Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddialarının cemaat operasyonu olduğunu yazdı. Sabri Uzun, “Erdoğan’ın korkutularak, ‘büyük operasyon yaptık’ imajı yaratılıp maddi kazanç elde edildi. Amaçları, kendilerinin uydurduğu suikastleri önlemek değil, sivil darbeyle yönetimi ele geçirmekti” dedi.
Askerin devirmesini bekledi
Sabri Uzun, “Cemaat, 2002 seçimleriyle iktidara gelen AK Parti hükümetinin er geç askerler tarafından iktidardan uzaklaştırılacağına inanıyordu” dedi. Muhtemel bir AK Parti-asker çatışmasında cemaatin bürokrat kadrolarının harcanmak istenmediğini anlatan Uzun, “Bu nedenle cemaat 2002-2005 yılları arasında hiçbir imamına bürokraside görev aldırmadı. Geçen süre içinde AK Parti’nin beraber çalıştığı bürokratlarla başarılı olmasından rahatsız oldular ve yeni bir taktik geliştirdiler. İhbar mektuplarıyla bürokratlar görevlerinden alındı, yerlerine cemaatten olanlar atandı” diye konuştu. Uzun, bu süreçten sonra yargı ve emniyetin komplolara başladığını anlattı.
Bombalı Vito onların işi
Paralel yapının komplolarına dair örnekler veren Uzun, 11 Eylül 2007’de PKK’nın o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “suikast” düzenleyeceğinin iddia edildiğini belirtti. Uzun, “Bu kumpasla Erdoğan korkutulacak ve kendisine ‘büyük operasyon yaptık, sizi kurtardık’ denilerek para ödülü alındı. Olayı detaylarıyla anlatırsak o dönem önce Van’dan Mercedes Vito marka minibüs ayarlandı. Güya bu minibüsle PKK 580 kilo patlayıcı yüklemiş ve bu patlayıcılar Ankara’ya getirilmiş, Kurtuluş’ta çok katlı otoparka park edilmişti. Bu esnada yapılan ihbarla PKK’nın 11 Eylül’ün yıldönümünde Başbakan’a suikast yapacaktı. Bu iş sonunda başta polis Recep G. Olmak üzere cemaatçi polisler ciddi anlamda nakit para ödülü aldılar. Bu olay bazı medya organlarında Ergenekon-PKK bağlantısı iddiasıyla verildi” dedi. Sabri Uzun, şu önemli soruları yönlendirdi: “Bu minibüsü bir yardımcı istihbarat elemanına siz kiralatmadınız mı. Patlayıcı dediğiniz gübreyi siz aldırmadınız mı. Minibüsü Kurtuluş katlı otoparkına siz park etmediniz mi. Üzerinde parmak izi bulunmasın diye İstihbarat Dairesi’nin garajında yıkattığınız minibüsü bir polise eldivenle kullandırmadınız mı. İstihbarat elemanına 30 bin dolar ödendiniz mi.”
Amaç korkutup kadrolaşmak
2005 yılında Erdoğan’ın uçağına yönelik bomba ihbarına dair ilginç iddialarda bulunan Uzun, “2005’te Başbakan’a suikast yapılacak haberi ABD’de yaşayan bir vatandaşımızdan gelmişti. İhbarda, Başbakana, ‘Bize sığın, kendi kendine atama yapma. Seni ancak biz koruruz. Bizim onayımız olmayan görevlilere güvenme demek istiyordu” diye konuştu.
İSTİHBARAT DAİRE BAŞKANI
Uzun yıllar emniyet içinde görev yapan Sabri Uzun, 6 yıl Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat Daire Başkanlığı’nda bulundu. 2006’da Şemdinli olayları yaşandığında İstihbarat Daire Başkanıydı. “Hırsız evin içinde, kilit bozuk” diyerek sorumluları işaret etti. Şemdinli olayının ardından 2006’da görevinden alındı. Kısa süre sonra Hrant Dink öldürüldü. Dink’in öldürüleceğine dair istihbarat raporu onun döneminde İstihbarat Daire’sine bildirilmişti. Ancak Uzun, savcıya verdiği ifadesinde bu bilgilerin kendisinden gizlendiğini iddia etti.
ARINÇ’A SUİKAST YALANI
Uzun’un değindiği bir başka önemli konu ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddialarıydı. “Amaç Arınç ve diğer AK Partililere korku salıp cemaate sığınmalarını sağlamaktı” diyen Uzun, şöyle devam etti: “Bu kumpasla TSK da itibarsızlaştırıldı, yalnızlaştırıldı. Ast personelin komutanlara güveni sarsıldı. Arınç’a suikast iddiası olayına bakan hakim Kadir Kayan 2011’de Yargıtay üyesi yapıldı. Savcı Mustafa Bilgi ise 28 Şubat davasına baktı.”
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun, “İN Baykal kaseti, Dink cinayeti ve diğer komplolar” adlı kitabında önemli iddialara yer verdi. Uzun’un kitabındaki en önemli iddialar paralel yapının mevcut hükümeti ele geçirme planlarına dair olanlar kısımlar.
