyor, Kobani'ye gelince..
ABONE OL
Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlar toplantısında konuştu.

İşte konuşmasından satırbaşları;

Milletin seçtiklerine hiç bir zaman değer vermediler. Yakın siyasi tarihimize bakın, milletin seçtiği muhtar da olsa belediye başkanı da olsa başbakan da olsa her zaman kibirleri ile onları ezmek istediler. Ancak hamdolsun milletimiz iradesine sahip çıktı, seçimine sandığına sahip çıktı ve kendi tercihlerinin o elitlerinin kibrinden daha üstün olduğunu her fırsatta gösterdi. Muhtar bile olamaz diyerek hem şahsım hem de tüm muhtarlarımızla alay ediyorlardı. Millet o kardeşinizi milletvekili, başbakan ve halk oyu ile seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı makamına çıkardı. Millet tarafından seçilmiş olmak bu d ünyada ulaşılacak payelerin en büyük en yükseklerinden biridir. İster muhtar, belediye başkanı, milletvekili olsun ister Cumhurbaşkanı olsun. Milletin teveccühüne mazhar olmak rütbelerin en büyüğüdür. Muhtar kardeşlerimiz son derece önemli bir makamda bulunuyorlar. Bunu böyle bilmenizi özellikle hatırlatmak isterim. Demokrasinin yerelde başladığını defalarca söyledim. Bunun gereğini de yapmak için elimden geleni yaptım. Demokrasi önce ailede, evde, köyde mahallede demokrasi ne kadar güçlenirse ülkenin genelinde de o kadar güçlenir ve standartları o kadar yükselir. Muhtarlarımız demokrasinin çekirdeği denecek bir öze sahiplik yapıyorlar. 

MUHTAR AYLIĞINI 880 LİRAYA ÇIKARDIK

 
Biz evlerden sokaklara, sokaklardan caddelere semtlere oradan da tüm 780 bin kilometrekareye yayılan bir siyasi mücadele verdik. Tabandan, yani köy ve mahalleden yola çıkıp en tepeye giden bir yol böyle bir istikamet izledik. Onun için muhtarlar en fazla önem verdiğimiz en fazla yol arkadaşlığı yaptığımız kesim oldu. İBB Başkanlığımda da İstanbul muhtarları ile işbirliği yapmanın gayreti içinde oldum. Başbakan olduğumda muhtarları unutmadık, Cumhurbaşkanı olduğumuzda da unutmadık. İnşallah sizleri hiç bir zaman ihmal etmeyecek yolumuza böyle devam edeceğiz. Muhtarlarımızın en önemli sorunlarından birinin ücret sorunu olduğunu biliyoruz. 2002 yılında Kasım göreve geldiğimizde muhtarlarımızın eline geçen aylık ücret o zaman 97 TL idi. Benim kayıtlarda 97 yazıyor. 2005 yılında düzenleme yaptık ve 245 TL'ye yükselttik. Sonra yine bir iyileştirme yaparak 456 olan muhtar aylığını 880 liraya çıkardık. O zaman arkadaşlarıma şunu söyledim asgari ücretin altında olamaz bunu bulmamız lazım dedim. 2002'de 97 lira bugün 880 lira. Nominal olarak 12 yıl içinde yüzde 800 oranında arttırmış olduk ki bu en yüksek zam anlamına geliyor.
 
MUHTARLARIN TEK İŞİ MÜHÜR BASMAK DEĞİLDİR
 
Ayrıca 2005 yılında belediye kanunlarında değişiklik yaparak belediyelerden ayni yardım ve destek getirdik. Artık isteğe bağlı değil buradan yardım yapmalısınız dedik. Bir çok muhtarlığımız belediyelerden destek almaya başladı. İnşallah Türkiye'nin ekonomisi büyüdükçe muhtarlarımızın bu ücreti artacak bizler de bunun takipçisi olacağız. Bir hükümet hakikaten başarılı bir icraat sergilemek istiyorsa muhtarlıklarla olan diyaloğunu çok iyi noktalara taşımak zorundadır. Bir siyasi parti de başarılı olmak istiyorsa belediye başkanlarını uyarmalı onlar da muhtarlarla ilişkilerini en iyi noktaya taşımalıdır. Çünkü onun eli ayağı gören gözü duyan kulağı kim olacaktır muhtar olacaktır. Akıllı bir siyasetçi bunu yapar. Ama ideolojik davranırsa o zaman kendisi de kaybeder ülke de kaybeder. Halkın oyları ile seçilmiş olmak halkın tercihine teveccühüne mazhar olmak hiç kuşkusuz bizlere olduğu gibi sizlere de büyük mesuiliyet yüklüyor. Muhtarların vazifesi sadece mühür basmak değildir. Yasaların yüklediği sorumluluk ve yetkinin ötesinde her bir muhtar kardeşimiz Türkiye'nin ufku doğrultusunda çalışmalıdır. Ekonomik kalkınma yerelde başlar. En küçük idari birimlerimizin köylerimizin mahallelerimizin ufku ile milletimizin ufku aynı yönde olmazsa büyümemize ivme kazandıramayız. Elbette her konuda birebir aynı düşünmemiz mümkün değildir. Zaten demokrasinin güzelliği de burada değil mi? Ancak ortak bir akılla hizmet üretmek de her birimizin öncelikli vazifesidir. Türkiye'nin her konuda her meselede sizlere ihtiyacı var. Ekonominin büyümesinde uluslararası politikalarımızın şekillenmesinde huzurun güvenliğin daha da artmasında sizlerin gayretine ihtiyacımız var. 
 
