Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Ekoloji Anabilim Dalý Öðretim Üyesi Prof. Dr. Çaðatay Tavþanoðlu, yanan orman alanlarýnda doðal yenilenmenin önemine dikkati çekerek, "Yanan yerleri kendi haline býrakmanýn þöyle bir avantajý var, orasý zaten milyonlarca yýldýr yangýna maruz kalan ve buna adapte olmuþ bir ekosistem, biyoçeþitliliði kaybetmeden ormanýn ya da çalýlýðýn kendi kendini yenilemesini saðlýyorsunuz. Dolayýsýyla bir sonraki yangýnda ayný alan bir daha yandýðýnda ormanýn tekrar kendini yenilemesi mümkün olabiliyor." dedi.
Tavþanoðlu, AA muhabirine, ormanlarýn yangýn sonrasý yenilenme tekniklerine iliþkin açýklamalarda bulundu.
Ormanlarýn yenilenmesinde yöntemlerden birinin aðaçlandýrma, diðerinin yangýn sonrasý alanlarýn "kendi haline býrakýlmasý" þeklinde de adlandýrýlan doðal yenilenme olduðunu aktaran Tavþanoðlu, bu durumda ormanlarýn biyoçeþitliliðinin kaybedilmeden yenilendiðini ifade etti.
Tarým ve Orman Bakanlýðýnýn temel amacýnýn, kýzýlçam ormanlarýnýn geri gelmesi olduðunu dile getiren Tavþanoðlu, doðal haline býrakýldýðý zaman bazen makiliðe dönüþtüðünü, böyle durumlarda alanýn sürülerek kýzýlçam fideleriyle aðaçlandýrýlmasýnýn söz konusu olduðunu kaydetti.
Bu iki yöntem arasýnda ormanýn yenilenmesi açýsýndan farklar bulunduðunun altýný çizen Tavþanoðlu, þöyle devam etti:
"Yanan yerleri kendi haline býrakmanýn þöyle bir avantajý var, orasý zaten milyonlarca yýldýr yangýna maruz kalan ve buna adapte olmuþ bir ekosistem, biyoçeþitliliði kaybetmeden ormanýn ya da çalýlýðýn kendi kendini yenilemesini saðlýyorsunuz. Dolayýsýyla bir sonraki yangýnda ayný alan bir daha yandýðýnda ormanýn tekrar kendini yenilemesi mümkün olabiliyor. Alanda sürme ve çapalama yapýp, diðer türleri yok edip sadece çam dikilirse burasý artýk biyoçeþitliliðini kaybetme potansiyeline sahip. Doðal haline býrakýldýðý zamandaki bitki ve hayvan çeþitliliði kalmayabiliyor. Orasý artýk tek düze çamdan oluþan bir aðaçlandýrma alanýna dönüþüyor. Dolayýsýyla da ormandaki bu biyoçeþitliliði kaybediyoruz. Ayný zamanda biyoçeþitlilik kaybý bize ormanýn hem iklim deðiþikliðine olan direncini zayýflatýyor hem de gelecekteki bir yangýn sonrasýnda alanýn toparlanma seviyesini düþürebiliyor. Aðaçlandýrmayý ekolojik restorasyon anlamýnda çok zorunlu kalmadýkça önermiyoruz, önerdiðimiz yöntem kendi haline býrakma."
Tarým ve Orman Bakanlýðýnýn uygulamalarý arasýnda hem ekolojinin hem ekonominin birlikte düþünebileceði çeþitli yöntemlerin olduðunu anlatan Tavþanoðlu, "Bu da alana sert bir müdahale yapmadan, alaný sürmeden kendi haline býrakarak tohum takviyesi yaparak kýzýlçamýn gelmesini garanti etmek. Bu çok sýk yapýlan bir yöntem. Hatta þöyle yapýlýyor, kýzýlçam milyonlarca yýldýr yangýna maruz kaldýðý için yangýn sýrasýnda kozalaklarýný kapalý tutma özelliði var, en azýndan bir kýsým kozalaðýný, bu kozalaklar yangýn sýrasýnda tohumlarý koruyor, yangýndan sonra da açýlýp tohumlarýný alana daðýtýyor. Böylece ormanýn yenilenmesi saðlanýyor. Doðal denge böyle." deðerlendirmesinde bulundu.
