Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi, bundan tam bir asır önce çocukların temel haklarının korunması ve onlara insanca yaşam koşullarının sağlanması gerektiğini ilan etmişti. Ancak aradan geçen yüz yıla rağmen, dünya genelinde çocukların yaşam hakkı, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi temel hakları çeşitli sebeplerle ihlal edilmeye devam ediyor. Bu bağlamda düzenlenen sempozyum, bir asırlık bildirinin önemini yeniden hatırlatırken, özellikle çatışma bölgelerinde mağdur olan çocukların durumuna dikkat çekmeyi amaçladı.
Etkinlikte, UAAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve UAAD Edu Eğitim Koordinatörü Av. Tevfik Çetinel, UAAD - UAAD Edu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ayşe Yasemin Çetinel ve YTÜ Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Özer Çınar'ın açılış konuşmalarıyla programa start verildi. Açılış konuşmalarında, bildirinin evrensel mesajı ve çocuk haklarının korunması konusundaki sorumluluklar vurgulandı. Konuşmaların ardından düzenlenen kokteyl, etkinliğin katılımcıları arasında güçlü bir iletişim ortamı sağladı
Programa Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, Adli Tıp Birinci İhtisas Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Üzün, Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, Prof. Dr. Ali Rıza Çınar ve Dr. Şahan Can Şahan gibi değerli akademisyen ve uzmanlar da katıldı. Bu kıymetli isimler, sempozyumda çocuk haklarına dair değerli görüş ve önerilerini paylaştılar.
UAAD Edu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Av. Tevfik ÇETİNEL;
"Değerli Konuklar, Saygıdeğer Katılımcılar, Bugün burada, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi'nin 100. yılını anmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Bundan tam bir asır önce, insanlık çocukların haklarını koruma gerekliliğini nihayet açık bir şekilde tanımış ve bu doğrultuda adımlar atmaya başlamıştı. Ancak, bu tarihi günde kutlama yapmanın ötesinde, bir kez daha çocukların haklarının nasıl ihlal edildiğini, çocukların nasıl göz göre göre mağdur edildiğini ve bu durumun nasıl sona erdirileceğini konuşmak zorundayız.
Çocuk hakları, insanlığın vicdanına ve ortak ahlak anlayışına emanet edilen bir sorumluluktur. Ancak bugün, özellikle Filistin'de yaşananlar, bu sorumluluğun ne kadar büyük ölçüde ihmal edildiğini ve dünya toplumunun nasıl bir vicdani felaketin ortasında olduğunu gözler önüne sermektedir. Save the Children raporlarına göre, yalnızca 2023 yılında Gazze'de 10 binden fazla çocuk hayatını kaybetmiştir. Bu sayı, dünyadaki tüm çatışma bölgelerinde öldürülen çocuk sayısının toplamından daha fazladır. Çocuklar, savaşların, işgallerin ve çatışmaların en savunmasız kurbanlarıdır.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu yani bilinen adıyla (UNICEF), Filistinli çocukların, işgal ve çatışmalar nedeniyle ömür boyu sürecek bir mahrumiyetle karşı karşıya olduğunu açıkça belirtmektedir. Bu çocuklar, eğitime erişimden mahrum bırakılarak cehalete mahkûm edilmekte, sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılarak en temel insan haklarından biri olan yaşam hakkı ihlal edilmektedir. Tüm bunların ötesinde, yaşadıkları travmalar onların ruh dünyalarını geri dönülmez biçimde tahrip etmektedir.
Değerli Konuklar, savaşların çocuklar üzerindeki etkilerini anlamak için yalnızca istatistiklere bakmak yeterli değildir. Çocuklar, çatışmalarda taraf değildir; onlar savaşmayı seçmezler, ideolojik çatışmaların tarafı olmazlar. Ancak ne yazık ki, savaşlarda en ağır bedeli ödeyenler yine onlar olmaktadır. Savaşın tam ortasında doğan, büyüyen ve travma yaşayan çocuklar, bir nesil kaybını ifade etmektedir.
Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi'nin birinci maddesi, çocukların korunması gerektiğini açıkça belirtmiştir. Bildiride, "Her çocuğun fiziksel, duygusal ve zihinsel açıdan sağlıklı bir ortamda büyüme hakkı vardır," denmektedir. Ancak Filistin'deki çocukların maruz kaldıkları sistematik ihlaller, bu bildirinin hayata geçirilmesindeki başarısızlığı tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Burada Uluslararası Hukukun Yetersizliği'ne değinmeden edemeyeceğim, Uluslararası hukuk, çocuk haklarını korumak adına önemli belgeler ortaya koymuş olsa da, bu belgeler yalnızca kağıt üzerinde
kalmaktadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, her çocuğun yaşama hakkına sahip olduğunu belirtir. Ancak Filistinli çocuklar, uluslararası toplumun gözleri önünde yaşam haklarından mahrum bırakılmaktadır. Peki, neden? Uluslararası toplum neden bu ihlallere karşı sessiz kalmaktadır? Bu sorulara cevap aramak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Değerli katılımcılar, bugün burada sadece geçmişi anmak için değil, geleceği inşa etmek için de toplandık. Çocuklar, bizim geleceğimizdir. Onların yaşadığı her acı, insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınacaktır. Bugün, Filistin'de yaşam mücadelesi veren her çocuğun yanında olmak, sadece insani bir görev değil, aynı zamanda vicdani bir borçtur.