Milletimizn gayreti ile işbaşına gelen sizlerin Türkiye'nin sorunlarına öncülük yapmanız son derece önemlidir. Bu ilk toplantımızı Ankara ve civar illerdeki muhtarlarımızla gerçekleştiriyoruz. Sizler bu toplantılarda bir ilksiniz. Bugün burada, 17 ilimizden 406 muhtar kardeşimiz var. Bu vesile ile Türkiye'nin gündemindeki önemli bir meseleyi de sizlere paylaşmak isterim.
 
ÇÖZÜM SÜRECİ PAZARLIK SÜRECİ DEĞİLDİR
 
Sizlerin de yakından takip ettiği gibi terörle mücadelede yoğun bir mücadele veriyoruz. İki büyük hassasiyetimiz var. Birincisi yıllardır red, inkar, asimilasyon politikalarına maruz kalan doğu ve güneydoğu illerimizi ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. İkincisi ise terör meselesini çözerken Türkiye'nin diğer bölgelerini rahatsız edecek hassasiyetleri incitecek girişimlerden hassasiyetle kaçınıyor, meseleyi kimseyi rencide etmeden ama kimsenin hakkının zayi olmasına fırsat vermeden çözmeye çalışıyoruz. Kanı gözyaşını durdurmaya çalışırken orada yatırımlar yaparken Akdeniz, Ege, İç Anadolu'da yaşayan kardeşlerimizin de kaygılarını gidermeye devam ediyoruz. Çözüm süreci bir al ver süreci bir pazarlık süreci değildir, taviz vermek asla değildir. Hele hele şehitlerimizin emanetlerini incitecek hiç bir girişim ve adıma asla fırsat tanımayız. Kolay bir süreçte değiliz. Bu süreci bozmak, yavaşlatmak isteyen çok sayıda odak var çok sayıda merkez var rahat durmuyorlar. Bütün dert güçlenen bir Türkiye'yi nasıl zayıflatırız veya güçlü bir Türkiye asla olamaz. Biz de inadına yeni Türkiye güçlü Türkiye diyoruz bu olacak. Kimi zaman içerden kimi zaman dışardan kimi zaman da ortak hareket ederek bu süreci sabote etmeye çalışanlar var bunlar her zaman olacak. Terör meselesi Türkiye'nin kalkınması önünde en büyük engeldir. Şimdi biz bunu ortadan kaldırmaya çalıştıkça birileri de bizi engellemek için çalışıyor.
 
GEZİ OYUNU, TÜRKİYE'Yİ SABOTE ETME GİRİŞİMİYDİ
 
2013'te Gezi olayları adı altında sahnelenen oyun büyük Türkiye'yi sabote etmekten başka bir şey değildi. Altından, arkasından kimler çıktı gördünüz. 17-25 Aralık tarihlerinde yolsuzluk maskesi altındaki darbe girişimi büyük Türkiye hedefini sabote etmekten başka bir şey değildi. Biz hükümet olarak o zaman sağlam durduk, dik durduk. Milletimiz oynanan oyunu gördü ve dim dik bir duruş sergiledi. Yerel seçimlerde görüldüğü gibi yine o zaman genel başkanı olduğum partimizbüyük bir başarı ile çıktı. Millet feraseti ile bakar kararını ona göre verir. Arkadan Cumhurbaşknalığı seçimi oldu ilk defa halkımız seçimini yapıyor. 14 Parti birleşti bu kardeşinizin karşısına aday çıkardılar bizim ortak adayımız dediler elhamdulillah yüzde 52 ile bu kardeşinizi millet işbaşına getirdi. Milletin feraseti ile oynanmaz. Millet küçümsenmez, sandık küçümsenmez. Herşey orada. Bundan sonra da Türkiye'nin ilerlemesini büyümesini engellemek için oyunlar oynanacak çeşitli sabotaj girişimlerini sahneye koyacaklardır. Sizler bunlara karşı uyanık olacaksınız.
 
