'MİT Abdullah Öcalan'ı kullanmış olabilir''
ABONE OL
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesindeki 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu, dönemin Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek ile Ankara DGM Savcısı Talat Şalk'ı dinledi.

Reşat Petek, darbe dönemlerinde hukukun yerini emir ve talimatların, dolayısıyla keyfiliğin aldığını, kendisinin, bunun somut örneklerini yaşadığını anlattı.

28 Şubat sürecinde Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaparken, Hüseyin Demiröz'ün HSYK üyeliğine seçildiğini belirten Petek, ağır ceza reisi ile birlikte, tanışmak ve 'hayırlı olsun' demek için Demiröz'ün yanına gittiklerini söyledi. Demiröz'ün kendisiyle samimi bir şekilde ilgilendiğini belirten Petek, 'Ama Yozgat Başsavcısı olduğumu duyunca, 'Ama bundan sonra eşleri başörtülü olanları başsavcı yapmıyoruz' dedi. Benim eşim başörtülüydü. Demek ki daha önceden bu bilgi edinilmiş. Kendisi, 'Benim annem de başörtülü ama bizden bunu istiyorlar' diyerek, apoletlerini gösterir gibi omzunu gösterdi' diye konuştu.

Aynı dönemde Yozgat'ta, merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaptığı bir konuşmada 'Postallı demokrasi istemiyoruz' ifadesini kullandığını belirten Petek, konu polis mıntıkasında gerçekleşmiş olmasına rağmen jandarmanın bu konuda suç duyurusunda bulunduğunu ifade etti.

Petek şöyle devam etti:

'Suç duyurusu, 'fezleke hazırla' emri gibiydi. Telefon açıp, 'Osman Özbek paşam soruyor. Bizim suç duyurusu ne oldu' diyorlardı. Ben, 'kovuşturmaya gerek yok' kararı verdim. Bunun yanında, başörtülü oldukları gerekçesiyle fakülte binasına alınmayan 6 öğrencinin suç duyurusu üzerine, 'Eğitim özgürlüğünü engellemek' iddiasıyla rektör ve dekan hakkında soruşturma başlattım. Benim ve ailem üzerindeki baskılar arttı. Aleyhime yayınlar yapılmaya başlandı. Hakkımda imzasız bilgi notları hazırlandı. Adalet Bakanlığı'ndan müfettiş geldi. Hakkımda soruşturma da açıldı.

Adalet Bakanlığı, İstanbul'da terör örgütünün hedef listesinde olduğuma dair bilgi edinildiğini söyledi. Buna rağmen korumam alındı ve savcı sıfatıyla İstanbul'a atandım. Üzerimdeki baskı o kadar artmıştı ki o dönem yayınlanan Çarkıfelek adlı programın telefonlarını ev telefonuma yönlendirmişlerdi. Telefon hiç durmadan çalıyordu ve ben bunu engelleyemedim. Zaten bana verilmek istenen mesaj da 'savcı da olsan bizim yaptıklarımızı engelleyemezsin' mesajıydı.'

Petek, bir süre sonra emekliye ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.

Türkiye'de yargı bürokrasisinin hakkı, hukuku değil devleti koruma anlayışı ile yetiştirildiğini belirten Petek, 'Devlet otoritesi sarsılmasın diye tutuklama kararları da verildi' dedi.

Reşat Petek, Başsavcı görevindeyken YİMPAŞ ile ilgili şikayetleri sonuçsuz bıraktığı ve emekli olduktan bu şirkete ortak olduğu yönündeki bir soru üzerine, 'YİMPAŞ Yozgat merkezliydi ama dava Ankara Çubuk'ta görülüyordu. SPK'dan gelen suç duyuruları vardı. Benim bu konuyla ilgili açtığım ya da takipsizlik kararı verdim herhangi bir soruşturma olmadı. Ben erken emekli olmak zorunda kaldım. Emekli olduktan sonra YİMPAŞ'ta hukuk müşavirliği yaptım. Bir süre sonra, ortaklara eşit yaklaşılmadığı için protesto ettim ve ve buradan ayrıldım. Orada çalışmam yasa dışı değildi ama hataydı' diye konuştu.

-'Patalya Otel'e ben de gittim'-

Dönemin Ankara DGM Savcısı olan, Beyaz Enerji Operasyonu ile kamuoyunda tanınan, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının ardından İmralı'daki sorgusuna katılan Talat Şalk'ı da dinledi.

Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Şalk, 'PKK, MİT'in bilgisi dahilinde kuruldu iddiaları vardı. Siz Öcalan'ı sorgulayan savcı olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?' sorusu üzerine, şunları söyledi:

'Bu iddiaları ben de duydum. Bu iddialara fazla önem vermek doğru bir şey değildir. MİT bir amaçla, önce Abdullah Öcalan'ı istihbarat elemanı olarak kullanmış olabilir. Fakat Abdullah Öcalan PKK'yı kurduktan sonra artık MİT'in kontrolünden tamamen çıkmıştır. Tamamen kendi inisiyatifi ile eylemlere başlıyor. Bir iki defa Türkiye'de yakalanma tehlikesi geçirmiş. Sonra Suriye istihbaratı el uzatmış. Sonra 1979'da Suriye'ye geçiyor ve Hafız Esad'ın teşkilatı kamplar gösterdiler bunlara ve bu kamplarda eğitilmeye başladılar.'

Terör örgütü elebaşı Öcalan'ı 10 saatin üzerinde sorguladıklarını anlatan Şalk, 'Öcalan güvenilir bir adam değil. Zaman ve zemine göre konuşuyor' dedi.

Şalk, tutuklu CHP Milletvekili Mehmet Haberal ile Patalya Otel'de bir araya gelip gelmediği sorusuna, 'Patalya Otel'e ben de gittim. Davet, Kamuran İnan'dan geldi. Hurşit Tolon, Şener Eruygur gibi asker kökenli kişiler de vardı. Bir parti kurma arayışındaydılar. Ama pek de öyle bir zemin yoktu. Yani zaten bir parti kurabileceklerini ben zannetmiyordum' diye konuştu.

DGM'lerin çalışma sistemine ilişkin sorulara da yanıt veren Şalk, DGM'lerin tamamen hukuka bağlı bir şekilde hareket etiğini, hakkında delil bulunmayan kimse hakkında dava açılmadığını, davası zaman aşımına uğramış olanların serbest bırakıldığını anlattı.

Şalk, 1992-1993 yıllarından devletin, PKK'nın karşısında gerilediğini, bölgede alay komutanlarının, tabur komutanlarının çaresiz durumda kaldığını ileri sürdü. Şalk, 'Bu dönemde Hizbullah örgütü ortaya çıktı. Bunlar PKK'ya düşmandı. Benim düşünceme göre, Hizbullah'ı devlet kurmadı ama o dönem, Hizbullah'ın PKK'ya yönelik saldırılarına göz yummuş olabilir' diye konuştu.