Doðadaki bu döngünün yangýn alanlarý sonrasý restorasyon için kullanýldýðýný ifade eden Tavþanoðlu, "Yangýndan sonra aðaçlar kesiliyor, yanan aðaçlar ormandan çýkarýlýyor. Çýkarýlýrken kýzýlçamýn bu kozalaklý dallarý kesilerek toprak üstüne yayýlýyor. Dallar hem erozyonun engellenmesini saðlýyor hem de o kapalý kozalaklardan çýkan tohumlar toprakla buluþmuþ oluyor. Alanda kýzýlçam gelme ihtimali artýyor. Eðer hala kýzýlçam gelmediyse yeteri kadar bu defa oralara tohum takviyesi yapýlabiliyor." dedi.
Tavþanoðlu, böylece bir sonraki yýl çok sayýda çam fidesinin alanda görülebileceðine deðindi.
Tohum da atýlsa aðaç da dikilse yanan bir yerin orman olabilmesi için en az 30 yýl geçmesi gerektiðine dikkati çeken Tavþanoðlu, sonrasýnda 20 metrelik aðaçlarýn olduðu kýzýlçam ekosistemine eriþilebileceðini söyledi.
Tavþanoðlu, çamlarýn büyümesi için zaman gerektiðini ancak alanýn makilik olmasý durumda buranýn 5 yýl içinde eski haline dönebileceðini dile getirdi.
Yanan orman alanlarýna dikilecek aðaç türleriyle ilgili de bilgi veren Tavþanoðlu, sözlerini þöyle sürdürdü:
"Çam ve maki oralarýn doðal türü olduðu için bir restorasyon yapýlmasý halinde oranýn doðal türünü kullanmak ekolojik olarak daha doðrudur. Farklý bir türü getirdiðinizde o ekolojik sisteme o aðaçla beraber onun böceklerini de hastalýklarýný da getiriyorsunuz. Oradaki bitkiler ve hayvanlarýn hepsini deðiþtirmiþ oluyorsunuz. Doðallýktan çýkmýþ oluyor. Herhangi bir þey yapýlacaksa bunun maki türleri ya da kýzýlçamla yapýlmasý gayet doðal.
Þöyle bir þey olabilir, kýzýlçamýn ve maki türlerinin aþýrý derecede yanýcý olduðunu biliyoruz. Özellikle yerleþim yerleriyle ormanlar arasýnda, köylerin etrafýna daha az yanýcý olduðunu bildiðimiz daha geniþ yapraklý bazý türlerin dikilmesinde gelecekteki yangýnlarýn yerleþim yerlerine sýçramasýnýn olasýlýðýný azaltmak adýna faydalý olabilir. Küçük ölçekli böyle çalýþmalar yapýlabilir. Ama bunu tüm yangýn alanýnýn bu þekilde restorasyonu þeklinde söylemek ekolojik olarak doðru deðil. Çünkü oranýn doðal bir florasý var. Bu doðal rejenerasyon sürecine izin vererek aslýnda biz ekolojik olarak en doðrusunu yapmýþ oluyoruz."
Yanan yerlerin kendi haline býrakýlmasý ya da tohum takviyesiyle yenilenmesinin faydalý olacaðýný vurgulayan Tavþanoðlu, bazý alanlarýn makilik kalmasýnýn gelecekte oluþabilecek yangýnlarýn büyüklüðünü azaltma potansiyelinin olduðunu bildirdi.
Tavþanoðlu, "Orman için açýklýklar, makilikler gibi alanlarda yangýnýn yavaþlama potansiyeli var, yangýný söndürmeniz daha kolay olabilir. O yüzden bu tip açýklýklarýn kalmasýndan dolayý üzülmememiz de gerekir." diye konuþtu.