Bizler, burada toplanarak güçlü bir mesaj vermeliyiz: Çocukların savaşın kurbanı olmasına artık son verilmelidir. Çocuk hakları, bir insan hakları meselesi olmanın ötesinde, insanlık onurunun korunmasının temel bir gereğidir. Filistin'de öldürülen her çocuk, aslında insanlığın bir parçasını kaybetmemize neden olmaktadır.
Sözlerime son verirken;
Bugün buradan uluslararası topluma güçlü bir çağrıda bulunmalıyız: Çocuklar, savaşın tarafı değildir ve olmamalıdır. Filistin'deki çatışmalar bir an önce durdurulmalı ve çocukların yaşam hakkı korunmalıdır. Çocuk hakları ihlalleri karşısında suskun kalmak, bu suçlara ortak olmaktır.
Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi'nin 100. yılını anarken, tüm dünya çocuklarının hak ettiği barış, güvenlik ve adalet ortamını sağlamak için çaba göstermeliyiz. Çünkü bir çocuğun hayatı kurtulduğunda, aslında insanlığın geleceği kurtulur.
Unutmayalım ki, barışın sesini duyuramadığımız her gün, savaşın sesini daha da güçlendirmiş oluruz. Bugün, burada bulunan her birimizin sesi, dünyanın dört bir yanındaki çocuklara ulaşmalı.
Barışa olan inancımızı, çocuklara olan sevgimizi ve adalete olan bağlılığımızı haykırmalıyız.
Hep birlikte şunu ilan edelim: Çocuklar ölmesin, savaşlar son bulsun ve insanlık onuruna yakışır bir dünya kurulsun! Çünkü bu
sadece çocukların değil, hepimizin ortak sorumluluğu ve umududur.
Hepinize bu anlamlı günde burada olduğunuz ve insanlığın geleceği için umut taşıdığınız için teşekkür ediyorum. Sözlerimi bitirirken, unutmayın: Gelecek, çocukların güvende olduğu bir dünyayı inşa etmekle başlar.
Sayın Cumhurbaşkanım'ızın her platformda söylediği gibi; Dünya beşten büyüktü ve daha adil bir dünya mümkündür. Kalın sağlıcakla.
UAAD - UAAD Edu Yönetim Kurulu Başkanı İç Mimar - Avukat Dr. Ayşe Yasemin ÇETİNEL;
"Tüm hazirun hoş geldiniz. Bugün burada, 20 Kasım Çocuk Hakları Cenevre Sözleşmesi'nin 100. yılı dolayısıyla toplanmış bulunmaktayız. Değerli hocalarımızın da katılımlarıyla, bu sempozyumumuzda duayen hocalarımızın bilgilerinin ışığında aydınlanacağız ve çocuk haklarını işleyeceğiz. Bu tarihi mekânda, Otağ-ı Hümayun'da, böyle bir konsepti gerçekleştirmek istedik. Bunun sebebi ise tarihi bir olayın, 100 yıllık bir dönemin burada işlenmesinin uygun bulunmasıdır.
Bizim bu tarihi binamız, Bizans'tan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan günümüze kadar gelen bir mekândır. Yılda sadece 14 kez programa açılan bu mekânda, bugün de bu programlardan bir tanesi için bize ev sahipliği yapılmaktadır. Bu tarihi mekânın açılmasında en büyük desteği veren, bugüne kadar yaptığımız çalışmalara inanarak arkamızda duran Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürümüz Sayın Ömer Turan Beyefendi'ye huzurlarınızda teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Ayrıca, Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Yerleşkesi'nin Esenler sınırları içinde yer alması nedeniyle, Esenler Kaymakamımız Sayın Süleyman Özçakıcı Beyefendi'ye de salonun tahsisi konusunda verdiği destek için teşekkür ediyorum. Bu katkıları için huzurlarınızda kendilerini alkışlamanızı rica ediyorum.
Bugün burada insan haklarını, daha doğrusu çocuk haklarını işleyeceğimizi konuşmamın başında belirttim. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve tüm insanların sahip olması gereken temel hak ve özgürlükleri tanımlayan bir belgedir. Bu bildirge, II. Dünya Savaşı'ndan sonra, savaşın neden olduğu büyük insan hakları ihlallerine ve özellikle soykırım gibi felaketlere tepki olarak oluşturulmuştur. Yaşam, özgürlük ve güvenlik hakkı; işkence yasağı; yasa önünde eşitlik ve ayrımcılık yasağı gibi haklar, bu bildirgenin en temel ilkeleri arasındadır.
