Enerji kaynaklarýnýn keþfedilmesiyle beraber Doðu Akdeniz, sadece Akdeniz ticaret yollarýnýn kontrolü açýsýndan deðil, ayný zamanda enerji üzerine mücadelenin de kritik bir alaný haline geldi. Enerji faktörü Doðu Akdeniz'in jeopolitik önemini deðiþtirmiþ ve sadece kýyýdaþlarýn deðil, ayný zamanda uluslararasý aktörlerin ve þirketlerin de bölgeye ilgi duymaya baþlamasýna neden olmuþtur. Bölge üzerinde etki alaný kurmak isteyen aktörlerin sayýsý arttýkça, konu Doðu Akdeniz özelinde daha da karmaþýk bir hal alýyor. Bu nedenle Doðu Akdeniz ve enerji baðlantýsý Kýbrýs, enerji güvenliði ve uluslararasý hukuk çerçevesinde etki doðuran ve deðerlendirilen bir konu halini aldý.
Kýbrýs açýsýndan deðerlendirdiðimizde, konu özellikle Güney Kýbrýs Rum Yönetimi'nin (GKRY) mükerrer uzlaþmaz tutumlarý nedeniyle çözümsüzlüðün yeni bir halkasýný oluþturuyor. Doðu Akdeniz ve enerji baðlantýsýný kurduðumuzda, Avrupa Birliði (AB) ve Türkiye baþta olmak üzere bazý bölge ülkelerinin enerji ihtiyacý, bazýlarýnýn ise pazar arayýþlarý düþünüldüðünde, taraflarýn farklý dýþ politikalar formüle ettiði görülüyor. Baþka bir ifadeyle, bölge hem enerji arz güvenliði hem de enerji ticareti açýsýndan ve yeni bir enerji jeopolitik merkezi olmasý nedeniyle özel bir nitelik taþýyor. Doðu Akdeniz meselesine uluslararasý hukuk açýsýndan bakýldýðýnda ise görülmektedir ki bölge enerji kaynaklarýna ilgi duyan bölge içi ve uluslararasý aktörler, en çok kaynaða sahip olma isteðinden hareketle, en çok deniz yetki alanýna sahip olmak istiyorlar ve bu itibarla, ortaya farklý argümanlar koyarak çeþitli hamleler yapmaya çalýþýyorlar.
Bu baðlamda, geçtiðimiz günlerde Türkiye Enerji Ekonomisi Derneði, Ortadoðu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ortaklýðýyla "Birinci Doðu Akdeniz Uluslararasý Enerji Sempozyumu" düzenlendi. Bu sempozyumda, Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Ekonomi ve Enerji Bakaný Hasan Taçoy Türkiye ile KKTC arasýnda doðalgaz boru hattýnýn kurulmasýna yönelik bir proje gündeme getirerek, boru hattýnýn 2025'te Türkiye'den KKTC'ye doðalgaz götürebileceðini ifade etti. 2025 yýlýnda gaz taþýnmasýna baþlanabileceði belirtilen hattýn, KKTC ve Türkiye arasýndaki su hattýna paralel yapýlabileceði ve 80 km uzunluðunda olabileceði söyleniyor; üzerinde durulan doðalgaz boru hattýnýn en önemli özelliði ise çift yönlü olmasý. Türkiye'den KKTC'ye gaz taþýmanýn yaný sýra, Doðu Akdeniz'de bulunacak olasý doðalgazýn hem Türkiye'ye hem de batýlý piyasalara bu hatla aktarýlabileceði hususu, bölge dinamiklerini deðiþtirecek bir unsur.
