Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı'na ilişkin açıklamalarda bulundu.
MYK toplantısında Mali ve İdari İşler Başkanlığı, Teşkilat Başkanlığı ve Türk Devletleri ile İlişkiler Başkanlığının bir sunumunun olduğunu bildiren Çelik, TBMM çalışmalarının da değerlendirileceğini söyledi.
Toplantının başında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MYK'ya dönük bir değerlendirme toplantısı yaptığını açıklayan Çelik, "Bu toplantının açılış konuşmasının girişinde, Cumhurbaşkanımız, Bakanlar Kurulunda da bunun sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiğini ilgili bakanlara söylediğini ifade etti; bu bahis sanal kumar gibi, toplumumuzu çürüten, çürütmeye çalışan, toplumumuzda bir yozlaşma oluşturmaya çalışan teşebbüslere, uygulamalara dönük olarak MYK'mızın da bu gündemi takip etmesi gerektiğini ifade etti." diye konuştu.
- "EN SERT, EN TAVİZSİZ MÜCADELE"
Bahis ve sanal kumar meselesinin bir pandemi halini aldığını belirten Çelik, dünyanın her tarafında olduğu gibi, Türkiye'nin de bundan etkilendiğini söyledi.

Bazı aile facialarının, bazı intiharların arkasında bu ve benzeri yanlışlıkların olduğunu çeşitli şekillerde tespit ettiklerini anlatan Çelik, bununla ilgili bir eylem planı olduğunu dile getirdi. Çelik, en güçlü şekilde mücadele edeceklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda bir eylem planının çıktığına işaret eden Çelik, "Ama bundan sonrasında, bunun daha yoğun bir şekilde, daha sıkı bir şekilde takibiyle ilgili olarak da, partideki ilgili birimlerimiz, tüm MYK'mız üzerine düşeni yapacak." diye konuştu.
Çelik, sanal kumar, bahis gibi meselelerde, tavizsiz davranılması gerektiğinin altına çizdiklerini ifade ederek, "Bu, toplumumuza dönük olarak, yozlaşma, çürüme yaymaya çalışan, 'milli güvenlik problemi' desek, yeridir. Aynı zamanda bir ahlak problemidir. Aynı zamanda toplumsal güvenlikle ilgili, toplumun geleceğiyle ilgili bir problemdir. Aynı zamanda da gelecek nesillerle ilgili bir problemdir." değerlendirmesinde bulundu.
Cep telefonlarıyla, bir takım teknolojik imkanlarla bunlara daha kolay ulaşılabiliyor olmasının, tehdidin büyüklüğünü arttırdığını belirten Çelik, "Onun için en sert, en tavizsiz mücadelelerin hukuk içerisinde, hem devletin imkan kabiliyetleri hem siyaseten oluşturması gereken hassasiyetler ve siyasi stratejiler temelinde ortaya koyulacağını ifade ediyoruz." dedi.
- "CUMHURBAŞKANIMIZ O ZAMAN AHLAKİ DURUŞUNU HİÇ BOZMADI"
Suriye halkının 8 Aralık Hürriyet Günü'ne işaret eden Çelik, "Yıllarca Esad rejiminin katliamları altında inleyen Suriye halkı, 8 Aralık günü hürriyetine kavuştu. Bu son bir yıl içerisinde de, birçok meydan okumaya, provokasyona rağmen, geleceğe yürüme konusundaki iradesini güçlü tutmaya çalışıyor." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin, burada meseleye sadece güvenlik meselesi olarak yaklaşmadığını, Suriye'nin ekonomik istikrarına, okullarının yeniden yapılmasına dönük olarak güçlü bir yaklaşım ortaya koyduğunu gösterdiğini söyleyen Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ölümden kaçarak Türkiye'ye sığınmış kişileri Esad rejimi halen iş başındayken, Esad rejiminin sözde bir takım açıklamalarına referans vererek, oraya göndermeye çalışılmasının karşısında durduğunu söyledi.