Gelelim Filistin'e... Gazze Şeridi'nde devam eden İsrail saldırıları, çocuklar üzerinde yıkıcı bir etki bırakarak ciddi bir insani trajediye yol açmıştır. 2023 yılının Ekim ayından itibaren süren saldırılarda,
14. Çocuk haklarının korunması ve geliştirilmesi, hukuki düzenlemeler kadar toplumsal farkındalıkla da bağlantılıdır. Bu veriler, uluslararası hukukun ihlallerini ve çocukların korunması konusundaki acil ihtiyacı gözler önüne sermektedir. Savaş durumlarında çocuk haklarının korunmasına yönelik hukuki düzenlemeler ve etkin müdahalelerin gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır. 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, soykırım gibi insanlık suçlarına karşı önemli bir yasal ve ahlaki çerçeve sunmaktadır. Soykırım, bir grubun ırkı, dini, etnik kökeni veya ulusal aidiyeti gibi nedenlerle sistematik olarak yok edilmesini ifade eder. Bu tür eylemler, Birleşmiş Milletler tarafından 1948'de kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ile yasaklanmıştır ve uluslararası suç sayılmaktadır.
Bugün burada, değerli hocalarımızla birlikte, tüm bu hukuki belgeleri, insan hakları ihlallerini ve çocuk haklarının korunmasına yönelik düzenlemeleri tek tek ele alacağız. Çocuk hakları, çocukların fiziksel, duygusal, sosyal ve eğitsel gelişimlerini korumayı ve desteklemeyi amaçlayan temel hak ve özgürlükleri ifade eder. Bu haklar, ulusal ve uluslararası düzenlemelerle korunmaktadır. 1989'da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edilmiş ve Türkiye dahil birçok ülke tarafından onaylanmıştır.
Değerli konuklarımız, Türk Kızılayı Yalova Yönetim Kurulu ve Başkanları başta olmak üzere, bu sempozyuma katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Bugün burada, Cenevre Bildirisi'nin 100. yılını ilmek ilmek işleyerek siz değerli misafirlerimizle paylaşacağız. Katılımlarınız için tekrar hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyor, sözü daha fazla uzatmadan panelimize geçiyorum. Teşekkür ediyorum.
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Özel ÇINAR;
"Sayın Başkanım
Kıymetli Akademisyenler, Değerli Misafirler,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yıldız Teknik Üniversitesi olarak böylesine anlamlı bir programa ev sahipliği yapmaktan duyduğumuz memnuniyeti dile getirmek istiyorum.
Bugün burada, insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi'nin 100. yılı vesilesiyle bir aradayız.
26 Eylül 1924'te Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Bildirgesi, çocukların yalnızca korunmaya ihtiyaç duyan bireyler değil, aynı zamanda hak sahibi olduklarının uluslararası düzeyde kabul edilmesini sağlayan ilk adımdır.
1924 yılında, savaşların yıkıcı etkileriyle mücadele eden bir dünyada, insanlık, çocukların korunması gerektiğini yüksek sesle dile getirdi.
İsviçre'nin Cenevre şehrinde kabul edilen bu bildirge, çocuk haklarını uluslararası alanda bir mesele olarak ilk kez gündeme getirmişti.
Belge, basit ama son derece anlamlı beş temel ilkeyi kapsıyordu:
* Çocukların gelişimleri için gerekli olan koşullar sağlanmalı.
* Açlık çeken, hasta veya yetim çocuklar korunmalı ve desteklenmeli.
* Çocuklar, istismar ve kötü muameleden korunmalı.
* Çocuklara yeteneklerini geliştirme fırsatı tanınmalı.
* Çocukların çıkarları her şeyin üstünde tutulmalıdır.
Bu ilkeler, yalnızca o dönemin değil, bugünün de evrensel bir vicdanı olmayı sürdürüyor. Bu belge sayesinde, çocukların özel koruma gereksinimi olduğu kabul edilmiş ve bu anlayış, ilerleyen yıllarda çok daha kapsamlı düzenlemelere temel teşkil etmiştir.
Değerli Misafirler,
Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi, 1959'da kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi'ne, ardından 1989'da imzalanan ve çocuk haklarının yasal olarak güvence altına alınmasını sağlayan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne zemin oluşturmuştur.
Gelinen noktada BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, neredeyse tüm dünya ülkeleri tarafından kabul edilmiş, çocuk haklarının uluslararası hukuk temelinde korunmasını sağlamıştır.
Değerli Katılımcılar,
Ne yazık ki, çocuk hakları konusunda atılan bu önemli adımlara rağmen, günümüzde hala çocuklar dünyanın farklı yerlerinde savaşa, şiddete, katliama, yoksulluğa ve hak ihlallerine maruz kalmaktadır.
Bugün, özellikle Gazze'de yaşanan insanlık trajedisinde çocukların çektiği acılar, dünya vicdanına ağır bir yük bindiriyor. Bombardımanlar altında katledilen, feci şekilde can veren çocuklar, insan haklarının yalnızca kâğıt üzerinde kaldığını bize acı bir şekilde haykırıyor.