Ayný günlerde, Türkiye'nin Libya ile imzaladýðý deniz yetki alanlarýnýn sýnýrlandýrýlmasýna iliþkin mutabakat, Doðu Akdeniz jeopolitiðini köklü bir þekilde deðiþtirebilecek bir hamle olarak gündeme geldi. Hem BM hem de Türkiye tarafýndan tanýnan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye arasýnda imzalanan yetki alaný belirleme mutabakatý öncesinde bölgenin durumunun özetlenmesi, bu mutabakatýn bölgedeki tüm dengeleri deðiþtirecek bir niteliðe sahip olduðunun anlaþýlmasý için önemlidir. Uluslararasý hukuk açýsýndan konuya bakýldýðýnda, konu hem deniz yetki alanlarýnýn sýnýrlandýrýlmasýyla ilgilidir hem de aslýnda bu sýnýrlandýrma konusundaki farklýlýklardan doðan "çakýþan parseller" konusudur. Bu nedenle, deniz yetki alanlarý sýnýrlandýrýlmasý konusunda taraflarýn argümanlarý önemlidir. Doðu Akdeniz'de en uzun kýyýya sahip ülke olarak Türkiye temelde Uluslararasý Deniz Hukuku'nun "kapalý ve yarý kapalý denizlere kýyýsý olan devletler haklarýný kullanýrlar ama yükümlülüklerini yerine getirirken birbirleriyle iþ birliði yapmak zorundadýrlar" ilkesine göre hareket etmektedir. Buna göre, Doðu Akdeniz yarý kapalý bir denizdir; çünkü havzanýn hiçbir yeri 400 mili bulmamaktadýr. Bu nedenle, bölgede kýta sahanlýðý ya da Münhasýr Ekonomik Bölge (MEB) belirlemesi ancak tüm kýyýdaþlarýn hak ve çýkarlarýna uygun yapýlmalýdýr.
Bunun dýþýnda, Türkiye politikasýný Uluslararasý Adalet Divaný yargý kararlarýna dayandýrýyor. Yargý kararlarýna göre, özellikle deniz yetki alaný sýnýrlandýrýlmasýnda, bir kýyýdaþ devletin doðal kaynaklarý orantýsýz paylaþtýran bir tutum izlemesinin hakkaniyete uygun olmadýðý üzerinde duruluyor ve böyle bir sýnýrlandýrma kabul edilmiyor. Fakat GKRY tek taraflý olarak ve KKTC'nin görüþü dahi alýnmaksýzýn MEB ilan ediyor. Türkiye ise bu alanda Türkiye'nin ve Kýbrýs Türklerinin de hakký olduðunu savunuyor. Türkiye'nin Kuzey Kýbrýslý Türklerin Londra ve Zürih anlaþmalarýndan doðan hukuki haklarýnýn olduðunu ve GKRY'nin tek baþýna herhangi bir giriþimde bulunamayacaðýný açýk þekilde bildirmesine raðmen, GKRY KKTC'nin fikrini dahi almadan, ada adýna davranmaya devam ederek, ortay hat belirleyip buna göre deniz yetki sýnýrlandýrmasýný gerçekleþtiriyor. GKRY 2003 yýlýndan beri MEB sýnýrlandýrma anlaþmalarý yapýyor. GKRY'nin "Kýbrýs Cumhuriyeti" adýna Mýsýr, Lübnan ve Ýsrail'le MEB sýnýrlandýrma anlaþmasý imzalamasý da yine hukuksuz gerçekleþtirilen eylemlerden bir diðeri. Ayrýca GKRY 2007 yýlýnda ilan ettiði MEB alanýný 13 parsele bölerek enerji kaynaðý arama faaliyetlerine izin vermiþtir. Bu durum hem bölge jeopolitiðine hem de Kýbrýs sorununa yeni bir boyut eklemiþtir. Türkiye de buna karþýlýk olarak, 2011 yýlýnda KKTC ile "Kýta Sahanlýðý Sýnýrlandýrma Anlaþmasý" imzalamýþtýr.
Yunanistan ise Doðu Akdeniz'de bulunan Girit, Kaþot, Kerpe, Rodos ve Meis hattýný esas almýþ ve bu adalarýn da Yunanistan'ýn ana karasýnýn parçasý olduðunu iddia etmiþtir. Bu iddiaya göre, bu adalarýn da kendine ait karasularý ve MEB'i olabileceðini ileri sürerek, adalardan oluþan hat ile Anadolu arasýnda ortay hatta dayalý deniz yetki sýnýrlandýrmasý yapmaktadýr. Yunanistan bu argüman çerçevesinde bölge ülkeleri ve özellikle de GKRY ile yetki sýnýrlandýrma anlaþmasý yapmak istemektedir. Fakat þu ana kadar, Türkiye'nin de tepkisi nedeniyle, böyle bir anlaþma yapmamýþtýr.
