Doðu Akdeniz’de enerji kaynaklarýnýn paylaþýmý sorunu, büyük güçlerin stratejik olarak yeni meydan okumalarý ile bir belirsizlik sürecine doðru sürükleniyor.
Orta Doðu’da Arap Baharý’nýn yol açtýðý istikrarsýzlýk ve çatýþmalar Yemen, Suriye, Libya üçgenindeki vekalet savaþlarýnda yaþanan þiddet, istikrarsýzlýk ve terör eylemlerinin yükselmesine sebebiyet verdi. 2011’de Birleþmiþ Milletler Güvenli Konseyi’nin (BMGK) Kaddafi’ye karþý insani müdahale kararý NATO’nun askeri güç kullanmasý ile neticelendi. Fakat Kaddafi sonrasýnda baþlayan iç savaþ, el-Kaide ve DEAÞ terör örgütlerinin ülkedeki varlýklarýný güçlendirmelerine ve eylemlerini artýrmalarýna zemin hazýrladý. Bu kaotik dönemde ABD’nin Libya Büyükelçisi Christopher Stevens silahlý saldýrý sonucu öldürüldü. 2014’te Hafter kuvvetleri ile BM’nin hukuken tanýdýðý mutabakat hükümeti arasýnda kýsmi ateþkes ilan edildi. Gelinen aþamada Türkiye ile Libya’nýn meþru hükümeti arasýnda imzalanan deniz yetki alanlarý sözleþmesi ve askeri eðitim iþbirliði anlaþmalarýnýn ardýndan Hafter kuvvetlerinin Trablusgarp hükümeti kontrolündeki þehirler ve yerleþim yerlerini hedef alan saldýrýlarýnýn yoðunlaþtýðý gözlemlendi. Türkiye-Libya anlaþmasýný fiili ve hukuki olarak iþlemez hale getirmek maksadýyla Hafter kuvvetlerine askeri ve finansal desteðini artýran Birleþik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mýsýr, Fransa ve Yunanistan bir yönüyle Türkiye karþýtý bir blok oluþturdular. Hafter kuvvetleri, Rusya’nýn Wagner paralý askerlerinin yaný sýra sahra altý ülkelerin silahlý gruplarýndan teþekkül eden birliklerle, meþru hükümetin kontrolündeki petrol sahalarýný ve tesislerini ele geçirmek için savaþ hukukuna aykýrý olarak sivil hedefleri, hastaneleri, okullarý bombalamaya devam ediyor.
Uluslararasý hukuku ve BMGK kararlarýný hiçe sayan darbeci Hafter güçlerine karþý Türkiye, meþru hükümetin ayakta kalmasý ve Libya halkýna yardým maksadýyla Türk Silahlý Kuvvetleri (TSK) askerini bölgeye gönderme kararý alarak, darbeci Hafter’e hak ettiði dersi vermekten geri durmayacaðý mesajýný verdi. Nitekim TBMM onayý ile TSK’nýn eðitim unsurlarý Libya’ya gönderildi. Türkiye ikinci adýmý atarak, Rusya Devlet Baþkaný Putin ile Moskova’da ateþkes için acil bir insani giriþim baþlattý. Buna mukabil Hafter, Körfez ülkelerinin baskýsýyla ateþkes anlaþmasýný imzalamaktan vazgeçerek toplantýyý terk etti.
- AVRUPA BÝRLÝÐÝ’NÝN SÝYASÝ ZAFÝYETÝ
Libya’daki kaosun yeni bir kitlesel göçe sebebiyet verebileceðini, öte yandan dünya petrollerinin yüzde 2,8’ine sahip Libya’nýn enerji arz güvenliðinin tehlikeye düþtüðünü gören Avrupa Birliði hýzla harekete geçerek Libya krizini ele almak üzere Berlin’de uluslararasý bir konferans düzenlenmesi için harekete geçti. Fakat Avrupa Birliði’nin yaný baþýndaki Libya’da yýllardýr devam eden kaosun aþýlmasý için müdahalede geciktiði, hatta bazý üye ülkelerin meþru hükümete karþý darbeci generale destek vermek suretiyle kaosun daha da derinleþmesine sebebiyet verdiðini ifade etmek gerekiyor. Nitekim Avrupa Birliði Dýþ Ýliþkiler ve Güvenlik Politikalarý Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türkiye-Rus iþbirliði karþýsýnda AB’nin siyasi zafiyetini itiraf ederek Brüksel’in krizle ilgili ortak bir siyasi yaklaþým sergileyemediði deðerlendirmesinde bulundu. Borrell, AB’nin Libya’yý Türkiye’ye kaptýrdýðýný, Türkiye ve Rusya’nýn elinin daha güçlü olduðunu ifade etti. Bu çerçevede Berlin Konferansý’nýn, Doðu Akdeniz’deki stratejik düelloda oyun dýþý kalmak istemeyen Avrupa Birliði’nin inisiyatif alma giriþimi olduðu söylenebilir.