Gazzeli çocukların; bırakalım korunması ve kollanması hakkını; temiz su dahil her türlü gıdaya erişim hakkı, her şeyden önemlisi yaşam hakkı, dünyada benzeri görülmemiş savaşın, katliamın gölgesinde yok sayılmaktadır.
Savaş bile diyemeyeceğimiz -ki savaşın bile bir ahlakı vardır- bu katliam sürecinde hayatını kaybeden her bir çocuk, insanlığın ortak vicdanında derin bir yara açtı ve bu yara her geçen gün derinleşmekte...
Dünya halkları, Gazze'de yaşanan bebek ve çocuk katliamlarına karşı sesini yükseltiyor ancak devlet yöneticileri maalesef sessizce olup biteni seyrediyor. Savaşı önlemedikleri gibi bombardımanlarda yaralanan çocukların tedavisi için dahi bir girişimdebulunmuyorlar.
Halbuki, sadece sivil halklar değil tüm devlet yöneticileri,"Bir çocuğun ölümü, tüm insanlığın ölümü gibidir"anlayışıyla hareket etmeliydi. İnsanlık, Gazzeli çocuklar için iyi bir sınav vermedi. Gelecekte bugünün tarihi yazıldığında karanlık bir sayfayla karşılaşılacaktır.
Değerli misafirler,
Görünen odur ki, çocukların, özellikle yaşam haklarının güvence altına alındığı, barışın ve adaletin egemen olduğu bir dünya için hep birlikte daha fazla çalışmamız gerekiyor.
Çünkü çocuklar, yalnızca geleceğimiz değil, bugünkü insanlığımızın aynasıdır. Çocuklara vereceğimiz haklar, bizim insanlık seviyemizin en somut göstergesidir.
Bu sempozyumun, çocuk hakları konusunda güçlü bir farkındalık oluşturmasını ve somut adımlara vesile olmasını temenni ediyorum. Program düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
EVRENSEL ÇOCUK HAKLARININ KORUNMASINDA ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI MEKANİZMALARININ ETKİLİLİŠİ SORUNU
* Çocuk hakları alanında atılan ilk uluslararası adım beş maddeden oluşan Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi'dir. Türkiye, bu sözleşemeye imza atan ülkeler arasında yer almaktadır.
* Ülkemiz adına Çocuk Haklarının Korunmasına yönelik en önemli tarihsel gelişmelerden biri 28 Haziran 1963tarihinde UNESCO Türkiye Milli Komisyonunun
7. Genel Kurulunda kabul edilen Türk Çocuk Hakları Bildirisi'dir. Çocuğun üstün yararı ve ayrımcılığa karşı korunması temelinde yazılan Bildiri, çocuk haklarının korunmasında çerçeve bir ulusal metin olması bakımından önemlidir.
* Yine ülkemiz, 20 Kasım 1989 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'yi imzalayarak hemen akabinde yürürlüğe koyan ülkeler arasındadır. (İmzalanma yılı 1990, Yürürlüğe Giriş 1994)
* 20 Kasım 1989 tarihinde BM Genel Kurulu tarafındankabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin temel amacı 21. yüzyılda yaşanan dünya savaşlarının çocuklar üzerinde bıraktığı psikolojik ve fiziksel etkiler olmuştur.
* Küresel ölçekte en çok devlet tarafından onaylananinsan hakları sözleşmesi olan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, neredeyse tüm dünyanın "çocuğun değeri"konusundaki mutabakatını yansıtmaktadır.
* Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye baktığımızda çocuk haklarının dört temel ilke çerçevesinde koruma altına alındığını görmekteyiz. Bu haklar (i) ayrımcılığa uğramama hakkı, (ii) Çocuğun yüksek yararı, (iii) Hayatta kalma ve gelişme hakkı ve (iv) Çocuğun katılımı hakkıdır.
* Söz konusu bu dört temel ilke bize, tüm dünya çocuklarının her zaman ve ne şart altında olursa olsun korunması gerektiği, her durumda öncelikli olanın çocuğun yükse yararı olduğunu, her bir çocuğun kendi potansiyelini gerçekleştirebilecek uygun şartlar ve fırsatlara eşit erişmesi gerektiğini ve bir hak öznesi olarak yaşadığı topluma katılmaya hakkı olduğunu hatırlatmaktadır.
* Her yıl 20 Kasım günü kutlanan "Dünya Çocuk Hakları Günü" en azından bizlere, 35 yıl önce çocukları korumak için vermiş olduğumuz bu sözlerin ne kadarını başarabildiğimize ilişkin bir muhasebe yapma fırsatı vermektedir.
* Ne yazık ki dünyanın birçok yerinde milyonlarca çocuk yaşam, eğitim, sağlık gibi temel haklarından dahi yoksundur. Her çocuğun istisnasız sahip olması gereken bu haklara ancak belirli bir coğrafyanın ayrıcalıklı çocukları ulaşabilmektedir.
