ABONE OL

Başbakanlık ofisine dinleme cihazı konulmasıyla ilgili davada, Erdoğan’ın müdahil olmasına ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarından Mustafa Varank ile aralarında MİT’çi ve polislerin olduğu 15 kişinin tanık olarak dinlenmesine karar verildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında çalışma ofisine “böcek” tabir edilen dinleme cihazı konulmasıyla ilgili davada 13 sanıklı dava dün başladı.

Sanıkların savunmalarında iddiaları reddettiği ilk celsenin sonunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’nın müdahillik talepleri kabul edilirken, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarından Mustafa Varank’ın “tanık” olarak dinlenmesi için çağrı kağıdı çıkarılması kararlaştırıldı.

4 ŞUBAT'A ERTELENDİ
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada ayrıca dosyadaki olaylardan haberi olduğu değerlendirilen, MİT görevlileri ve polislerin de arasında bulunduğu 15 kişinin de “tanık” olarak dinlenmesi için çağrı kağıdı çıkarılmasına karar verildi. Mahkeme, ayrıca MİT’ten, sanıklardan H.P.’nin, 2011-2014 arasında teşkilata yaptığı ziyaretlere ilişkin çizelgenin istenmesine ve MİT ile TÜBİTAK’a bağlı BİLGEM arasında 2011-2012’de proje yapılıp yapılmadığı, projenin görüşmelerinin H.P.tarafından sürdürülüp sürdürülmediğinin sorulmasını da istedi. Bir sonraki duruşma ise 4 Şubat 2015 saat 09.00’a bırakıldı.                  

BÖCEK HATIRASI
Başbakanlık'taki böcek olayı ile ilgili yeni fotoğraflar ortaya çıktı. Sabah Gazetesi İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde ofisine ve konutuna konulan böceklerle ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun raporlarında yer alan fotoğrafları Twitter hesabından paylaştı. Böceği yerleştirdiği iddia edilen ekibin Erdoğan'ın koltuğuna oturarak bir de poz verdiğini söyleyen Şimşek, "Sayın cumhurbaşkanımızın tedavi dönemınde, hem böcek koydular, hem de dalga geçer gibi koltuğunda fotoğraf çektiler" diye yazdı.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu’nda, Erdoğan’ın çalışma ofisine dinleme cihazı koyduktan sonra koltuğuna oturup poz veren polislerin fotoğrafları ile yurtdışı giriş-çıkış kayıtları da yer aldı.

DURUŞMA YÜKSEL'İN SAVUNMASIYLA BAŞLADI
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan ve 13 sanıktan 8'inin katıldığı duruşma, sanıklardan o dönem koruma polislerinin başında olan M.Y'nin savunmasıyla başladı. M.Y., 2008'de Başbakanlık Koruma Müdürlüğüne atandığını, o dönemde Başbakanlık Koruma Müdürlüğünün "ilkel şartlarda çalıştığını, araç gerecinin yetersiz olduğunu" ifade etti.

Erdoğan'ın ve amirlerinin desteğiyle müdürlüğün personel, araç-gereç, silah ve donanımını dünya standartlarının üzerine çıkarmaya çalıştıklarını anlatan M.Y., daha önce Başbakan'ın gittiği yerleri, Başbakanlık'ta görevli 2 kişi göz ve dedektörle kontrol ederken, aldıkları çok iyi sinyal tarayıcı cihazlarla, Başbakan'ın yurtiçi ve yurtdışında gittiği her yeri aramaya başladıklarını bildirdi.

''HİÇBİR ŞEKİLDE İHMAL ETMEDİK''
Görev süresindeki çalışmalara ilişkin bilgiler veren M.Y., "Dünyanın her noktasındaki otel odasını, toplantı yaptığı yeri aradık, hiçbir şekilde ihmal etmedik. Sayın Başbakanımız, çok hareketli bir lider, dünyanın her yerine, her an gider. Görev süremizde 3 seçim geçirdik. Şükürler olsun ki ne Sayın Başbakanımızı ne de bizden sorumlu kişileri utandıracak bir davranış içine girdik" diye konuştu.

''AYDA İKİ KERE ARANMASINI ÖNERDİK''
Başbakanlığa aldıkları yakın nokta personelini, bizzat polis okullarıyla görüşerek, boyu 1.85'in üzerinde olan ve okul müdürlerince tavsiye edilenler arasından, mülakatla seçtiklerini anlatan M.Y., Güvenlik Sistemleri Daire Başkanlığına, Başbakanın ikamet ve Resmi Konutunun, ayda iki kere aranmasını önerdiklerini söyledi.

