Birinci Dünya Savaşı'nın ardından düşman gemileri İstanbul önlerine demir atmış ve imparatorluğun başkentini 13 Kasım 1918’de işgal etmişti. Dahası İzmir’de, Adana’da, Antep’te, Maraş’ta; yurdun dört bir yanında düşman askeri vardı. İngilizler, İtalyanlar, Fransızlar ve Yunanlar toprakları aralarında çoktan paylaşmıştı. Mustafa Kemal ve arkadaşları böyle bir ortamda tarihi yolculuklarına çıktı. Bandırma Vapuru, fırtınalar ve dalgalar arasında 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ulaştı.
ÖNCE MONDROS SONRA İŞGAL
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ağır maddeler içeriyordu. 25 maddelik antlaşma, Osmanlı Devleti’ni düşman işgaline açık bir hale getiriyordu. Nitekim kısa sürede antlaşmanın maddeleri uygulanmaya başladı. Antlaşmadan sadece 13 gün sonra düşman gemileri İstanbul’a demirledi.
Düşman askerleri hızla memleketin dört bir yanını işgal ettikleri sırada Karadeniz’den bir haber geldi. Rumlar, 1919’un mart ayında Samsun ve çevresinde kargaşa yaratmaya başlamıştı. Rum çeteler köyleri basıyor, Türkleri öldürüyordu. Buna karşın bölgedeki Türk halkı kendilerini savunmak için harekete geçmişti. Rumların amacı açıktı: Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesi gereği İtilaf Devletleri'nin bölgeyi işgal etmesi için zemin hazırlıyorlardı.
ANADOLU’YA GÖTÜREN GÖREV
Bölgede oluşan gerilim İngiliz Yüksek Komiserliği ve Karadeniz Ordusu Başkumandanlığı'nı rahatsız etti. Rumlara yapılan sözde saldırıları bahane ederek İstanbul Hükümeti'ne nota verdiler. Durumun kontrol altına alınmasını istediler. Aksi takdirde bölgenin işgal edileceğini bildirdiler.
Bunun üzerine Samsun bölgesine, geniş yetkilerle donatılan bir komutanın gönderilmesi ve yaşananları yerinde tespit etmesi kararlaştırıldı. Görev için uygun bulunan kişi Mustafa Kemal’di. “9. Ordu Müfettişi” unvanıyla yola çıkacaktı.
Mustafa Kemal, o sıralarda işgal altındaki vatanın kurtarılmasının ancak Anadolu’ya geçmekle mümkün olabileceğini düşünüyordu. Kendisine verilen bu görev, beklemediği bir zamanda ayağına gelen tarihi bir fırsattı.
GENİŞ YETKİLERLE YOLA ÇIKTI
Mustafa Kemal, 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya gönderilmeden önce, görev bölgesinde tam yetkiyle söz sahibi olmak için gerekli belgeleri teslim aldı. Bu yetkiler, Mustafa Kemal’e amacına giden yolda büyük kolaylıklar sağladı. Kendisini Anadolu’ya götürecek atama emrini eline aldığı gün yaşadığı duyguları daha sonra şöyle anlatacaktı:
“Talih bana öyle müsait şartlar hazırlamıştı ki, kendimi onların kucağında hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duydum, tarif edemem. Harbiye Nezareti’nden çıkarken, heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önünde geniş bir alem, kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim.”
BANDIRMA VAPURU’NUN ZORLU YOLCULUĞU
Mustafa Kemal ve silah arkadaşları İngiliz zırhlılarının arasından süzülüp 16 Mayıs sabahı Karadeniz’e doğru yol almaya başladı. 41 yaşındaki vapur yorgundu; böylesine zor bir yolculuk için çok uygun olduğu söylenemezdi. Vapur, türlü tehlikelerle boğuştu.
Bandırma Vapuru olumsuz hava koşulları, dalgalar ve peşlerini bırakmayan İngiliz zırhlısını atlatmayı başardı. 17 Mayıs’ta İnebolu’ya, 18 Mayıs’ta Sinop’a uğradıktan sonra nihayet 19 Mayıs’ta Samsun Limanı’na demirledi. Asıl yolculuk ise şimdi başlıyordu. Bu yolculuğun sonunda bir memleketin kurtuluşu vardı.