* Malumu olunduğu üzere bir yıldan uzun süredir Gazze'de kelimelerle ifade etmenin zor olduğu bir insanlık krizi yaşanmaktadır. Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında İsrail saldırıları sonucunda 43 bin 846 kişi öldürülmüş, 103 bin 740 kişi ise yaralanmıştır.Ölenlerin arasından 17 bin 210 çocuk, 11 bin 742 kişi ise kadındır.
* Birleşmiş Milletler (BM) Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA), son aylarda Gazze'de, dünya genelinde dört yıldır devam eden çatışmalarda öldürülen çocuk sayısından daha fazla çocuğun öldürüldüğünü açıklamıştır.
* Maalesef hayatta kalanlar için de Gazze'deki yaşam ağır koşullar altında devam etmektedir. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Sözcüsü Jens Laerke, son 1 yılda yüzlerce yardım konvoyuna izin verilmediği belirterek insanı yardım ulaştırılmanın zorunlu olduğu Gazze'ye bu yardımların yalnızca küçük bir miktarının ulaşabildiğini belirtmiştir. Gazze'de çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve engelliler gibi kırılgan gruplar dâhil olmak üzere kimse en temel ihtiyaçlarını
bile yeterli seviyede karşılayamamaktadır.
* Özellikle hastane ve okul gibi yerlerin de saldırılara maruz kaldığı göz önüne alındığında Gazze'deki çocukların düşünmesi bile zor koşullar altında hayat mücadelesi verdiği ortadadır.
* Sağlık sisteminin çökmesi, yaralı çocukların gerekli tedaviye ulaşamaması, yeni doğan bebeklerin ihtiyaçları olan sağlık hizmetlerine ve aşılara erişememesi Gazze'de maalesef ki olağan hale gelmiştir.
* Bütün bu yaşananlar yanında çocukların eğitim hakkından da bahsedilmesi gerekmektedir. UNRWA Genel Komiseri tarafından yapılan açıklamada; 2023 yılı Ekim ayına kadar Gazze'de 300.000'den fazla erkek ve kız çocuğuna eğitim sağlandığı ancak mevcut durumda bu çocukların ikinci bir eğitim yılını kaybettiği açıklanmıştır. Bu korkunç durum bir neslin kaybı anlamına gelmektedir. Görülmektedir ki Gazze'deki kabul edilemez insanı koşullar en hassas ve korunmaya muhtaç olan çocuklar için de tüm ağırlığıyla devam etmektedir.
* Sayın Cumhurbaşkanımızın BM 79. Genel Kurulu'ndaki ifadesiyle 7 Ekim tarihinden itibaren Gazze'de yaşanan olaylar bölgeyi ne yazık ki dünyanın en büyük çocuk mezarlığı haline getirmiştir. Geride kalan çocuklar için de dayanılması zor şartlar ve telafisi zor acıları bırakmaktadır.
Yaşam Hakkı
* Birleşmiş Milletler tarafından 25 Mart 2024 tarihinde yayınlanan (A/HRC/55/73) raporunda İsrail'in saldırılarının ilk beş ayında nüfusunun
%80'inin yerinden edildiği Filistin'de en az 13 bininin çocuklar olmak üzere 30 binden fazla Filistinlinin öldürüldüğü kaydedilmektedir. 71 binden fazla insanın ise hayatını köklü biçimde değiştirecek biçimde sakatlandığı belirtiliyor.
* Save the Children Vakfı'nın verilerine göre İsrail saldırılarının ilk 100 gününde
10.000 çocuk yaşamını yitirmiştir. Bu rakam, toplam çocuk nüfusunun 1.1 milyon olduğu Gazze'de çocuk nüfusunun %1'inin ilk 100 gün içinde öldürüldüğünü göstermektedir.
* İsrail saldırıları ilk haftalarında dahi günde, 100'ü çocuk olmak üzere 250 kişinin ölümüne neden olmuş, devam eden saldırılarda ölen kişilerin %70'inin kadın ve çocuklardan oluştuğu tespit edilmiştir.
* Save the Children Vakfı verilerine göre 7 Ekim'de başlayan saldırıların ilk 100 gününde bile şiddette çocuklara karşı yüzlerce ağır ihlalin bildirildiği belirtilmektedir. Bunlar arasında şunlar yer alıyor:
* Gazze'de 370 okul hasar gördü veya yıkıldı.
* Gazze'de 94 hastane ve sağlık tesisi saldırıya uğradı.
* Gazze'deki çocuk nüfusunun tamamı olan yaklaşık 1,1 milyon çocuğa yeterli insani yardıma erişim hakkı tanınmıyor.
Sağlık Hakkı
* Gazze'deki çocukların en temel hak olan yaşam hakkı yalnızca bombalarla ellerinden alınmamaktadır. Birleşmiş Milletler raporlarında da açıkça görüldüğü gibi pek çok çocuğun uğradığı saldırılardan yaralı olarak çıkmayı başarsalar bile sağlık hakkına erişimleri bilinçli ve sistematik biçimde engellenmektedir.
