Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kapatılması istemli iddianamede, parti ile bölücü örgüt arasında yapısal benzerlik bulunduğu, PKK/KCK terör örgütüne bazı katılımların partinin organizesinde sağlandığının ve milletvekili dokunulmazlığı kullanılarak, tahsisli makam araçlarıyla terör örgütüne silah, mühimmat ve eleman aktarımı gerçekleştirildiğinin belirlendiği kaydedildi.
İddianamede, aralarında eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile parti yöneticileri ve üyelerinin de bulunduğu 451 kişi hakkında siyasi yasak talebinde bulunuldu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından HDP'nin kapatılması istemiyle hazırlanan ve Anayasa Mahkemesince kabul edilen iddianamede, silahlı terör örgütü PKK/KCK ile HDP arasında yapısal benzerlik bulunduğu ifade edildi.
Bölücü terör örgütünün kongresinde alınan kararların ardından 1990'dan itibaren silahlı eylemlerin yanında örgütün kendi tabiriyle "sivil alanda demokratik siyaset"i gündeme aldığı belirtilen iddianamede, "Bu duruma paralel olarak meşru alanda partilileşme başlamış ve ilk olarak 7 Haziran 1990 tarihinde Halkın Emek Partisi (HEP) kurulmuş, bölücülük propagandası yapmak, örgüt güdümünde faaliyet göstermek suçlarından açılan davalar sonucunda Anayasa Mahkemesi tarafından 14 Temmuz 1993 tarihinde kapatılmıştır." ifadesi kullanıldı.
HEP'in kapatılmasının ardından 7 Mayıs 1993'te aralarında sadece isim farkı bulunan Demokrasi Partisi'nin (DEP) kurulduğu anlatılan iddianamede, PKK/KCK terör örgütüne paralel faaliyetlerine devam etmesi sebebiyle bu partinin de kapatıldığı kaydedildi.
Bunun ardından kurulan Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP) kapatılma sürecinde de 1997'de Demokratik Halk Partisi'nin (DEHAP) kurulduğu bildirilen iddianamede, Kasım 2005'te Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP), onun kapatılma süreci sonrasında da Mayıs 2008'de Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) kurulduğu ifade edildi.
Örgüt elebaşının BDP'nin, "yeniden yapılandırılması" talimatı sonrası 11 Temmuz 2014'te gerçekleştirilen 3. Olağan Genel Kongresinde, BDP'nin ismini Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) olarak değiştirdiği belirtilen iddianamede, 28 Mayıs 2016'da partinin Eş Genel Başkanlıklarına Sebahat Tuncel ve Kamuran Yüksek'in getirildiği bildirildi.
Yeniden yapılandırma faaliyetleri kapsamında da 2011'de Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK) kurulduğu anlatılan iddianamede, ilerleyen süreçte de HDK öncülüğünde 15 Ekim 2012'de HDP'nin kurulduğu belirtildi.
İddianamede, parti yöneticilerinin örgüt elebaşı ile görüşmeler yaptıkları ve ondan talimat aldıkları belirtildi.
Örgüt elebaşının talimatlarının alınması hususunda üst düzey siyasi parti temsilcilerinin görevli kılındığı kaydedilen iddianamede, bunun parti ile örgüt arasındaki iltisakın düzeyiyle ilgili dikkat çekici olduğu ve davalı HDP ile PKK/KCK arasındaki irtibatın teyit edildiği bildirildi.
Parti yöneticilerinin eylemlerinin ve özgürlük söylemlerini kullanmasının partinin gerçek amacını gizleme amacı taşıdığı anlatılan iddianamede, demokratik özerklik, öz yönetim, Kobani, hendek olayları ile yaşanan olayların partinin asıl amacını anlaşılır kıldığı kaydedildi.
İddianamede, şu tespitler yer aldı:
"Bu olaylarda gerçekleşen eylemlerle kargaşa ve iç savaş denemesi yapılmıştır. Siyasal partiler açısından demokratik hak ve özgürlükleri araçsallaştırmak hakkın kötüye kullanımıdır. Örgüt liderinin konuşma içeriğinde bahsettiği kişiler siyasi parti temsilcileri ile örgütün dağ kadrosundaki kişilerdir. Nitekim basın açıklaması, gösterilerde örgüt ve liderinin referans kabul edilerek lehine slogan atıp, övgüler dizilmesi, sembollerinin taşınması, bunların her faaliyetinin doğru ve tartışmasız kabul edilerek en ufak eleştiri yöneltilmemesi, demokratik zeminde siyaset yapıldığı iddiasını geçersiz kılmaktadır. Oysa demokratik zeminde siyaset söylemiyle ortaya çıkan davalı siyasi parti HDP yöneticilerinin, söylenenin aksine örgüt lideri her daim olmazsa olmazları olmuştur. Bu ruh hali sadece eylemlerine değil, söylemlerine de hakim kılınmıştır."