14-28 Mayıs seçimleri söz konusuyken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısındaki adayın, Suriyeli misafirlerin Türkiye'den gönderilmesi gerektiği konusunda bir kampanya yaptığını hatırlatan Ömer Çelik konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bazı anketçiler de, bu açıklamanın tuttuğunu, Cumhurbaşkanımızın, 'Hayır biz bunları ölüme gönderemeyiz' sözünün, Cumhurbaşkanımızın seçimlerde aleyhine olacağını ifade ediyorlardı. Biliyorsunuz o seçimler ikinci tura kaldı. O kritik zamanlarda, Cumhurbaşkanımıza bu söyleminden vazgeçmesini, seçimlerin sonucunu etkileyecek negatif bir durum oluşmaması için, daha tersine bir tavır alması gerektiği söylendi. Fakat Cumhurbaşkanımız o zaman ahlaki duruşunu hiç bozmadı. Ve neticede, o kardeşlerimizin hiçbir zaman yalnız bırakılmayacağını gösterdi. Gün geldi, bir yıl önce 8 Aralık günü, Suriye halkı devrimini gerçekleştirdi. Ve şimdiye kadar da misafirimiz olan pek çok kardeşimiz, kendi ülkesine döndü. Yüz binleri buldu bu. Bu dönüşler de devam ediyor. Türkiye de onların gönüllü ve onurlu bir şekilde dönmesi yönündeki bu iradeyi destekliyor."
- "SURİYE, KENDİ İÇİNDE ÜÇ TEHDİTLE KARŞI KARŞIYA BIRAKILIYOR"
Suriye halkının karşısında şimdi ise daha büyük sınamalar olduğunu kaydeden Çelik, Suriye'nin birliğinin, dirliğinin korumasının son derece önemli olduğunu vurguladı.
Çelik, Suriye'nin kendi içinde üç tehditle karşı karşıya bırakıldığını söyleyerek, bunlardan bir tanesinin Esad artığı bir takım unsurların, Lazkiye bölgesinde mevcut Suriye yönetimine karşı bir takım kalkışma planlaması olduğunu söyledi.

"Biz, Lazkiye Bölgesinde Alevilerin, Şiilerin hakkını savunmak üzere eylem yapıyoruz" diyenlerin, silaha sarılanların, terör eylemi yapanların hiçbir şekilde Suriye'deki Alevilerle, Şiilerle bir ilgisi olmadığının altını çizen Çelik, "Bunlar Esad'ın katliamcı rejimini diriltmek isteyen bir takım unsurlar. Yani bu Şebbiha unsurlarıyla Alevi ve Şii kardeşlerimizi birbirine karıştırmak çok vahim bir hata olur, çok büyük bir yanlış olur. Buna son derece dikkat etmek gerekir." dedi.
Çelik, orada ne olup ne bittiğini iyi anladıktan sonra açıklama yapmak gerektiğini ifade ederek, "Gerçekten Alevi, Şii, Nusayri kardeşlerimize dönük olarak bir yanlış yaklaşım olursa biz bunun en güçlü şekilde karşısında dururuz. Buradaki hassasiyetimiz de son derece nettir. Ama Esad rejimi artıklarının yapmaya çalıştığını, hem Alevi, Şii, Nusayri kardeşlerimizin hakkını savunmak olarak sunmak yanlış hem de onlara mal etmek yanlış olur." ifadelerini kullandı.
- "ORADA NE OLUP NE BİTTİĞİNİ BİLİYORUZ"
İkinci tehdidin ise güneyde Dürzileri temsil etmeyen Siyonizm yanlısı bir Dürzi kanaat önderi olduğunu dile getiren Çelik, bu ismin faaliyetlerinin Dürzileri temsil etmediğini, Siyonist, katliamcı, soykırımcı siyasetin takipçisi olarak bunu yaptığını söyledi.