* Yüzlerce çocuk İsrail tarafından uygulanan ambargolar nedeniyle antibiyotik, dezenfektan ve anestezi olmadan tedavi edilmek, hatta ampüte edilmek zorunda kalmıştır. Yine süreğen hastalığı olan çocuklar bu süreçte tıbbi gereksinimlerinden tamamen mahrum bırakılmıştır.
Hayatta Kalma ve Gelişme Hakkı
* 7 Ekim saldırılarından önce dahi Gazze Şeridi'nde 500.000'den fazla çocuğun Ruh Sağlığı ve Psikososyal desteğe ihtiyacı bulunduğunu ifade eden UNICEF yetkilileri bugün, neredeyse tüm çocukların psikososyal desteğe ihtiyaç duyduğu tahmin ediliyor. Rakamla ifade etmek gerekirse bu sayı 1 milyondan fazla çocuğatekabül ediyor.
* Şubat ayı itibariyle BM, saldırıların başladığı tarihten itibaren 17 binden fazla çocuğun refakatiz ve ailelerinden ayrı olduğunu ortaya koymaktadır. Burakam, 1,7 milyonluk yerinden edilmiş nüfusun yüzde birine denk gelmektedir. Ekim ayı itibariyle Human Rights Watch'ın verilerine göre 19 bin çocuğun yetim ve refakatiz kaldığı bildirilmektedir.
* İsrail, 7 Ekimden bu yana aralıksız sürdürmüş olduğu saldırılarda temel insani yardımların ulaşmasını engelleyerek özellikle çocukların açlık ve sefaletten ölmesine neden olmaktadır. temiz su ve sanitasyon gibi temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılan Filistinli çocuklar bombaların yarattığı yıkımdan çok daha büyük kitlesel ölümlerle karşı karşıyadır.
Eğitim Hakkı
* Gazze'deki saldırıların ilk 1 yılında 500 eğitim kurumu ya tamamen yıkılmış ya da kullanılamaz duruma getirilmiştir. Hala kısmen ayakta kalan okulların büyük bir çoğunluğu ise sığınma amaçlı kullanılmaktadır.
* İsrail saldırıları, 800 binden fazla çocuğun eğitim hakkını elinden almıştır.
Barınma Hakkı
* 2,2 milyon Filistinlinin yaklaşık %85'i yerinden edilmiş durumdadır ve çoğu, suya, sanitasyona ve yiyeceğe sınırlı erişimi olan aşırı kalabalık barınaklarda yaşamaktadır.
* Gazze'de her gün binlerce bedenen ve ruhen yaralı çocuk göç etmeye zorlanmaktadır. Çocukların sözde "yaşamak için" sürüldükleri bu noktalar aynı yerde sıkışıp kalmış binlerce nüfus için temiz su ve sanitasyona ulaşmak bir hayalin ötesine geçememektedir. Bu durumun yaratmış olduğu salgın hastalıklar ve olumsuz koşullar "önlenebilme olanağı olan" yüzlerce çocuğun ölümüneneden olmaktadır.
* Tahminler, binlerce çocuğun yerle bir olan yaşam alanlardaki molozlar arasında kaldığı yönündedir.
Gıda Hakkı
* Filistin halkının %90'ı gıda güvencesinden yoksundur. İsrail, bir yandan aralıksız sürdürmekte olduğu saldırılarla bölgede tarım faaliyetlerinin gerçekleştirilmesini engellerken diğer yandan uyguladığı ambargoyla gıda yardımlarının Filistin halkına erişimini engellemektedir.
* UNICEF, yalnızca haziran ayında 3 binden fazla çocuğun yetersiz beslenme ve açlığa bağlı olarak ölüm riski altında olduğunu belirtmektedir.
* Gazze Sağlık Bakanlığı verileri ise yalnızca Eylül ayıiçinde 38 Filistinli çocuğun hastanelerde yetersiz beslenme ve susuzluğa bağlı olarak öldüğünü bildirmektedir.
Human Rights Watch tarafından aktarılan bilgilere göre İsrail ordusunun bir savaş yöntemi olarak uyguladığı Gazze'de Filistinli sivilleri aç bırakması neticesinde özellikle belirli bir diyete ihtiyaç duyan engelli çocukları yetersiz beslenme ve açlık açısından özellikle yüksek bir riskle karşı karşıya bırakmaktadır. İsrail'in su kısıtlamaları ve Gazze'nin su altyapısının tahrip edilmesi, nüfusu yeterli güvenli suya veya sanitasyona erişimden mahrum bıraktı ve bu da engelli çocukları daha da etkilemektedir.
* UNICEF Sözcüsü James ELDER sahada yapmış olduğu gözlemlerden yola çıkarak yaşanan acıları şöyle özetlemektedir: "Gazze, bir milyon çocuğu için yeryüzündeki cehennemin gerçek dünyadaki örneğidir... Eğer bu düzeydeki dehşet bizi harekete geçirmezse, o zaman başka ne harekete geçirebilir ki?"