''DÜZENLİ ARAMA YAPILMADIĞINI SORUŞTURMADA GÖRDÜK''
M.Y., şöyle devam etti:

"Sayın Başbakan'ın yurtiçinde ve yurtdışında her gün programı oluyor. Bu yüzden ayda iki kere aranmamış. Ancak arkadaşların art niyeti olduğunu düşünmüyorum. Başbakan'ın bütün konuştuğu yerlerde böcek araması yaptık, ancak ikametlerde düzenli arama yapılmadığını soruşturma aşamasında gördük. Ben, soruşturmanın ilk gününden beri varım. Böcek 28 Aralık 2011'de bulundu. Çok gizli bir bilgiydi. Sayın Müsteşarımız beni odasına çağırdı, 'Mehmet Bey, böyle böyle' dedi. MİT Müsteşarı'na gidip çalışma yapmamızı istedi. Ortaya çıkabilmesi için de elimizden gelen çabayı gösterdik."

''ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ BAŞBAKAN'IN GÜVENLİĞİ''
M.Y., sanıklardan S.D.'yi Başbakanlığa kimin aldığına yönelik soru üzerine, "Zeki Bulut, ABD'de eğitim gören ve nitelikli bir arkadaşımız olduğunu söyledi. Ben de kendisini mülakata aldım. İki tane yabancı dili vardı. En son ben karar verdim. Ancak kararı vermeden önce İstihbarat Daire Başkanlığı çok detaylı araştırır. Onlardan gelecek en ufak bir uyarıda isimleri çizerdik" bilgisini verdi.

Sanıklardan A.T'yi de ABD'ye gittiklerinde gördüğünü aktaran M.Y., o dönemde üniversitede ders veren A.T'yi, nitelikli bir personel olarak gördüğünü, ancak S.D. ile bacanak olduklarını Başbakanlığa geçtikten sonra öğrendiğini belirtti.

"Başbakanın ofislerinin ayda iki kere aranması talimatının yerine getirilip getirilmediğini niçin kontrol etmediğinin" sorulması üzerine M.Y., "Öncelikli görevimiz Başbakanımızın güvenliğini sağlamak. Her dakika zamanımız dolu. Mümkün olduğunca ofisleri aratıyorsunuz" dedi.

''BÖCEKLERİN KONULDUĞU TARİHTE ERDOĞAN AMELİYAT OLDU''
Böceklerin konulduğu tarihlerde Erdoğan'ın ameliyat olduğunu ve İstanbul'da bulunduğunu hatırlatan M.Y., sanıklardan Demir'in de bu tarihlerde İstanbul'da görevli olduğunu kaydetti.

Böceğin konulduğu tarihlerde S.D.'nin Ankara'ya geldiğini bilmediğini aktaran M.Y., Kasım-Aralık 2011'deki böcek aramalarını da soruşturma sırasında öğrendiğini söyledi.

''HER DAKİKA YANINDAYDIK''
Mahkeme Başkanı Hüseyin Karamanoğlu'nun, "O dönemde basında usulsüz dinlemeler konusunda birçok haber çıkıyordu. Personelinize bu konuda hassas olunması konusunda emir verdiniz mi? Evrakları niye kontrol etmediniz?" sorusu üzerine M.Y., arama görevinin yönetmelikte kendilerine verilmediğini, bunu idari tasarruf olarak, tedbiren yaptıklarını kaydetti ve "O dönemde en önemli şey, Sayın Başbakanımızın güvenliğiydi. Her dakika yanındaydık. Ayrıca çalışma ofisi, 24 saat personelin bulunduğu ve 5 personel dışında kimsenin girmediği kapalı bir alan" dedi.

''BU SUÇLARIN İÇİNDE YOKUM''
İddialara ilişkin, "Kesinlikle bu suçların içinde yokum. Dosyada da görülecektir" diyen M.Y., "Resmi olarak bütün birimlerimi ayda en az 4-5 kez diğer rütbelilere denetlettiriyordum. Bununla ilgili bütün rütbelilerin tanıklık yapacağını düşünüyorum. Ama takdir edersiniz, bin 400 personeliniz var. Sayın Başbakanımızın ve ailesinin yakın korunmasından, tesislerin korunmasından, evrak imzalanmasından sorumluydum. Birçok seyahatte 10-11 saat uçtuktan sonra evrak imzalamaya gittim. Görevimi iyi yapmak için çalıştım" diye konuştu.