Kobani bahanesiyle 6-8 Ekim 2014'te düzenlenen eylemlere değinilen iddianamede, "Kobani olaylarında meydana gelen ölüm ve yaralanma, yakma, yıkma eylemlerinden sonra Türkiye Cumhuriyeti devletini ve organlarını savaşın karşı tarafı olarak addedip, tabandaki halk kitlesini devlete karşı kışkırtarak isyana tahrik etmek, Gezi eylemlerini hatırlatarak diğer halk kitlelerinden destek almak için sessiz kalınması durumunda daha vahim sonuçların doğacağı baskısı yaratmak gibi bir dizi eylem ve faaliyet yürüttükleri görülmüştür." değerlendirmesinde bulunuldu.
6-8 Ekim 2014'teki şiddet eylemleri öncesi bir kısım PKK'lı üst düzey yöneticiler ve PKK güdümündeki internet sitelerinin halkı kışkırtarak ayaklanmaya davet ettikleri, parti yöneticilerinin de açıklamalarıyla eylemlere destek çağrısında bulundukları ifade edilen iddianamede, "Bu çağrıların amacının güvenlik güçleri ile göstericileri karşı karşıya getirip iç savaş çıkartmak olduğu aşikardır." değerlendirmesine yer verildi.
İddianamede, "bu çağrılarda terör örgütü PKK ve onun siyasi kanadı HDP'nin eşgüdüm içinde aralarındaki iş bölümüne göre hareket ettikleri" kaydedildi.
HDP'nin daha kurulduğunda, PKK terör örgütü ve elebaşını referans kabul ettiği belirtilen iddianamede, elebaşının "HDK-HDP doğru bir projedir, isimlendirme de doğrudur." ifadeleri yer aldı.
Partinin başkanı ve yöneticilerinin elebaşı tarafından belirlendiği aktarılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Genel Başkanı, kurucuları, kurulma süreci, süreçte rol alan aktörlerin kimlikleri ile niteliklerinin örgüt lideri tarafından belirlendiği, bu belirlemelerin, başta 18 Ağustos 2013 ve 27 Ekim 2013 tarihli kongreler ile 17 Ağustos 2013-14 Ekim 2013 tarihleri arasındaki avukat görüşmeleri olmak üzere ayrıntıları ile iddianamenin tamamına yansıdığı, örgüt liderinin çatı partisi projesinin 2004 yılından itibaren HDP'nin kuruluş sürecine kadar devam ettiği, sadece adı değişen siyasi partilerle sürecin nasıl devam ettirildiği net şekilde ortaya konulmuştur."
"HDP'nin kuruluşunun ayrı bir dönüm noktası olarak değerlendirildiği ve PKK'nın örgütsel faaliyetlerinin tamamlayıcısı olarak görüldüğü" belirtilen iddianamede, partinin, demokratik özerklik stratejisini müzahir kitleye anlatabilme adına "Yerel Yönetimler Akademisi" ve benzeri adlarla eğitimler verdiği bildirildi.
Partinin, silahlı terör örgütünün illegal amaçlarına legal görünüm kazandırmak gibi bir misyon yüklendiği belirtilen iddianamede, "PKK/KCK terör örgütünün müzahir kitle üzerindeki etkisini sürdürebilme adına zaman zaman örgütün, yayın organları üzerinden yapmış olduğu çağrı ve açıklamaları talimat olarak algılamış ve benzer çağrılarda bulunmuştur." ifadesi kullanıldı.
İddianamede ayrıca, bölücü örgüte karşı gerçekleştirilen operasyonlar nedeniyle canlı kalkan eylemleri düzenlendiği, örgüte katılımların da HDP'nin organizesinde sağlandığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Terör örgütüne bir kısım katılımların HDP'nin organizesinde sağlandığı, milletvekili dokunulmazlığını kullanmak suretiyle tahsis edilen makam araçlarıyla PKK/KCK terör örgütüne ait silah, mühimmat, eleman aktarımını gerçekleştirdikleri tespit edilmiştir. Ölen örgüt mensuplarının cenaze ve taziyelerin organizasyonlarını yaptıkları, katıldıkları, cenaze ve taziyelerde bu teröristlere yönelik övücü söylemlerde bulunmak suretiyle onları kahramanlaştırdıkları, belediyelerin imkanlarını bu törenler için seferber ettikleri, operasyonlara katılan güvenlik korucularına yönelik tehditkar söylemlerde bulundukları anlaşılmıştır.
Seçim çalışmalarında özellikle Doğu ve Güneydoğu illerimizde PKK/KCK terör örgütüne ve liderine ait görsel ve materyalleri kullandıkları, terör örgütünün kırsal alanında faaliyet gösteren örgüt üst yönetimi ve mensuplarıyla görüşmeler gerçekleştirdikleri görülmüştür."
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinin sonuç ve talep kısmında, "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiği" belirtilen HDP'nin, Anayasa'nın 69'uncu ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası gereğince temelli kapatılması istendi.
Partinin terör örgütü ile organik bağı bulunduğu belirtilen iddianamede, Hazine yardımlarının bulunduğu banka hesabına tedbiren bloke konulması talep edildi.
İddianamede ayrıca, aralarında partinin eski ve yeni Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ Şenoğlu, Pervin Buldan, Mithat Sancar ile partinin yöneticileri ve üyeleri 451 kişi hakkında siyasi yasak talebinde bulunuldu.