* İlk maddesinde tüm insanların değer ve haklar bakımından eşit ve özgür doğduğunu; birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalarının insani ve vicdani bir buyruk olduğunu dile getiren İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabulünün üzerinden 75 yıl, tüm çocukların yaşam ve gelişme hakkı olduğunu dile getiren Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin kabulü üzerinden 35 yıl geçmiştir.
* Ne yazık ki geçen yılların ardından günümüzde, küresel insan hakları sisteminin tüm mekanizmaları ve değerleriyle birlikte çöktüğüne şahitlik edilmektedir.
* Zira bir bütün olarak insan hakları adına üretilen tüm kurucu değerler dizgesine, sözleşmelere ve koruma mekanizmalarına rağmen dünyada savaşlar, silahlı çatışmalar, etnik temizlikler, askerî müdahaleler ve sürgünler olağanlaştırılmaktadır.
* Uluslararası Adalet Divanı; İsrail'in Filistin topraklarındaki varlığının hukuka aykırı olduğunu, bu yasa dışı eyleme bir an önce son vermesi gerektiğini, Filistin topraklarında tüm gerçek ve tüzel kişilere verilen zararın tazmin edilmesi gerektiğini açıklamıştır.
* BM de dâhil olmak üzere uluslararası kuruluşların da benzer biçimde İsrail'in Filistin topraklarındaki yasa dışı varlığından kaynaklanan durumu yasal olarak tanımama yükümlülüğü bulunmaktadır.
* Bugün; tüm dünyanın gözleri önünde İsrail yönetiminin Filistin'de sürdürmekte ısrar ettiği eylemlerin bir 'savaş suçları, soykırım ve insanlığa karşı suç' olduğuna ilişkin geniş bir kamuoyu oluşmuş olmasına karşın ne yazık ki uluslararası yaptırımlar yetersiz kalmaktadır.
* Bugün Filistin'de yaşananlar insan haklarının temel değerlerinin yitiminin en somut göstergesini teşkil etmektedir. Tanıklık ettiğimiz bu ağır insanlık trajedisi; mevcut değerler krizi, yapısal kırılganlıklar ve sistemsel çöküşü bütün dünya kamuoyunun gözleri önünde yeniden tescillemektedir.
* Filistin'de yaşanan ve soykırıma varan insani trajediyiinsan hakları idealitesi açısından ele almak, insan haklarını ihlal eden küresel sistemin kurumsal zafiyetini ortaya koymak ve reformasyon zorunluluğunu tartışmak gerekliliği hasıl olmuştur.
* Kurumumuz, saldırıların başladığı ilk günlerden itibaren gelişmeleri yakından takip etmekte ve Filistin'de sivil halka yönelik sistematik biçimde gerçekleştirilen ve savaş suçu teşkil eden saldırıların sona erdirilmesine yönelik olarak Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu (ICHRP) başta olmak üzere GANHRI ve Katar Ulusal İnsan Hakları Komitesi ile dayanışmanın ve iş birliğinin güçlendirilmesi hususundaki çağrılarınıyinelemektedir.
* Yakın bir tarihte (21 Kasım 2024) Uluslararası Ceza Mahkemesinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, eski savunma bakanı Yoav Gallant'ın yakalanmasına ilişkin kararı umut verici bir gelişme olmuştur. Özellikle bu kararın birçok ülke tarafından uygulanacağının açıklanması zulme karşı birlikte tepki verebilmenin umudunu içimizde uyandırmıştır.
* Uluslararası barış ve güvenliği sürdürme, insani yardım sağlama, sürdürülebilir gelişmeyi teşvik etme ve uluslararası hukuku idame ettirmenin yanı sıra insan haklarını koruma misyonuna sahip BM gibi uluslararası kuruluşlar bazı kırılganlıkları ve zafiyetleri içlerinde barındırsalar da bu durum modern insan hakları düşüncesini yadsımaya ve yok saymaya yol açmamalıdır.
* İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi için var olan sistemin zaaflarının, aksaklıklarının ve değersel çöküşün bilim insanları, akademisyenler ve insan hakları aktivistleri tarafından objektif biçimde dillendirilmesiyapılması gereken ilk insani sorumluluktur.
* Sistemsel sorunlar karşısında inşai nitelikte alternatif kurumsal yapılar önerilmesi, tarafsız biçimde insan hakları idealitesine uygun olarak pozitif anlamda teorik katkı sunulması ve soylu pratiğimizin örneklerinin bütün insanlık alemine duyurulması önem taşımaktadır.
* Şüphesiz ki, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin tüm dünya çocukları için hayata geçirilmesi en başta evrensel insan hakları değerlerinin korunması ve gerçekleştirilmesi temelinde mümkün olabilecektir.
4. ÇOCUK HAKLARINA İLİŞKİN TİHEK FAALİYETLERİ Başvurular
* 2023 yılında TİHEK'e çocuk/çocuk adına 64 başvuruyapılmış olup
başvurulardan 31'i engelli çocuklar adınayapılmıştır.
* Yapılan başvuruların 1'i ulusal önleme mekanizması, 35'i ayrımcılık yasağı, 21'i insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, 7'si ise diğer başvuru alt
konularını içermektedir.