Öncelikle, bu adalar üzerinden MEB ilan edilebilmesi için, bu adalarýn kendi baþlarýna yeterli ya da kendini yöneten unsurlar olmalarý gerekiyor. Ýkinci olarak, Uluslararasý Adalet Divaný 1977 Ýngiltere-Fransa, 1984 Libya-Malta, 2009 Ukrayna-Romanya, 2012 Nikaragua-Kolombiya davalarý gibi birçok davada verdiði kararda, bir devletin hakimiyetindeki adadan dolayý kazandýðý yetki alaný, diðer kýyýdaþ devletin haklarýný ihlal edecek derecede aþýrý ise, adanýn kýta sahanlýðý ya da MEB'inin olamayacaðýný belirtmiþtir. Ayrýca Türkiye, yine Divan kararlarýna göre -ki buna benzer çok sayýda örnek dava gösterilebilir- "coðrafyanýn üstünlüðü" ya da "kapatmama" gibi ilkelerle politikasýný oluþturmaktadýr. Bu durum Akdeniz için de geçerli. Buna göre Yunanistan, belirlediði sözde MEB alaný ile hakkaniyet ilkesine aykýrý davrandýðý gibi, ayný zamanda Türkiye'nin kýyýlarýnýn önünün kapatýlmasýndan ve açýk denizlere çýkýþýnýn engellenmesinden ötürü de, söz konusu adalar üzerinden MEB belirleme hakkýna sahip deðildir. Ayrýca Yunanistan bu adalardan MEB belirlerken Türkiye ile bu adalar arasýndaki ortay hattý esas almaktadýr. Fakat Türkiye ve Yunanistan ortay hattý çekildiði zaman hattýn ters tarafýnda kalmalarýndan ötürü, bahse konu adalarýn MEB sahibi olmasý mümkün deðildir. Dolayýsýyla bu adalar ancak karasularý kadar deniz yetki alanýna sahip olabilirler. Bu çerçevede, Yunanistan'ýn ve GKRY'nin uluslararasý hukuka aykýrý nitelikte belirlediði MEB alanlarý, Türkiye'yi Doðu Akdeniz'de dar bir alana mahkûm etmeyi amaçlamaktadýr.
Buna karþýlýk Türkiye 18 Mart 2019 tarihinde BM'ye gönderdiði mektupta, Akdeniz'deki kýta sahanlýðýnýn sýnýrlarýný 32 derece, 16 dakika, 18 saniye doðu meridyeniyle 28 derece batý meridyeni arasýnda kalan bölge olarak belirlemiþtir. Ayrýca Mýsýr ile Türkiye deniz yetki alanýnýn orta hattýnýn da Türkiye'nin kýta sahanlýðýnýn sýnýrý olduðu belirtilmiþtir.
Doðu Akdeniz'de halihazýrdaki durum uluslararasý hukuk açýsýndan bu çerçevede seyretmekteyken, Türkiye ile Libya arasýnda imzalanan deniz yetki alaný sýnýrlandýrma mutabakatý bölge jeopolitiðini derinden etkileyecek çok kritik bir hamledir. Bu bir yandan Türkiye'nin egemenlik hakkýný hiçe sayarak sözde MEB ilan eden Yunanistan'ýn bölgedeki pozisyonunu etkileyecek, diðer yandan da Türkiye ve KKTC'yi dýþýnda tuttuklarý "Doðu Akdeniz Enerji Platformu" gibi giriþimlerde bulunan Ýsrail, Mýsýr gibi devletlerin bu tutumu yeniden deðerlendirmesini saðlayacaktýr.
Bu kritik hamle, baþta Yunanistan olmak üzere GKRY, Ýsrail ve Mýsýr'ýn tepkisini çekti. Özellikle bu hamlenin KKTC Ekonomi ve Enerji Bakaný Taçoy'un Türkiye ve KKTC arasýndaki çift yönlü doðal gaz hattý projesini duyurmasýnýn hemen ardýndan gelmesi, Doðu Akdeniz'deki enerji jeopolitiði denklemini tamamen deðiþtirmiþtir. Doðalgaz hattý projesi, enerji ticareti ve enerji güvenliði açýsýndan politikalarý yeniden düþündürecek bir hamleyken, Türkiye-Libya arasýndaki bu mutabakat da bölgede uluslararasý hukuk açýsýndan kartlarýn yeniden karýlmasýna neden olmuþtur.
Bir ön anlaþma niteliðindeki bu mutabakat muhtýrasý, öncelikle Türkiye'nin deniz yetki alanýnýn batý sýnýrýný belirlemiþ oldu. Böylece Türkiye, Akdeniz'de en uzun kýyýya sahip ülke olarak, uluslararasý hukuka aykýrý hamlelerle kendi kýyýlarýna sýkýþtýrýlamayacaðýný göstermiþ oldu. Ayrýca bu mutabakat, Doðu Akdeniz'e kýyýdaþ olan bu iki ülkenin de deniz yetki alanlarýnýn belirlenmesi konusunda ayný þekilde düþündüklerini gösteriyor. Bunlarýn yaný sýra, gerçekleþtirilmeye çalýþýlan Ýsrail, Mýsýr, GKRY ve Yunanistan'ýn ortak eylemlerine karþýlýk, Akdeniz havzasýndaki denklemin, diðer kýyýdaþlarý yok sayarak kurulamayacaðýný bir kez daha göstermiþtir.