''YARDIM İSTENMEMESİ KONUSUNDA KARARLIYDIK''
Sanıklardan Z.B'nin avukatı Hakan Yıldız'ın sorusunu yanıtlarken, sanık S.D'nin nitelikli bir personel olduğunu, bilgisayardan, teknolojiden anladığını, iki dil bildiğini ifade eden M.Y., "İstihbarat raporunun da olumlu gelmesiyle onu Başbakanlık korumaya aldık" dedi.

"Konuttaki aramanın İstihbarat Daire Başkanlığınca yapılmasının nedeni cihazların İstanbul'da bulunması olabilir mi?" sorusunu yanıtlayan M.Y., "Pratikte mümkün. Ama, hiçbir şekilde İstihbarat Daire Başkanlığından yardım istenmemesi konusunda kararlıydık" dedi.

Sanık S.D.'nin konutlarda "aramaya" geldiğinden haberdar olmadığını söyleyen M.Y., kendisinden de bu konuda izin istenmediğini ifade etti.

''RESMİ KONUT'TA SABİT JAMMERLAR VAR''
Bir soru üzerine Erdoğan'ın Keçiören'deki konutu ile Başbakanlık Resmi Konutunda sabit jammerlar bulunduğunu, bunların, uzun ömürlü olması için sadece makama geldiğinde çalıştırıldığını aktaran M.Y., Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya'nın, "Serhat Demir'in bacanağı olan Ahmet Türel kimin referansıyla alınmış?" sorusuna ise "Zeki Bulut ve Ahmet Türel, ABD'de tanışan insanlar zaten. Sayın Başbakanımızın ABD seyahatinde, o beni tanıştırmıştı. Ahmet de teknik konularda yeterli ve İngilizcesi olan bir arkadaşımızdı" yanıtını verdi.

Bir sanık avukatının, jammerlar çalıştığında böceklerin sinyal vermesini engelleyip engellemeyeceğine yönelik sorusunu da Yüksel, "Tabii ki" dedi.

''BEYEFENDİYE 4.5 YIL HİZMET ETTİM''
Suçlama tarihinde Erdoğan'ın Yakın Koruma Müdürlüğü'nü yapan sanık Z.B'nin de Başbakanlık'taki göreve başladığında "lakayt bir düzen" gördüğünü, hiyerarşinin kaybolduğuna tanık olduğunu ifade etti. Göreve başladıktan sonraki çalışmalarına değinen ve Başbakanlıktaki koruma polislerinin imkanlarını artırdıklarını anlatan Z.B., şunları kaydetti:

"Beyefendiye, 4 buçuk yıl hizmet ettim. Sabah erken saatte gittim, gece yarısı döndüm. Ortalama 17-18 saat çalışıyordum. 4 buçuk yılda sadece bir gün, kayın babam vefat ettiğinde çalışmadım. Amiyane tabirle Sayın Erdoğan'ı yataktan aldım, yatağa bıraktım. En son adamdım. Devamlı yurtdışında, devamlı il dışındaydık. Herhalde bin 500 gün çalışmışım, bunun bin gününü Ankara dışında geçirmişim. Çocuklarımın hangi sınıfa gittiğini unuttuğum oldu. Çocuklarımın büyüdüklerini hiç görmedim. İnsan üstü bir görev. Bunu yapabilmek için hakikaten beyefendiyi sevmeniz gerekiyor, bu kadar gönül bağı, bu kadar aşk ile bağlanmanız gerekiyor. Görevi aldığım ilk gün ellerimi başıma aldım ve düşündüm. Allah'a, 'Devletimin başbakanını koruyacağım. Bundan daha büyük bir görev yok' diye şükrettim. Sayın Başbakanı kazasız belasız, kılına zarar gelmeden görevi bırakmayı nasip etmesi için Allah'a dua ettim. Görevi bırakınca da bu yerine geldiği için iki rekat şükür namazı kıldım. Ama şimdi ne yazık ki hain olarak addediliyoruz. Bu kadar büyük bir sevginin, bu kadar büyük bir aşkın karşılığının bu olmaması gerekiyordu. Başbakanımızı, beyefendiyi, iddia ediyorum ki biz gelene kadar Allah korumuş. Öncekilerden tanıdığım, sevdiğim arkadaşlarım da var. Ama ne yazık ki böyleymiş."

