Onun yerinde başka bir kadın olsa pespayeleşirdi
ABONE OL

Onu herkes merhum başbakan Adnan Menderes ile yaşadığı büyük aşkla tanıyor. Ama o, dönemin en önemli opera sanatçılarından biriydi. Üstün yeteneği, yurtdışı tecrübesi, sahnedeki başarılı performansları... Belki de dünyanın ünlü bir opera sanatçısı olacaktı... 2009’da 85 yaşındayken solunum yetmezliğinden hayatını kaybeden Ayhan Aydan’ın hüzünlü öyküsü, gazeteci Melike İlgün’ün yazdığı Bir Başvekil Sevdim adlı, Alfa Yayınları’ndan çıkan kitapta...

İlgün gerçek hayat hikayelerinden yola çıkıp kurgu roman yazıyor. Daha önce Kemale Eren Kadınlar ve Enver Paşa’nın Sultanı romanlarında olduğu gibi. Yazdığı kitap Menderes’in direkt öyküsünü anlatmıyor ama o dönem yaşananlar, Menderes’i Yassıada’ya götüren süreç, sonrasında hakkında açılan itibarsızlaştırma davaları da kitapta yer alıyor. Hakkında açılan davalardan bir tek beraat ettiği kamuoyunda ‘bebek davası’ olarak bilinen... Mahkeme kapısından içeri “Bu duruşmaya çıkmaktansa 500 kere sahneye çıkmaya razıyım” diye giren Ayhan Aydan’ın tüm dürüstlüğüyle verdiği ifade, davayı açanları bozguna uğratmıştı. İşte Melike İlgün’ün araştırmaları sonucu ortaya çıkardığı Ayhan Aydan portresi... 

AŞKININ ARKASINDA HEP DURMUŞ

-Neden Ayhan Aydan’ın hikayesini yazdınız?

Okurken bir şey görüyorum ve onu yazmadan, derinlemesine öğrenmeden duramıyorum. Öğrenince de yazmak istiyorum. Ayhan Aydan ile ilgili ilk öğrendiğim mahkemedeki konuşmasıydı. Terk edilmiş bir kadının aradan yıllar geçtikten sonra bile bir zamanlar sevdiği adama böyle sahip çıkabilmesi beni çok etkiledi. Acaba bunun gerisinde ne var ki Ayhan Aydan böyle davrandı diye düşünüp araştırmaya başladım. Okudukça da çok sevdim Ayhan Hanım’ı.

-Ayhan Aydan nasıl bir kadınmış?

Çok cesur ve kahraman. Onun yaşadıklarını başka bir kadın yaşasa son derece pespayeleşebilirdi. Yaşadıkları hiç kimsenin tasvip ettiği şeyler değil.

Bir başbakanla yasak aşk yaşamış.

Ama bunu öyle yaşamış ki... Arkasında  öyle durmuş ki...

Bu romanın ne kadarı kurgu, ne kadarı gerçek?

Romanlarımı yazarken o konuyla ilgili yazılmış her şeyi okuyorum. Öğrenmediğim, bilmediğim bir şey kalmıyor. Sonra hayal gücümle o kişiyi ete kemiğe büründürüyorum. Bu kitapta konuşmaların birçoğu, kıyafetler, evin dekoru, Ayhan Hanım’ın arkadaşlarının bir kısmı kurgu.

Kitapta Ayhan Hanım’ın ‘Menderes’ten Önce’ ve ‘Menderes’ten Sonra’ dönemi var. Her iki dönemi kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?

Çok yetenekli, sesini dinleyenlerin bir daha unutamadığı bir kadın.18 yaşında girilen konservatuara 14 yaşında üstün yetenekle girmeyi başarmış, yurtdışında eğitim görmüş. Kocası Ferit Alnar ise Türk müziğinde modernle klasiği harmanlaması açısından çok önemli. Aynı zamanda ünlü bir kanun virtüözü. Adnan Menderes öncesinde Ayhan Hanım, sanat dünyasının gözünün üzerinde olduğu başarılı bir isim. Şimdiyle kıyaslayınca çok ilginç bir şey var; bugün nasıl dizi oyuncuları dergilerin kapağındaysa o zamanın Türkiye’sinde dergilerde opera ve bale sanatçıları varmış. Adnan Menderes ile tanışınca... Menderes kıskanç bir adam, Ayhan Aydan’ın sahneye çıkmasını pek istemiyor. Ayhan Hanım’ı sıkı kontrol altında tutuyor. Kendisine otomobil tahsis ediyor, böylece nereye ne zaman gideceğini hep takip ediyor. Yüksek sesle dillendirilmese de herkes ilişkilerini biliyor. Operada Ayhan Hanım’ı idare ediyorlar açıkçası. Yeni oyunlarda rol almıyor. Adnan Menderes idam edildikten sonra operadan el çektiriliyor, Çeşme’ye gidiyor. Evdeki kilimleri satarak geçinmeye çalışıyor. İki yıl sonra Kiss Me Kate operasıyla parlak bir dönüş yapıyor operaya. Fakat astım krizleri nedeniyle devam edemeyip tekrar Çeşme’ye yerleşiyor.