Berlin’de BM ve AB gözetimde 16 dünya lideri bir araya gelerek Libya’da ateþkes için mutabakata vardý. Toplantý öncesinde Cumhurbaþkaný Erdoðan ve Rus lider Putin Berlin’de bir araya geldiler. Putin, “Türkiye ile iliþkilerimiz son derece samimi, bu çatýþmayý da sona erdireceðiz” ifadesini kullanýrken, konferansa ev sahipliði yapan Þansölye Angela Merkel, dört saat süren toplantýnýn ardýndan, “Kapsamlý bir plan konusunda anlaþtýk. Geçici ateþkesi kalýcý hale getirmeyi umuyoruz. Libya’ya silah ambargosu uygulanmasýnda fikir birliði içinde olduðumuzu söyleyebilirim” açýklamalarýnda bulundu. Merkel ayrýca Mýsýr, Rusya, BAE ve Türkiye’nin ortak tavýr almasýnýn mutabakata varýlmasýný kolaylaþtýrdýðýný söylerken, Cumhurbaþkaný Erdoðan, Libya’da barýþa giden yolun Türkiye’den geçtiðini, meþru Libya hükümetinin Hafter’in saldýrýsý altýnda kaldýðýný vurgulayarak, Trablusgarp hükümetinin düþmesi halinde Avrupa’ya yönelik þiddet ve terörün artabileceðini, yeni sorunlarýn ve tehditlerin ortaya çýkacaðý uyarýlarýný yineledi.
- MEÞRU HÜKÜMETÝN MALÝ KAYNAKLARI TEHDÝT ALTINDA
Konferans sonrasý yayýmlanan 55 maddelik sonuç bildirgesinde, ateþkesin baþlamasýndan itibaren taraflarýn askeri faaliyetlerine son vermeleri, kalýcý barýþ için 5 5 formülünde askeri komite kurulmasý, kapsayýcý siyasi sürece dönülmesi, Hafter’in kontrolündeki petrol kuyularýnýn tüm ülkeye ait olduðu ve gelirin adil biçimde paylaþýlmasý gerektiði, ekonomi ve kalkýnma için komiteler oluþturulmasý hususlarýný içeren maddeler öne çýktý.
Bununla birlikte Berlin Konferansýnda kalýcý ateþkesin saðlanamadýðý, savaþan taraflara silah sevkiyatýnýn önlenmesi yolunda belirsizliklerin sürdüðü ve þiddetin sonlandýrýlamadýðý söylenebilir. Nitekim, Hafter yanlýsý güçler müzakereler sürerken Trablusgarp’ý bombardýman altýnda tutarak, Libya’daki gaz ve petrol sahalarýný kontrol altýnda aldý. Fizan’da bulunan eþ-Þerare ve el-Fil sahalarýnda petrol ihracatý durduruldu. Libya Ulusal Petrol Þirketi, Brega, Ra’s Lanuf, Hariga, Zuveytina ve Sidre limanlarýndan ihracatý durdurmak zorunda kaldýklarýný açýkladý. Aþiretler ise petrol gelirlerinin Trablus üzerinden daðýtýlmasýna karþý çýktýklarýný bildirdi.
Son geliþmeler dikkate alýndýðýnda Hafter ve destekçilerinin petrol hilali olarak adlandýrýlan Trablus, Misrata, Sirte üçgenini ele geçirerek petrol boru hatlarý ve limanlarý abluka ve iþgal altýna almayý hedeflediði söylenebilir. Bir baþka ifadeyle, Hafter’in meþru hükümetin para kaynaklarýný ve Merkez Bankasýný ele geçirerek teslim olmasýný hedeflediðini söylemek mümkün.