TEHDİTLER GELEBİLİR AMA...
 
Biz Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Arnavut, Zaza biz ayrı olabilir miyiz? Biz hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz? Öyleyse bu dargınlık, bu kırgınlık, bu kin, bu nefret ne? İşte buna karşı mücadeleyi tüm muhtarlarımız olarak sizler vereceksiniz. Yarın seçimler var özellikle Güneydoğu'da Doğu'da mezralarda birileri gelip oyları filanca partiye vereceksiniz yoksa yakıp yıkarız diyebilirler. Ben diyorum ki namuslu insanlar namussuzlar kadar cesur, şerefli olmadıkça başarılı olamazlar. Bu merhum İnönü'nün lafıdır. Bunu görmemiz lazım buna karşı devlet, millet el ele mücadeleyisürdürmemiz lazım. Bu ülkenin 780 bin km'si ihya olmalı ayağa kalkmalı. Her taraf modern bir şehir haline gelmeli.
 
BU NASIL BİR SEVGİDİR
 
26 Havalimanı vardı, şu anda 52 havalimanımız var. Bu 12 yılda oldu. Şu anda Hakkari Yüksekova'da inşaat devam ediyor ama bitirmekte zorlanıyorlar. Neden muhtarlar tehdit alıyor, makinalar yıkılıyor. Ya siz nasıl oluyor da Hakkari'yi seviyorsunuz? Neden böyle bir yatırımın buraya gelmesini engelliyorsunuz? Neden bundan rahatsız oluyorsunuz? Kürt kardeşimizi seven biz miyiz yoksa oradan seçilmiş olanlar mı? Yolu yapan biz, okulları yapan biz havalimanını yapmak isteyen biz ama engelleyen kim ben Kürdüm diyenler. Bu ayrımcılıkla bu bir yere varmaz onun için birliğe ihtiyacımız var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında bizler tek millet, tek bayrak tek devlet diyerek yolumuza devam etmek durumundayız. Bu oyunları milletimize anlatacak en başta sizler olacaksınız. Ben her zaman söylüyorum bir üst akıl Türkiye'de belli bir kesimi belli siyasi partileri verdiği talimatlarla Türkiye aleyhine çalıştırıyor. Siz Türkçü parti sanıyorsunuz ama aslında onlar üst akla çalışıyorlar. Siz dini cemaat zannediyorsunuz, hizmet örgütü sanıyorsunuz ama bakıyorsunuz onlar halk için ya da hak için değil patronları olan üst akıl için çalışıyorlar. Ne üst aklın, ne de onların maşalarının bu ülkenin istikametini tayin etmelerine hep birlikte müsade etmeyeceğiz. Türkiye'nin istikaımetini sadece millet belirleyecek.
 
SOMALİ
 

Somali hükümetinin Türkiye'ye 80 dönüm yer tahsis ettiğini, oraya dünyadaki en büyük elçiliklerden birini yapacaklarını ifade eden Erdoğan, elçilik binasının bu yıl sonuna kadar bitirileceğini söyledi. Erdoğan, "Denize sıfır sayılabilecek şekilde bir yerde, böyle bir yer tahsis ettiler ve orada büyükelçiliğimiz bittiği andan itibaren örnek olacak. Ama dünyadaki ülkelere bakıyorsunuz hiçbirinin gelip de böyle bir büyükelçilik yaptığı yok. Konteynerler içinde büyükelçilik yapıyorlar. En güçlü ülkeler dahi. Hani güçlüsünüz? Para var, pul var. Hadi gelin, verin desteği. Değerli kardeşlerim tablo bu" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin her türlü insani yardımla, burslarla, nakdi, ayni yardımlarla dost ve kardeş Somali halkının yanında olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakınız Somali şu anda dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Sadece yoksul değil, maalesef dünyanın kendi kaderine terk edilmiş bir ülkesi. Somali'deki insanlık dramını çözmek için, Somali'deki açlığı, yoksulluğu, istikrarsızlığı gidermek için, orada emniyeti sağlamak için hiçkimsenin, hiçbir ülkenin maalesef kılı bile kımıldamıyor. Kobani söz konusu olduğunda bakıyorsunuz dünya ayağa kalkıyor. Küçük bir yerleşim yeri için bütün dünya işbirliği yapıyor. Oradan ayrılıp gelenler bize geliyor. 200 bin insan. Biz onları zaten burada ağırlıyoruz. Orada kimse yok. Orayı bombalıyorlar. Şimdi bugün de bakıyoruz, maşallah çiftetelli oynuyorlar. Ne olmuş? Şu anda oradan DEAŞ çıkmış. Tamam da o bombaladığınız yerleri yeniden kim onaracak. Öyle mi? O yerle bir olan yerleri yeniden kim onaracak? İşin geleceğinin hesabını kimse yapmıyor. Oradan ayrılan o 200 bin insan acaba geri dönecek mi veya geri döndüğü zaman nereye yerleşecek? Bunun hesabını yapan yok. Ama kendilerine Halep diyoruz. Halep dediğinizde kimse duymuyor. Halep'te 1 milyon 200 bin insan yaşıyor. Halep'te tarih var, Halep'te kültür var. Halep'te medeniyet var. Halep'te ekonomi var. Niçin Halep ile ilgilenmiyorsunuz? Gazze dediğinizde kimse görmüyor. Mogadişu dediğimizde hiç kimse ilgilenmiyor?"