MAHKEMEDE REVERANS YAPTI

-Ayhan Aydan’ın sizi en çok etkileyen özelliği ne idi?

Vakarı etkiledi. Adnan Menderes onun yanında huzur buluyormuş. Çünkü sevdiği adamı her şekilde kabul ediyor. Bir de Türkiye’nin en güçlü adamının sevgilisi olmasına karşın bu ilişkiyi kullanmamış, kendisine bir fayda sağlamamış. Hep geride kalıp yaşadığı aşka saygı duymayı seçmiş. Aklına geride durmayı öğretebilirsin ama kalbine hayal kurmamayı nasıl öğretirsin ki... Sürekli beklemiş Menderes’i. Hatta o kadar saygı duyuyor ki Tüm Türkiye’nin saygı duymasını sağlamış.

-‘Bebek davası’nda yıllar sonra Menderes’i görüyor. Mahkeme salonunda Menderes’in karşısına gidip ona reverans yapması da etkileyici....

Çünkü Adnan Menderes’e kim olduğunu hatırlatıyor. Menderes uzun süre hapiste olup, o süre zarfında kimseyle görüştürülmediği için zaman mevhumunu, her şeyi unutmuş durumda. Bu hareketle onun silkinip kendisine gelmesi için bir mesaj veriyor. Bu aynı zamanda zarif bir sahip çıkış. Mahkemede söylediği ‘Ben onu çok sevdim’ içinde çok şey barındıran bir cümle. ‘Seni artık sevmiyorum, sana artık aşık değilim ama bana yaptıklarını affettim’ anlamını taşıyor. Bu ilişkiden dolayı pişman olsa mahkemede ‘Ben onu çok sevdim’ demezdi.

-Peki Menderes’in eşi Berin Hanım bu ilişkiye ne diyor?

Berin Hanım bu meselelerle ilgili hiç kimseyle konuşmamış. Mahkemedeki konuşmasında sonra saygı duymuş. Ayhan Aydan’a ‘Ayhan Hanım’ dermiş.

10 yıl boyunca haftada üç gün çiçek göndermiş

-Kitapta Ayhan Aydan’ın biblo fillere meraklı olduğunu da öğreniyoruz.

Yaptığı röportajlarda biblo fillerle çekilen pek çok fotoğrafı yayımlanmış. Hatta bir röportajındaki fotoğrafının altında ‘Kendime fil konvoyu kurdum’ yazıyordu.

-Adnan Menderes ise baharatlı kolonya kullanırmış.

Bir yerde okumuştum. Kitapta bunu da kullandım.

-Menderes’in Prusya zabitlerini hatırlatan  gömlekleri var bir de...

Necip Fazıl Kısakürek’in yazdıklarında yola çıktım. Dik yakalı ve kolalı. Hatta ilk onunla moda olmuş.

Menderes şıklığına çok önem verirmiş. Boyuna çizgili takım elbise tercih edermiş. Ayakkabıları hep cilalıymış. Hatta Necip Fazıl onları ‘Cilalı at tırnaklarını hatırlatan ayakkabıları’ diye tanımlamış. Menderes cebinde şişkinlik yapmasın diye hiçbir şey taşımazmış.

-Kitaptan öğrendiğimiz bir başka ayrıntı ise Menderes’in tutuklanana kadar haftada üç kez Ayhan Hanım’ın evine çiçek göndermesi...

Bu ayrıntı Ayhan Hanım’ın eskiden yaptığı bir röportajda yer alıyor. Ağırlıklı olarak gül gönderirmiş. Bu tam 10 yıl sürmüş. Ta ki Menderes Yassıada’ya gönderilene kadar...

Yediği şeftali kursağında kaldı

-Kitapta Menderes’in idam edildiği gün neler olduğunu da tasvir etmişsiniz. Mesela kursağında kalan şeftali...

O gün orada fotoğraf çeken kişinin ve erlerden birinin yaptığı röportajdan yola çıktım. Şeftali meselesi doğru. İdam edilmeden önce masada duran şeftaliden bir dilim yemiş Menderes. İdam edildikten hemen sonra kefeninde leke varmış, er dikkatli bakınca anlamış ki az önce yediği şeftalinin suyu.

-Dedeniz Celal Dinç’in de adı kitapta geçiyor.

Dedem o dönem Malatya başsavcısı. Ahmet Emin Yalman suikastını düzenleyen Hüseyin Üzmez’i yakalayıp onu hapse attıran bir kişi.  Dedem 1990’da vefat etti.

-Menderes ile ilgili ne anlatırdı?

Dedem Menderes’in idamından sonra anneme ‘Öyle bir gün gelecek ki her yere Adnan Menderes’in ismi verilecek ve onun idamından herkes pişman olacak’ demiş.

Nitekim öyle de oldu.