Ek olarak, bu mutabakatla Yunanistan, Mýsýr, GKRY ve Ýsrail'in Türkiye aleyhine Libya ile bir yetki sýnýrlandýrma anlaþmasý yapmasýnýn da önüne geçilmiþ oldu. Mutabakatýn olasý etkilerinden bir diðeri ise Yunanistan'ýn GKRY, Ýsrail ve Mýsýr gibi Doðu Akdeniz ülkeleriyle yapmayý planladýðý ve belki de yapabilmek için fýrsat kolladýðý deniz yetki sýnýrlandýrma anlaþmalarýnýn önüne geçmesi oldu. Böylece, tek taraflý eylemlerle Doðu Akdeniz'de yapýlan yetki sýnýrlandýrmalarýnýn uluslararasý hukuka aykýrý olduðu ve diðer kýyýdaþ devletlerin de anlaþmalarla uluslararasý hukuktan doðan haklarýný müdafaa edeceði, bölge ülkeleri tarafýndan anlaþýlmýþ oldu.
Türkiye ve KKTC arasýnda yapýlmasý gündeme gelen doðalgaz boru hattý projesinin ardýndan Libya ile yapýlan mutabakat muhtýrasý, bölge ülkelerini iþ birliði masasýna oturmaya zorlayacak niteliktedir. Mutabakat sadece Türkiye için deðil, Libya'nýn deniz yetki alanlarý açýsýndan da önemli bir hamleyi oluþturuyor. Türkiye ile anlaþmasýnýn ardýndan Libya, þu an mevcut durumda Yunanistan'ýn tek taraflý hamlesiyle kendisine býrakýlan alandan daha büyük bir yetki alanýna sahip olmuþ oldu. Bu durum aslýnda sadece Libya için geçerli deðil; GKRY ile Yunanistan'ýn hamleleri bölgedeki baþka ülkelerin deniz yetki alanlarýný da azaltmýþtý. Dolayýsýyla bu mutabakat diðer ülkeler için de örnek teþkil etmeli ve konuya siyasi çýkarlarý açýsýndan deðil, uluslararasý hukuk ve hakkaniyet ilkesi çerçevesinde yaklaþmalarý gerekmektedir.
Sonuç olarak, (enerji kaynaklarýnýn varlýðýný, yapýsýný ve önemini etkilediði) Doðu Akdeniz'de enerji güvenliðinin saðlanmasý için, öncelikle Kýbrýs'ta çözüme gidilmesi ve uluslararasý hukuk ilkeleri temelinde hareket edilmesi gerekiyor. Ardýndan da Doðu Akdeniz'in bir havza olarak düþünülmesi, tüm kýyýdaþlarýyla beraber her aktörün çýkarlarýnýn hesaba katýlmasý ve bölgeye ortak bir iþ birliði çerçevesinde bakýlmasý gerekiyor. Bu minvalde, Türkiye ve KKTC'nin çeþitli platformlarda uluslararasý hukukun ilkeleri baðlamýnda yaptýðý iþbirliði çaðrýlarý dikkate alýndýðýnda, bölgede çözüm için, makrodan mikroya, yani AB'den Yunanistan ve GKRY'ye, hakkaniyet ilkesi temelinde, iþbirliðine açýk bir siyasi niyet göstermek zorunlu bir durumdur. Türkiye ile Libya arasýndaki bu mutabakat da göstermiþtir ki Türkiye Doðu Akdeniz'de uluslararasý hukuktan doðan haklarýndan ve KKTC'nin haklarýnýn yok sayýlmasýna karþý mücadeleden hiçbir þekilde vazgeçmeyecektir. Ayrýca mutabakat, bölgede oldubitti siyasetiyle davranmanýn gerilimden baþka bir sonuç doðurmayacaðýný, yani bölgedeki çözümün Türkiye ve KKTC'ye yönelik ittifak arayýþlarýndan deðil iþbirliðinden geçtiðini göstermiþtir.
[Enerji ve enerji jeopolitiði alanýnda çalýþmalarýný sürdüren Dr. Ýlhan Saðsen Bolu Abant Ýzzet Baysal Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü öðretim üyesidir]