- “BARIÞA GÝDEN YOL TÜRKÝYE’DEN GEÇÝYOR”
Berlin Konferansýyla ilgili olarak Almanya’nýn, Rusya’nýn yaný sýra Fransa ve Yunanistan’a karþý Avrupa Birliði içinde önemli bir inisiyatif aldýðý söylenebilir. Bununla birlikte Berlin’in iyimser çabalarýna karþýn Hafter güçleri saldýrýlarýný artýrarak petrol ve gaz sahalarýný ele geçirmek amacýyla askeri kuvvet seçeneðini barýþa tercih etmiþ görünüyor. Berlin’de konferansýn ardýndan yayýmlanan sonuç bildirisiyle parlayan iyimserlik ve barýþ umudunun saman alevi þeklinde sönen basit bir diplomatik giriþime dönüþme riski Doðu Akdeniz güvenliðine yönelik baþlýca tehdit olmaya devam ediyor.
Türkiye, meþru hükümete verdiði kararlý destekle Doðu Akdeniz’de oyun deðiþtirme gücüne sahip olduðunu ortaya koymuþ durumda. Ankara, Doðu Akdeniz’deki paylaþým planýnda hukuki düzlemi doðru kullanarak Trablus hükümetiyle hukuken geçerli anlaþma yaparak BM’ye gönderdi. Böylece Ege ve Akdeniz’de münhasýr ekonomik bölge (MEB) ve deniz yetki alanlarýndaki haklýlýðýný hukuken teyit etmiþ oldu. Ayrýca Türk Deniz Kuvvetleri Mavi Vatan tatbikatlarýyla Doðu Akdeniz’deki askeri varlýðýný sahaya yansýttý. Bu çerçevede Yavuz Sondaj gemisi 8. bölgede sondaj faaliyetlerini sürdürmekte. Ankara, Rusya ve Ýtalya’nýn da desteðini alarak Yunanistan’ýn Berlin Konferansýnda devre dýþý kalmasýný saðladý. Nitekim Cumhurbaþkaný Erdoðan, Yunanistan’ýn Hafter’i Atina’ya davet etmesiyle ilgili olarak, “Miçotakis oyunu yanlýþ oynuyor. Attýðý adýmlar doðru deðil” açýklamasýnda bulundu. Ankara gerek masada gerek sahada yürüttüðü çok vektörlü dýþ politika ile bölgesel hayati çýkarlarýndan vazgeçmeyeceði yolundaki nihai iradesini açýkça ortaya koymuþtur. Berlin Konferansýnda varýlan mutabakatta özellikle ateþkes ihlallerinin yaptýrým mekanizmasýna iliþkin belirsizliðe mukabil Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn “Barýþa giden yol Türkiye’den geçiyor” ifadesi, bundan sonraki sürecin doðrultusunu da tayin eder nitelikte.
Sonuç olarak Libya’da darbeci Hafter kuvvetlerinin Berlin sonrasýndaki saldýrgan tutumunda bir deðiþiklik beklenmeyeceði söylenebilir. Uluslararasý hukuk baðlamýnda maalesef kalýcý barýþ ve ateþkes saðlanamamýþtýr. Çözüm BMGK’ya havale edilmiþtir. Bu durum, Güvenlik Konseyi üyesi ABD’nin Rusya’yý dengelemek için Serrac-Hafter ikilisine ne tür destek vereceði sorularýný açýkta býrakmýþtýr. Ayrýca Fransa’nýn Türkiye karþý tutumunun Ýngiltere ve Rusya tarafýndan nasýl dengelenebileceði tam netlik kazanmamýþtýr. Silahsýzlanma ve petrol gelirlerinin adil bir þekilde daðýtýmý konusu da cevapsýz kalmýþtýr. Buna mukabil Hafter kuvvetlerinin Trablus hükümeti ve Türk ordusu unsurlarýna karþý kuvvet kullanmasý halinde, Ankara’nýn kayýtsýz kalmayacaðý ve askeri güç kullanma seçeneðinin de masada olduðu net bir þekilde anlaþýlmýþtýr.
Nitekim, Ankara’nýn müteakip stratejisinin “bekle gör” odaklý olmaktan ziyade, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn “Biz bu süreçte üzerimize düþeni yapmýþ olduk. Uymadýklarý anda da gereðini yapacaðýz” ifadesiyle dile getirdiði üzere aktif ve her duruma hazýrlýklý bir mahiyet arz ettiði söylenebilir. Yeterince baðlayýcý hukuki ve askeri yaptýrýmlarla donatýlmamýþ durumdaki mevcut ateþkes uygulamalarýnda, sahada ciddi ölçekte kýrýlmalar yaþanmasýnýn kuvvetle muhtemel olduðunu ve BM denetçileri ve tüm taraflarýn Libya krizinde farklý senaryolarla karþýlaþmalarýnýn sürpriz olmayacaðýný söylemek mümkündür.