''10 AY DAHA GÖREVİ SÜRDÜRDÜM''
Dinleme cihazı bulunduktan sonra yaklaşık 10 ay daha görevini sürdürdüğüne işaret eden Z.B., görevi sona erince, küçük yerlere giden birçok meslektaşının aksine Denizli Emniyet Müdürlüğüne getirildiğini söyledi. Görevden ayrılırken, Erdoğan'ın memnuniyetini bizzat dile getirdiğini kaydeden Z.B., Erdoğan'ın, Denizli'de, "Size, kendi müdürümü gönderdim, emanet ettim. Burada çok daha başarılı olacak" diyerek, kendisini onurlandırdığını belirtti.

Z.B., "Hiç anlamadığım bir süreçte, Şubat 2014'te görevden alındım. Neden alındığımı bilmiyorum" dedi.

''SERHAT DEMİR İÇİN REFERANSTA BULUNMADIM''
Z.B., bir soru üzerine, kendisinden önceki M.Y.'nin bir sözünün yanlış olduğunu ifade ederek, "S.D. için referansta bulunmadım. A.T. referansta bulundu, çünkü bacanağıydı. S.D. çok nitelikliydi. 2 yabancı dil biliyor, prezentabl, düzenli, temiz ahlaklıydı. Bir savunma sporunun Türkiye'deki en önemli hocalarından birisi. Ahmet, referansta bulundu, onun üzerine Başkanımla değerlendirdik, komisyon kurarak, INTERPOL Daire Başkanlığından talep ettik. Vermediler. Genel Müdürümüzle görüşme yapıldı, alınamadı. Sayın Bakanımızla görüştükten sonra, zor aldık" diye konuştu.

Erdoğan'ın 2011'deki rahatsızlığı döneminde İstanbul'da bulunduğunu kaydeden Z.B., "O dönemde beyefendinin bir misafiriyle ilgileniyordum. Bir hafta için gelen misafir iki ay kadar kalmıştı. S.D.'nin ailesi Ankara'daydı. 'Ailemden uzak kaldım. Çocuğum da rahatsızmış. Görüp geleyim' dedi. Bununla ilgili izin aldı. Bu yüzden Serhat'ın İstanbul'dan Ankara'ya geldiğini biliyorum" ifadelerini kullandı.

Böcek araması konusunda İstihbarat Daire Başkanlığından yardım istendiğini bilmediğini aktaran Z.B., çalışma şartları dolayısıyla bütün sistemi takip etmesinin imkansız olduğunu söyledi.

Z.B.'nin avukatı Hakan Yıldız ise şunları kaydetti:

"Müvekkilimin, büronun içindeki işleyişi bizzat takip etmesi mümkün değil. Soruşturma aşamasında müvekkilim tanık olarak görünüyordu. Savcılıkla yaptığımız görüşmede, 'Mehmet Yüksel ve Zeki Bulut'u tanık olarak çağırıyoruz, gelmiyorlar. Gözaltına aldıracağız' diyorlardı. Davayı açan savcı ve başsavcıvekili gözaltı günü yaptığımız görüşmede müvekkilin dosyada şüpheli olmadığını söylediler. Müvekkilim casuslukla suçlanıyor, diğer bütün sanıkların kayıtları didik didik edilirken, müvekkilimle ilgili tek bir araştırma yok, tek bir delil yok. Müvekkilim burada reklam yüzü. Ben buna inanıyorum. Müvekkilim, bin 550 gün çalışmış, bunun bin 117'sini Ankara dışında geçirmiş. Her şeyi denetlemesi mümkün mü?"

''HİÇ BEKLEMEDİĞİMİZ BİR GÜNDE GÖZALTINA ALINDIM''

Erdoğan'ın avukatı Özkaya, Z.B.'ye, "Resmi Konuta Erdoğan'ın yanına gittiğinde cep telefonlarının çalıştığını gördüğünü" belirtti ve buna ilişkin bir soru yöneltti.

Soru üzerine "Jammerları açmıyorlardır" diyen Z.B., savunmasını tamamlarken, "Beyefendiye karşı sadakatime, çalışmama herkes tanıktır. Hiç beklemediğimiz bir günde gelindi, gözaltına alındım. 4 gün nezarethanede kaldım. Kelepçe takıldı, rencide edildim. Tabii, ifademiz alındı ve savcılıktan serbest kaldım. O psikoloji içinde, beyefendiye olan sevgimi, gönül bağımı, sadakatimi herkes bildiği için sayın bakanlarımız ve bürokratlarımızın da arasında olduğu binlerce kişiye mesaj attım" ifadesini kullandı ve mesajını okudu.

Z.B.'nin ardından diğer sanıkların savunmalarına geçildi.