Baykal’ı cemaat imamı uyardı
Deniz Baykal’ın paralel yapı tarafından tuzağa düşürüldüğünü anlatan Uzun’a göre, söz konusu kaset yayınlanmadan önce yapının bir imamı tarafından Baykal’a verilmişti. “İmam sanki hiç ilgileri yokmuş gibi Baykal’a ‘bize böyle bir kaset veriler ama yayınlamıyoruz’ dedi. Baykal’ın da sonradan teşekkür etmesi sağlandı.
Hilmi Özkök’e suikast tezgahı
ChronIcle dergisinde 2007’de yayınlanan bir haberde Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök’e suikast yapılacağının yazılı olduğunu anlatan Uzun, “Bu suikaste benim adım da karıştırılmıştı. Benim ve Ankara Merkez Komutanı Tuğgeneral Fehmi Büyükbayram’ın bu suikasti engellediği yazılıyordu.Eğer ben veya Büyükbayram konuyla ilgili bir açıklama yapsaydık plan başarıya ulaşacaktı. Böylece TSK üzerinde demokratik görünümlü cemaat baskısı tesis edilecekti. Sözde suikast iddiasının kaynağı İngiltere’den gelen bir telefondu. 4 Şubat 2004 günü bu konuyla ilgili emniyet, MİT ve Genelkurmay’dan isimlerle toplantı yaptık. Bazı orgenerallerin hanımları kendi aralarında yaptıkları sohbette Hilmi Özkök için ‘Hacı Hilmi Erdoğan’ diyorlardı. Bu konuşma üslubu TSK’da hiç görülmemişti. Gerçekten bir suikast olacağını düşünüyorum ancak STV’de yapılan yayında suikastçilerin Levent Ersöz ve Şükrü Sarıışık oldukları iddia edilince bu fikrim değişmişti.Bu iddialarla Balyoz ve Ergenekon davaları başladı” dedi.
Böcek nasıl yerleştirildi
Aralık 2011’de Başbakanlık ofisine yerleştirilen böceklerle ilgili önemli iddialarda bulunan Uzun, “Bu konuyla ilgili 10 Nisan 2013’te TBMM Yasadışı Dinlemeleri İnceleme Komisyonuna dinlemelerin nasıl yapıldığını anlattım. Bu dinlemelerin Anayasa dışı bir güç merkezi yani cemaatin en üst şurasınca yapıldığını ve 8 gün süre vermeleri halinde olayı çözeceğimi bildirdim. Gözaltına alınacak iki kişiyle bu olay çözülebilirdi. Bunlardan biri çilingir Hasan Usta’nın kalfasıydı. Bu kişi iyi niyetli şekilde devlete yardımcı olmuş görevini yapmıştı. Ancak onun açtığı kapıdan girilerek böcek yerleştirilecekti. İkinci kişi ise adliyede çalışan N adlı kişinin ablasıydı. Bu kişiler cemaatin arka yüzünü gözler önüne serecekti. Sonrasında herkes sustu. TBMM komisyonu, adli makamlar ve güvenlikçiler sinmişti.
Şike soruşturması “PARA” için yapıldı
Sabri Uzun, Şike davasının da “Para kazanmak” amacıyla yapıldığını öne sürdü. Uzun, paralel yapının önce futbolcuları şakirt yaptığını ve sonra da Futbol Federasyonu’nu ele geçirmeyi, böylece 8.5 milyar dolarlık futbol piyasasını elde etmeye çalıştığını belirtti. “Çok iyi biliyorum ki cemaat, TFF Tahkim Kurulu’na önemli bir imam yerleştirdi” diyen Sabri Uzun, “Buna Sivasspor Klubü Başkanı Mecnun Odyakmaz ‘bilmeden ricacı’ odu. Aziz Yıldırım da ‘bilmeden destek’ verdi. Odyakmaz bu kişiyi sadece Sivaslı bir hemşerisi olduğu için seçilmesini istemişti. Bu kişinin adı Şike dosyasında Odyakmaz ve Yıldırım arasında geçen telefon konuşması tapelerinden çıkarılmıştı” diye konuştu.
Samast’ın görüntüleri nasıl sızdı
Mustafa İlhan Samsun İl emniyet müdürüyken yaşanan Dink cinayetinde zanlı Ogün Samast’ın emniyette çektirilen tartışmalı fotoğrafıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yapan Uzun, “Müdüriyette Ogün Samast ile fotoğraf çeken polislerin görüntüleri cemaatçi bir polis e-postayla Ankara’daki ‘cemaat operasyonun başındaki’ kişiye yolladı. O kişi de fotoğrafı ‘cemaat medyası’nın başındaki kişiye gönderdi. Medya aracılığıyla Samsun Emniyet Müdürü Mustafa İlhan’a operasyon yapıldı yerine cemaatçi biri getirilecekti. İstanbul’daki cemaat gazetecisine emir verildi. ‘Samsun’a git cep telefonun açık olsun. Samsun jandarma Komutanlığı’nı cep numaranla ara, bir süre santral görevlisiyle konuş. Sonra telefonunu kapat. 2 saat sonra tekrar aç, sonra İstanbul’a dön. Geldikten sonra bana uğra’ denildi. Muhabir denileni yaptı ve İstanbul’a geldiğinde kendisine Ogün Samast’ın Samsun emniyetindeki fotoğrafı verildi. Haberden sonra Mustafa İlhan görevden alındı. Böylece fotoğrafı sızdıranlar gizlendi.