- "Ölümü öldürene ölüm hiçbir şey yapamaz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali'ye 2011'de geniş bir heyetle yaptığı ziyarette bazı çalışmalar başlattığını ve yeni çalışmaların talimatını verdiğini, Pazar günü gerçekleştirdiği ziyarette de bu çalışmalarla ilgili son durumu yakından görme fırsatı bulduğunu söyledi.

Burada yapılan hastaneye değinen Erdoğan, "Hem bu hastanemizin durumunu görmek, oradaki çalışmaları izlemek... Bu milletin evladı olarak oradaki Türk doktorlarımızın, Türk hemşirelerimizin, sağlık memurlarımızın verdiği mücadele her türlü takdirin üzerindedir. Allah onlardan razı olsun" dedi.

Tüm teknik donanımıyla gayet ileri seviyedeki bu hastanenin Afrika'daki en önemli hastanelerden biri olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Orada 4 yaşında bir yavrunun halini gördüm. Maalesef bir serseri kurşun kasığından girmiş ve kolundan çıkmış. Onu da ziyaret ettik ve o yavrunun halini gördüğümüzde dedik ki bu hastane burada olmasaydı ne olacaktı bu yavrunun hali. O mermi çekirdeğini gördük. Böyle bir hayat yaşıyorlar.

Biz oralarda olmazsak bizim adaletimiz ne olur? Bizim adalet anlayışımız öyle spesifik bir adalet anlayışı değil. İşte sosyal adalet budur. Bunun gereğini de yerine getirdik, getiriyoruz. Tabii oraya gitmememizi isteyenler de oldu. Dediler 'orada terör var.' Ziyaretimiz öncesinde heyetimizin kaldığı otelin yanı başında canlı bomba ile saldırı yapıldı, 5 kişi öldü. 2 canlı bomba, 3 de Somali vatandaşı. Heyetimiz herhangi bir sıkıntı yaşamadı. Heyetimize çeşitli tehditler savruldu. Dedik ki biz geri adım atmayacağız. Biz yola çıktık ve gideceğiz dedik ve gittik. Somalili kardeşlerimiz de her türlü tedbirlerini aldılar sağolsunlar ve muhabbet içinde onlarla kucaklaştık. Ölümü öldürene ölüm hiçbir şey yapamaz bunu böyle bilmemiz lazım. Korkuyu korkutanlara korku hiçbir şey yapamaz bunu böyle bilmemiz lazım. Eğer biz korkarsak, Somali'yi herkes gibi kendi kaderiyle baş başa bırakırsak yarın bize toprağın altındaki ecdat hesap sorar, şehitlerimiz bunun hesabını sorar, Allah bize bunun hesabını sorar. Büyük devlet olmanın sorumluluğu budur. Biz de korkmuyoruz ve korkmayacağız. Tarih bize ne sorumluluk yüklüyorsa, insan olmak vicdan sahibi olmak bize ne sorumluluk yüklüyorsa, 77 milyon, her bir ferdimizle inşallah biz bu sorumluluğu hakkıyla yerine getireceğiz."

-"Burası milletin evidir"

Milletten aldıkları güçle hem millete hem de insanlığa hizmet etmeyi sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, "Bu küresel vizyon, dikkatinizi çekiyorum sadece bizim vizyonumuz değildir. Yani sadece bu ülkenin yöneticileri, cumhurbaşkanı, hükümeti, devleti değil, bu ülkenin her bir ferdi bu küresel vizyona sahip olduğu için biz inşallah bunları başaracağız" şeklinde konuştu.