* 2023 yılı içerisinde çocuk hakları ile ilgili olarak yapılan başvuruların konusu
adil yargılanma hakkı, ailenin çocuğun ve gençlerin korunması ve engellilik temelinde ayrımcılık yasağı ihlali iddiasını içermektedir.
Resen İncelemeler
* 2021-2024 yılları arasında çocuk hakları alanındakurumumuz tarafın 4 adet resen incelemegerçekleştirilmiştir.
Ziyaretler
* 2018 yılından günümüze kadar 23 Merkeze(İhtisaslaştırılmış Çocuk Evleri Sitesi Müdürlükleri hariç) ziyaret düzenlenmiştir. İhtisaslaştırılmış Çocuk Evleri Sitesi Müdürlüklerine 4 ziyaretgerçekleştirilmiştir.
Uluslararası Kurumlarla Yapılan İşbirlikleri
* UNICEF ile imzalanan mutabakat zaptıyenilenmiştir. (10 Nisan 2023)
* UNICEF Türkiye Ofisi ve TİHEK iş birliğiylehazırlanan "Ulusal Önleme Mekanizması (Çocuklar için Sadeleştirilmiş Versiyon) Broşürü" yayınlanmıştır. (19 Nisan 2023)
* Ulusal İnsan Hakları Kurumları (UİHK) Serisi: Çocuk Dostu Uygulamaları Destekleme Araçları. UİHK'ler ve Kapalı Ortamlarda Çocuk Haklarının İzlenmesi Aracının UNICEF Türkiye Ofisi tarafından yapılan gayri resmî çevirisi UNICEF Türkiye Ofisi ve TİHEK iş birliği ile yayınlanmıştır. (17 Nisan 2023)
* UNICEF ile Sincan Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna Ortak Ziyaret (30 Aralık 2022)
* 2023 yılı faaliyetleri kapsamında Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Rehberi ve Gençlik Hakları Rehberihazırlanmıştır.
* Çocukların Adalete Erişim Hakkı Raporu yayınlanmıştır. (2022)
Bilinçlendirme Faaliyetleri
* Ankara genelinde birçok okulda "TİHEK Çocuk Hakları Ağacı" etkinlikleri çerçevesinde okullarda bilinçlendirme faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. (2021- 2022)
* Bilinçlendirme faaliyetleri kapsamında 4-10 yaş arasındaki çocuklar için TİHEK Çocuk Hakları Çizgifilmi, Çocuk Hakları Etkinlik Kitabı ve Çocuk Hakları Broşürü çalışmaları tamamlanmıştır (2022-2023).
* TİHEK, Çocuğum Haklıyım grubu ile birlikte, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda Malatya'da depremzede çocuklarla "TİHEK Çocuk Şenliği"nde buluşmuştur. (23 Nisan 2023)
* Hastanede Yatan Çocukların Eğitim Hakkına Erişimi Paneli (21 Kasım 2022)
* BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin kabulünün 32. Yılında Çocuk Hakları Sempozyumu Gerçekleştirilmiştir. (19 Kasım 2021)
"Çocuk Dostu Tihek" Faaliyetleri
Çocuk Dostu Karar Yazım Metodolojisi üzerine çalışmalar devam etmektedir. TİHEK Çocuk sayfasının oluşturulması üzerine yürütmekte olduğumuz çalışılmalar tamamlanarak 20 Kasım tarihinde çocukların erişimine açılmıştır. tamamlanmak üzeredir.
* Çocukların, kurumumuza direkt olarak başvuru yapabilmesini sağlayacak olan altyapı çalışmalarına tüm hızla devam edilmektedir.
Diğer panalistlerimize geçildi
Prof. Dr. Muharrem Kılıç Başkanımızın ardından konuşma yapan, Birinci Adli Tip Ihtisas Kurulu Baskani istanbul Üniversitesi, Cerrahpasa Tip Fakültesi Adli Tip Anabilim Dalı Ögr. Üyesi Prof. Dr. İbrahim ÜZÜN Hocamız "Adli Tıp Evresinde Çocuk Hakları" konusuna ve Marmara Universitesi, Uluslararasi Iliskiler Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA Hocamız "İnsancıl Hukuk Açısından Gazze ve Doğu Türkistan'da Çocuk Hakları İhlalleri" konusuna değindiler.
Ardından 15 Dk'lık bir kahve molasının ardından 2. Oturumumuz için konuklar tekrar salonda hazır bulundular.
2. Oturum
Panalistlerimizden Emekli Yargıtay Başkanı, MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ali Rıza ÇINAR Hocamız "Ceza Hukukunda Çocuk ve Ceza Sorumluluğu" konusu ve Dr. Şahan Can Şahan bey'in "Çocuklarda Bağımlılık" konuları ile son oturumumuz sonlandı.
Sonuç
Sempozyumuza katılan tüm katılımcıların pozitif geri dönüşperi ve tebriklerinin ardından aile fotoğrafıyla taçlanan programımız saat 19:30 son buldu.