Lübnan'daki ve Suriye'deki Dürzileri çok iyi tanıdıklarını belirten Çelik, yakın zamanda Lübnan'daki Dürzi lider Velid Canbolat'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ziyaret ettiğini hatırlattı.
AK Parti Sözcüsü Çelik, uzun yıllardır son derece iyi ilişkiler olduğunu anlatarak, "Orada ne olup ne bittiğini biliyoruz. Güneydeki o Siyonizm yanlısı Dürzi liderin yaptığının, aslında Suriye'nin bütünlüğünü tehdit eden, Suriye'yi Siyonist soykırımcılığın uydusu haline getirmeye çalışan bir yaklaşım olduğunu değerlendiriyoruz. Dolayısıyla onların faaliyetlerine de hiçbir şekilde Dürzi kardeşlerimiz adına yapılan faaliyet olarak etiketlememek lazım ve Suriye'deki Dürzi kardeşlerimize de mal etmemek lazım." yorumunu yaptı.
- "SDG'NİN VARLIĞINI KÜRTLERİN KAZANIMLARI GİBİ SUNMAK SURİYE'DEKİ KÜRT KARDEŞLERİMİZE ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIKTIR"
Üçüncü tehdit, SDG, PYD yapılanması çerçevesinde SDG terör örgütünün ortaya koyduğu bir takım aktiviteler olduğunu ifade eden Çelik şöyle devam etti:
"Burada aynı Lazkiye'deki, aynı güneydeki durum gibi, Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusunda bir terör örgütü olarak SDG faaliyet göstermektedir. Yaptığı işi Kürtlerin kazanımı olarak sunması tıpkı Lazkiye'deki, güneydeki Dürzi bölgesindeki durum gibi son derece yanlıştır. Silah bırakmamak, terör örgütünü tasfiye etmemek, terör örgütünün varlığına son vermemek için çaba gösteren SDG adına konuşanların kullandığı argümanlardan bir tanesi, Lazkiye'deki Alevi, Şii, Nusayri kardeşlerimizin tehdit altında olduğu, güneyde Dürzi kardeşlerimizin tehdit altında olduğu ve kuzeydoğu'da Kürt kardeşlerimizin tehdit altında olduğu ve bu tehdidin de Şara hükümetinden kaynaklandığı şeklinde bir yaklaşım sergiliyorlar. Tabi bu bir mantık yürütme değil, bu bir terör argümanı esasında. Nasıl ki Lazkiye'deki Esad artığı bazı Şebbihalar, Alevi, Nusayri, Şii kardeşlerimizin hakkını temsil etmiyorsa, onların hukukunu temsil etmiyorsa, aynı güneydeki Siyonist ayrılıkçılık aynı şekilde, burada SDG'nin de herhangi bir şekilde varlığını ve terör eylemlerini Kürtlerin kazanımları gibi sunmak Suriye'deki Kürt kardeşlerimize çok büyük haksızlıktır. Hiçbir terör örgütü hiç kimsenin kazanımı olmamalıdır. Birileri bir terör örgütünü, bir etnik grubun, dini grubun kazanımı olarak sunuyorsa; bilelim ki orada o etnik grubun ya da o dini grubun merceğinden bakarak, onların haklarını savunma merceğinden bakarak konuşmuyordur. O terör örgütünün terör faaliyetlerinin merceğinden bakarak temsil ettiğini iddia ettiği etnik ya da dini grubu istismar etmeye dönük olarak bir yaklaşım sergiliyordur."

AK Parti Sözcüsü Çelik, "Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge dediğimizde tablo açıktır. Irak'ın tamamında terör örgütünün tasfiyesinin tamamlanması için tasfiyenin bir retorik olarak kalmaması, varlığının tamamen sona ermesi için Irak'ın tamamında silah bırakılması gerektiği gibi aynı şekilde Suriye'de SDG terör örgütünün varlığının sona ermesi gerekir." değerlendirmesinde bulundu.