Muhtarlara seslenen Erdoğan, Türkiye'nin istikbalini şekillendirmede, yeni Türkiye'nin inşasında bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da birlikte çalışacaklarını söyledi. "Sizlerle çok uzun bir yol arkadaşlığımız var, bu istikbalde de devam edecek" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerelden genele, mikrodan makroya, fertten cemiyete Türkiye'nin dünyadaki yerinin çok daha farklı olduğu sürece beraber yürüyeceklerini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zaman muhtarların yanında olacaklarını ve sorunlarını çözmek için gayret göstereceklerini bildirdi. Erdoğan, "Bugün sizlerle bu toplantıyı yaparken yanı başımızda şu anda dört ayrı bina daha yapılıyor. Bunlardan bir tanesi bizim kongre merkezimiz olacak. Bu kongre merkezimizin 2 bin 300 kişilik büyük bir salonu olacak. Burada resmi kongreler yapılacak. Bakanlıkların bu tür faaliyetlerini burada yapmaları mümkün olacak. Hemen onun altında, bölgede büyükçe bir cuma camisi yok, orada bir cuma camisi, mescidi yapılıyor. Onun da inşaatı şu anda devam ediyor" diye konuştu.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın yanına çok amaçlı salonun bulunduğu bir bina yapılacağını, burada aynı anda bin ila 2 bin kişiye yemek verebilecekleri salonlar olacağını belirterek, muhtar toplantılarına inşaat bittikten sonra bu bölümde devam edeceklerini ve 5 yıl içinde 50 bin muhtarla görüşeceklerini bildirdi.

Proje aşamasındaki Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi'ne de değinen Erdoğan, buranın Türkiye'nin en büyük kütüphanesi olacağını, bu kütüphanede asgari 4 milyon cilt kitap bulunmasının planlandığını, bunların dijital ortamda olacağını söyledi. Erdoğan, sistem oturduktan sonra 24 saat gençlere, öğrencilere, halka açık olacağını bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı için "kaçak" diyenler olduğunu ifade eden Erdoğan, "Burası milletin evidir. İnşallah 4 tane yer de bittikten sonra burası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Çünkü bu millete bu yakışır, bu millete yakışanı yapıyoruz ama küçük düşünenler onlar, maalesef eriye eriye gitmeye mahkumdurlar ama bu millete biz bunu yakıştıramayız" dedi.

Görevlerinin gereğini yapmaya mecbur olduklarını dile getiren Erdoğan, eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaşımdan enerjiye modern dünyada ne varsa Türkiye'de de olacağını söyledi.

Boğazda 2 tane köprü olduğunu hatırlatan Erdoğan, üçüncüsünün tabliyelerinin takılmaya başladığını, ancak bundan rahatsız olanların bulunduğunu vurguladı. Bunlardan rahatsız olunmaması gerektiğini ifade eden Erdoğan, Marmaray Projesi'ni bitirdiklerini, gelecek yıl içinde de Avrasya Tüneli'ni açacaklarını, otomobillerin buradan geçeceğini kaydetti.

-"Geleceğe de birlikte yürüyeceğiz"

Göreve geldiklerinde milli gelirin 230 milyar dolar olduğunu, şu anda 820 milyar doların üzerine çıkıldığını anımsatan Erdoğan, daha iyi noktalara gidileceğini belirtti. Faizlerin düşeceğini, enflasyonun da faizlerin düşmesiyle ineceğini aktaran Erdoğan, faizlerin düşmemesi halinde enflasyonun düşmeyeceğini söyledi.

Erdoğan, faizi yüzde 63'ten tek haneliye indirdikleri için enflasyonun düştüğünü, enflasyonu da tek haneliye indirdiklerini hatırlattı.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinin hiçbirinde Türkiye'deki gibi faiz uygulaması olmadığına işaret eden Erdoğan, yatırım isteniyorsa faizin düşürülmesi gerektiğini kaydetti.

"Birlikte bugünün Türkiyesi'ni inşa ettik, inşallah geleceğe de birlikte yürüyeceğiz" diyen Erdoğan, muhtarlara geldikleri için teşekkür etti.

Bu arada, Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığına getirilen Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, tören salonunda memleketi Karabük'ten gelen bazı muhtarlarla ayaküstü sohbet etti. Saraçoğlu, gazetecilerin göreve getirilmesinden dolayı hayırlı olsun dilekleri üzerine "Yeni birşey değil. Bir süredir Sayın Cumhurbaşkanının danışmanlığını yapmaktayım" ifadelerini kullandı.